Partimiz, Türkiye’nin demokratikleşme meselelerini çözmüş, toplumsal yaralarını sarmış, her türlü ötekileştirme ve aidiyet sorunlarını ortadan kaldırmış müreffeh ve huzurlu bir ülke olmasını amaç edinmektedir. Ülkemizin enerjisini ayrılıklar, ötekileştirmeler ve insan hakları ihlalleriyle harcamasını büyük bir kayıp olarak görüyoruz. Ülkemiz geçen yüzyılın kimlik tartışmalarının ve en temel insan hak ve özgürlüklerine ilişkin şikâyetlerin devam ettiği bir ülke olmamalıdır.
Bu noktada sahip olduğumuz tarihi tecrübemiz, milletimizin irfanı ve evrensel değerler sorunların çözülmesi için yeterlidir. Ülkemize ve milletimize yıllarını kaybettiren insan hakları kaynaklı sorunların tamamı samimi, ahlaklı ve demokrat bir duruşla çözülebilir. Son derece zengin bir kültür harmanını bünyesinde barındıran ülkemizde yaşayan her kültür, dil, inanç ve gelenek milletimizin ortak mirası olarak saygıdeğerdir. Bu kültürel değerleri yok saymak, tahkir ve tezyif etmek ve her ne surette olursa olsun dışlamak bir insan hakları ihlalidir. Tüm kültürel kimliklerin kültürel miraslarını koruma ve kültürlerini geliştirme hak larını temel bir insan hakkı olarak görüyor ve devletçe desteklenmesini savunuyoruz. Bu bağlamda tüm demokratik ve kalkınmış ülkelerde olduğu gibi ana dilin eğitimde ve sosyal hayatta öğretilmesi ve kullanımının vatandaşlarımızın bu vatana duydukları aidiyet bilincini güçlendireceğine, toplumsal barış ve dayanışmamızı tahkim edeceğine inanıyoruz. Bunu ayrıca uzun tarihi süreçlerde Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’daki akraba topluluklar ile aramıza girmiş kültürel bariyerleri aşmamızı sağlayacak stratejik bir unsur olarak değerlendiriyoruz. Farklı toplum kesimlerini ilgilendiren bu hassas süreçlerin her tür istismarı ortadan kaldıracak şekilde katılımcı bir ortak akılla yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Partimiz bu ortak akıl süreçlerinin öncüsü ve destekçisi olacaktır.
Kürt meselesi esas olarak ülkemizdeki demokratik hakların eksikliğinden ve bu eksikliğin istismar edilmesinden kaynaklanmıştır. Sorunu yaratan Kürt vatandaşlarımızın varlığı değil, geçen yüzyılda yaşanan parçalanmaların devlet aklına yüklediği korkular, bu korkulardan kaynaklanan kısıtlamalar ve bu kısıtlamaları istismar eden ayrılıkçı çevrelerin terör faaliyetleridir. Dolayısıyla çözüm kimliklere dayalı her türlü ayrımcılığın engellenmesi ile Kürtlerin demokratik vatandaşlık anlayışı temelinde bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşları oldukları inancının pekiştirilmesiyle sağlanabilir. Nitekim bu konuda önemli mesafeler de alınmış durumdadır. Bu yaklaşım terör odaklarının istismara dayalı meşruiyet oluşturma çabalarını da tümüyle etkisiz kılacaktır.
Başta Kürt ve Alevi vatandaşlarımızla ilgili sorunlar olmak üzere, Türkiye’nin demokratikleşmeyle bağlantılı sorunlarının tamamının sivil ve siyasal toplumu içine alan geniş bir farkındalıkla ve sağlıklı iletişim kanalları ile çözülebileceğine inanıyoruz.
Milletimizi güçlendiren farklılıklarımızın en önemli zenginliğimiz olduğuna inanıyoruz. Tarihsel birikimimizi oluşturan farklılıklarımız, Cumhuriyetimizi kurarak ülkemizi bugünlere taşımıştır. Bugün de korkulardan ve tabulardan beslenen her türlü hizmet ayrımcılığının önüne geçerek eğitim sistemimiz içerisinde farklılıkları temsil edecek demokratik taleplerin tartışılması ve çağdaş hukuk devletine yakışır çözümlerin bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün dünyanın gelişmiş birçok ülkesi çok dilli ve çok kültürlü eğitim ve öğretimle oldukça ciddi mesafe almışken Türkiye’nin farklılıklarının zenginliğini çok kıymetli bir sermaye olarak görmesi gerektiğine inanıyoruz.
Yerel Yönetimler: Halkla Birlikte Yerinden Yönetim
Ayrıca, seçilmiş belediye başkanlarının mahkeme kararı olmaksızın kamu düzeninden sorumlu olan İçişleri Bakanı tarafından görevden el çektirilmesi, millet iradesi ve çağdaş hukuk devleti uygulamalarıyla çelişmektedir. Bu çerçevede, soruşturma veya somut delillerle temellendirilmeden seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması uygulamasına son verilecek, seçilmiş belediye başkanının ancak mahkeme kararıyla görevden alınabilmesi sağlanacaktır. Benzer şekilde, görevden alınan belediye başkanının yerine İçişleri Bakanının inisiyatifiyle kayyım atanması da milli iradenin tecellisine halel getirmektedir. Bu çerçevede, mahkeme kararına istinaden görevden alınan seçilmiş belediye başkanının yerine yine seçimle oluşturulmuş belediye meclis üyelerinden birinin seçilmesi teminat altına alınacaktır.
Siyasi Partiler ve Seçim Sistemi: Siyasetin Yapılandırılması
Siyasi partilere ilişkin yasaklama ve kapatma yaptırımına, ancak ve ancak şiddet kullanmanın teşvik edilmesi ya da anayasal düzeni yıkmak için şiddet kullanılması halinde başvurulmalıdır. Buna göre, program ve tüzüklerinde şiddeti teşvik eden, vatandaşları silahlı çatışmaya, terörizme, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına yönlendiren siyasi partiler yasaklama veya kapatma yaptırımıyla karşı karşıya kalabileceklerdir.
Bir siyasi parti hakkında kapatma davasının açılabilmesi yalnızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın iradesine bırakılmamalıdır. Kapatma davası, hukuki olduğu kadar aynı zamanda siyasidir. Bu nedenle siyaset kurumunun da bu sürece müdahil olması gerekir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın bir siyasi parti için kapatma davası açabilmesi, TBMM’nin nitelikli çoğunlukla alacağı karara bağlanmalı ve kapatma kararı da Anayasa Mahkemesi’nin nitelikli çoğunluk oyu ile verilebilmelidir.
Küresel Diplomasi: Çoklu Güçler Dengesine Uyum
Ülkemiz, 2003’te komşumuz Irak’ın işgal edilmesinden bu yana meydana gelen bölgesel jeopolitik kırılganlıkları en üst seviyede ve yakinen tecrübe etmektedir. Irak işgali sonrası ortaya çıkan kriz, bütün Ortadoğu’ya tesir ederek etnik, dini ve mezhebi fay hatlarını tetikleyen bir dalgaya dönüştü. 2008 ekonomik kriziyle beraber Avrupa da kırılgan bir döneme girdi. Ülkemiz bu ekonomik krizin etkileriyle de her yönüyle yüzleşti. Aynı dönemde Kafkasya’da baş gösteren çatışma ise bir başka risk bölgesi oluşturdu. Etkileri halen süregelen bu kırılganlıkların ülkemiz için oluşturduğu risklerin yönetilmesinde yeni bir vizyona azami ihtiyaç hissedilmektedir.
Bu çerçevede bölgenin ve dünyanın içinde bulunduğu konjonktür değerlendirildiğinde, Partimizin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yönelik dış politika vizyonunun ana eksenini dört temel unsur teşkil etmektedir:
Birinci unsur;
bölgemizde derin acılara ve istikrarsızlıklara sebep olan iç savaşların ve bölgesel gerilimlerin sona erdirilmesini sağlamak, savaş sonrası düzen ve istikrarın tesisine katkı sunmak ve bu çatışma alanlarından ülkemize yönelen güvenlik tehditlerini bertaraf ederek sınır güvenliğimizi teminat altına almaktır. Bu bağlamda; partimiz Suriye öncelikli olmak üzere Libya, Yemen ve kısmen Irak’ta devam eden iç çatışmaların nihayete erdirilerek, istikrarlı ve kalıcı bir barışın ve tüm tarafları içine alacak anayasal düzenlerin tesis edilebilmesi için kapsamlı diplomatik ve siyasi girişimlerde bulunmayı gerekli görmektedir. Komşularımızın toprak bütünlüğünü temin etmek hem komşularımız hem de ülkemizin güvenliği için büyük önem arz etmektedir. Suriye’de toprak bütünlüğünün korunarak, tüm toplumsal tarafların katılım sağlayabileceği demokratik bir anayasal düzene geçiş büyük önem taşımaktadır. Böylece, iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimizin yurtlarına dönmeleri mümkün kılınacak ve Suriye’nin kuzeyinden ülkemize yönelen tehditler diplomatik ve gerektiğinde askeri araçlar kullanılarak bertaraf edilebilecektir. Suriye ve Irak politikalarımız sadece kuzey bölgeleri ile sınırlı kalmamalı, her iki ülkenin kalıcı istikrarını sağlayacak yönde geliştirilmelidir. Partimiz, bölgemizdeki istikrarsızlıkların en büyük kaynaklarından biri olan İsrail-Filistin meselesinin iki egemen devlet temelinde ve hakça çözümü için hem taraflar hem de bölgesel ve küresel aktörler nezdinde diplomasi yürütecektir. Bu bağlamda Partimiz, BM Güvenlik Konseyi’nin 242 nolu kararı temelinde 1967 sınırları çerçevesinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen bir Filistin devletinin kurulması ve her türlü oldu-bitti’nin önlenmesi için hem devletler hem de BM, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği başta olmak üzere uluslararası örgütler nezdinde faaliyet gösterecektir.
İkinci unsur;
bölgemizde onyıllardır süren çatışma ve gerilimlerin kalıcı bir düzene dönüşmesi için hiçbir dini, mezhebi ve etnik ayrım gözetmeksizin bütün Ortadoğu halklarını içeren bir bölgesel düzen anlayışının yerleşmesi yönünde çaba sarf etmektir. Yaşanan bunca acılardan sonra kendi halklarıyla barışık siyasal düzenlerin oluşmasının Ortadoğu’da ve Batı Asya’da kalıcı bir istikrarın en önemli anahtarıdır. Bu nedenledir ki bölgeye büyük acılar yaşatan otoriter istikrar yerine adil ve her kesimin katıldığı seçimlere dayalı demokratik istikrarın en doğru yöntem olduğuna inanıyoruz.
Üçüncü unsur;
Partimiz, bölgemizdeki çatışmaların dindirilmesi ve toplumlar arasında ticari ilişkilerin ve kültürel etkileşimlerin artırılması için aktif rol üstlenecektir. Mevcut sınırları muhafaza etmekle birlikte insan ve malların mobilizasyonunu artırarak bu sınırların anlamsız hale geldiği ekonomik ve kültürel bir entegrasyonun temelini oluşturacak bir diplomasi yürütülecektir. Bu bağlamda ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın Irak ve Suriye’deki soydaşları ve akrabaları olan Türkmenler, Kürtler ve Araplar arasındaki ilişkilerin hiçbir ayrım gözetilmeksizin geliştirilmesine büyük önem verilecektir. Bu bağlamda Irak’ta bir taraftan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkiler derinleştirilirken diğer taraftan Türkmenlerin başta Kerkük olmak üzere Erbil, Musul, Telafer ve Tuzhurmatı’da etkin bir siyasal katılımla barış içinde yaşamalarına destek olunacaktır. Suriye’nin kuzeyinde Lazkiye- Bayırbucak- Afrin- Kobani-TelAbyat-Resulayn- Kamışlı hattında yaşayan Sünni ve Nusayri Araplar, Türkmenler ve Kürtler sınır boyundaki vatandaşlarımızın doğal uzantıları ve akrabalarıdır. Bütün bu kardeş topluluklar arasında etnik ve mezhebi barışın sağlanabilmesi ve bu bölgenin her tür terör faaliyetlerinden arındırılabilmesi için bu soydaş ve tarihdaş kardeşlerimizle hiçbir ayrım gözetmeksizin yakın ilgi gösterecek ve onlar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine özel önem vereceğiz.
Dördüncü unsur;
ülkemizle beraber tüm bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyecek dış askeri müdahalelerin ve bölge ülkeleri arasındaki siyasi ve askeri gerilimlerin önlenmesini sağlayacak şekilde bölge-içi işbirliği mekanizmalarına ve bölgesel örgütlerin etkinliğinin artmasına önem verilecektir. diplomatik mücadele vermektir. Bu bağlamda son yıllarda bölgesel sorunlarda etkinliği gittikçe azalan İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, Körfez İşbirliği Teşkilatı, Ekonomik İşbirliği Örgütü gibi bölgesel yapılar içindeki sorunların aşılarak bu örgütlerin temel ilkeleri çerçevesinde ortak mekanizmalar geliştirilmesine ağırlık verilecektir.