Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ermeni yetimlerle ilgili çok bilgi var ama bu savaş sırasında kimsesiz kalan Kürd yetimlerle ilgili bilgi yoktur. Çünkü savaş sırasında, Erzurum, Bitlis ve Van bölgesinin Rus işgaline girmesiyle meydana gelen 1916 Kürd Tehciri bilinmemektedir. 1915-1917 yılları arasında, özellikle de 1916 yılında, çok büyük bölümü Kürd olan Müslüman ahali, İttihat-Terakki’nin gizli politikalarıyla, göçe zorlanmış; yüz binlerce Kürd, Anadolu içlerine sürülürken çok sayıda çocuk ortada kalmıştır. O sırada Kürdler arasında, “Dê, weledê xwe davêtin (Anneler, evlatlarını atıyordu)” şeklinde bir söylem yaygındı.
(Bu konuda daha fazla bilgi için; Celâl Temel, Birinci Dünya Savaşı’nda 1916 KÜRD TEHCİRİ ve İttihat-Terakki’nin İskân ve Nüfus Politikaları (1913-1918), İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları, 2019)
Halide Edip, 1916-1918yıllarında Eğitim Müfettişi olarak Suriye bölgesinde görev yaptı.Bu görevi, sonraları, olumlu, olumsuz tartışmalar yarattı. Suriye-Lübnan günleri sonrası, İstanbul’a gelen Halide Edib, bir kız çocuğunu evlatlık almak ister. Daha önceki evliliğinden (Salih Zeki ile olan evliliğinden) iki oğlu vardır. Doktor Adnan Adıvar’la bir yıl önce evlenmiştir, bundan sonra çocukları olmayabilir. Kız çocuklarına düşkündür. O sırada, sağlık müdürü olan eşi Adnan Adıvar, Heybeliada’daki Elen Ticaret Mektebi’nde açılan yetimhanedeki çocuklarla da ilgilenmektedir. Oradan bir çocuğu evlatlık almak isterler.
Suriye’den bildiği, sonra İstanbul’daki bu yetimhaneye getirilen Kürd kızı Jale’yi evlatlık almak ister.Ancak kız çocuğunungözlerindeki trahom hastalığından dolayı, onu evlatlık olarak alamazlar. (Önceki bölümde Jale’nin hikâyesini anlatmıştık.) Halide Edib bu yüzden büyük üzüntü duyar.Başka bir çocuğuevlatlık almak isterler. Halide Edib’in annesinin, Ali Şamil Bedirhan’la olan evliliğinden olan Mahmure Ablası, “Çocuk bizim bölgeden olsun”, yani Kürd olsun der.
Heybeliada’daki yetimhaneden, on bir yaşlarındaki, 1907 doğumluZînê adlı kız çocuğunu evlatlık alma kararı alırlar. Çocuğa, Zînê yerineZeyno derler. Kayıtlara da Zeynep olarak geçirirler. Halide Edib ve Dr. Adnan Adıvar’ın evlatlık aldığı bu çocukla, Halide Edib’in Kürdçe bilen ablası Mahmure (Ali Şamil Bedirhan’ın kızı) de çok ilgilenir. Birlikte onu büyütürler. Hem ablası Mahmure hem evlatlık olarak aldığı Zeynep (Zeyno), daha sonraları, Halide Edib’in romanlarına konu olurlar.
Zeynep on sekiz yaşına gelince, 1924 yılında, Halide Edib’in isteğiyle gümrükteçalışan Bayram adlı biriyle evlendirilir. Birkaç yıl sonra, Zeyneb’in eşi genç yaşta ölür. O sıralarda akrabaları da onu bulup Muş’a, Malazgirt’e götürürler. Babasından ona araziler kalmıştır. Topraklar bölünmesin diyeamcası oğlu Yusuf Yaman’laevlenir. Ancak eşi onunla evliyken ikinci bir nikâh kıydırır. Bu yüzden eşinin yanında fazla kalmaz, ondan ayrı yaşamaya başlar. Eşinden resmen boşanmasa da sahibi olduğu köyünde yaptırdığı şato gibi bir eve yerleşir. Kürtçeden başka, İngilizce ve Türkçe bilen Zeynep, Malazgirt’te, Muş’ta, herkesin tanıdığı biri olur. Büyük isim yapar; Malazgirtliler ona “Zinnet” derler. Genel olarak Muş çevresinde“Hanım Ağa” lakabıyla tanınıp ünlenir.
Zeynep Hanım, uzun yıllar, çeşitli illerde vali yardımcılığı yapan, 2007 yılında, Muş Milletvekili olan ve bir süre Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanlığı dayapan Nuri Yaman’ın annesidir. Yani, Nuri Yaman, Halide Edib’in evlatlığı Zeyneb’in (Zeyno’nun) oğullarından biridir. Nuri Yaman, milletvekili olduğu sıralarda, 2011 yılında katıldığı bir televizyon programında annesi Zeyno’nun hikâyesini genişçe anlattı.
(İpek Çalışlar, “HALİDE EDİB,Biyografisine Sığmayan Kadın”, YKY, 2021, s. 170 ve 305 ve 14 Nisan 2011 tarihli NTV yayınında Nuri Yaman’ın anlatımı)
Halide Edib ve Kürdler Yazı Dizisini Bitirirken
Osmanlının son döneminde ilginç bir Türk kadın aydını olarak ortaya çıkan Halide Edib, önce İttihatçılarla sonra Kemalistlerle anlaşamadı;kendisi de onlar gibi Türk milliyetçisi olmasına karşın tekçiliğe karşı çoğulculuğu savundu. İslamî kesimler de modern yapısından dolayı onu benimsemediler.Ermeniler ise onu İttihatçı olarak gördüler. Ermeni çevreleri,Suriye’de yaptığı çalışmalarını, şiddetle eleştirdiler. Orada “Müslüman (Kürd) yetimler vardı.” demesi bile Ermeni çevrelerince eleştirildi. O yüzden, hakkında, çeşitli çevrelerden, olumlu-olumsuz pek çok spekülasyon yapıldı.Mustafa Kemal’le anlaşamayınca eşi Doktor Adnan Adıvar’la birlikte, 1925 yılında yurt dışına çıktı ve 1939 yılına kadar Türkiye’ye dönmedi.
Halide Edib şöyle diyor:“Ben milliyetçiliğin, muhabbetle, karşılıklı bir anlayışla dolu bir ülke yaratacağını zannetmiştim. Fakat milliyetçilik ölçüsünü kaçırdığı zaman yer yer insanları birbirini boğazlamaya, yeryüzünü bir salhaneye (mezbaha) döndürdüklerini gördüm.”(H. Edib, a. g. e., s. 256)
Halide Edib’in Beyrut’ta açtığı bir okulda görevli olan Harriet Fischer adlı kadın misyoner deHalide Edib’in, Ermeni meselesiyle ilgili bir tartışma sırasında, aşağıdaki şekilde konuştuğunu belirtiyor: “Hiç kimse ülkesini benim sevdiğim kadar sevemez, ancak, hiç kimse de ülkesini benim eleştirdiğim sertlikte eleştiremez. Bu katliamın lekesini de milletimin üstünden hiçbir şey temizleyemez.”(İpek Çalışlar, HALİDE EDİB, Biyografisine Sığmayan Kadın, YKY, 2021, s. 145)
Özellikle annesinin Ali Şamil Bedirahan’la olan evliliğinde olan Mahmure Ablası, Halide Edib’in yaşamında önemli yer tutarken Kürdleri de yakından tanıdı. (Yaşar Kemal’e de ben Kürdleri iyi tanırım demişti.)Kürdler ise onu hiç tanımadı ya da sadece bir “Türk Milliyetçisi” algısıyla tanıdılar. Kürdlere olan ilgisi, çeşitli çevrelerce aleyhinde kullanıldı.Elbette bir Türk milliyetçisi olarak Kürdlerin ulusal mücadelesine olumlu bakmadı ama Türk tekçiliğine de karşı oldu.
Bu yazı dizisinde Halide Edib’i övmek ya da yermek gibi bir amacımız olmadı. Her şeyden önce, Halide Edib, bir Türk milliyetçisidir, öncelikle kendi milletinin çıkarları doğrultusunda hareket etmiştir.Katılacağımız, katılmayacağımız düşünceleri vardır. Sadece, diğer Türk milliyetçileriyle farklı olan yanını ve Kürdlerle ilişkilerini anlatmaya çalıştık, bazı bilgiler verdik. Tabii bilinen bazı yanlış ezberleri bozmak da kolay olmuyor.
İlginç bir yaşamı olan Halide Edib’in, çoğu roman olmak üzere çok sayıda eseri var. Halide Edib’i yakından tanımak isteyenler, iki cilt hâlindeki anılarını kapsayan, “Mor Salkımlı Ev” ve “Türk’ün Ateşle İmtihanı” eserlerine ve İpek Çalışlar’ın “HALİDE EDİB, Biyografisine Sığmayan Kadın” kitabına bakabilirler. Özellikle Mor Salkımlı Ev okunması gereken bir tarihi belge niteliğindedir…
TIKLAYINIZ: HALİDE EDİB VE BEDİRHANLAR -1-
TIKLAYINIZ: HALİDE EDİB VE BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI KÜRD YETİMLERİ -2 -
NURİ YAMAN
Halide Edib'in Evlatlığı Zeynep Yaman