Kürt Hemo'nun elde silah ben gücüm ve ne istersem o olmalı diyen şu bizim Hemo'nun ahvali ne olacak sevgili Hocam?
-Sevgili Helin, ilkesel prensiplere tabi olmayan silah sorunu başlı başına bir sorundur. Zira gayesi belirsiz silahın, nereden ve ne zaman kime patlayacağını kestirmek zordur. Keza bölük pörçük olmuş Kürtler için ise çok daha ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kürtleri sarıp sarmalayan bu coğrafyada, Kürdün elindeki silahı mutlaka bir başka rakip Kürde karşı hep işler olmuştur maalesef.
Farkındaysan başı boş hedef ve amacı aşan silahın namlusundan bahsettim. Zira amacıyla bütünleşmeyen silahın namlusu dolanır dolaşır bir gün elde silah tutana bile dönebilir...Kürtlere gelince, bu başı sonu belirsiz elde silah sorunu, Kürtlerin geleceğine değil de giderine rol oynadığının örnekleri çoktur! Son on yılların yaşanmışlıklarıyla Kürtlerin önüne çıkan tüm göstergelerde ''Elde dolaşan başı önü belirsiz bu silah sorunu, Kürtlerin genel çıkarlarına aksi rol oynadığının birden fazla örnekleri var.
Peki hocam şu başı önü belirsiz elde silah sorunu Kürtlerin başına beladır dediğin örnekleri biraz daha açar mısın?
-Bak Helin, Kürtler arası ilişkilerde, dünün çok gerisinde kalan geçmişe dalıp kafanı karıştırmak istemem. Zira geçmişten bugüne kadar, nispî değişmeleri hesaba katmasak hemen hemen bugüne gelişim seyrinden niteliksel bir değişim yok. Örneğin İrak'ta Kürt Özerk Bölgesi, Kürtlerin genel çıkarlarıyla kurumlaşmaya kapı araladığında "Aha Kürtler bu başı önü belirsizlikte yok olmaktan kurtuldu" diye hangimiz sevinmedik? İran'ın şurasıyla, Irak'ın burasıyla, oranın orasıyla gölgelenmiş Kürtlerin kaderi değişir diye umutlanmıştık.
Zira mantığın gerekleri de bizi bu yönde umutlandırıyordu. Keza uluslararası resmiyeti olan bir Kürt oluşumu doğmuştu ve mantığın reel tarafı da bize bu umudu aşılıyordu. Artık Kürt Mehmed'in ya da Kürt Ahmed'in bir başka karanlığın gölgesinde esnemesine gerek kalmaz diye sevinmiştik! Zira artık resmi bir kurumlaşma var ve Ahmedo da Mehmedo da bu resmi kurumlaşmaya tabidir diye düşünüyorduk.
Anladığım kadarıyla Sizin ve sizin gibilerin umudunu kıran dünden bügüne gelişatın esas nedeni’’ Kürt Ahmet olsun Kürt Mehmet olsun, herkesin kendi silah gücü oranında güç sahibi olma derdine düşmesidir hocam.
-Sevgili Helin, Kerkük sendromuyla güç gösterisine dönüşen Şengal gibi dramatik hikayelerle başını ağrıtmama gerek yok. Yani anlayacağın elinde silah olan güç elinde bulundurduğu silahı Kürtlerin genel çıkarları yerine, diğer Kürt dinamiklere karşı güçlensin diye silaha sarılma seçeneği ciddi olarak düşündürücüdür. Dikkat edersen, Kürtlerle Kürtlere karşı sorunu olan güçlerden ziyade, Kürtlerin kendi aralarındaki çekişmelerle doğurduğu sonuçlar çok daha can yakıcıdır! Çünkü ve ne yazık ki, uluslar arası arenada güç olan Kürtler kendi aralarında güç olmayı başaramıyorlar! Bundan dolayı da, Kürt Ahmet Kürt Mehmed'e üstünlük sağlasın adına düşmanımdır diyen düşmanıyla çıkarı kesişebiliyor maalesef.
Peki hocam, kardeşi kardeşe kırdırma hamleleri Güney Kürdistan'ın geleceğiyle oynanan bir oyuna dönüşmüyor mu?
-Keşke hayır dönüşmüyor diyebilseydik sevgili Helin. Farkındaysan Güney Kürtlerin içinde bulunduğu süreç çok karmaşık. Ve ne ilginçtir Güney Kürdistan kendi içindeki karmaşayı hafifledikçe, Güney Kürdistan'da elde edilen kazanımlara karşı hamleler pat diye devreye giriyor. Olayları ve gelişmeleri ele aldığın zaman, anlaşılması çok güç anlamsızlıklarla boğulup kalıyorsun. Örneğin hemen herkes ve her zaman elde edilen kazanımların tarafıyız diye açıklamalar yapılır...Ama işin pratik tarafına bakıldığında hiçte öyle olmadığına tanıklık ederek bin bir hamlelerle karşılaşıyorsun!
Peki hocam son günlerle Kürtler arasında hortlatılmak istenen savaş hortlağı Kürtleri nerelere sürükler dersin?
-Sevgili Helin, Güney Kürdistan'da kazanılan kazanımların yerli yerinde durması aklı başında her Kürdün arzusudur. Evet doğrudur, Güney Kürdistan'ın idari yürüyüşünde bin bir yetersizliğe rastlamak mümkündür. Dolayısıyla Güney Kürdistan'ın yetmezliklerini eleştirmek insan olmanın en doğal tarafıdır. Ama eleştiriyi aşıp silahla savaş seçeneğine dönüştürmeye çalışmak insan olmamanın gözle görülen en bariz çirkinliğidir! Peki bu duyarsızlığa ön ayak olanın duyarsızlığı Kürtleri nereye taşır diye soruyorsan, hiç tereddüt etmeden gerçeği açıkça söylemek gerekiyorsa, elde edilmiş kazanımları şuranın buranın sofrasına meze olarak taşınmasından başka bir sonuç çıkmaz!
Peki hocam, Güney Kürdistan'da kardeş savaşına göz kırpan bu hortlağın bir tarafı da bildiğin gibi PKK’dır. Peki uğruna bir şeyler yapıyorum denilen merayı kuraklaştıran bir mantığın’’ Güney Kürdistan da şu şöyle olsun bu böyle olsun mantığı var mı?
-Sevgili Helin, genel anlamında Kürtlerin siyasal mücadelesinde mantığın yeri ve varlığı tartışılır bir sorundur! PKK’ye gelince, PKK’nin mantıkla olan serüveni çok daha karmaşıklık içeriyor. Yani anlayacağın sevgili Helin PKK sorunu, mantığı zorlayan bir çok anlaşılmaz zor tarafı vardır...Örneğin Kürt devleti kurmak gibi bir saklı ajandalarının olmadığını üstüne basa basa söylüyorlar. Teorik söylemlerle sahadaki pratik göstergeler arasındaki bu kör düğüme nasıl olur da mantık yürütürsün? Yürütülmüyor, çünkü bırakın elinde duran silahlı, daha da nasıl silahlanır güçlenirim istemi zirvede oynuyor!
Dolayısıyla PKK’nin silahı elde tutma sorunu çok daha karmaşıklık içeriyor. Zira"silahlı mücadele Kürt halkının geleceğini garantiye almanın sigortasıdır” denildiğinde, Ortadoğu gibi karmaşık bir bölgede silahın hangi güçlerin oyuncağına dönüşebileceği riski de çok büyüktür. Yani anlayacağın Helin, artısıyla eksisiyle karmaşaya oynayan bilinmezler, Kürt halkını fazlasıyla düşündürüyor.
Bir tarafta teknolojik çağın göstergeleri, diğer tarafıyla "devletleşme gibi bir derdimiz yok" açıklamaları 'Kürt halkı adına yürütülen silahlı mücadelenin ne kadar anlamsızlaştığını gösteriyor. Keza demokratikleşme adına demokratik yöntemlerde başarı elde edildiği halde, silahın getirisi üzerinde kurgulanan stratejiler Kürtlerin gelecek çıkarlarıyla bağdaşabilir tarafı tartışılır hale getiriyor.