Abdulkadir Kocadağ
Evvela bizzat Müslim'in zamanında ortaya çıkan Bih- Afaridh isimli bir lokal peygambere bakalım. Zira Müslim'in görünüşte bir Müslüman olmasına rağmen, daha sonra kendisinin Müslüman nitelikli olmayan gruplarca en yumuşak tabiriyle örnek ve rehber alınarak Arap-İslam iktidarına isyanlar başlatmalarını anlamamız gerekiyor. Bu şahıs, bazı farklı düşüncelere sahip olsa da, Zerdüşt peygamber ve tüm kurumlarına inanıyor. Ve ironik olarak kendisine İslam dini harici bir mitolojik kutsallık atfedilecek Abü Müslimce de Müslüman olmadığı için öldürülecektir.
Bih Afaridh Müridlerine 7 dua önermiş : 1. Yaratıcıya, 2. Cennet ve Dünya'nın yaratılışına, 3. Hayvanların yaratılışı ve beslenmelerine, 4. Ölüme, 5. Kıyamet ve Muhakemeye, 6. Cennet ve Cehennemde bulunanlar ile onlar için hazırlananlara, 7. Cennetteki insanları methetmeye.
Yukarıda zikredilenlerin dışında ilginç prensipler geliştirmiş, seçerek aldım : müridlerine ''güneşin cevherine'' tapınmayı emrediyor. Tek diz üzerine çöküp , her nerede ise güneşe doğru dönerek dua etmek ; saç ile saç lülesi uzatmak. Çok zayıf düşmedikçe, genç hayvanları kurban etmemek ( sığır) ; çok yakın akraba ile evlenmemek ( anne,kız çocuklar, bacı, yeğenler ) ; kurallara uygun kesilmediği için aniden ölen hayvanların etini yememek ; şarap içmemek.
Abu Müslim tarafından Müslümanların şikayeti üzerine öldürülen Bih-Afaridh'in müridlerinin düşünceleri arasında şöyle bir ibare geçmekte: '' Peygamberlerinin hizmetçisinin anlattığına göre peygamber ( Bih-Afaridh) cennete sıradan bir kahve rengi at üzerinde çıkmış, ve aynen çıktığı biçimde dünyaya inecek ve düşmanlardan intikamını alacak.''
Ve gün gelir Abü Müslim 755 yılında , kurulması ve devamı için canla başla uğraştığı, uğruna seller gibi kan akıttığı Abbasilerce tuzağa düşürülerek öldürülür.
Artık Anadolu Kapadokya'dan tarihi Hindikuş dağlarına, Transoxiana Fergana'dan Hürmüz ve ötesine kadar Abbasi Hilafetini sarsacak anti-İslam, anti-Arap dini-askeri hareketlilik kısa aralıklarla Babak isyanının bastırılmasına ( 838) kadar sürecektir.
Khurrami sosyal hareketi işte bu çalkantılı dönemde ismi ön plana çıkanlardan.
Heretik inanç uzmanları Khurramiya'yı Müslümiya ile aynı farzediyorlar. Bunlara göre Müslim onların İmamı, ya da peygamber veya ''kutsal ruhun bedenine enkarne'' olmuş hali...
Burada bir duralım, hem yukarıdaki son pasajı irdeleyelim, hem de biraz daha farklı alanlara kısaca açılalım : ''In the Fihrist the section dealing with the movements of which we are about to speak is entitled (p. 342) " the Sect of the Khurramiyya and Mazdakiyya,
" these being regarded as identical with one another, and with the Muhammira (" those who made red their badge "), the followers of Babak " al-Khurrami," and, apparently, the Muslimiyya or sects who believed that Abu Muslim was the Imam, or even an incarnation of the Deity, amongst whom Sinbadh the Magian and Ishaq " the Turk " (so called, we are told, not because he was of Turkish race, but because " he entered the lands of the Turks and summoned them to believe in the Apostolic Mission of Abu Muslim ") are included.''
- ''Fihrist'in şimdi konuşmaya başlayacağımız hareketlerle ilgili kısmında başlığı ''Khurramiyya ve Mazdakiyya Sektleri'' olarak geçiyor ve ikisinin de aynı olduğu, ve Muhammira (alamet/nişanları/işaretlerini kızıl renk seçenler) ile Babak ''al-Khurrami'' nin takipçileri, ve anlaşılan , Muslimiyya, ya da Abu Müslim'in İmam, hatta '' kutsal ruhun'' vücuduna girdiği / enkarnesi olduğuna inanan Magi Sinbadh ile Türk İshaq'ın da aralarında bulundukları dahil edilmiş. İshaq Türk, aslında Türk değil, fakat bir lakap ve Türk topraklarına girip onları Abu Müslim'in ''havarilik'' misyonuna inanmaya çağırmasından kaynaklanıyor.(Browne, p.312-313)''.
Yukarıdaki kısa paragraf bize tartışılması gereken esaslı noktaları gösteriyor, hatırlatıyor da.
Her ne isim altında olursa olsun, Fasa'lı (Pasa) Zerdüşt'ün vaazlarını esas alan Mazdak'ın sosyal hareketi, Abu Müslüm'in şahsında dönüşerek sadece bir ''anti- Arap, anti-İslam, anti-işgalci'' değil, aynı zamanda da Zerdüşt peygamberin Sasani resmi devlet ideolojisinde kendini bulan''din'inden'' çok farklı kosmogoniye, kuramlara sahip bulunduğunu da gösteriyor.
a-) Bu makalede işlemeyeceğimiz Babak isyan-hareketi de, özü itibariyle , Mazdakçı, ya da Müslimiyya , Khurramiyya , Kurdşahiyya vb., artık ismini ne koyarsak koyalım , işte lokal karakter ve etkileri de içinde barındırmakla beraber benzer hatta aynıdır.
b-) İshaq Türk açıkça Türk değil, ama Türk topraklarına girdiği için öyle söylenmiş diyor. Oysa işin açığı orası henüz Türk toprakları da değil. İshaq'ın gittiği yer Müslim'in katlini müteakiben ( 755) , Transoxiana, ya da Arapçasıyla Maveraünnehir ,o tarihlerde hemen tamamen İrani topluluklardan meydana geliyordu. Başta Sogd olmak üzere. Esasen bu topraklara Türk yerleşmesi ancak Samani Hanedanının 999 da Karakhanlılarca yıkılması sonucu, o da tedrici biçimde gerçekleşmiştir. Bunun için ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler Barthold'un meşhur ''Turkestan down to the Mongol invasion,'' eserine bakabilirler. Nette mevcut.Yani burada Türk diye geçen, İshaq'tan 150 yıl sonra Firdewsinin Şahnamesinde dile getireceği ismiyle Tor/Torak ,Arabisiyle de ''fathası'' okunmadan telaffuz edilip dünya'da yaygınlaşan ismiyle Türk tür. Yoksa Maveraünnehir'de Asyaik te olsa, ortalıkta o bölgeyi yöneten, Türk diye bir kavim henüz yok, İrani olup ta Türk ilan edilenler var. Yani tekraren belirtmek gerekirse, İshaq'ın zamanında Maveraünnehir'de muhatap oldukları, mesela Semerkand' da diyelim, Türk kapsamına alınan Asyalılar değil, sadece ve sadece kendilerine diğer İranilerce ''Tor'', ya da tekil ismiyle '' bir Tor= Torak'' ile ''Torlar ve Tor ülkesi anlamında çoğuluyla Toran ( Arabisi okunuşu Turan)'' denilen İrani halklardır.
c-) Rahat anlaşılması babında bir gerçeğe bir daha dikkat çekeceğim. Hali hazır'da İran coğrafyasında konuşulan Fars dili, Muslim zamanında yoktu. Bu gerçek muhtemelen dikkatlerden kaçar. O zamanlar çok kalabalık olan muhtelif Kürdi İrani diller, lehçeleri ile ( diğer İranileri saymıyorum) hala ve hala Pahlavi, yanında da bu zamanımızın Farsçasına büyük oranda kaynaklık yaptığı söylenebilecek ve Maveraünnehir'de en kalabalık ve etkili ( Çine kadar aslında) İraniler Sogdlar, Tokhariler , Xarezmliler vb., ile dilleri vardı. Şimdiki Farsça 800 lerde geliştirilmeye başlandı ve Samani Hanedanı zamanında gelişmesini tamamladı. Mesela Firdewsi'nin Şahnamesi Samani Hanedanı ( yıkılmıştı) ile Gazneli Mahmud zamanı bu yeni, toparlanmış ve İrani toplulukların Arapça'ya karşı kendilerini ortaklaşa ifade edebilmelerine yönelikti. İsmi de Dari idi aslında, ki hala Orta Asya , Tajikistan, ile Afganistan'da, kaldıysa Pakistan ile Hİndistan'da bu isimle de anıldığı söylenebilir. Yani Samanidler Farsçayı Sogd ve Harzemce yerine ikame ediyorlar. Farsça, bence hem eski Pehlevice, hem de ,Hephtalit, Sogd ile Tokarian ve Harezm vb., gibi diğer İrani lisanlar ile belki de Asyalılardan da kelimeler, deyişler alıyor ve gelişmeye başlıyor, elbette Arapçadan da.
Yani Farsçanın gelişmesi Pars/Fars olarak bilinen bölge değil, tamamen farklı bir yerde Horasan ile kuzeyi ve doğusunda gelişme gösteriyor. Ve bu melez bir dil olarak kalıbını oluşturan yeni Farsça'ya Islami yazarlar Dari ismini veriyorlar. Bu da muhtemelen yazarların bu lisanı Sasani Saray ( Dar) maiyetiyle bağlantılı gördüklerinden olsa gerekti. Nihayet bu Dari lisanıyla eserler, şiirler Samani hanedanının sonlarında verilmeye başlanıyor. Önce
Rudaki, sonrada Firdawsi ortaya çıkıyorlar.
-''Firdawsi ( '' the paradisiac one'' a pen- name derived from fırdaws , ''paradise'' adaptation of an ancient İranian word which also entered Greek and thence other European languages with this connotation), hailed from the Kurasanian city of Tus, near modern Meshed.''
-'' Firdewsi ,(Batılı literatürde yer alan Paradise ( cennet) , aynı zamanda da firdaws tan adapte bir lakap Firdewsi, eski İrani bir kelimeden Grekçe ve oradan da bu çağrışımla Avrupa dillerine geçmiş) zamanımızdaki Meshed 'in yanında bulunan Khorasan şehri Tus'dan ortay çıkmıştı)
Bu yeni Persçe'nin, Parsis denen Fars bölgesi merkezi Şiraz'da eserler vermesi, bundan ancak 250 yıl sonra başlayacaktı... Şair Sadi ( 1210-1291) ve Hafız ( 1327-90) gibi mesela. burada yazılanlar içinde kaynak History of İnner Asia ,by Svat Soucek. Cambridge University Press.
d-) Muslim'in ölümünü müteakip, 755 yılında, sağ kolu Magi Sinbadh'ın zamanımızın İran'ı içinde, İshaq'ın ise Maveraünnehir / Transoxiana'ya gidip ayaklandıklarını nakletmiştik yukarıda. Önemli ve bilinmesi gereken bir hususu da kısaca nakledelim. 755 tarihlerinde Arap-İslam devleti, henüz Maveraünnehir'i kontrol altına almış değil. Bu sürec ancak 821 yılında Arapların Ushrusana havalisine boyun eğdirmek için bir ordu göndermeleriyle tamamlanabiliyor. Yani Muslim'in ölümünden 66 yıl sonra. O sıralarda Maveraünnehir'in Ushrusana havalisinin prensi ise Kawus isimli biri. Oğlu Haydar, bölgede meşhur bir ismi öldürüyor. Bu hadiseyi müteakiben, evvela yerel Arap hükümetine sığınıyor, sonra da Bağdad'a kaçıyor. Daha sonra babası Kawus'ta Bağdad'a gidiyor, orada Müslüman oluyor ve kendi ülkesine bölge valisi tayin ediliyor. Öldükten sonra da yerine oğlu Haydar geçiyor. Müteakiben bu Haydar Bağdat hilafet dairesinde çok önemli bir soylu , asil olarak kabul görüyor. Daha sonra da Afshin ismini kullanmaya hak kazanıyor. Bu isim Ushrusana prenslerinin ünvanı imiş...
Ve Afshin 841 yılında ölüme mahküm ediliyor.( bkz, p.210-221, Turkestan Down to the Mongol İnvasion, W.Barthold).
İşte bu Afşin, Horasan'dan gelip görevlendirilerek Babek'i yakalayan komutandır. Babek'in yakalanması ve iktidarının çökmesine dair hususa girmiyoruz. Ancak Afşin'le ilgili şu ibretlik hale de değinmek lazım. Afşin İrani halklar ile özellikle de devasa nüfusları ve yaşadıkları coğrafyanın genişliğiyle kendini gösteren Kürdlere büyük kötülük yaptı. Abbasilere yaranmak için soydaşları İranilere darbe vurdu. Ama akibeti aynen Muslim gibi oldu. Araplar minnet duyacaklarına, Haydar'ın ( Afşin) kendisini , bizzat mahvına sebebiyet verdiği Magicilerin gizli mensubu diye suçlayıp, öldürdüler.
Oysa Müslim'in ismi ve hatırası iyice silikleşse de hala Kürdlerin ve bazı diğer İranilerin hafızalarında ''büyük insan ve kurtarıcı '' gibi sıfatlarla yaşıyor ve asıl , kudsiyetle anılıyor.
Afşin'i ise, o da ancak tarih okuyanlar, soyuna karşı kasden zarar vermiş, ama belasını da bizzat uğruna soydaşlarını kestiği efendilerinden bulmuş biri olarak hatırlarlar.
Kaldığımız yere tekrar dönersek, Khurramiler, ultra-Şiiler, her tür syncretik görüşten olanlar , Abü Müslimi yegane ve gerçek İmam görüyorlar. Hatta bazılarınca da Magilerce İslamın Mehdiliğine benzer biçimde görünmesi beklenen Zerdüşt peygamberin soyundan Oshederbami ya da Oshederma kabulleniliyor. Bu sektler Abü Müslim'in öldüğüne inanmıyor ve kendisinin bir gün dünyaya dönüp, adaleti sağlamasını bekliyorlar . Bazıları da İmamlığın kızı Fatima'ya geçtiğini düşünüyorlardı( p.246-247,Browne).
-''On the one hand ,Khurramism was distinguished by two beliefs that are not normally associated with Mazdakizm, namely periodic incarnation of the divine in human beings and the reincarnation of the human spirit. One source does credit both to Mazdak, probably correctly in the case of reincarnation , but chroniclers of his revolt know nothing about it. On the other hand Khurramis did not subscribe to revolutionary ideas regarding women and property (...).''
- '' Bir taraftan Khurramizm normalde Mazdakçılıkla bağdaşmayacak iki inançla ayırt ediliyordu, mesela ''ilahi vasıf/kutsal ruh'un'' insanlardaki peryodik enkarnasyonu ve insan ruhunun reinkarnasyonu. Gerçi her ne kadar isyanını yazanlar da bahsi geçmiyorsa da, bir kaynak her ikisinin de Mazdak'ta bulunduğunu , muhtemelen de reenkarnasyon şıkkı doğru olarak, naklediyor.
Öte yandan da Khurramiler ''kadın ve mülk'' için geliştirilmiş, yazılmış köktenci görüşleri desteklemediler.''
W.Madelung'un ''Khurramiya''sında yazılanlara bakılırsa Masudi'ye ( ö.956) göre Khurramiya kendi zamanında iki kısımdan meydana geliyor, Küdakiyya ve Küdşahiyya ( bir varyasyonu da Kürdşahiyya ).
Kürdşahiyya ismine dikkat.
500 yıllarının önemli kaynağı ve bizi Fasalı Zerdüştten haberdar eden Joshua'da ise şöyle bir ibare var Madelung'un verdiği isimlerle ilgili olabilecek , p.14 : '' Next the whole of the Kadishaye who were under his sway ( Kawadh'ı kasdediyor) rebelled against him, and wanted to enter Nisibis, and to set up in it a king of their own ; and they fought against it for a considerable time.''
- Kadishaye için dip not: They dwelt in the neighbourhood of Sinjar and Dara.''
-''Sasani Kawadh'ın egemenliğinde bulunan Kadishaye isyan ediyorlar ve Nusaybin'e girip kendi krallıklarını kurmak istiyorlar ; epeyi bir müddet te Kawadh'a karşı savaşıyorlar. Dip not ta ise bu Kadishaye için Sinjar ve Dara'da ikamet ediyorları,'' diyor.
Şimdi bunların daha sonra Yezidi anılacaklar oldukları sanırım belli.
Dara ise Nusaybin'in biraz kuzey-batısına düşen ve bizzat Achaemenid Dara(Darios) adına kurulan ve şu an harabe halinde bulunan arkeolojik ve tarihi bir mücevher.
Yukarıda Madelung'un verdiği isimlerden ilkinin büyük ihtimalle, kutsanan ve Abü Müslim'in kızı Fatima'nın oğlu ( ya da torunu) Mahdi b. Fayruz'a istinaden küdak-ı dana ( her şeyi bilen/ alim) olarak isimlendirilmesinden kaynaklanması muhtemel görünüyor.
Burada bir garip benzerliğe, zamanla evrilecek ve görüşleri biraz farklılaşacak bazı Kürdlerin tarihi hafızalarına uyan bir isim değiştirme ve kabullenme sürecine dikkat çekmek isterim.
Fatima ismi İslam peygamberinin kızı ve Hüseyin'in annesiyle aynı.
Müslim hali hazırda Şahı Merdan, baş İmam, kutsal ruhun ''enkarnesi''.
Oğul ya da torun da kutsal.
Dahası var.
-''Christian Dionysius of Tell Mahre (d.848) is speaking of people he calls Khurdanaye , which seems to be some kind of conflation of Kurds ( Khurdaye and Khurramdinis.''
- Tell Mahreli Dionysius ( Antakya patriği) Khurdanaye halkından bahsediyormuş. Yazar metin de Kürdlerin iki varyantı olabilir diyor.
Eğer öyleyse şu nakledileceklere bakılması gerekiyor, zira Magi Kürdler, Mazdak daha 500 ler de ortaya çıkmadan evvel, isimleriyle birlikte, sadece Beth Kardu , Adarbagan ile tüm İran'da değil, asıl bir de Kapadokya'da varlar galiba :
''Basil the Great, bishop of Caesarea in Cappadocia ( d.379), tells us that the'' Magusean nation is widely scattered among us throughout almost the whole country , colonists having long ago been introduced to our country from Babylon.They stuck to themselves and were impervious to reason, he said, meaning that it was impossible to convert them.''
- 379 yılında ölen Kayseri Piskoposu Büyük Basil'in anlattığına göre ''Magi halkı tüm ülkede bunların arasına dağılmış durumdalarmış ve kolonistler çok önceleri ( yani 379 dan çok çok evvel) Babylon'dan gelmişler. Tamamen içlerine kapanık, mantıklı düşünceye karşı ve bunları Hristiyanlığa kazanmak imkansızmış.''
Anlaşılan Piskoposa göre Magi inancı, Hristiyanlığa kıyasla mantıksız görünüyor. Babylon derken, kanaatimce Piskopos o tarihler de Roma doğudaki topraklara doğru nereye hakim değilse, orayı kasdediyor olmalı.Tüm ülke derken de Magilerin Anadolu'da epeyi bir yaygın oldukları anlamı çıkarmak mümkün.