Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr kasabasında 10 Ağustos 1920'de, I. Dünya Savaşı galibi İtilâf Devletleri ile savaşın mağlubu Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti arasında imzalanan Sevr Antlaşmasının üzerinden 100 yıl geçti.
Kürdistan Devleti’nin kurulmasını da öngören Sevr Anltaşması, Ermeni liderlerin açıklamaları ve Ankara’nın yanıtı, Ermeni-Azeri çatışmaları nedeniyle gergin olan Türkiye-Ermenistan hattında yeni tartışmaya neden oldu.
Cumhurbaşkanı Sarkisyan: Sevr hiçbir zaman iptal edilmedi
Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan, Suriye El Azmenah gazetesine verdiği özel röportajda Sevr Antlaşması’na atıfta bulunarak, antlaşmanın Ermeni meselesinin çözümüne ve Ermeni halkının tarihi topraklarında birleşmesine katkıda bulunabileceğini savundu.
Ermenistan Kamu Radyosu’nun aktardığına göre, “Sevr Antlaşması doğası gereği bir barış antlaşmasıydı, bölgemizdeki en zor konulardan biri olan Ermeni Sorunu’nu kökten çözebilirdi” diyen Sarkisyan, Sevr Antlaşması’nda birleşik bir Ermeni devleti kurmak için siyasi bir karar alındığını söyledi.
Sarkisyan, “Aynı zamanda, Ermeni devleti oluşumu olarak Paris Konferansı tarafından 19 Ocak 1918’de fiilen tanınmış olan Ermenistan Cumhuriyeti’ne, Batı Ermenistan’ın Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altındaki bazı topraklar da eklenecekti” diye konuştu.
Türkiye’nin Sevr Antlaşması kapsamında Ermenistan’ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanıdığını dile getiren Sarkisyan, şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye ve Ermenistan Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis vilayetlerinde iki devletin sınırları konusunda ABD kararını (Başkan Woodrow Wilson’ın tahkim kararı da, 22 Kasım’da 100. yılını dolduracaktır) ve Ermenistan’ın denize erişim ve söz konusu sınıra bitişik tüm Osmanlı topraklarının askersizleştirilmesi için tüm önerileri derhal kabul etme kararı aldı. Sevr Antlaşması tam olarak onaylanmamış ve Ermenistan hakkındaki kararların, uluslararası siyasi durumdaki değişiklikler nedeniyle uygulanmamış olduğu doğru olmakla birlikte, hiçbir zaman iptal edilmemiştir.
Sevr Antlaşması yasal, devletlerarası, fiili bir belgedir, çünkü özellikle Suriye (günümüzde Suriye-Lübnan), Mezopotamya (şimdi Irak-Kuveyt), Filistin (günümüzde İsrail ve Filistin Yönetimi), Hicaz (günümüzde Suudi Arabistan), Mısır, Sudan, Kıbrıs, Fas, Tunus ve Libya gibi bazı Orta Doğu ülkelerinin Birinci Dünya Savaşı sonrası statüsü veya mevcut durumu bu belgeye dayanmaktadır.”
Başbakan Paşinyan: Sevr’in mefhumuna sadık kalmak görevimizdir
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da, Sevr Antlaşması’nın imzalanmasının 100’üncü yıldönümü nedeniyle düzenlenen konferansa hitaben kaleme aldığı yazlı mesajında, Sevr’in Ermeni halkının modern tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı.
“Sevr Antlaşması tarihsel bir gerçektir. Bugüne kadar da öyle kalmıştır” diyen Paşinyan, şunları kaydetti:
“Bu belgenin Ermeni halkı için önemi nedir? Neden hâlâ ilgi odağımızdadır? Birincisi, Sevr Antlaşması, insanlık tarihinin en dramatik sayfalarından biri olan Birinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşın bitiminden iki yıl sonra imzalandı. Versay Antlaşması’nın Avrupa’da barışı tesis etmesi gibi, Sevr Antlaşması da Osmanlı İmparatorluğu’nun eski Ön Asya topraklarında barışın tesisine yönelikti. Buradaki temel nokta, halkların kendi kaderini tayin etme ilkesi ve ulusların eşitliğiydi. İmparatorlukların dayattığı asırlık köleliğe son vererek bölge halklarına özgürlük ve bağımsızlık verdi. Dahası, tarihi topraklarda ulus-devlet kurma hakkını vererek, bölgedeki Müslüman ve Hıristiyan halkların bir arada yaşaması, barışçıl birlikteliği, bölgenin medeniyet çeşitliliğinin korunması ve gelişmesi için elverişli koşullar yarattı.
İkincisi, Sevr Antlaşması, Ermenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ve tasdik eden uluslararası bir belgedir. Ermenistan Cumhuriyeti bu belgeye eşit taraf olarak katıldı. Bağımsızlığını kaybetmesinden yüzyıllar sonra, Ermenistan yöneticileri ilk kez dünyanın büyük güçleriyle uluslararası bir antlaşma imzaladılar. Ermenistan Cumhuriyeti, antlaşmada belirtilen sınırlar dâhilinde, uluslararası hukukun eşit bir öznesi olan uluslararası ilişkilerin tam üyesi olarak tanınmıştır.
Üçüncüsü, Sevr Antlaşması’nın 89. Maddesinde, Ermeni halkının binlerce yıldır oluştuğu, yaşadığı, bir devlet ve kültür yaratmış olduğu Ermenistan Yüksek Platosu ile tartışmasız tarihi bağı kanıtlanmış ve tasdik edilmiştir. Son olarak, Sevr Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermeni halkını yok ederek “Ermeni sorunu” nu çözmeye çalıştığı Ermeni Soykırımı yıllarını takip eden dönemde imzalanmıştır.”
“Ermeni sorunu, Ermeni halkının tarihi vatanında bağımsız bir devletin kurulmasıyla hakkaniyetli bir şekilde çözülmüştü” diyen Paşinyan, “Sevr Antlaşması hiçbir zaman uygulanmamasına rağmen, bağımsız bir devletin yeniden teşekkülüne giden yolumuzu yansıtan tarihsel bir gerçek olarak var olmaya devam etmektedir. Onu hatırlamak, bilincinde olmak ve mefhumuna sadık kalmak bizim görevimizdir” değerlendirmesinde bulundu.
Ermeni partilerinden ortak bildiri
Ermenistan Sosyal Demokrat Hınçak, Ermeni Devrimci Federasyonu ve Ramkavar Liberal ”Azatakan” partileri de hazırladıkları ortak bildiride Sevr’in imzalama tarihinden 100 yıl sonra bile uygulanabileceğini ileri sürdü.
Sevr Antlaşması’nın “hem Türkiye hem de Ermenistan Cumhuriyeti tarafının özgür iradeleriyle imzaladığı tek antlaşma” olduğune değinilen açıklamada, “Sevr Antlaşması sadece Türkiye’yi geçmişteki savaş suçlarından sorumlu olarak tanımakla kalmıyor, aynı zamanda ABD Başkanı Woodrow Wilson’un Ermenistan-Türkiye sınırını açıklığa kavuşturmak için tahkim kararını tanımasına yasal bir temel sağlıyor” denildi.
Açıklamada, “Sevr Antlaşması en azından Ermeni Davası, Ermenistan Cumhuriyeti’nin hakları açısından, Ermeni Milleti için uluslararası hukuka dayalı bir anlaşma olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verildi.
Ankara’dan sert tepki: Akıllarını başlarına alsınlar
Ermenistan makamlarının açıklamasına cevaben Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan da yazılı bir açıklama yayımlandı.
Açıklamada, "Birinci Dünya Savaşı sonunda vatanımızı parçalayarak, bağımsızlık ve egemenliğimizi sona erdirmeyi amaçlayan 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması, işgal ve imha planlarının hayasızca ortaya konduğu bir ibret vesikasıdır" ifadeleri yer aldı.
Türkiye’nin 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile “Sevr'i yırtıp, tarihin çöplüğüne attığına" değinilen açıklamada, "Tarihten ders yerine husumet çıkaranların, aradan geçen bir asıra rağmen, bu belgeden medet ummaları şaşırtıcı değildir" ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, şunlara yer verildi:
"Bugün kendi halkını bile beslemekten aciz bir yönetimin 100 yıl sonra Türk milletinin yırtıp attığı Sevr'i gündeme getirmeye cüret etmesi abesle iştigaldir. Böyle sinsi emellere kapılanların Türkiye'nin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve bekasını sürdürme kararlılığı karşısında heveslerinin kursaklarında kalacaklarını iyi bilmeleri gerekir. Azerbaycan topraklarında yıllardır gayrimeşru bir işgal sürdüren Ermenistan bölgesel barış ve istikrarın tesisinin önündeki asıl engeldir. Ermenistan makamlarının saldırgan milliyetçi politikaları terk ederek akıllarını başlarına alma vakti gelmiştir."
Lozan, Sevr’de öngörülen Kürdistan devletinin kurulmasını engelledi
Sevr Anltlaşması Kürt halkı açısından da tarihi bir öneme sahip. Zira yıllardır kendi toprakları üzerinde etnik kimlik mücadelesi veren Kürtler, 20’inci yüz yılda ilk kez Sevr Antlaşması’yla devlet kurma şansını yakaladı.
Ancak İngilizlerin çıkarları ve Türklerin baskıları nedeniyle Kürdistan devletinin kurulması girişimi 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması’yla sekteye uğratıldı.
Sevr Antlaşması, 10 Ağustos 1920'de, Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi’nde (Musée National de Céramique), I. Dünya Savaşı galibi olan İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükümeti arasında imzalandı.
Sevr Antlaşması’nın 3’üncü bölümünde “Kürdistan” başlığıyla hazırlanan “Siyasal hükümleri” kapsayan 62, 63 ve 64. maddelerinde açık bir şekilde Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir.
Sevr Antlaşması’nın 62’inci maddesinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecekti.
Osmanlı hükümeti Sevr Antlaşması’nın 63’üncü maddesinde Kürdistan devletinin kurulması anlamına da geldiği 62’inci maddenin yükümlülüklerini yerine getirmeyi kabul ettiği yer almaktadır.
63 ve 64’üncü maddelerde şu ifadeler yer almaktadır:
63’üncü madde: “Osmanlı Hükümeti, 62. Maddede öngörülen komisyonlardan birinin ya da ötekinin kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeği ye yürürlüğe koymağı şimdiden yükümlenir.”
64’üncü madde: “İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvuruda bulunmaları halinde ve Konsey’in de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varır ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye salık verirse (tavsiye ederse), bu durumda Türkiye, bu öğütlemeye uymaya ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi, şimdiden yükümlenir. Söz konusu vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devletlerle Türkiye arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır.
Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kürdistan’ın şimdiye dek Musul ilinde [Vilâyetinde] kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devletine kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.”
Ancak Sevr Antlaşmasına imza atan Türk tarafı, anlaşmaya uymayarak 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması’nı imzaladı.