Hakan Tahmaz
Kürt kimliği güçlenirken, Türklerin Kürt realitesini kabulünün daha da artığı, ama Kürtlerin temel haklarının tanınması gibi konular söz konusu olduğunda çekingenlik ve karşı duruşun hala azımsanamayacak oranda olduğu görülüyor.
Merkez muhalefetinin büyük bir kesimi, başarısız 14-28 Mayıs seçim sonuçlarının derin siyasal sarsıntıları ve artçılarının şoku altı altında 31 Mart 2024 yerel seçimlerine hazırlanıyor.
Dikkatlerin odaklandığı noktalardan birisini de her seçimde olduğu gibi, ana akım Kürt siyasetinin ve Kürt seçmenin yerel seçimlerde nasıl davranacağı konusu oluşturuyor.
Bugün seçim sonuçlarını belirleyecek olan seçmen kümesinin başında Kürt seçmenin geldiğini neredeyse herkes kabul ediyor.
Aynı zamanda, her zaman olduğu gibi Türk milliyetçileri toplumda ırkçılığa varan Kürt karşıtlığını köpürtüyor. Merkez sağ ve merkez soldaki partiler ve demokratik, özgürlükçü olmayan irili ufaklı statükocu, Kemalizm’in etkisi altındaki partiler; Türk milliyetçilerinin yaptığıyla aynı kapıya çıkan spekülasyonlarla, siyasal algı yaratmakla meşguller.
Son yirmi yıldır olduğu gibi, ana akım Kürt partisi, iktidar partisi ile gizli ittifak yapacak veya CHP’nin adaylarını destekleyecek diye özetlenebilecek, Kürt seçmeninin duygu ve davranışını anlamaktan uzak ve Kürt sorununu araçsallaştıran yaklaşımlar sergiliyorlar. Bir anlamda havanda su dövmeye devam ediyorlar.
Kürt Çalışmaları Merkezi, 14 Aralık 2023 Cuma günü Ankara’da bir grup insanla son araştırmaları olan, “Kürt Meselesi ve Kürt Algısı” verilerini paylaştı. Çalışmanın tamamı şurada: https://kurdish-studies.org/yayinlar/kurt-meselesi-algilar-beklentiler-ve-tutumlar/
Kürt Çalışmaları Merkezinin son araştırmasının verilerinde, son on yılda Türklerin Kürt meselesi ve Kürt algısının detaylarında ciddi farklılaşma göze çarpıyor.
Şahin ve güvercin gibi isimlendirilecek keskin pozisyonların arasında, ciddiye alınması gereken yeni kategorilerin oluştuğu görülüyor. Bunları, Kürt meselesinde veya Kürt algısında ciddi ölçüde demokratik değişim ve dönüşümün işaretleri olarak değerlendirmek gerekir.
Kürt kimliği güçlenirken, Türklerin Kürt realitesini kabulünün daha da artığı, ama Kürtlerin temel haklarının tanınması gibi konular söz konusu olduğunda çekingenlik ve karşı duruşun hala azımsanamayacak oranda olduğu görülüyor.
İnkârdan idrake geçiş yavaş
Kürt diye bir şey yoktur diyenler yüzde 14 gibi azımsanmayacak bir oranda. Ama son birkaç yıldır Türk milliyetçiliğinin artığı, Kürt karşıtı söylem ve bir tür siyasal linç girişimlerinin revaçta olduğu dikkate alındığında, bu bulgular yüreklere su serpiyor. Türkiye’nin çok ağır ve zor bir geçiş süreci yaşıyor olmasını akıllara getiriyor. Ezberlenmiş inkâr ve imha siyaseti son çırpınışlarını yaşıyor. Çözüm sürecinde adı konulmuş Kürt sorununun idraki yaşanıyor.
Kürt kökenliler vardır, ama hepimiz Türk’üz (yüzde 19), Kürtlerin hakları olmalıdır, Kürt sorunu vardır, Kürtler de milliyetçilik yapmamalıdır (yüzde 12), Kürtler vardır, mağdurdur, Kürt sorunu vardır, talepleri meşrudur (yüzde 2) ve Kürtler vardır, Kürt sorunu olmuştur, kalkınma eksikliğindendir, bugün azalmıştır (yüzde 32) gibi araştırmadaki birçok veri, tam da bu durumu özetliyor.
“Kürtler varlar, bize çok benziyorlar, kadim dostlar, bu toprakların evlatlarıdır”, “Kürt sorunu yadsınamaz ama abartılıyor”, “Çözüm kalkınma ve eğitim”, “Kürtlüklerini gözümüze sokmasınlar” gibi veriler ise kafa karışıklığının derinliğini ve çözümün/barışın ne derece meşakkatli olacağını gösteriyor.
Türklere, “Kürtler ayrımcılığa uğruyor mu?” diye sorulduğunda, “evet” yanıtının yüzde 42 olması, ayrımcılık yok diyenlerin yüzde 26’da kalması ve Türklerin yüzde 42’sinin Kürtçe’ye hoşgörü gösteriyor olması önemle üzerinde durulması gereken bulgular.
Toplantının soru cevap kısmında, ev sahipleri araştırma verilerine dayanarak dikkat çekici iki önemli değerlendirmede bulundular.
Bunlardan ilki; araştırmayı ve sunumları yapanlardan CORE Araştırma Enstitüsü koordinatörü Ulaş Tol’un “Kürtler sosyo-ekonomik bir dönüşümden geçiyor. Eğitim düzeyi, şehirlilik artıyor. Sekülerleşen bir toplum. Kürt kimliğinin en önemli taşıyıcısı Kürtçe. Popüler kültür gelişiyor” değerlendirmesi.
Diğeri ise Kurdish Studies Center koordinatörü Reha Ruhavioğlu’nun “Türkler de artık eskisi gibi ana dil talebine büyük reaksiyon göstermiyor. Türklerin yüzde 45-50’si için bu konu müzakereye açık. Kürtler de eklenince bu oran yüzde 60’ı geçiyor. Nüfusun Kürtler dahil yüzde 60’ı dil meselesi ve diğer demokratikleşme taleplerini bir masa etrafında konuşabilmeye hazır” cümleleri oldu.
Merkez amacını, Kürt toplumunun toplumsal değişimini ve dönüşümünü anlamak ve anlaşılmasını sağlamak üzere bilgi üretmek olarak tanımlamaktadır.
Son yıllarda kıymeti çalışmalar yapan genç Kürt Çalışmaları Merkezi, Kürt sorununun çözümüne katkı sunan pek çok sosyal politik araştırmalar yaptı. Bunlardan bazıları; 2019’da Ebeveyn ve çocuk arasındaki ana dil durumu, 2020’de Kürt Gençleri, 2021’de Kürt Değerleri ve Tutumları, 2023’te Cumhuriyetin 100.Yılında Kürtler araştırması. Bunların her biri barış arayışlarına hizmet ediyor.
Bu kez de ezberleri bozmaya, sıkıştırıldığımız kalıpları kırmaya ve birlikte düşünmeye, tartışmaya davet eden bir araştırma sonuçlarını bizlerle paylaştılar. Toplantıda TBMM’de yer alan ve Türk milliyetçisi olmayan partilerden insanlar da vardı. Umarım karar vericilerin kulağına su kaçırırlar. Türkiye’nin bu zifiri karanlığının aydınlanmasında mum ışığı işlevi görürler.
Ana dil hakkının tanınma biçiminin tartışılmaya başlanarak, yeni bir müzakerenin siyasal zeminini inşa etmeye davet eden araştırma bulgularıyla karşı karşıyayız. Seçim sonuçlarını ve siyasal gelişmeleri bu türden çabalar belirleyeceğe benziyor.
Ana dil sorununun çözümünü, biçimini ve yöntemini konuşmaya başlamakta sayısız yarar var.
Kaynak: Politikyol.com