Hangisi: Erdoğan’ın şantajı mı, İsveç yasaları mı? - Eminah Kakabaveh*

.

 Eminah Kakabaveh

İsveç şimdi Türkiye’nin baskısı altında.

Diktatörlüklere ve savaş halinde olan ülkelere silah satılmasını yasaklayan, demokratik kararlarla alınmış yasalarımız var. Parlamentomuzda, Suriye’de DAEŞ’e karşı ABD desteğiyle bağımsızlık savaşı vermiş olan YPG ve YPJ savaşçılarını destekleme konusunda da tam bir görüş birliği mevcut.

Suriye’de 300 binden fazla Kürtün vatandaşlık hakkı yoktu. 

Ama DAEŞ Türkiye rejiminin  desteğiyle kendilerine saldırınca kadınlı erkekli örgütlenebildiler; halklarını ve dünyayı barbarlığa karşı savunabildiler.

2019’da bütün partiler İsveç’in AB’nin Türkiye’ye silah ambargosu uygulaması konusunda mutabıktılar. 

Ama şimdi Erdoğan, İsveç’in geri adım atmasını, demokratik yollarla oluşturduğu yasalardan vaz geçmesini istiyor.

Türkiye YPG PYD ve YPJ’yi terörist ilan eden tek ülke. Ve şimdi bunu Nato ülkelerine de kabul ettirmek üzere, İsveç’i bu ötgütleri terörist ilan etmeye zorluyor. 

Erdoğan ırkçı bir politika uygulayan İislamcı bir despot. 

İlginç olanı, İsveç’te kamuoyu oluşturan bazı kişilerin bana ve hükümete karşı Türkiye’den yana tavır almayı seçmiş olmaları.

Türkiye’nin Stockholm büyükelçisi, Twitter hesabında Dagens İndustri gazetesindeki PM Nilsson imzalı başyazıyı memnuniyetle paylaşıyor.  Türkiye’deki rejim yandaşı medya, bu şahsın yazısını sevinçle ve ayrıntılı olarak okuyucularına aktarıyor.

Bu İsveçli gazetecilere göre bugün en büyük sorun, benim geçtiğimiz kış Sosyal Demokrat partinin genel sekreteriyle, Türkiye’deki kardeş parti olan (ve parti başkanının, yerel yöneticilerinin, parlameterlerinin ve üyelerinin Erdoğan tarafından hapse atıldığı) HDP ile ilişkisini güçlendirmek konusunda mutabık kalmış olmam.

İsveç’teki demokratik bir parti, halkın seçtiği bir parlamenter ile, DAEŞ’e karşı mücadele veren bağımsızlık savaşçılarının yasal güvencelerini ve HDP (eski) lideri Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını desteklediğini ifade etmek üzere, elbette mutabakata varabilmeli.

Ancak Expressen gazetesinin yorumcusu Viktor Barth-Kron bir makalesinde benim İsveç’in değil de Kürtlerin çıkarları için çalıştığımı ileri sürüyor. Benim, halkın seçtiği İsveçli bir politikacı olarak şartlar koşmam şaibeli, ama Erdoğan’ın İsveç’e uyguladığı baskı meşru sayılacak, öyle mi?

Erdoğan diğer ülkelere karşı savaş açıyor ve şantaj yapıyor. Suriye’de Rojava’yı bombalamaya devam ediyor. Burada kimyasal silah kullandığı ve tarımsal araziyi tahrip ettiği ileri sürülüyor. 

Irak Kürdistanı’nı bombalıyor ve mültecileri AB’ye karşı şantaj malzemesi olarak kullanıyor.

Türkiye Yunanistan’ın hava sahasını ihlal ediyor. Erdoğan İsveç’te ve Almanya’daki gösteri özgürlüğünü kaldırmak istiyor. Almanya ve Danimarka’da ifade özgürlüğüne saldırıyor.

Fransa cumhurbaşkanı bir öğretmenin öldürülmesinden sonra Fransa’daki islami teröristlere karşı tavır aldığında Erdoğan, Macron için “ruhsal tedaviye ihtiyacı var” demişti. 

Şimdi de İsveç’in çok sayıda politik mülteciyi sınır dışı etmesini istiyor. 

Hatta Stockholm’deki büyükelçisi Türkiye ile hiçbir bağlantım olmamasına rağmen İsveç hükümetinden beni kendilerine teslim etmelerini talep etti. (Büyükelçi daha sonra bunu tekzip etti.) Ayrıca Türkiye, İsveç Savunma Bakanı’nın görevden alınmasını da istedi.

ABD Türkiye’ye savaş uçağı satmayı reddediyor. Ama İsveç’teki tartışmalarda Erdoğan’a yönelik bütün eleştiriler birdenbire “Kürtlerin çıkarına” yarıyor, diye şüpheyle karşılanıyor.

İsveç’te yasalarımızı ve demokrasimizi korumak zorundayız. DAEŞ barbarlarına karşı savaşanlara, sırf Erdoğan laf ediyor diye terörist muamelesi yapamayız. 

İsveç’teki partiler Türkiye’deki demokratik muhalefetle işbirliği yapma konusunda özgür olmalılar. Demokrasimize zarar verdirtmeyeceğiz.

Ben evrensel insan haklarını savunuyorum; Erdoğan’ın Türkiye’nin çıkarları dediği şeylerle taban tabana zıt olsa da. 

İsveç hükümetinin ve parlamentodaki bütün partilerin İsveç’i savunmalarını bekliyorum.


* İsveç Parlamentosu bağımsız sosyalist milletvekili Kakabaveh’in  sosyal demokrat eğilimli Aftonbladet gazetesinde yayınlanan bu yazı aslına uygun olarak çevrildi.

Kaynak / Ahvalnews

Kurdistan Haberleri

Üçüncü Dünya Savaşı - Arzu Yılmaz*
Eğer Danielle Mitterrand bugün burada olsaydı
Myles Caggins: Kürdistan petrolünün yeniden ihracatı için birçok adım atıldı
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz