Bu uzun uğraş ve emek sonucunda Güneybatı Kürtlerini temsilen ENKS ve PYNK arasında ABD ve Mesut Barzani’nin gözetiminde müzakere heyetleri oluşturulmuş bu arada Mazlum Kobane’ye de ciddi bir misyon yüklenerek Kandil’in olumsuz rolü bir anlamda denetim altına alınarak birlik görüşmelerinin ete-kemiğe büründürülmesine çalışılmaktadır. Ancak ...
Bölgemizde geliştirilmek istenen ve özünde Kürtlerin kazanımlarını hedef alan Türkiye, İran, Rusya ve Suriye’nin içinde bulunduğu Avrasya ittifakına karşılık ABD, İsrail ve Güney Kürdistan’ın Güneybatı-Rojava Kürdistanı’ında oluşturmak istedikleri ve Kürtlerin birliğine yönelik çabaları oldukça kıymetli ve stratejik bir girişimdir. Kürtlerin birliğine yönelik bu çabalar şayet istenilen sonuca ulaşırsa bilinmelidir ki, bu girişimin olumlu etkileri diğer Kürdistan parçalarında çok kısa zamanda birçok kazanımı da birlikte yaratacaktır.
Sebebine gelince; dört bir yanı sömürgeci güçler tarafından kuşatılmış ülkemiz coğrafyasından Kürdistan’ın sıcak denizlere ve dolayısıyla Dünya’ya açılacak yegane kapısı Güneybatı Kürdistan’ın özgürleşmesiyle mümkün olacaktır. Böylesine stratejik bir öneme sahip olan Güneybatı Kürdistan’a yönelik sömürgecilerin saldırı ve işgal hareketleri kesinlikle sıradan olaylar olarak görülmemelidir. Sömürgeci Türkiye ve İran devletlerinin Güneybatı Kürdistan’da askeri ve milis hareketlerini geliştirmeleri tesadüfü olmadığı gibi tümüyle kalıcı bir işgal hareketi olarak görülmelidir.
Bu anlamda temelleri ABD ve Güney Kürdistan Hükümeti tarafından ve İsrail’in desteğiyle Hewler ve Dohuk’ta atılan ve şimdilerde Rojava’da sürdürülmekte olan ENKS ve PYNK arasındaki görüşme ve müzakereler tarihi bir öneme sahiptir. Ancak Kürtler arası birlik çalışmaları Mazlum Kobane ve ekibinin samimi yaklaşımlarına rağmen Kandil baronları tarafından provoke edilerek zaman zaman intikaya uğratılmakta, ABD ve Mesut Barzani’nin girişimlerine karşılık ENKS Parti bürolarına ve yine Kandil’in denetimine girmeyen çevrelere yönelik saldırılar sürdürülerek birlik görüşmeleri engellenmektedir.
Bütün bunlara karşılık sömürgecilerin Afrin, Serekani ve Gire Sipî gibi yerlerde Kürt insanlarına karşı öldürme, talan ve zulümlerine engel olamayan Kandil baronlarının Kürt kardeşlerine karşı bu denli uzlaşmaz ve gaddar davranmaları hiçbir akıl sahibi ve yurtsever çevre tarafından savunulabilecek bir tutum değildir. Rojava’da Kürtlerin birliğini sabote etmeye çalışan ve bu görüşlerini Mesut Barzani ve KDP karşıtlığı üzerinden tarifle uğraşan Kandil baronları Rojava’dan göçertilen ve Güney Kürdistan’a sığınmış ve yine Kürdistan’ın kıt-kanaat imkanlarıyla 500.000 Kürdün barınma ve yaşamlarını sürdürebilmelerini ancak sürekli çamur attıkları Mesut Barzani’nin özel çaba ve gayretleriyle karşılandığını bilmeleri gerekiyor.
Güney Kürdistan’da binlerce Peşmergenin kanıyla özgürleştirilmiş topraklarda yaklaşık 600 civarında köyü işgal ederek bu köylerin boşaltılmasına ve yine bu bölgelerde barınmaya çalışan yoksul insanlardan haraç toplayarak Kürdistan Federal yapısını, otoritesine tanımayan Kandil baronlarına buradan sormak istiyoruz: İran, Türkiye ve bir kısım YNK’liler tarafından büyük bir saldırı ve ihanete uğrayıp Kerkük ve diğer Kürdistani bölgeleri terk etmek zorunda kalan ve derbeder bir yaşama mecbur kalmış kaç Kürt ailesini maiyetinize geçirdiğiniz topraklarda barındırıp sömürgecilerden esirgeyebildiniz? Kürt halkı bir bütünen Kürdistan topraklarını özgürleştirip egemen bir devlet kurmak için mücadele edip şehit olurken Kandil’e yerleşerek İran vb. güçlerin güdümündeki PKK kurmayları Kürt gençlerini kör bir şiddet ve sol fantazilerini tatmin etmek uğruna daha ne kadar Kürtlerin birliğini sabote ederek sömürgecilerin adına çalışacaklardır?
Kürt yurtsever siyasi çevrelerinin Rojava’daki mevcut partilerin kendi aralarındaki çelişkilerini törpüleyip en kısa zamanda birlik olabilmeleri adına önemli bir çalışma yürütürken PKK kurmayları Kürtler arası çelişkilerin daha derinleşmesi için bir tutum takınıyorken acaba kimlere hizmet etmektedirler?
İşte bütün bunlardan dolayıdır ki Güney Kürdistan Federal Hükümeti böylesine kritik bir süreçte PKK’nin Güney Kürdistan’da geliştirdiği ve Kürtler arası çelişkileri derinleştirecek her türden haince provokasyonlarına büyük bir sabır ve tahammül göstermektedirler. PKK hareketi kurulduğu günden günümüze kadar Kürdistan’ın dört parçasında egemen ulus solcuları ve radikal mezhepçi örgütlerden birçoğuyla iş tutarken diğer taraftan yurtsever Kürt çevrelerine oldukça mesafeli durmakta ve hatta zaman zaman bu kesimlere yönelik açıkça düşmanlık yapmaktadır. Dolayısıyla PKK’nin ortaya koyduğu bu talihsiz eylem ve tutumu PKK’nin başına musallat olmuş sekter bir kliğin bilerek veya bilmeyerek kimlere nasıl hizmet ettiğini ya da bahsi geçen bu kliğin niyetini gayet açık bir biçimde ortaya koymaktadır.
Bu olumsuz gelişmeleri büyük bir sabır ve aklıselimle izleyen Kürt yurtsever çevreleri ve Kürt ulusal mücadelesinde büyük bir tecrübeye sahip olan Mesut Barzani’yi Güneybatı Kürt örgütleri arasında arabulucu bir rol üstlenmesi için adeta ricacı olmuşlar ve bu doğrultuda olumlu bir sonuç alınması üzere varolan kendi imkanlarıyla Mesut Barzani’ye gerekli desteği vermektedirler. Mesut Barzani’nin kendisinin de hayalindeki Kürtler arası birliği sağlamak üzere ABD hükümeti ve Batılı devletler nezdinde önemli girişimlerde bulunarak Güneybatı Kürdistan partileriyle ABD’nin gözlemciliğinde bir araya getirecek Hewler ve Duhok anlaşmalarını sağlamıştır.
Bu uzun uğraş ve emek sonucunda Güneybatı Kürtlerini temsilen ENKS ve PYNK arasında ABD ve Mesut Barzani’nin gözetiminde müzakere heyetleri oluşturulmuş bu arada Mazlum Kobane’ye de ciddi bir misyon yüklenerek Kandil’in olumsuz rolü bir anlamda denetim altına alınarak birlik görüşmelerinin ete-kemiğe büründürülmesine çalışılmaktadır. Ancak Kandil baronlarının İran mollalarının denetiminden çıkmak istememesi ve Beşer Esad ile olan uğursuz ilişkileri Güneybatı Kürdistan’da sürdürülen görüşmelere gölge düşürdüğü gibi Mazlum Kobane’nin olumlu davranış ve tutumu da yine Kandil denetimindeki bir kısım çevreler tarafından adeta boşa çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Geldiğimiz bu aşamada İran mollalarının Şii hilalini gerçekleştirme adına denetiminde tuttuğu Kandil baronları kendi gelecekleri ve mevcut otoritelerini korumak uğruna Kürtlerin birliği ve Kürdistani kazanımlar yerine ne yazık ki İran mollaları, Beşar Esad ve Rusya’nın hesabına gelecek biçimde tercih koymakta ve böylece hem muhtemel Kürt birliğini engellemekte ve hem de olası bir Kürt kardeş kavgasına zemin hazırlamaktadırlar. ABD, Mesut Barzani, Mazlum Kobane ve diğer Kürdistani çevrelerin geliştirmek istediği formül Güneybatı Kürdistan’ın özgürlük mücadelesine büyük bir mesafe kazandıracağı gibi ABD, İsrail ve Kürdistani ittifaka da muazzam imkanlar sunacağını asla akıldan çıkarmamak gerekir. Bunun yanında Türkiye’deki Avrasyacı görüşün Kürtleri yok sayan İran, Suriye ve Rusya hesaplarını da boşa çıkaracağı mutlaka iyice düşünülmelidir.
Saygılarımla,
M.HüseyinTaysun
22.04.2021 İst.