Geçtiğimiz günlerde 36 askerin öldürülmesi ve benzer sayıda askerin yaralanması Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye krizinde komuta rolü oynama çabalarının maliyeti yüksek oluyor. Bu maliyet de Türk askerleri ve yas tutan aileleri tarafından karşılanıyor.
Suriye rejim güçlerinin (Rusya tarafından desteklenen) ellerinde gerçekleşen bu ölümler NATO/ABD’ye Türkiye’ye yardım çağrılarını beraberinde getirdi.
ABD Başkanı Donald Trump’tan Türk mevkidaşına başsağlığı ve iyi niyet ifadeleri de dahil olmak üzere pek çok destek sözleri geldi.
Aynı şekilde NATO Genel Sekreteri Jan Stoltenberg de Rusya ve Suriye’nin eylemlerini kınadı ve İdlib’de ayırım gözetmeksizin gerçekleştirdikleri saldırıları sonlandırmalarını istedi.
Bunların hiçbiri Cumhurbaşkanı Erdoğan için yeterli değil, çünkü sözler Esad’ı Suriye toprağının her karışını geri alma dürtüsünden vazgeçirmeyecek. Ve sözler Rusya’nın da Beşar Esad’a verdiği yardımı sürdürmesini engellemeyecek, saldırıları durdurma çağrılarını kulak ardı edecek.
Türkiye’nin Suriye’deki varlıklarına yönelik bir saldırısı felaket olur, ancak bu varlıklar Esad rejimini tüm Suriye topraklarını tekrar geri alma konusunda cesaretlendiriyor. Erdoğan aynı düzeyde NATO/ABD desteği ve vaatlerinin verdiği bir rahatlığa sahip değil, ki Rusya bunu Esad ve rejimine fazlasıyla sunuyor.
Rusya/Suriye’ye baskı uygulamak için Erdoğan’ın ihtiyaç duyduğu askeri destek ve garantileri kapsayacak bir çeşit boş çek sekiz yıldır kendisine verilmedi ve bundan sonra da verilmesi için bir gerekçe yok.
ABD’de pek çoğu, Erdoğan’ın son on yılda sarfettiği Batı karşıtı söylemlerden dolayı, onu bugünkü çıkmazdan kurtulmasını sağlayacak yardıma karşı çıkmasına sebep oldu. Senatör Lindsay Graham’ın ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’ye yardım etmesi gerektiği yönündeki son yorumları da ABD Kongresi’nde Türkiye ve Erdoğan karşıtı genel duyguların değiştiği yönünde bir sinyal değil, sadece Erdoğan’ın S-400’leri satın alma tercihinden sonra Türkiye lehine konuşacak Kongre üyelerinin sayısını azalttığını –diğerlerinin sessiz kalması da net bir mesajdı- hatırlattı bize.
NATO’dan sırt çevirerek yüzünü Rusya’ya dönmesi Avrupa liderleri arasında ona hiç dost kazandırmadı (Macaristan cumhurbaşkanı hariç). Avrupa’da yükselen göçmen karşıtı duygular (Müslüman karşıtı bir bir önyargı ile) da, göç tehdidi altındaki Türkiye’ye yardım etmek isteyen Avrupalı liderlerin muhtemel bir çabasını da imkansız hale getirdi.
Eğer Türkiye, Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye girişini engellemeye devam ederse, bunları kabul etmeleri için Avrupa’ya yapacağı baskı için de elinde hiçbir kredisi yok. Eğer Türkiye ahlaki bir üstünlük elde eder ve Suriyeli mültecilerin girişine izin verirse Avrupalıların sembolik bir rakamdan daha fazlasına izin vermeyeceğini biliyor. Dolayısıyla mevcut Avrupalı liderlerin önemli bir kısmı Erdoğan’a en azından mevcut mülteci krizini çözmede yardım etme eğiliminde olsalar bile, Avrupa’daki siyasi gerçekler şu anda umutsuz milyonlarca Suriyeliden ancak küçük bir kısmının Avrupa’da barınabileceğini gösteriyor.
Ayrıca Rusya’nın sürekli vurguladığı gibi İdlib’den gelen mülteciler ve Suriyeli mülteciler arasında saklanan teröristler bulunduğu yönündeki gerçek de Avrupalıların daha fazla mülteciye izin verme isteksizliğini pekiştiriyor.
Şimdi bir de Korona virüsü olayı var. Histeri ve panik virüsün daha da yayılmasına muhtemelen katkı sağlayacağından Avrupalıların mültecilere izin verme isteğini iyice azaltacaktır. Tıpkı büyük sayılardaki Suriyelinin ülkelerinde bulunmasından büyük bir rahatsızlık duyan Türkiye’deki insanların, virüsün yayılması ile birlikte yürek parçalayıcı mağduriyetlerine rağmen Suriyelilere güney kapılarının kapatılması için baskılarını daha da artıracaklar olmaları gibi.
Erdoğan bundan sonra ne yapabilir? Batı’dan gelecek söylemler hariç, Türkiye ve koltuğunun itibarını, Rus ve Suriye askeri saldırılarına maruz kalan Suriyeli mültecilerin hayatlarını az da olsa nasıl kurtarabilir?
Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad için tercihini kullanan Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e karşı elindeki kozu çok az. Esad ya da Putin Türkiye’ye saldırmadan NATO/ABD’nin sözden başka bir şey yapmayacağını hesaplıyor. (Suriye’deki Türk kuvvetleri NATO koruması altında değil.)
Esad pervasız olabilir ancak Putin değildir. Büyük ihtimalle Türkiye, Suriye destekli güçlerin asimetrik saldırılarına karşı hazırlık yapmak isteyecektir, bunun için de Esad’ı caydırması için Putin’i ikna etmelidir.
Şu anda Rusya’dan kopmak Erdoğan’a bir şey kazandırmayacaktır. Batı da Suriye’de Türkiye’yi askeri anlamda destekleme modunda değil.
İdlib’de herhangi bir terör grup ile bağlantısı olmayan sivilleri korumak için Rusya ile bir uzlaşma yapmak zorundadır ve Rusya’yı da tıpkı Esad gibi Suriye topraklarının tamamını ele geçirme peşinde olmadığını ikna etmelidir.
Ayrıca Suriyeli mültecileri saldırılardan koruyacak uluslararası koruma altında bir alan oluşturulmasını sağlamaya çalışmalıdır. O bunu yapabilir mi? Türkiye bunu ummalı. Yoksa cesur genç askerlerin bedenlerinden arta kalan parçalarının bayraklara sarılı tabutlardan daha fazlasına kendisini hazırlamalıdır.
Ahval