Gabar petrolü hakkında ne düşünüyorsun?

.

Özgür Amed

30 yıllık tutsaklar şahsında yarılmış bir ahlak, tarifsiz bir gaddarlık, anlatılması zor bir kötülük var.

Uzun zamandır her hafta en az birkaç haber başlığı “30 yıllık tutuklunun infazı yakıldı” şeklindedir.

Hikâye, her açıdan insanı lâl eden bir akışa sahip.

30 yılını doldurup tam tahliye olacağın hafta/gün, “Tahliyen altı ay daha uzatıldı” deniyor. Ve bu altı aylık periyotlar birkaç kez tekrar ediyor.

Bunun kararını veren kim? Mahkeme mi? Hayır.

Tutukluların aktardıkları ve söylediklerine göre, “cezaevlerinde paralel mahkemeler kurulmuş.”

İdare gözlem kurulu, tahliyesine az kalan kişileri çağırıyor ve sohbet ediyor. Sorular soruyor... Bunun sonucunda da tahliye olup olmayacağına karar veriyor.

Kurul nihai olarak kişinin “iyi halli” olup olmadığını sonuca bağlıyor.

Tahmin edeceğiniz üzere “iyi halli” görülen bir 30 yıllık pek yok.

Durum özetle böyle.

Tutuklulara sorulan sorular ne derseniz, maşallah çeşit çeşit…

  • Gabar’da çıkan petrol hakkında ne düşünüyorsun?
  • Eşini mi seviyorsun PKK’yi mi?
  • Parti şimdiye kadar size ne verdi?
  • 93 Newroz’unda kendini yaktın mı?

Bu soruları sorduktan sonra infaz yakma gerekçeleri oluşuyor.

O gerekçelerden bazıları da şöyle:

  • İçeride yeterli kitap okumamak.
  • Odada kitap bulunması… Başı sivri kalem ve kantinden alınan makasın bulunması.
  • Tahliye olduktan sonra toplumsal yaşam ve hukuk kurallarına uyum sorunu yaşayacağı düşüncesi.
  • Tutuklularla birlikte spor faaliyetlerine katılmak.
  • “Milli gün”lerdeki törenlere katılmamak.
  • Sosyal aktivitelere katılmamak.
  • Koğuşta halay çekmek.
  • Örgütü hala sevdiğine dair kanı oluşması.

Böyle uzayıp gidiyor liste.

En son 30 yıllık bir tutukluya yazdığı bir yazıda “Sur direnişi” dediği için 7,5 yıl daha ceza verildi.

Olur da denetimli serbestlik istendi bir tutuklu için, o zaman da “örgütten ayrılmadığına dair dilekçe vermediği” gerekçesi devreye giriyor. Yani kâğıtlarda yazmadıkları haliyle “pişman olmadığını söylemediği” için denetimli serbestlik yasasından yararlanamıyor.

Cezaevlerindeki bu kurullar tüm meseleyi “pişman” olduğunu söyletmeye getiriyor.

Yani infaz yakma meselesine dair düşman hukukundan tarifi zor yargısal mekanizmalara dair birçok şey söyleyebiliriz ama ana odak “pişmanlık” dayatması.

30 yıl cezaevinde kalmış bir insana tahliye olacağı gün “pişmanım” de diyorlar.

İşte tüm kısırdöngü budur! Tüm espri budur. Devlet ve Kürtlük meselesinin en kısa özeti “pişmanlık, teslimiyet” kelimelerine sıkışmış durumda. Nereye gidersek gidelim karşımıza çıkacak en önemli gerçek budur…

Çok uzağa gitmeden, Bahçeli gelip el sıktı, bir hafta sonra “teslim olun, pişmanlık gösterin” dedi. Dün ve bugünün kesiştiği yerde koca bir umut beslenen pişmanlık durağı var.

Zapatalar, 1994’te ilk yayınladıkları bildiride “Biz beş yüz yıllık bir savaşın ürünleriyiz” diyorlar. 30 yıllık tutsaklar ve onların şahsında tecelli eden hakikat; beş yüz değil, neredeyse iki bin yıllık bir kavganın sonucu. 30 yıllık tutsaklar şahsında yarılmış bir ahlak, tarifsiz bir gaddarlık, anlatılması zor bir kötülük var. Devlet, tahliye günü gelen 30 yıllık biri ile “yeniden” uğraşıyor, çünkü onun hikâyesini biliyor.

Pişmanım derse onu “affedecek”… İyi de burada af dilemesi gereken kimdir?

Açlıktan ölmediği, kendine ihanet etmediği, yaşam boyu reva görülen zorluklar içinde susmadığı ve yine şiir gibi direnenlerin deyimi ile “nefretin ve terk edilişin parçalayıcı yükünü taşıma alçakgönüllülüğünü gösterdiği için” mi pişmanım demeli?

İnsanlık dışı yasalara uymadığı, her şeyi onaylayan bir itaatkâra dönüşmediği, hafızasında hala size ait belgeler taşıdığı ve onurunu hala koruduğu için mi pişman olması lazım?

İnsani değerleri istediği, demokrasiden yana tavır koyduğu, her şeye rağmen adalet ve barışı istediği için mi pişman olmalı infazı yakılan binler?

Hastalığını pazarlığa çevirerek ufkunuz kadar dar ringlerden, vicdanınız gibi eğilip bükülen kelepçelerden medet umarak mı teslim alacaksınız? Bunun için mi pişmanlık göstermelidir?

Merhameti olmadan güce, ahlakı olmadan kudrete, kavrayışı olmadan kuvvete sahip olanların açtığı karanlıkta yerini almadığı için mi pişman olmalıdır?

Zindanda ölümü gösterip sıtmaya razı etmenizi deşifre ettiği için mi pişman olmalıdır?

Söyleyin niçin pişman olmalıdır bu insanlar?

Kaynak: Bianet

Kurdistan Haberleri

Interpol’ün kırmızı bültenle aradığı İsrailli organ kaçakçısı Türkiye’den çıktı
Irak Başbakanı Sudani Kürdistan bölgesi hükümetini ve halkını tebrik etti
Fethullah Gülen: Kestanepazarı'ndan Pensilvanya'ya
Mehmet Altan: Rejimin hastaneleri…
Scholz-Erdoğan görüşmesi Almanya basınında: İnsan hakları ‘birazcık’ rafa kalktı