Seçimlere sayılı günler kaldı. Seçim, siyaset, spor, magazin v.s. gibi konuların en hararetli bir biçimde tartışılıp, konuşulduğu yerlerden en belirleyici olanları kahvehane ve berber salonlarıdır. Buralarda günün konularını dinler ve takip edersiniz. Bu bağlamda belki gazete almaya ve sosyal medyaya takılmanız bile gerekmez. Bayram benim neyime diyerek konuya yani 24 Haziran seçimlerine kendi bakış açımdan, yani penceremden değinmek istiyorum.
Bugüne kadar Türkiyeli partiler için oy kullanmadım. Nedeni ise 12 Eylül darbesinde nasibini alanlardanım. Hani oy kullanma şansım olsaydı, kullanır mıydım o da ayrı bir mesele.
Takip edebildiğim kadarıyla her parti ve taraftarı alabildiğine seçime kilitlenmiş durumda. Kimi yerlerde sataşma ve provokasyonlar başladı bile. Bu gidişle provokasyonlar daha da artacak ve bu şartlarda (şayet ertelenmezse) gerilimli bir seçime gidilecek. AKP yandaşları seçim sandıklarını kontrol edecek. Kürdler kısıtlı imkan ve şartlarla seçimlere iştirak etmek zorunda kalacak. Kimisi AKP, CHP, İYİ Parti, HDP, kimisi ise serbest yani gönlü ve vicdanı hangi yana meyilliyse oyunu ona verecek. Bu arada bağımsız adaylarla seçimlere katılan HAK-PAR'ı da unutmamak gerek. Bana göre bu seçimlerde kimi PAK, PSK, PDK (KDP), AZADİ HAREKETİ ve HAK-PAR taraftar ve üyeleri oylarını HDP’den yana kullanacaklardır. Kürd seçim ittifakının S. Demirtaş’ı destekleme kararı bile bu kesimlerin (HDP'nin Kürd seçim ittifakından çark etmesine rağmen) seçim günü oylarını HDP 'ye verecekleri doğrultusundadır. %98 Kürd gövdesiyle HDP, %2'lik ne idüğü belli olan sisteme entegre yani bir kilik'e endekslidir. HDP %2'lik sırtındaki kamburu atmadığı müddetçe Kürdler lehine sağlıklı bir politika yapması mümkün değildir. Siz tavanda su da döğseniz, hep birileri istemediğiniz bir anda karşınıza çıkacak ve tüm hesaplarınızı bozacaklardır. Perde arkasındaki karanlık eller hep işinizi çıkmaza sokacaklardır. Bunun en son ve acı örnekleri bundan üç yıl evvel devlet tarafından Suruç’ta bombayla havaya uçurulan gençler ve Viranşehir’de iki polisin evlerinde öldürülmeleriyle başlayan HENDEK tuzağıydı. Ne HDP ne de Kandil bu provokasyonu boşa çıkaramadılar, adete yangın üzerine benzinle gittiler ve olay bu kesimin başına patladı. Bu provokasyonla birlikte geçmişte de olduğu gibi yüzbinler yer ve yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Binlerce ev ve bark yerle bir edildi, hendek tuzağı ile birlikte 10 bin civarında filinta genç hunharca katledildi. HDP ve Kandilin de dolaylı olarak ön ayak oldukları bu HENDEK provokasyonu açığa çıkarılıp, özeleştiri verilmedikçe her zaman yeni HENDEK'ler kapıda olacaktır. Kürdler adına hareket ettiklerini söyleyen örgütler böyle devam ettikçe ''Osmanlılarda hesap hiçbir zaman tükenmeyecektir''. Çünkü kimi Kürd örgütlenmeleri ne yağdan ne de baldan oluyorlar. Bu durumun böyle sürmesi halinde devlet her zaman Kürd kartına oynayacaktır.
%98'lik bir gövdeye sahip olan HDP bu kamburdan kurtulmadıkça, bu hamur daha çok su kaldırır. Bu gövde gücünü küçümsüyor, %2'ye baş eğiyor. %98'lik bu gövdenin Türkiye ve Kürdistan genelinde seçmen ve destekleyen kitle sayısı 18 milyondan az değildir. 6 milyon seçmen baz alındığında her evde, 18 yaş gurubu altı en az 2 kişi 15/17 yaş gurubuna dahildirler. Bu güç yüzünü ve özünü Kürdlere dönmelidir. İrili, ufaklı Kürd örgüt ve sivil toplum yapılanmalarıyla helalleşip, işe koyulmalı, zararın neresinden dönülürse, kârdır misali kolları sıvayarak, iğneyle kuyu kazarcasına sıfırdan başlamalı, Kürdlerin istemlerine rehber olmalıdır. Bu durum Kürdler lehine ve HDP yüzünü Kürdlere dönmediği müddetçe, sayıları 20 milyona dayanan bu güç akıntıya kulaç atmaktan kurtulamayacaktır. Bu yanlış ve saf politikalardan Kürd potansiyeli suretle çark etmelidir. HDP'ye oy veren büyük çoğunluk (%98), %2'lik tuzağa karşı, aralarına kalın duvar örmeli rantçı, asalak, baş belası vebadan kurtulmak zorundadır. Aksi taktirde Kürd Memed hep nöbete talim edecektir. HDP 11 yıldır Mecliste temsil edilmesine rağmen dişe dokunur bir icraat gösteremediği gibi, kimi radikal çıkış ve
söylemlerinden dolayı da deyim yerindeyse, tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, ellerinde bulundurdukları 10’nlarca Belediye'lerde de tavla oynayıp, çay içtiler, Belediyecilik hizmetlerinin %1'ni dahi halka sunmayarak, örgüt komiserlerine her ay dolu çanta sundular. Osman Baydemir, Leyla Zana ve Ahmet Türk gibi kişilerin ısrarla PKK'nin silahları bırakması gerektiği doğrultusundaki demeçlerine, kimi çevreler ve PKK karşı çıktılar. Bu durum bile gösteriyor ki, kandan ve şiddetten beslenen rantçı kesimler PKK'nın silahsızlanmasını ne dün istediler ne de bugün isterler.
Yazımın başında da belirttiğim gibi Erdoğan son TANGO'sunu oynamaya başlamıştır. Artık mızrak çuvaldan çıkmış gibi ve Erdoğan işi tesadüflere bırakmadan, bire bir inisiyatifi ele almaya çalışıyor. Elinden gelse sandık başlarına geçip kimin, kime oy verdiğini kontrol edecek. Son çırpınış, Afrin, Kandil, Şengal, Mahmur çıkarmaları bile kâr etmiyor, silah geri tepiyor. Son demeçlerinde işin sonuna geldiğini görüyor ve bunu itiraf dahi ediyor, elini sıkı tutup işi tesadüflere bırakmak istemiyor.
Bakın 9 Haziran Mahalle başkanları toplantısında basına kapalı yaptığı konuşmada Erdoğan, açıkça taraftarlarına ne yapmaları gerektiği konusunda talimatlarda bulunarak gizli emirler veriyor. Bu toplantıda Erdoğan açık hedef ve adres göstererek adeta ''ilk hedefiniz Akdeniz’dir'' talimatı vermektedir. Bu ifadeleri kendi cümleleri ile vermeye çalışacak olursak, Sosyal Medya aracılığıyla gizli bir şekilde paylaşılan cümleler şöyledir:
“Bunları dışarıda konuşmam. HDP üzerinde parti teşkilatımızın çok farklı çalışma yapması lazım. Bunu dışarıda konuşmam. Burada sizlerle konuşurum. Niye sizlerle konuşuyorum, çünkü onların baraj altı kalması demek bizim durumumuzun çok daha iyi bir noktaya gelmesi demektir. Dolayısıyla da her ilçede arkadaşlarım, özellikle onlar üzerinde çok farklı çalışması lazım. Çünkü siz kim, kimdir bunu çok iyi biliyorsunuz. Öyle mi? Çünkü mahalle temsilcilerimiz kimin kim olduğunu bilmiyorsa o zaman zaten bu görevi bıraksın. Bilmemiz lazım. Alacaksınız önünüze sandık seçmen listesini, bu sandık seçmen listesinde kim kimdir, buna göre onlar üzerinde özel bir çalışma yapmanız inanıyorum ki bize çok farklı bir netice getirecektir. Markaja alacaksınız, markaja. İş çantada keklik değil. Şu anda kamuoyu araştırmalarında falan öyle 'iş bitmiş havasında' değil söyleyeyim. Bu neyi gösteriyor? Son seçimlerde yaşadığımız olay; 7 Haziran, 1 Kasım... Bakın, bir 7 Haziran yaşamamalıyız. Aynı şekilde 1 Kasım yaşamamalıyız. Yani iş bıçak sırtı olmamalı. Şunu bilmenizi istiyorum. İstanbul, Türkiye'nin adeta 81 vilayeti burada temsil ediliyor. Buradan çıkan netice Türkiye'nin neticesidir. Yani bizim arkadaşlarımızdan önce onlar gelmemeli. Sandık müşahitlerimiz, müşahitler noktasında sandık kurulu üyelerinin dışında sandık müşahitleriyle bizim oralara takviye yapmamız lazım. Burada bu defa neyi kazanırız? Sandık kurulundaki hakimiyeti biz elde etmiş oluruz. Yani burada çok hassas olmamız lazım. Bu işi hiç hafife almamamız gerekir. Yani bunları geçmişte çok yaşadık. Eğer bunu sağlama alırsak, İstanbul'da başlamadan işi bitirmiş oluruz".
Erdoğanın yukarıdaki itiraflarından anlaşıldığı gibi ''iş bıçak sırtında ve aynı zamanda Keklik çantada değil''miş. Bu büyük bir tedirginliğin ve telaşın işaretidir. Bu bağlamda işi ciddiye alarak, tesadüflere bırakmak istemiyor. Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk haline itiraz ederek '' burası yol geçen hanı değil, tutuklu olan da, hükümlü gibi aday olamaz'' diyor. Elinden gelse bunu seçimlerden önce uyduruk bir yasayla değiştirip, S. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını düşürecek. Olmaz demeyin, burası Türkiye. Geçmişte de örneğin Seyit Rıza ve Şex Said'ler için hafta sonu ve gece yarıları olmasına rağmen, atalarına taş çıkartan bu devlet, uyduruk yasalar çıkarabiliyor, 70'lik Ru Sipileri dar ağaçlarında sallandırabiliyordu. Bunun için şimdilerde Suruç’ta olduğu gibi provokasyonların startını verdiler. Bu durumu tırmandırmaları halinde seçimleri iptal edip, terörle mücadele kisvesi altında, savaş hükmünde kararnamelerle iktidarın ömrünü uzatmaya çalışacaklardır.
Diğer bir olasılık da sandıkta kaybetmeleri neticesinde el altında yetiştirdikleri çapulcuları ortalığa salıp, kelle avcılığına başlayarak, kaosu engelleme bahanesiyle darbeye zemin hazırlayacaklardır. Erdoğan sandıktan yenik çıkmaz. Minareyi çalan, kılıfını uydururmuş. Yenik çıksa bile, başka bir ülkeye kaçacağına hiç ihtimal vermiyorum. 2023'e kilitlenmiş bir Erdoğan her hal-ü-karda ipi göğüslemek için tüm ihtimal ve oyunlarını devreye sokacaktır.
Bu olasılıkları yabana atmadan, başta Kürdler olmak üzere her türden oyun, provokasyon ve saldırılara karşı hazırlıklı olmalı, ihtiyatı elden bırakmamak gerekmektedir. Gün oyunları boşa çıkarma ve safları daha da sıklaştırma günüdür. Onun yolu da her zaman belirtiğim gibi İTTİFAK'tan geçmektedir. Küçük bir kıvılcım gibi görünse bile, KÜRD BLOĞU'nu destekliyor, başarılar diliyorum. Bu küçük umut ışığı gelişip gürleşecek, bir kar topu gibi mutlaka büyüyecektir…