Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) siyasi partilerin kapatılmasına yönelik kamuoyuna bir açıklama yaptı. Açıklama HAK-PAR Genel Başkanı Latif Epözdemir tarafından paylaşıldı.
HAK-PAR’ın açıklaması şu şekilde:
Bilindiği gibi Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığı adında “Kürdistan” kelimesi olan dört parti hakkında “siyasi partiler yasasına” muhalefetten kapatma istemi ile dava açtı. Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye, Kürdistan Komünist Partisi, Kürdistan Özgürlük Partisi ve Kürdistan Sosyalist Partisi adlarındaki Kürdistan kelimesi nedeni ile dava edildi.
Türkiye’de meriyetteki Siyasi Partiler Yasası, siyasi partiler için birtakım koşullar koymuş. Buna göre yasada, siyasi parti genel merkezlerinin Ankara’da olması ve siyasi partilerin Türkiye genelinde faaliyet gösteriyor olması koşulu var. Yansıra bölgecilik, ırkçılık ve şiddet temelinde de partiler faaliyet sürdüremez denilmekte.
Aslında bu kapatma gerekçesi aynı zamanda “Kürdistan” diye bir bölgenin varlığının da teyit edilmiş olduğunu göstermektedir.
Yasa uygulanacaksa herkes için uygulanmalıdır. Bugün Türkiye’de kurulu bulunan birçok siyasi parti ilgili yasa maddesine rağmen açıkça ırkçılık ve bölgecilik yapmaktadır. Bir bölgeyi yok saymak, o bölgeyi bir başka bölgenin tebaası gibi görerek, adını yasaklamak da başka bir biçimde “bölgecilik” yapmaktır ki, hemen tüm Türk siyasi partileri bunu yapmaktadır. Türkçülük yapıyor diye bir siyasi parti hakkında dava açıldığı görülmüş müdür?
Türk egemen siyasetinin günümüzdeki en önemli handikabı Kürd ve Kürdistan gerçekliğini inkara devam etmesidir.
Başta Kaşgarlı Mahmut ve Şemseddin Sami adlı Türk dilbilimciler Kürdistan'ı yüzlerce yıl öncesinden coğrafyasının sınırlarını bile göstermişlerdir. Keza Evliya Çelebi ve birçok yerli-yabancı gezgin ve tarihçi de eser ve anılarında Kürdistan gerçeğine vurgu yapmışlardır. Daha da önemlisi Türk siyasetçilerin her fırsatta ceddimiz diye övündükleri Osmanlı İmparatorluğu'nda da dört yüz yıl boyunca Kürdistan gerçeği kabul edilmişti. Yavuz Sultan Selim on yedi Kürdistan emirliğinin birliğinden oluşan beylerbeyi İdrisê Bitlisi ile federasyon hükümeti kurmuş, Kanuni Kürdistan eyaletleri ile özerk ilişkiler geliştirmiş, Abdülhamit İstanbul’da bir şehir hatları vapuruna Kürdistan adını vermiş, Mustafa Kemal 22 özel belgede Kürdistan demiş, ilk meclis Kürdistan eyaletine özerklik verilmesini görüşmüş, daha da önemlisi mevcut Cumhurbaşkanı 2003 yılında katıldığı bir TV programında “Osmanlı Kürdistan ve Lazistan" diyerek Kürdistan gerçeğini kabul etmiş, eski cumhurbaşkanlarından Abdullah Gül Güney Kürdistan'a yaptığı gezide bölgeyi “Kürdistan” diye ad etmişti. Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün.
Görünen o ki, son yüzyıl hariç önceki dönemlerde Türkiye’de “Kürdistan” kelimesi bir bölgeye verilen ad olarak kabul görmüştür. Ama ne yazık ki bu son yüzyıldaki Tekçi-Türkçü anlayış bu olguyu ret ve inkâr yolunu seçmiştir.
Tüm bu realiteler ortada iken “Kürdistan” adını yasaklamak çözüm değildir. Bu uluslararası hukuka ve örgütlenme özgürlüğüne de aykırıdır. Bu nedenle mevcut Siyasi Partiler Yasası'nın ilgili maddesi değiştirilmeli, daha da önemlisi Kürdlere ulusal temelde örgütlenme hakkı verilmelidir. Kürdler, Kürd ve Kürdistan adı ile parti ve örgüt kurabilmelidirler.
Hak ve Özgürlükler Partisi olarak, bunca tarihsel ve bilimsel verilere rağmen hala Kürdistan adının yasaklanmasını demokrasi adına utanç verici buluyoruz.
Kürdistan kelimesi üzerindeki yasakların bir an önce son bulması için gereken düzenlemenin yapılmasını talep ediyoruz.
HAK-PAR olarak diyoruz ki, bu ret ve inkâr politikası çözüm değil. Kürd ve Kürdistan gerçeğini yok saymakla bu realiteler yok olmaz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Doğru olan bu korkuların aşılması, Kürd ve Kürdistan gerçeğinin kabul edilmesidir. Kürdistan adı da dahil olmak üzere bölgede isimleri değiştirilmiş tüm yerleşim yerlerinin gerçek adlarının iade edilerek kendi gerçek adlarının kabul edilmesi demokrasinin bir gereğidir.
Bu kapatma davası adil ve hukuksal değildir. Kürdistan kelimesinin kapatma nedeni sayılması büyük bir hatadır. Bu olay uluslararası hukuka da aykırıdır. Ülkelerin iç hukuklarının mutlaka uluslararası hukuk ilkelerine uygun olması gerekmektedir. Bu nedenle derhâl bu hatadan dönülmeli ve Kürdistan kelimesi üzerindeki inkâr, ret ve yasaklara son verilmelidir.
15.05.2020
Latif EPÖZDEMİR
Hak ve Özgürlükler Partisi / HAK-PAR
Genel Başkanı