Frankfurter Rundschau ve Stuttgarter Nachrichten gazetelerinin sütunlarında yer alan yorumda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı uyarmanın yeterli olmayacağı ve ekonomik yaptırım yolunun tercih edilmesi gerektiği vurgulanıyor:
"Federal hükümetin Alman gazeteci Deniz Yücel'in Türkiye'ye yönelttiği işkence suçlamalarını ciddiye alması ve Ankara hükümetine işkence karşıtı uluslararası anlaşmalara uyması uyarısında bulunması iyi bir gelişme. Kötü olansa, Berlin'in yine boş laflarla kendini geri çekmesi ve uzun süredir iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan'ın sarayında bitap bir gülümsemeyi beraberinde getirmesi… Böyle bir ülke artık Almanya'nın normal bir ortağı olamaz. İşkence sözkonusu olduğunda mülteci anlaşmasının uygulanması durdurulmalı. Erdoğan’ı yumuşak bir biçimde uyarmak yeterli olmaz zira bu kendisinin umrunda bile değil. Diğer yandan popülistlerin talep ettiği üzere AB üyelik müzakerelerini durdurmak da yanlış olur çünkü bu yalnızca otokratın lehine oynamak ve muhalefeti zayıflatmak anlamına gelir. Geçmiş, Erdoğan'ın yalnızca tek bir dilden anladığını gösterdi: Ekonomik yaptırım."
Westdeutsche Zeitung'da yer alan "Erdoğan'ın korkusu" başlıklı yorumda da Yücel'in suçlamaları ile İstanbul'da seçimlerin tekrar edilmesi kararı arasında parallelik kuruluyor:
"Uzlaşmazlık, otokratların özünde mevcut olan bir özelliktir. Kibir ile özeleştiri, birlikte yürümez. O yüzden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden kendisini ve paranoyak kontrol tutkunluğunu tehlikeye sokabilecek her şeyi püskürtmesi şaşırtıcı değil: İstanbul'daki belediye başkanlığı seçiminin iptaline yöneltilen eleştirilerin yanı sıra gazeteci Deniz Yücel'in işkence suçlamalarını da… Deniz Yücel detaylı ve ciddiye alınması gereken suçlamalarını, bilinçli olarak, kendisi hakkında terör propagandası ve halkı kin ve düşmanlığa sevk etme suçlamaları yöneltilen dava kapsamında gündeme getirdi. Gazeteci, sesinin kısılmasına izin vermedi. Bu, seçmenler için de geçerli olacak. Sonuçlar manipüle edilebilir ama tutumlar kalıcıdır. Türkiye'de muhalefet alışılmışın dışında bir ölçüde dayanışma içinde ve Haziran'daki ikinci sandık turunda Erdoğan'ın aslında kaybetmesi gerekiyor: Ekrem İmamoğlu yeniden başarılı olduğu takdirde, Erdoğan'ın itibarını yitirmesi daha da berraklaşacak. Eğer Erdoğan'ın adamı Binali Yıldırım başarılı olursa açık bir dünya görüşüne sahip büyükşehirlilerin öfkesi sınırsız olacak."
Halle'de yayımlanan Mitteldeutsche Zeitung ise ABD ile Çin arasında son günlerde tırmanan "ticaret savaşı" gerginliğiyle ilgili bir yoruma yer veriyor:
"ABD ile Çin arasında ideolojik rekabet hakim. Hiçbir ticaret anlaşması bu rekabetin aşılmasını sağlayamaz. Bu anlaşmazlığın uluslararası siyaseti onlarca yıl boyunca etkilemesi daha olası. Yine de Batı ile şimdilerde açık bir biçimde yaşanan rekabet, uzun süre boyunca üzerine titrenen 'ticaret vasıtasıyla dönüşüm' mitini ortadan kaldırıyor. ABD ve Avrupa, Çin'e neredeyse sınırsız bir piyasa erişimi sağladı ve Çin ve Batı dünyası, ekonomik olarak birbirlerine sarmalanmış vaziyette. Ancak Çin'in liberalleşmesi ve demokratikleşmesi umutları gerçekleşmiş değil."