Suriye iç savaşı, bölgesel güçlerle büyük güçlerin karışmasıyla uluslararası bir sorun haline geldi. Çözüm için de uluslararası bir katılımla görüşmeler başlatıldı. Birleşmiş Milletler öncülüğünde Cenevre’de, ayrıca Rusya, İran ve Türkiye arasında ise Soçi’de defalarca görüşmeler yapılmasına rağmen fazla bir ilerleme olamıyordu. Suriye ile ilgili uluslararası toplantılara Türkiye’nin baskısıyla Kürt özerk yönetiminin yöneticileri olan PYD katılamıyordu. PYD’nin Ruslarla da askeri alanların dışında öyle etkili bir görüşmeleri yoktu. Suriye hükümeti zaten bu özerk yönetimi tanımamaktaydı. Sayın Mesut Barzani PYD yöneticilerine bazı öğütlerde bulunup, diğer Kürt gruplarına baskı yapmayı terk etmelerini ve Suriye yönetiminden federalizm istemelerini, uluslarası politikada onlara yardımcı olacağını söylemesine rağmen, onu dinlemeyip Kandil ve İmralı’dan gelen emirlerle politikalarını belirleyip Suriye’nin birliğini savunmaya başladılar.
YPG’nin izlediği yanlış politikalar şu noktalardaydı:
-Suriye devletinin Güneybatı Kürdistan’da tümden otoritesini kaybetmesi Kürtler için tarihi bir fırsattı. Ele geçen fırsatta Kürtler arası birliğin çok önemli olması gerekirken, kendi örgütleri dışında diğerlerine yaşam hakkı tanımadıklarından bir Kürt ulusal birliği oluşturmak, tüm Kürtleri bir çatı altında buluşturup dışarıya karşı tek ses olunması gerekirken bunu yapmadılar. Sayın Mesut Barzani bu konuda bunlara defalarca uyarı yapmasına rağmen, birkaç toplantı ve ortak deklerasyon yayınlamalarına rağmen uygulamaya geçirmediler.
-Güney Kürdistan Bölge yönetimi ile stratejik bir ilişki geliştirmek, onların deneyiminden faydalanmak yerine aynı PKK’nin yaptığı gibi Güney hükümeti ve Barzani düşmanlığı yapmaya başladılar. Hâlbuki dünyaya tek açık kapıları Güney Kürdistan sınırıydı. Buradan dünyaya açılması gerekirken yanlış bir politika sonucu bu şansı kullanmayıp gizli kanallarla Türk MİT’i ile, tarihinde hiçbir zaman Kürtlere dost olmayan Ruslarla askeri alanda görüşürken, kendi ulusu olan Güney Kürtleri ile görüşmeyi bırakalım, düşmanlık yapmaktaydılar.
-Dünyada özellikle Türkiye, İran ve 22 Arap devletlerinin politikaları sonucu uluslararası politikada anti Kürtlük nizamı geçerlidir. Batılı koalisyon güçleri, Kürtlerin DAİŞ’e karşı gösterdikleri kahramanlıklarından dolayı sadece sırtlarını okşayıp herhangi bir statü tanıma konusunda adım atmamaktadır. Suriye ile ilgili tüm toplantılarda Kürtler ve PYD hep dışlanmaktadır. Güney Kürdistan Hükümeti ve sayın Mesut Barzani’nin kurduğu uluslararası ilişkileri kullanmaları bir fırsatken geri tepmekteydiler. Uluslararası planda zaten terör eşittir PKK olmasına rağmen, tüm Güneybatı Kürdistan’da Apo’nun resimleri ve izledikleri politika Kandil’den ve İmralı’dan gelen talimatla oluştuğundan bu Batılı güçlerin gözünden kaçmıyordu.
-İmralı ve Kandil’den gelen emirlerle, başlarına gelecek tehlikelerin farkında olmadıkları sonucu bir EŞME ruhu ortaya atıldı İmralı tarafından. DAİŞ Türkiye sınırına doğru ilerlerken Suriye sınırları içinde Fırat nehri ortasında bir küçük adacıkta Anadolu’ya geçerken boğulan Süleyman Şah’ın bir türbesi vardı ve orası Türkiye’ye 1921’deki Ankara Antlaşmasıyla bırakılmıştı. YPG o dönem Türk istihbaratı ile de görüşmekteydi. DAİŞ’in saldırısı karşısında İmralı’dan gelen bir emirle YPG silahlı güçleri ile Türk ordusuna bağlı bir tim birlikte DAİŞ gelmeden Süleyman Şah’ın türbesinden eğer varsa kemikleri çıkarıp türbeyi de havaya uçurmuşlardı. Getirdikleri kemikleri Türkiye sınırından içeri bir yere gömecekleri yerde, Güneybatı Kürdistan’da Eşme denen köye gömmüşlerdi. İmralı arada bir verdiği demeçlerde, EŞME RUHU’nu yani YPG ile Türk ordusu arasındaki işbirliğini örnek gösterirken, sonradan başlarına gelecek Afrin felaketini göremediler. Aynı durum ENKS için de geçerlidir, Türkiye ile ilişkilerini kesip örgüt şubelerini kapatmalıdır.
Kürtlerin özgürlüğü Türk devleti için bir beka sorunudur. Hangi parçada bir Kürt hareketi olsa, bir köyde bile kendi kendilerini yönetmeye kalkması, Türk devletini büyük endişelere sevk eder. Suriye iç savaşı ile oluşan boşluktan yararlanan Kürtler, eksik ve aksak bir yapı olan Kantonlar kurup kendi kendilerini yönetmesi, savunma için silahlı birlikler kurması Türk devleti için büyük bir endişedir. Hâlbuki defalarca PYD yönetimi; Türkiye ile bir sorunları olmadıklarını açıklamasına rağmen, PYD yöneticilerinden Salih Müslim birkaç kez Ankara’da ağırlanmasına rağmen Türkiye’yi endişelendiren Kürtlerin kendi kendisini yönetmesidir. Yıllar önce Suriye olayları patlak verdiğinde Türk MİT’inden bir yetkili: ‘’Sınırın öte tarafından adamlarımızca birkaç füze Türkiye topraklarına göndertirsek oraya girmemiz için bir neden...’’, demesi hala belleklerdedir. Nitekim Güneybatı Kürdistan’dan Türkiye sınırını aşan herhangi bir saldırı olmamasına rağmen yapılan provokasyonlarla Türk Devleti Rusya’ya bir sürü ekonomik ilişkilerde söz verip onları ikna ederek Afrine saldırdı.
Rusya Türkiye’den ekonomik olarak bir sürü tavizler karşısında hava sahasını açınca iki ay boyunca Kürtlerin direnişi hava saldırıları karşısında mevzilerini koruyamadılar. USA ve diğer Batılı güçler de sessiz kalınca Türkler Afrin’i işgal ettiler. Afrin Güneybatı Kürdistan’ın ekonomik olarak en gelişmiş yeriydi. Zeytincilik ve zeytine dayalı ekonomisi güçlüydü. Ayrıca Akdeniz’e yakın ve Kürt nüfusun en yoğun olduğu, Kürt yurtseverliğinin yüksek olduğu bir bölgeydi. Türk devleti Afrin’in stratejik konumunu iyi bildiğinden, önce bu bölgeyi işgal edip Kürtlerin çoğunu tehdit ve katliamlarla çıkartıp yerine Türkiye’deki mülteci Arapları ve kendi kurdurduğu Arap çetelerini yerleştirdi. Böylece bir dönem Büyük Kürdistan’ın Akdeniz’e açılma stratejisinin önü kesildi.
Afrin’in işgal edilmesi tüm Kürtler üzerinde, aynı Kerkük’ün işbirlikçi Kürtler tarafından Irak hükümetine teslim ettiği gibi travmalar yarattı, çünkü Afrin işgalinde görüldüğü gibi Kürtlerin dünyada hiçbir gerçek dostları yoktu ve yalnızdılar. DAİŞ’e karşı verdikleri mücadelede överek göklere çıkardıkları Kürtler, Afrin işgal edilip, katliamlar yapılıp Kürtler yerlerinden, yurtlarından sürülürken kıllarını kıpırdatmadılar. Dünyada anti Kürt nizamı hala geçerliydi. Rusya gibi hiçbir zaman ezilen halkların haklarını, kendi çıkarlarına uygunsa destekleyen uygun değilse katliama göz yuman bir devlet ve onun haydutvari bir lideri vardı.
Rusya Akdeniz’de bulunması için Suriye’de üslere ihtiyacı vardı ve önemli olan kendi egemenlik alanıydı. Silah ve gaz satıp karşılığında istediği ekonomik şartları kabul eden Türkiye onun için önemliydi. Kürtlerin hak ve özgürlükleri, kendi topraklarında özgürce yaşama istemleri umurlarında değildi. Rusya hava sahasını açıp Türk askerine gel demeseydi Türk askeri sınırdan bir adım ileri atamazdı. Rusya sözüm ona bir de Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunur gözüküyor. ABD ise Türkiye’nin Afrin’i işgaline göz yummaktan başka bir şey yapmadı. Suriye üzerinden Rusya ile bölgeyi denetime alma rekabetinden dolayı Güneybatı Kürdistan’da Menbic’e kadarki bölgede askerleri vardı ve bir süre Türkiye’nin o bölgelere girmesini engelledi. ABD’nin başında da bir dediği bir diğerini tutmayan, tüccar kafalı biri vardı ve Türk yöneticileri milyarlarca alışveriş pazarlığı karşısında o bölgeyi Afrin gibi işgal etmek istemekteydi. ABD bölgede kendisi için stratejik olan yerler önemliydi. Bir NATO üyesi olan ve askeri üsleri bulunan, çok önemli nedenler olmazsa Türkiye’yi lokal düzeydeki Güneybatı Kürdistan’a tercih etmezdi. Bunun yanında Özerk yönetim de büyük güçlerle ilişkilerde tutarlı bir anlayışa sahip değildi.
Kürtler 1. Paylaşım savaşı sonrası bölge karışıkken ellerine geçen fırsatı bir ulus olamama, ortak vatan için birleşemeyince devlet şansını kaybetmişlerdi. Şimdi yine Ortadoğu karışmış durumda ve Güney Kürtleri Irak’ta federal bir statü elde ederek kendi öz yönetimini kurmuşlardır. Suriye’de de durum karışık ve Suriye devleti otoritesini kaybettiğinden Kürtlerin bu bölgede de ellerine bir fırsat geçmiş durumda. Ayrıca İran’ın bölgede yayılmacı tavrı ve Amerikan çıkarlarıyla çatışması sonucu Amerika’nın İran’ı vurma ihtimali olduğundan bölgede tek dayanacağı yer İsrail’den sonra Kürdistan ve Kürt halkıdır. Kandil’den gelen antiemperyalist tavırlar Kürtler için bir lükstür ve bu görüşe destek, Kürtler için büyük bir kayıptır. Kürtlerin özgürlüğü Ortadoğu’da kendi gücüyle bölge sömürgeci devletlerine yetmemektedir. Dünya büyüklerinden birini arkasına almadan kurtuluş, kim ne derse desin imkânsız gibidir. İsrail’in Suriye ve İran’a karşı politikası Kürtler için bir stratejik dostluk demektir. Ayrıca Amerika’nın İran’ı vurmak için zaman kollaması, yine Doğu Kürdistan Kürtleri için olduğu kadar tüm Kürtler için bir şanstır. Güneybatı Kürdistan çok kritik günlerden geçmektedir ve doğru bir politikayla bir statü elde edebilme şansları vardır. Bunun için de:
-Kendi içlerinde tek ses olmak zorundadırlar. Ulusal ve vatani çıkarlar örgütsel çıkarların önünde gelmesini Kürtler öğrenmelidir. Dünya da böyle bir ulusal birlik karşısında Kürtlere destek verme durumu daha fazladır. Son haftalarda birlik için yapılan olumlu adımları 50 milyon Kürtler ilgi ile izlemektedir. Sömürgeci devletlerin Kürtler içindeki uzantılarına karşı mücadele edilip deşifre edilmelidir. Kürt tarihi, birkaç maddi çıkar için kendi halkını arkadan vuran olaylarla doludur.
-Özerk yönetimin uluslararası bir destek için meşruiyetleri de fazla yok, sadece DAİŞ’e karşı savaşta sırtları okşanmıştır. Dünyada hiçbir devlet Kürtlere verilmesi gereken bir statüyü tartışmamaktadır. Tek dışarıya açılan kapıları Güney Kürdistan bölgesi ve yöneticileridir. Bunların uluslararsı bağlantı ve ilişkileri vardır ve kullanmaları hayati bir zorunluluktur. Güney Kürdistan Hükümeti ile kesinlikle ilişkileri bozulmamalıdır.
-İmralı’dan ve Kandil’den gelen dayatmalara kesinlikle karşı çıkmalıdırlar. Çünkü ne İmralı’daki ne de Kandil’dekilerin Kürtlere özgürlük diye bir projeleri var. Tek projeleri Kürt devletine karşı çıkmaları, sınırların değişmemesi, ne idüğü belirsiz Ortadoğu’ya demokrasi getirme mücadelesi, Kürtleri kurtarma projesi değildir. PYD ile ENKS arasında ulusal birlik düzeyinde görüşmeler yapılması sonucu ortak noktalarda anlaşmaları hemen Türk yöneticilerini endişelendirip bozmak için tehdit dolu demeçler verdiler. Ardından da Kandil’e bağlı yayın organlarında aleyhte yazılar çıkmaya başladı.
-Gerek TEV-DEM gerekse ENKS içinde onlarca grup ve partiler var. Güneybatı Kürdistan’da nüfusları 3 veya 4 milyon ya var ya yok, fakat elliden fazla parti ve grupların bulunması akıl ve mantık işi değildir. Var olan örgütlenmelerin amip gibi bölünme anlayışları terke edilip ortak hedeflerde birleşilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak kendi aralarında ULUSAL BİRLİK yaratılmalı, diğer parçalarla ortak tavırlar geliştirilmeli, bölgedeki büyük devletlere ancak kendimizi böyle kabul ettirebiliriz. Suriye yönetiminden Federasyon taleplerini, aynı Güney Kürdistan’da olduğu gibi dayatmalı ve önce ulusal düzeyde birlik sonra uluslararsı düzeyde sağlam dostluk ve ittifaklarla özgürlüğe bir adım daha yaklaşılır.