Faik Bulut: İsa peygamberin ailesinin Mısır'a kaçışı

Faik Bulut: İsa peygamberin ailesinin Mısır'a kaçışı

Faik Bulut 

 

 

 

Mısır'daki eski tarihli Kıpti kiliselerini araştırırken, internette bir serüven karşıma çıkıverdi. Konuyu ilginç buldum; benim ilgimi çekiyorsa, bir şekilde okuyucununkini de çeker diyerek yazmaya karar verdim.

Doğrusu, bu öyküyü daha önce hiç duymamıştım. Hıristiyan inancını benimsemiş olanların dışındaki yüz milyonlarca insanın da bundan haberdar olmadığını düşünüyorum.  


Yaşından ötürü henüz peygamberliği ilan edilmemiş olan ama bir şekilde mucizelere konu olduğu söylenen İsa Mesih, Türkçesiyle Hz. İsa veya İsa Peygamber, annesi Bakire Meryem ve onun nişanlısı Yusuf Naccar (Naccar, Arapça marangoz demektir) ile yaşlı kadın Selomi.

Hıristiyan dünyasında bu dörtlü için "Kutsal Aile" tanımı kullanılır. 


Bu serüvende göç eden, kaçıp giden kimdi?

Kaçış nedeni belliydi: Beni İsrail (İsrailoğulları) kavminin zalim hükümdarı ve Roma'nın valisi konumundaki Herod (İncil'de Hirodes diye geçer), Musevilerin kutsal kitabı Tevrat'ta işaret edilen Beklenen Mesih (Kurtarıcı Mehdi) hakkında bir rüya görmüş.

Menkıbe veya efsaneye göre; hükmettiği Yehuda ve Samira, kısa adıyla Yahudiye (İsrail işgali altındaki Filistin toprakları, özellikle kuzeydeki el Celil ve güneydeki Batı Şeria bölgeleri) topraklarında yaşayanlar arasından bir aile, Beklenen Mesih'i doğurmuş.

Bu Mehdi, büyüyünce dünyaya hak ve adalet getirmek için öncelikle bu zalim hükümdarı devirip tahtına oturacakmış.

Can havliyle uyanan Herod, doğudan gelmiş olan üç Mecusi kiralık katili, İsa'yı öldürmek üzere Meryem Ana'nın evine göndermiş.

Fakat onlar hem bebek İsa hem de annesini gördüklerinde her ikisinin kutsal gücünden fazlasıyla etkilenerek, pişman olup boyun eğmişler.

Buna fazlasıyla sinirlenen hükümdar Herod, bu kez, Beytlehem ve çevresinde yeni doğmuş olan bütün erkek çocukların katledilmesini emretmiş.

Bakire Meryem, oğlu İsa'yı gizlemiş ve muhtemel katillerden korumak maksadıyla, çok çabalamış. O sırada Tanrı meleği, Meryem'in nişanlısı Yusuf Naccar'ın rüyasına girip, şöyle demiş:

Kalk! Çocuk ile annesini al ve Mısır'a kaç! Ben, sana haber verinceye kadar orada kal. Çünkü (kral) Hirodes çocuğu öldürünceye kadar onu arayacak! 


Aile'nin (şimdi İsrail İşgali altında olan) bugünkü Filistin diyarından Mısır'a gidişi normal güzergâh üzerinden olmamış. Takip edenlere yakalanmamak için duruma ve ortama göre kuzey, güney, batı ve doğu yönlerinde hareket etmişler.

Uğradıkları, gizlendikleri, konakladıkları her yer, her mekân, farklı tarihlerde kıymetli hale gelmiş; kutsanmış ve oralarda ibadethaneler açılmış. 

Hıristiyanların kutsal kitabı İncil, bu Kutsal Aile'nin Mısır'da korunduğu ve barındığı mekânlara dair ibareleri belli bölümlerinde içermektedir.

Tarihi eserlerle ilgilenen Mısır'daki bakanlık, üç yıl önce, hem kültürel hem de turistik amaçla, Kutsal Aile'nin mukaddes yolculuğunun tam haritasını çıkarmak maksadıyla bir tarih ve arkeoloji komisyonu kurmuştur. 


Hıristiyanlığın Kıpti mezhebinin verilerine göre; yaşayan İsrailoğulları hükümdarı ve Romalıların bölge valisi, Bakire Meryem oğlu çocuk İsa'yı (o zamanki ismi Yesu) katletmeye kalktığında (altı aylık veya bir yaşında, yani milattan sona birinci yılda), Filistin diyarından Mısır'a gitmek şart olmuş.  

Mısır'a götüren üç yol varmış, üçü de ticari ve askeri amaçlarla kullanılıyormuş. İsa'nın ailesi, çok bilinen bu üç güzergâhtan gitmemiş. Az bilinen, herkesin kullanmadığı yolları denemiş ki, izlenmekten kurtulabilsinler. 

Güzergâhları özetle şöyleymiş: Batı Şeria'daki Beytlehem'den Gazze mıntıkasına gidiş. Asıl yolculuk El Ariş'ten başlamış; sırasıyla El Ferma, Tel Basta, Mustadrid üzerinden Babilyon yani eski Mısır bölgesine kadar sürmüş.

Buradan da Said mıntıkasına geçilmiş; bir süre barınıp gizlendikten sonra Vadi El Natron (Natron Vadisi) aşılarak kuzeydeki delta yöresinde Belbesin ile Semnud, Seha/Suha beldesine varılmış. 

Mısır'dan dönüşte ise Sina Çölü aşılarak Filistin'de son bulmuş. 


Ayrıntılarına bakalım: Kaçan Kutsal Aile'nin Mısır'a uzun yolculuğu sırasındaki ilk uğrağı, Filistin-Mısır sınır kapısı Refah yerleşim yeri olmuş (45 kilometre sonraki ikinci konak El Ariş'te ailenin tarihi izleri ve bıraktıkları bazı eşyalar tespit edilmiştir).

El Ariş ile El Ferma güzergâhı Sina Çölü'nden Mısır'a çıkışın son konağı sayılır. Ardından El Kantara konaklama yeri geliyor. Oradan İsmailiye'ye doğru yol alınmış. Oradaki bir kaynaktan sular fışkırıp çıkıyormuş. Batıya yönelip El Tamilat Vadisi'ni takiben Heronpolis şehrine varılmış. 

Uğradıkları diğer mekânlar şöyle sıralanabilir: Ebu Basir, El Qassasin, Leqnatir (Ramses'in eski yurdu ki, burada üç günlük bir konaklama söz konusu), Saft-ul Henne (bir yerlinin evinde tek gecelik konaklama), Tel Basta diğer ismiyle Bar Basatat ki, rivayete göre Meryem Ana'ya içme suyu verilmediği için buradaki tarihi heykeller ile kuyu suyu aniden harap olmuş.

Aynı yörede küçük İsa'nın eliyle bastığı topraktan su kaynağı çıkmış; çok sonraları burada bir kilise yapılmış. Meryem Ana, oğlu İsa'yı burada yıkamış; halk deyimiyle çimdirmiş. Bu yerin adı El Mıhamme (yıkanılan yer) diye bilinir. 

İstirahattan sonra gidilen bir sonraki uğrak yeri Belbis olup, burada Camiz (İncir Çınarı veya Latince adıyla Ficus sycomorus) diye bilinen bir ağacın gölgesinde dinlenmişler.
 


Bu ağaç, MS 1850 yılına kadar kutsal ziyaret yeri olarak ünlenmiş; Hıristiyanlar burayı hac niyetine ziyaret ederlermiş. Bunun üzerine ağaç, Müslüman yöneticiler tarafından kesilerek yerine Osman bin Ensari Camii inşa edilmiş.

Fransız İmparatoru Napolyon, Mısır seferi sırasında burayı dini amaçla ziyaret eden ünlülerden sayılır.


Yol güzergâhını izleyelim:

Sırada, Semnud şehri bulunuyor. Burada, bir kuyunun yanındaki İncir Çınarı ağacının altında mola verilmiş. Meryem Ana'nın bir kabın içinde hamur yoğurup ekmek pişirdiği arazi üzerine de bir kilise yapılmış.

Her yılın 31 Temmuz günü, Hıristiyanlar bu mekânı hac niyetine ziyaret ederler. Molanın ardından Saha/Seha köyüne gidilmiş.

Bu mekânda kumların taşlaşmasıyla oluşan kayanın üzerinde İsa Peygamberin ayak izi olduğu varsayılır. Her yıl 22 Mayıs'ta bu yerde anma ve kutlama yapılmaktadır. 
 

Batıya yönelip Nil Nehri'ni geçen Kutsal Aile, Dessuk şehri yakınından yola devam etmiş; El Buheyra (Göl) mıntıkasına ve El Hatatbe dolayındaki El Netron Vadisi'ne uğramış.

Orada tuzlu ve kırmızı akan bir dere/çay geçildikten sonra tatlı su kaynağında mola verilmiş. İki mıntıka arasında ileriki tarihlerde toplam 500 manastır inşa edilmiştir. 

Yolculuğun ikinci aşamasında eski Mısır topraklarındaki (El Matariye Babilon diye bilinir ki, antik ismi Heliopolis'tir) Eyn Şems mıntıkasında 2 bin kadar Yahudi ikamet edermiş.

Burada istirahat eden Kutsal Aile mensupları rivayete göre, Hz. İsa'nın büyük bir mucizesine tanık olmuşlar. 

Çocuk İsa, Yusuf Naccar'ın elindeki asayı alıp kırmış; parçalara bölerek her parçayı toprağa dikmiş. Asa parçasının dikildiği yerlerden su fışkırmış; Belsen (Latince adı Commiphora olan sığla ve mür ailesindeki bir bitki türü, kendisinden yağ çıkarılır) bitkisi yeşermiş, güzel kokusu her yana yayılmış. 


Aynı yerde, Meryem Ana Ağacı Müzesi kurulmuş. Bitkinin yağı ve kaynak suyuyla el-yüz yıkamanın gözlerindeki cerahat ile akıntılara iyi geldiği söylenmektedir. 

Üçüncü aşamada Babı Zuweyle yolundan giden Kutsal Aile, bir mağarada saklanmış. Sonradan orada kurulmuş olan kilise rakım bakımından en düşük seviyededir.

Bir süre daha eski Mısır topraklarında gezinen aile, Nil üzerinden sandal ve yelkenli sandal benzeri araçlarla karşı kıyıya geçmiş.

Sırasıyla Said, Cebel el Tayr, El Aşmonin, Qasqam, Mir Cebel Derneke, Menef, El Behnesa gibi yöreleri dolaşan Kutsal Aile'nin bu yöredeki en önemli konaklama alanı Ebu Serce, El Mehrak, Cebel Kef olarak bilinir ki, aynı yerde kurulan kilise kütle halindeki tek parça kayanın yontulmasıyla yapılmıştır. 


En önemli konaklama alanlarından sayılan Ebu Serce'de yıllar sonra inşa edilen kiliseden bahsetmeden geçemeyiz: Hz. İsa'nın ailesi, yolculuğun son aşamalarının birinde Husn-ul Babilyon (eski Mısır topraklarındaki Babilyon Kalesi) mıntıkasındaki bir mağaraya ulaşır.

Burası şimdiki başkent Kahire'nin merkezi sayılır. Mola verildikten sonra Said bölgesine geçilecektir.

Hıristiyanlık gelişince burada bir kilise kurulmasına karar verilir: İsmi Abu Serce Kilisesi'dir. Ortaçağ'dan günümüze şöhreti giderek yayılmış ve Hıristiyan hacılar ile turistlerin uğrak yeri olmuştur.

Eski bir Roma kalesinin kalıntıları üzerine inşa edilmiştir. Devasa kaya kütlesinin altında büyük bir mağara vardır. Milattan sonra 4'ncü ile 5'nci yüzyıla, kimine göreyse 7'nci yüzyıla tarihlenmektedir.

Kaynak suyu içinde toplanıp birikir; havuz oluşturduktan sonra akıp gider. 

Meryem Ana ile oğlu Hz. İsa, bu sudan çok içmiş; yıkanıp temizlenmek maksadıyla da kullanmışlar. Mağaranın üç farklı menfez veya bölmesi bulunmaktadır.

Her bölmeyi diğerinden ayıran kaya bir sütun mevcuttur. Boyu 6 metre, eni ise 4,5 metredir. Mağara, kilisenin 6 metre altında sayılır. İbadethanenin birçok çıkışı olmakla birlikte hepsi kullanılmıyor. 


Kutsal Aile, Mısır'a gidişinde de ülkeden çıkışında da bu mağarayı kullandığı için, burası dini açıdan pek muteber sayılan bir mekân sayılmış; mağaranın üstündeki kilisenin kurulmasına karar verilmiş.

Mısır'daki çoğu kiliseler gibi bazilikası Roma tarzı mimarinin aynısıdır. Duvarlarında, kutsal yolculuğu tasvir eden birçok ikon ve fresk bulunmaktadır. 
 

Gerek mimari anlayışı gerek dini menkıbelere uygun tasvirleri, özellikle yapı taşları bakımından kendine münhasır, ender dini yapılardan biri sayılmaktadır. Burada yapılan anma şenliklerine binlerce kişi katılmaktadır.

Efsaneye göre; Kilise'nin yontulduğu kaya düşmek üzereyken, Hz. İsa gösterdiği mucizeyle onu durdurup sabit hale getirmiştir. Aynı yerdeki selvi ağacının, Kutsal Aile'nin geçişi sırasında eğilerek onları selamladığı da anlatılan rivayetlerdendir.

O günden bu yana ağaç hâlâ eğik vaziyettedir. Bu nedenle ağacın adı, "ibadet eden selvi" olarak bilinmektedir. 

Kutsal Aile'nin yolculuğu Derneke Dağı civarında sona ermiştir. Mısır'a gidiş yolculuğu, toplamda 3 yıl (kimi kaynaklara göre 2 yıl 6 ay ve 10 gün) sürmüştür.

Rivayet odur ki, Tanrı meleği Yusuf Naccar'a ikinci kez burada görünerek, "Artık tehlikenin atlatıldığını, ailenin tekrar geldiği Filistin topraklarına dönmesini" buyurmuştur.

Tanrı meleğinden dönüş buyruğu alan Kutsal Aile, kimi zaman daha önce geçtiği güzergâhları izleyerek kimi zaman da bilinen yollardan ilerleyerek Filistin'e ulaşmıştır. 

Filistin'den Mısır'a gidişte 8 konaklama merkezi tespit edilmiş. Mısır topraklarındaki uğrak yerleri de katılırsa 25 büyük mekâna uğramış peygamber ailesi.

Sina Çölü'nden Mısır'daki Said bölgesindeki Asyot şehrine kadar olan mesafe 2 bin kilometredir. Durup dinlenmelerin dışında toplamda dört büyük aşamada 25 bölümlük bir yolculuk söz konusudur. 
 

Hz. İsa Ailesi, bu mesafe boyunca sadece bir mekânda kalmamış; birçok yerde mola vermiş, dinlenmiş, barınmış veya sığınıp gizlenmiştir.

Dolayısıyla geçtikleri her uğrak yerinde çok sayıda manastır ve kilise inşa edilmiş. Konaklama yerleri arasındaki yolculuk süresi birkaç gün, bir hafta veya bir ay kadar sürüyormuş.

Bir ay ve daha fazla kalınan yerler de olmuş. En uzun kalınan yerin Qasqam Dağı çevresindeki Asyot şehrinde bulunan El Mehrak (el Mahrak) Manastırı denilen mekân olduğu söyleniyor. Süresi 185-190 gün olarak tespit edilmiş. 

Böylece Mısır'a gidiş (ve orada kalış dâhil)  ile Filistin'e dönüş arasından tam 12 yıl geçmiştir. 

Mısır'daki bütün kiliseler, her yılın haziran ve özellikle temmuz ayının ilk gününde büyük şenlikler ve ayinlerle Hz. İsa ve ailesinin Mısır topraklarına ayak basmalarını kutlarlar. 

İslam kaynakları da Kutsal Aile hikâyesine veya menkıbesine ilgisiz kalmamıştır. Kuran'daki El Müminun suresinin 50. ayetinde, bu kaçış serüveninden bahsedilmiştir.

Kuran konusunda çokça bilgisi olan Ortaçağ bilginlerinden Celaleddin El Suyuti, Ed-Dürr'ül Mensur fi Tefsir bil Me'sur isimli tefsir kitabında söz konusu ayeti yorumlayarak orada simgesel üslupla geçen (Rubwa) kelimesinin, Mısır toprağı olduğunu yazmıştır.


Abdülhamid, İbn-ül Munzır, İbn-u Esakir, İbn Cerir, Ebu Hatim, İbn Zeyd gibi meşhur Ortaçağ din bilginleri, "iki düzlük arasındaki tepecik, yükselti" manasına gelen bu kelimenin aslında "Mısır toprağının alameti" olduğunu ileri sürmüşler.

İbn Abbas ise, menkıbe ve Kuran'daki ayetten yola çıkarak, "Allah, Meryem ile İsa'ya, Mısır'a gitmelerini buyurmuştur" yorumunu yapmıştır. 

Bu münasebetle belirtmekte yarar var:

Günümüzde Mısır ile Rusya arasında, Kutsal Aile'nin yolculuk serencamını belgelemek üzere yeni bir anlaşma yapılması kararlaştırılmıştır.


Rusya-Mısır Kültür ve Bilim Kurumu ile Mısır'daki Kıpti Araştırmaları Enstitüsü, geçtiğimiz ağustos ayında bahsedilen yolculuğun izlerini incelemek amacıyla alan çalışmasına başladılar.

Proje kapsamındaki ilk çalışmalara rehber olması bakımından 4 yıl önce, Kutsal Aile Mısır Topraklarında: Tarih Araştırma isimli bir kitapta yazılarak dağıtıma verilmişti.

Kıpti ve diğer Hıristiyan din önderleri tarafından önsözleri yazılan bu kitap, ciltlenmiş haliyle 529 sayfa, 10 bölüm, 19 ek ve 26 haritadan oluşmuştur.

Arapçadan Rusça, İngilizce ve Fransızcaya çevrilmiş; 28-29 Nisan 2017'de Mısır'ı ziyaret eden Papa Fransis'e armağan edilmiştir. 


Kutsal yolculuğu anlatan başka bir kitap ise, yine Mısır'da Hayat-il Seyyid el Mesih (İsa Mesih'in Hayatı) ismiyle yayımlanmıştır. 

Antik Hıristiyan kitapları da Kutsal Aile'nin bahsedilen yolculuğunu ele almışlar. Özellikle Kıpti Kilisesi'nin bu konudaki yazı ve kaynakları oldukça özgündür.

Mesela İskenderiye'nin üçüncü Kıpti papası, 412 yılında Kutsal Aile'nin kaçışını dini bir üslupla kaleme almıştır.

Kıpti menkıbelerine bakılırsa, bu Papa, Meryem Ana adına bir kilise inşa etmeye niyetlenmiş; bu konuda yer göstermesi için Tanrı'ya yakarmış; bunun üzerine Bakire Meryem rüyasına girmiş; kutsal yolculuğunun serüvenini bütün ayrıntılarıyla kendisine anlatmıştır. 

Kitapta yazılanlar bundan ibarettir. 

Independent Türkçe

 

Ortadoğu Haberleri

Türkiye’de neo-Nazi yapılanması “Ulusal Cephe” Zafer Partisi’ni destekliyorlar
Hamaney, Haniye suikastine karşılık olarak İsrail'e direkt saldırı emri verdi
ABD Dışişleri: Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesini desteklemiyoruz!
Meslek örgütlerinden AB'ye, Türkiye'de ifade özgürlüğü için mücadele etme çağrısı
ÇEVİRİ | James Jeffrey: ABD savaş sonrası Gazze’de çok uluslu idari yapı planlıyor