Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nin çağrısıyla Türkiye ve dünyanın farklı yerinden 75 sivil toplum kuruşumu, “Türkiye hükümeti ve Uluslararası Kamuoyuna Acil Çağrı” adıyla ortak bir bildiri yayımladı.
“Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin Kurtarılması İçin Geç Değildir! Ilısu Barajı’nda Su Tutulmasın!” başlıklı bildiriyle AKP iktidarına “Ne Haziran ayında ne de sonrasında su tutmaması ve Ilısu Baraj Projesi’ni durdurması” çağrısı yapıldı.
Bildirinin tam metni şöyle:
İnsan toplulukları 12 bin yıldır aralıksız bir şekilde Dicle Nehri’nin kıyılarına kurulan Hasankeyf’te yaşıyor. Onlarca kültürün emeğiyle inşa edilen ve dünyada benzeri az olan bu yerleşim yeri, Dicle Nehri kıyısı, küçük vadileri ve bitişik kayaları üzerinde yaratıldı! Son yıllarda yapılan kazılar, Hasankeyf’te henüz açığa çıkarılmamış büyük bir kültürel mirasın olduğunu gösteriyor. Yapılan bağımsız incelemelere göre, Hasankeyf’in Kapadokya, Efes ve Truva değerinde bir miras alanı olduğu düşünülmektedir. Hasankeyf, UNESCO’nun 10 kriterinden 9’una sahip evrensel bir değerdir. Uluslararası bilim çevrelerinin yaptığı çalışmalara göre, yerleşik hayatın başlaması konusunda, Hasankeyf’in, Göbekli Tepe’nin ikizi olduğu tahmin edilmektedir.
“Baştan sona yıkım getiren bir proje”
“Türk hükümeti, Göbekli Tepe’yi, olması gerektiği gibi, UNESCO Dünya Miras Listesine aldırmak için ciddi çaba içerisinde olurken, Hasankeyf ve çevresindeki Dicle Vadisi’ni, inşaatı büyük oranda tamamlanmış Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali Projesi’nin suları altına gömmeyi planlamaktadır. Mart 2019’da yapılan resmi açıklamalara göre; 10 Haziran 2019’da Ilısu Barajına su tutulmaya başlanacak ve Ekim ayında suni göllerin sularının Hasankeyf’e ulaşacağı tahmin edilmektedir.
“Mezopotamya sazlıkları riske girecek”
Ilısu Projesi baştan sona yanlış ve yıkım getiren bir projedir. Yerelde olduğu gibi Türkiye, Irak, Suriye ve dünyada yoğunca eleştirilmektedir. İddia edildiği üzere yereldeki topluma herhangi bir sosyo-ekonomik yararı yoktur. Başta Hasankeyf olmak üzere Yukarı Mezopotamya bölgesinin önemli bir kültürel miras alanını sular altında bıraktığı gibi, on binlerce insanı yoksulluğa sürükleyecek ve halen çok önemli bir biyo-çeşitliliğe sahip Dicle Vadisi’nin yok olmasını beraberinde getirecektir. Ilısu projesinin akış aşağı bölge üzerinde çok olumsuz etkileri olacaktır; bu çerçevede özellikle çok sayıda Irak şehrinin içme suyu temininde ciddi sorunlar çıkacak ve Irak tarımı büyük risk altına girecektir. UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunan ve Ortadoğu’nun en büyük sulak alanı olan Mezopotamya Sazlıklarına ulaşan suda ciddi azalma bu risklerin en başında gelmektedir.
“Ilısu Baraj Projesi’ni durdurun”
Ilısu Projesi’nde sona yaklaşılmış olsa da, bunun iptali ile; başta doğrudan etkilenen beş il olmak üzere, Türkiye ve Irak toplumlarının ekonomik, sosyal, kültürel ve ekolojik olarak çok ileri düzeyde faydalanacağına kesinlikle inanmaktayız.
Son bir kaç yıldır Hasankeyf’te, “eserlerin Yeni Hasankeyf’e taşınması” ve “kayaların sağlamlaştırılması” adı altında fiziki müdahalelerle ciddi bir yıkım yaşanmış olsa da halen kurtarabileceğimiz kültürel miras çok fazladır.
Türk Hükümeti’ne ne Haziran ayında ne de sonrasında su tutmamasını ve Ilısu Baraj Projesi’ni durdurması çağrısını yapıyoruz!
“Katılımcı ve şeffaf bir diyalog sürecine çağırıyoruz”
Yerel halkın bütün kesimleriyle, Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin geleceğiyle ilgili eşit düzeyde, katılımcı ve şeffaf bir diyalog süreci sonucu ortaya çıkacak sonuçlara göre hareket edilmesi gerekiyor. İkincil olarak yerine getirilmesi gereken talebimiz, Irak ve Suriye ile uluslararası hukuka göre karşılıklı uzlaşı sonucu bir anlaşmanın sağlanması ve Mezopotamya Sazlıklarına kadar yeterli miktarda debinin garantilenmesidir! Türkiye, Irak, Suriye ve dünyada taleplerimizi destekleyen bütün kesimlere, bu çağrımızı desteklemelerini ve Türk hükümetine yönelik benzeri taleplerin ifade edilmesi çağrısını yapıyoruz!