Ortadoğu’da tarih hızlanıyor, 25 Eylül sonrası daha da hızlanacak. Bu nedenle bağımsızlık referandumu tarihi yaklaştıkça lehte, aleyhte tutum ve pratik de yoğunlaşmakta. Çünkü sadece Hewler ya da diğer Kürdistan parçaları değil genelde bölge siyaseti 25 Eylül referandumuna odaklanmış durumda. Çünkü Güney’in bağımsızlığı Irak ile sınırlı olmayacak büyük sonuçlara yol açacak. Bu nedenle lehte ve aleyhteki fay hatları olağanüstü aktifleşiyor!
Ağzını açanın “Irak ikna olmazsa olmaz” ısrarı ya da bağımsızlığın önündeki engeller!
Bütün sömürgeci rejim sözcüleri ile ortakları koro halinde, “zamanı değil”, “Irak ikna olmazsa olmaz” hatta “İkinci İsrail’e izin vermeyiz” deyip duruyorlar. Yani bölgenin tüm şer odakları ile siyaset sihirbazları, Kürde karşı fitne ve öfke yüklü kılıç sallamaktalar.
İlki; Irak hükümetinin tutumudur. Irak Başbakan İbadi "Kürt ve tüm Irak halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı duyarız” der ama devamla "anayasada tek taraflı referandum yapma ve ayrılma yetkisi yok. Kürdistan’daki referandum yasal değil tanımayacağız" diye de ekler! Görüldüğü gibi tüm sömürgeciler gibi İbadi’ninde “demokratlığı” teoride! Türkiye ve İran’dan farkı ise, fiili durum nedeniyle teoriye ve hatta anayasaya göre Kürdün ayrılma hakları var ama pratikte yok!
İngiltere’nin tutumu da manidardır. İngiltere Büyükelçisi Richard Moore, “Sayın Barzani gelecek aylarda referandum yapacağını söyledi. Biz buna karşıyız. Bu şu aşama da olamaz… Bu tip bağımsız referandumu uygulamak, Bağdat’ın desteği almazsanız bu tehlikeli” diye buyuruyor! Eee Irak rejimi hiçbir zaman Kürdistan’ın ayrılmasına ikna olmayacağına göre ne olacak? Ne yani Irak ikna olmuyor diye Kürtler sürgit köle mi kalsınlar?
İkincisi; Irak’ı geride bırakan İran tavrıdır. Cumhurbaşkanı Ruhani, “coğrafi değişiklik ve bölünmeler asla kabul edilemez”, “Irak'ın milli güvenliği İran'ın kendi güvenliğidir” derken tüm statükocuların temsilcisi rolünde davranır!
Türkiye’de İran’dan geri kalmaz! MGK’nın 17 Temmuz toplantı sonuç açıklaması; "Kürt Yönetimin referandum kararı, hukuken, fiilen uygulanamayacağı, bu teşebbüs vahim hata olup istenmeyen sonuçlar doğuracak" der. Çünkü İran gibi Türkiye’de savunma hattını Irak, Suriye’nin birliği üzerinden kurduğu sır değil! Türkiye ve İran’ın bu ortak tutumlarına karşın, kökleri tarihin derinliklerine dayanan Sünni-Şii hegemonya mücadelesi, Kürt siyasetine yararlanabileceği bir açı ya da çelişki sunar mı? Sunar sunmaya ancak bu iki devletin, Kürdistan meselesini aralarındaki bölgesel çelişkiler üstü ele aldıklarına tarih sıkça şahittir.
Kısacası, bağımsızlık referandumu, tüm statükocuların “bölünmez birlik” eksenindeki fay hatlarını harekete geçiriyor! İran-Türkiye ise zaten hem doğrudan hem de Haşdi Şabi-Hizbullah-ÖSO ve diğer Cihatçı örgütler aracılığıyla Kürtlere saldırıyor, saldırılar artabilir. Şu da dikkate alınsın, IŞİD sonrası Irak ve Suriye’de Arap-Kürt savaşını çıkartarak Kürtleri bölge ve uluslararası alanda yalnızlaştırıp güçten düşürmek isteyebilirler!
Üçüncüsü; Asya üzerinde, ABD liderliğindeki Batı ile Rusya liderliğindeki Doğu arasında süren egemenlik savaşı Kürtlere alan açarken, Batının kendi içerisinde özelde de ABD ile İngiltere arasındaki çıkar mücadelesi, Kürtler için yeni sorunlar yaratabilir! Şu fotoğraf da önemli; bir yandan Farslar-Türkler-Arapların bölgede oluşturdukları siyasal, ekonomik, askeri ağırlık merkezi, diğer yandan Kürdistan, Kürtler! Bu denklemde ABD/Batı, çıkarları nedeniyle Kürtler aleyhine kırılma yaşar mı? Dün Şeyh Übeydullahın, Şeyh Mahmut Berzencinin, Kadı Muhammedin, Mustafa Barzaninin… küresel odaklar nezdinde uğradıkları hayal kırıklığını bugün Güney siyaseti yaşar mı? 25 Eylül sonrası sınav sürecidir göreceğiz!
Dördüncüsü; İran rejim sözcüleri ile ulusalcı solcular bağımsızlığa giden Kürdistan için “ikinci İsrail” tezini yeniden öne çıkardılar. Ne amaçlanıyor? İslami toplumların inanç hassasiyetleri başta olmak üzere kimi argümanları kullanarak IŞİD ile savaş sürecinde Kürtler lehine oluşan sempatiyi kırabilme hesabı olabilir!
Demem o ki, bağımsızlığa hazırlanan Kürdistan, biri Doğu diğeri Batı ekseninde bulunan iki büyük şeytana/sihirbaza dikkat etmeli: İran ve İngiliz! Elbet bugün esas İran'a! Doğrudur dün Kürdü devletsiz bırakan nasıl ki İngiliz aklıysa, bugün ise aynı rolü İran’ın Ortadoğu aklı oynamak istiyor! Kürt siyaseti, özellikle İran siyaset sihirbazlığına dikkat etmeli!
Engellere var ama halkımızın bağımsızlığı lehine önemli faktörler de var!
Kürdistan’ın dört sömürgeci devletçe ekonomik, siyasi, askeri olarak kuşatılmış olması, bu dört devletin bölgesel-küresel çıkar ilişkilerinin oluşturduğu güç önemli ama fotoğrafın tamamı değil bir yüzüdür. Diğer yüzünde ise halkımızın haklı davası ve geniş dostlarının oluşturduğu cephe var. Yani her şey güçle izah edilemez. Dün ABD güçlüydü ama Vietnam da haklıydı, haklı olan kazanmıştı. Somutta halkımızın lehine olan ne var?
Birincisi; Kürt halkı özelde de Güneyli halkımız davasında haklı, haklı olmanın kararlığıyla davranıyor. Bir ülke ve millet olmaktan kaynaklanan haklarını barışçıl kullanmak istiyor. Bu haklılık, iç kamuoyunda siyasal sinerji yarattığı kadar uluslar arası kamuoyunda da lehte siyasal iklim oluşturuyor. Birde son 5 yıldır IŞİD ile savaş, Kürtleri dünkü Vietnam gibi dünya halkları nezdinde sempatik hale getirdi!
Dört paça, sömürgeci metropollerdeki milyonlar ve diasporasıyla 40 milyonu aşkın Kürt, Kürdistanlının maddi manevi desteği var arklarında. Bağımsızlık referandumu heyecanı Hewler kadar Amed-Qamışlo-Mehabat’ta da yüksek! İşte Güneyli halkımızın soft power’i!
İkincisi; başta YNK ile PDK Güneyli Kürt siyasetinin kendi içerisinde ortaklaşması gelmekte. Goran ve Yekgirtu’nun bağımsızlık referandumuna destek için ileri sürdüğü “Kürdistan Parlamentosu referandum öncesi çalıştırılmalı” önerilerinin de kabul edildiği açıklaması iç siyasal birliği güçlendirmiştir. Bu durum başta büyük şeytan İran olmak üzere sömürgeci devletlerin Güneyin iç işlerine burunlarını sokmalarını büyük ölçüde engelleyecek. Nitekim kısa süre önce İran-YNK görüşmesinde, YNK’nin açık tutumla bağımsızlık referandumunu savunması bunun ilk işareti.
Üçüncüsü; yüz yıllardan beri Ortadoğu’nun, halklar ve inançlar için cehenneme çevrildiği gerçeği dikkate alındığında, Kürdistan’da farklı etnisite, din, mezhebin hak ve özgürlüklerinin garantiye alındığı, farklılıklarıyla birlikte yaşayabildikleri bir sistem yaratmanın ilk ve önemli adımlarının şimdiden atılması önemlidir. Kürt Yönetiminin coğrafyasında; Türkmence, Arapça, Süryanice, Ermenice, Kürtçe resmi dil uygulamasını başlatması, Kürdistan’ı şimdiden bölgesinde halklar-inançlar bahçesi yapmanın önemli bir göstergesi. Ki bu durum hem bölgede hem de uluslar arası alanda Kürtler lehine ciddi bir savunma halkası oluşturmakta.
Dördüncüsü; Her millet gibi, Kürt milleti de kendi kendini yönetme hakkına ve bunu başaracak on yılların siyasi, diplomatik, kültürel, askeri deneyimine sahip olması gelir!
Beşincisi; yukarıda değindiğim Türkiye ve İran’ın bölgesel Şii-Sünni hegemonya hesaplarının yaratacağı fırsatların potansiyel olarak var olduğunu da ekleyelim.
Gelelim esas meseleye biz ne yapabiliriz?
*Tehditlere karşı; dört parça-metropoller-diasporadaki Kürt halkı; Kürdistan'da ki farklı etnik, inanç ve mezhep gruplarındaki halklarımız; yaşamın ağır yükünü omuzlarında taşıyan kadınlarımız; halkımızın geleceği Kürdistan gençliğimiz; esnafımız, işçimiz, işsizlerimiz ve tüm siyasal dinamiklerimiz… kararlılıkla bağımsızlık referandumunun arkasında durmalı. Her yer ve platformumda “Güney’in bağımsızlığı bizim bağımsızlığımız” şiarıyla amasız-fakatsız savunurak halkımızın büyük yumuşak gücünü (soft power’ını)harekete geçirelim!
*Hewler’in 25 Eylül akşamı kalkacağı sevinç halayına; Amed-Qamışlo-Mehabat, diaspora ve metropollerdeki milyonlarla Kürdistanlı olarak, “tarihimiz-kültürümüz-acılarımız-sevinçlerimiz aynı kaynaktan akıp geliyor” diyerek bugünden etkin propaganda geliştirelim. Bunun bağımsızlık lehine büyük atmosfer oluşturacağız!
*25 Eylül bağımsızlık referandumunu; Kuzeyli halkımız özelde de kadınlarımız, yaşlılarımız, ev-komşu-kûçe-cami sohbetlerinin konusu yaparak; gençlerimiz sosyal medya ve kafe-sinema-tiyatro gibi sosyal etkinliklerin ana konusu haline getirerek; işçilerimiz, esnafımız, üreticimiz halkla ilişkilerinin ağırlıklı noktasını referanduma ayırarak; siyasal partilerimiz, sivil kurumlarımız, bağımsız şahsiyet ve aydınlarımız, bağımsızlık propagandasını 25 Eylül’e kadar çalışmalarının ağırlık merkezine alarak… iki önemli gelişmeye yol açarlar:
Birincisi; Güneyli kardeşlerinin bağımsızlık referandumu mücadelesine büyük sinerji katmış olur. İkincisi; Kuzey’de uzun süredir devam eden taş çatlatan sessizliğin kırılmasına katkı yapar!
*Ayrıca Kürdistanlı halklarımız sivil ve siyasal dinamikleriyle:
1- Başta Türkiye olmak üzere, bölgedeki tüm devlet ve hükümet yetkililerini, kendileri için istedikleri tüm hakların başka halklara da verilmesi gerektiği konusunda empati geliştirme, somutta da Güneyli halkımızın 25 Eylül’de gerçekleştirecekleri irade beyanını tanıma,
2 - Türkiye demokratik, devrimci sosyalist hareketini, sendikaları ve baro başta olmak üzere tüm sivil toplum kurumlarını Güneyli halkımızın bağımsızlık hamlesine omuz verme,
3 - Tüm farklı etnik ve inanç gruplarıyla Türkiye halklarını, kardeş halk olarak Kürtlerin bağımsız uluslar ailesine adım atan yönelişine ortak olup destek verme,
4 - Tüm siyasal partileri ve özelde TBMM’de grubu bulunan HDP, AKP, CHP’yi bağımsızlık referandumu sonucunu tanıma,
5 - Görsel ve sanal basın-yayın kuruluşlarının sahipleri ile çalışanları, köşe yazarları haber ve yorumlarıyla Kürtlerin de bağımsız uluslar ailesine katılmasına omuz verme;
6 - Halkların vicdanlarını temsil eden aydın ve sanatçıları halkımızın demokratik irade beyanına sahip çıkma yönünde…ETKİLİ-SÜREĞEN BİR PROPAGANDA GELİŞTİRİRLERSE ETKİLİ OLACAKLARI KESİNDİR!
Bitirirken tüm halkımızı, halklarımızı beş siyasal partinin oluşturduğu ve 12 sivil kurumun omuz verdiği “Kuzey, Güneyli kardeşinin bağımsızlık referandumuna ‘evet’ diyor” İnisiyatifinin sürdürdüğü kampanyaya omuz vermeye çağırıyoruz!
06.08.2017