Film Yönetmeni ATIF YILMAZ, Elâzığ Palu’dan Mersin’e

Celâl Temel

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA, 1916 KÜRD TEHCİRİYLE ANADOLU’YA SAVRULAN AİLELER VE TANINMIŞ KİŞİLER

(BAŞKALARININ DEĞİRMENİNE SU TAŞIYANLAR…)

5-) Film Yönetmeni ATIF YILMAZ, Elâzığ Palu’dan Mersin’e

       Yıl 1959, “Karacaoğlan’ın Kara Sevdası” adlı filmin çekimleri yapılmaktadır. Filmin hikâyesini YAŞAR KEMAL yazarken film yönetmeni ATIF YILMAZ, film asistanı YILMAZ GÜNEY, film müziğini yapan RUHİ SU. Çekimler sırasında, Yaşar Kemal, “Bu filmin her yanı Kürd oldu.” deyince, Yaşar Kemal ve Yılmaz Güney’in Kürd kimliğini bilenler şaşırır, “Atıf Yılmaz da mı Kürd?” diye sorarlar. Yaşar Kemal, “Evet, o hepimizden daha Kürd; Palulu bir babanın, Urfalı bir annenin oğlu.” diye açıklama yapar.

       Atıf Yılmaz, 1967 yılında Bedirhanların torunlarından Ayşe Şasa ile ikinci evliliğini yaparken de benzer bir durum olur. Atıf Yılmaz, “Söylemek Güzeldir” adıyla 1995 yılında yayımladığı anı kitabında, bu konuda şunları yazıyor:

       “Yaşar Kemal’in yalancısıyım. Ayşe’yle evleneceğim zaman, İstanbul’da yaşayan Kürt ileri gelenleri, Ayşe bir Türk’le evleniyor diye epeyce bozulmuşlar. Onun üzerine Yaşar göğsünü gere gere, ‘Yanılıyorsunuz arkadaşlar, damadınız de öz be öz Kürt’tür’ demiş. Yaşar, ‘Kürt olduğunu duyunca bayağı rahatladılar’ demişti... Gerçekten de babam tarafım Elazığ’ın Palu ilçesindendir. Anne tarafım da Urfalı. Ayşe benimle kâh ‘proleter Kürt’ kâh ‘Asimile Kürt’ diye dalga geçip dururdu.” (Atıf Yılmaz, Söylemek Güzeldir, Afa Yayıncılık, 1995, s. 229)

       Böylece, bir çok kimse tarafından Mersinli bir Türk, hatta Yörük olarak bilinen Atıf Yılmaz’ın kimliği, Yaşar Kemal tarafında ifşa edilmiş olur! Sonraları artık Atıf Yılmaz tanıtılırken, “Kürt kökenli Türk film yönetmeni!” tabiri kullanılır.

(KENDİMLE İLGİLİ BİR NOT: Atıf Yılmaz, 1925 yılında Mersin'de doğmuş, çocukluğu Mersin'de geçmiş bir Kürd. Ben ise çocukluğu, Batman'da geçmiş, büyüklüğü Mersin'de geçmiş bir Kürd. 1969'dan beri, yani 52 yıldır Mersin'de yaşıyorum. Yani Atıf Yılmaz'dan daha Mersinliyim! Mersin'i çok sevdim; ben Mersin'e, Mersin bana çok şey verdi. "Batman Mersin'e Uzak Değil" dedim ve hep Kürd kaldım...)

       Atıf Yılmaz’ın babası Muhip Bey ve ailesinin bir kısmı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Elâzığ Palu’dan Mersin’e gelmişler. Atıf Yılmaz, anılarında, babasından, sarışın mavi gözlü babaannesinden (nenesinden) ve Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağıtılmış diğer akrabalarından bahsediyor. Amcası Recai’nin, İzmir’e göçtüğünü ve orada varlıklı biri olduğunu belirtiyor. Çok renkli ve sosyal bir kişiliğe sahip olan Atıf Yılmaz’ın babası Muhip Batıbeki, Atıf Yılmaz’ın doğduğu 1925 yılında kurulan Mersin İdmanyurdu spor kulübünün de kurucuları arasında da yer almış.

       Atıf Yılmaz’ın annesinin ailesi de o sıralarda, Urfa-Halep taraflarına göçmüş. Ailenin bir kısmı, sonra Mersin’e gelmiş. Atıf Yılmaz, annesinin babasını (dedesini) görmek için, otuzlu yıllarda Halep’e gittiklerini yazıyor. Yine ressam olan dayısı Fatih’in, o sıralarda Fethiye’de olduğunu, bir yıla yakın onun yanında Fethiye’de okuduğunu da belirtiyor. Aile, savaş ortamında Anadolu’ya dağılmış/dağıtılmış, büyük bir aile. O sıralardaki Osmanlı Hükümeti İttihat-Terakki, özellikle Kürdleri, yaşadıkları bölgelerden uzaklaştırıp, dağıtmayı, asimile etmeyi, bir politika olarak uygulamış. Bilindiği gibi, bu durum, cumhuriyet dönemi boyunca devam etti.

      1925 yılında Mersin’de doğan ve 1951 yılında başladığı film yönetmenliği, yapımcı ve senaristliği, yaşamı boyunca sürdüren Atıf Yılmaz Batıbeki, toplumsal içerikli çok sayıda filmin senaryosunu yazdı, yönetmenliğini yaptı. Yurt içinde, yurt dışında pek çok ödül aldı. 1951 yılında yönettiği ilk filmi olan “Mezarımı Taştan Oyun” filmi, Kürdlerin Türk sinemasında ilk görünümü olarak da değerlendirilir. Hüseyin Peyda’nın senaryosunu yazdığı ve Abdo Ağa tiplemesiyle baş rol oynadığı film, Urfa yöresine ait bir türküden esinlenerek çekilmiş. Filmde kullanılan Kürd giysileri dikkat çekici. Daha kimliklerini önemsemedikleri dönemlerde bile, Yaşar Kemal kitaplarında, Atıf Yılmaz ve Yılmaz Güney filmlerinde, Kürdleri çokça öne çıkarmışlar.

      Atıf Yılmaz’ın diğer bazı filmleri şunlardır: Hıçkırık (1953), Dağları Bekleyen Kız (1955), Ala Geyik (1959), Karacaoğlan’ının Kara Sevdası (1959), Yarın Bizimdir (1963), Keşanlı Ali Destanı (1964), Toprağın Kanı (1966), Kızıl Vazo (1969), Cemo (1972), Selvi Boylum Al Yazmalım (1977), Bir Yudum Sevgi (1984), Adı Vasfiye (1985), Asiye Nasıl Kurtulur (1986), Kadının Adı Yok (1987), Berdel (1990), Eğreti Gelin (2004) …

       Yüzlerce filmin yönetmenliğini, yapımcılığını, senaristliğini yapan Atıf Yılmaz Batıbeki, üç evlilik yaptı. İlk evliliği, Oyuncu Nurhan Nur’la (1952–1962); ikinci evliliğini, yukarıda da belirttiğimiz gibi Bedirhanların torunu senarist Ayşe Şasa (1967–1973) ile yaptı. Tek çocuğu, ilk evliliğinden 1956 doğumlu Kezban Arca’dır. 1974 yılında evlendiği, Vedat Türkali’nin kızı, oyuncu-yazar Deniz Türkali ile öldüğü 2006 yılına kadar evli kaldı.

        Sürgün ve asimilasyon, Kürdleri Kürd olmaktan çıkardı. Atıf Yılmaz gibi, Yaşar Kemal gibi, Cemal Süreyya gibi pek çok Kürd’ün payına, göç ve sürgün düşerken genellikle kimlikleri saklı kaldı. Saklı kimliklerdeki Kürdlere, bazen “Kürt kökenli!” deniyor. Benzeri, binlerce, on binlerce, yüz binlerce Kürd, başka değirmenlere su taşımak zorunda kalırken kendi değirmenleri susuz kaldı...

      (NOT: Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler, Atıf Yılmaz’ın anılarını kapsayan “Söylemek Güzeldir” kitabı ve Müslüm Yücel’in “Türk Sinemasında Kürtler” kitaplarına bakabilirler.)

kurduğu bilinmektedir. Büyük bir dinî dergâhın ve medresenin oluşturulduğu Arvas Köyü, zamanla Kadirî tarikatının en önemli merkezi oldu.

TIKLAYINIZ:HALICI AİLESİ, Bingöl’den Konya’ya - 1- 

TIKLAYINIZ: YÜKSEL AİLESİ, Bitlis’ten Konya’ya -2- 

TIKLAYINIZ: ARVASİ AİLESİ, Van’dan İstanbul’a - 3- 

TIKLAYINIZYazar YAŞAR KEMAL, Van’dan Adana’ya -4-

Atıf Yılmaz, ilk eşi Nurhan Nur ve kızıyla (1961)

İKİ USTA-Atıf Yılmaz-Yaşar Kemal