Kürt Seçim Bloku önerisi ve Kürdistani Seçim İttifakı’nın girişimleriyle birlikte, seçim ittifakları ile ilgili bir çok tartışma gündeme oturdu. Yapıcı kimi eleştirilerin yanı sıra, 30-40 yıllık ilişkileri ve siyasi diyalogun gereklerini yok sayan, zedeleyen hakarete varan söylem ve tutumlara da tanık olduk. Eleştiri sınırlarını aşan, küfür, yalan, iftira ve çamura dayalı yıkıcı saldırıları zaten bu iki kategorinin dışında ele almak lazım. Bu sürecin bütünlüklü bir şekilde değerlendirilmesi aslında ayrı bir yazının konusu olmalıdır.
Yine HDP’nin kimliği, siyasi çerçevesi, ittifak anlayışı ve bu temelde 24 Haziran seçimleri için kamuoyuna sunulan Seçim Bildirgeleri ile 23 Mayıs’ta açıklanan Kürt Sorununa Çözüm Deklerasyonu ayrı bir değerlendirilmenin konusu olabilir.
Kürdistani Seçim ittifakı’nın HDP ile geliştirdiği seçim ittifakı girişiminin hedeflenen sonuca ulaşamadan neden son bulduğu konusunda , bizzat bu sürecin içinde yer alan bir taraf gözüyle, kamuoyunu tüm gerçeklerle ilgili olarak bilgilendirmek gerektiğine olan inancımla bu satırları kaleme almak istedim.
Evet, Kürdistani Seçim İttifakı’nın HDP ile seçim ittifakı görüşmeleri hedeflenen sonuca ulaşamadan son buldu.
Bir çok gerçek dışı söylentiyle kamuoyunun bu konuda manipule edilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir.
Böyle bir ortamda konuyla ilgili bütün gelişmeleri kamuoyuyla paylaşmak ; hem sürecin şeffaflığı , hem de ulusal demokratik mücadelenin en temel ihtiyacı olan ittifaklar sorununda önümüzdeki süreçte izlenecek yol haritasını daha sağlıklı verilerle belirlemek açısından önemlidir.
HÜDAPAR’la yapılan görüşmeler
Bir dizi görüşmeler neticesinde, Azadi Hareketi , PAK, PDK, PDK-T, PSK tarafından, 2 Mayıs 2018 günü Diyarbakır’da belirlenen siyasi prensipler temelinde Kürdistani Seçim İttifakı ilan edildi.
Başlangıçta Azadi Hareketi , PAK, PDK, PDK-T, PSK ile birlikte görüşmelerde yer alan ancak 30 Nisan’daki son toplantıda ’’HDP, belirlenen siyasi prensipleri kabul etse bile HDP ile kesinlikle herhangi bir görüşme ve ittifak yapılmamalıdır. Biz bağımsız adaylarla seçimlere katılacağız’’
diyerek , HDP ile seçim ittifakı için görüşmeyi de ret eden ve görüşmelerden çekilen HAK-PAR’ın dahil olmadığı Kürdistani Seçim İttifakı, belirlenen siyasi prensipler temelinde, geniş bir seçim ittifakı oluşturmak için HÜDAPAR ve HDP ile görüşmelerde bulundu.
Bu süreçte, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot eden yaklaşımın dışında, özellikle HDP ile ittifak girişimlerini değerlendirmede üç farklı yaklaşım ortaya çıktı:
Birincisi, ‘’HDP, belirlenen siyasi prensipleri kabul etse bile kesinlikle herhangi bir görüşme ve ittifak yapılmamalıdır’’ diyordu.
İkincisi, ‘’HDP bu siyasi prensipleri kabul etmezse bile, ittifak yapılmalı’’ diyordu.
Üçüncüsü, ‘’ Eğer belirlenen siyasi prensipleri kabul ederse, HDP ile ittifak yapılabilir’’ diyordu.
Kürdistani Seçim İttifakı, doğru gördüğü üçüncü kategoriye göre bir yol haritası oluşturdu.
Seçim ittifakı arayışları çerçevesinde HÜDAPAR ile iki görüşme yapıldı. Kürdistani Seçim İttifakı 2 Mayıs günü HÜDAPAR Genel Başkanı Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu başkanlığındaki heyet ile gerçekleştirdiği ilk görüşmede, seçim ittifakı için siyasi prensipleri içeren bir mektubu kendilerine teslim etti. HÜDAPAR, mektuptaki bazı prensiplerin zaten kendi programlarında da olduğunu dile getirdi ve ‘’HDP’den 10 gündür görüşme talebinde bulunduk, ama henüz bize bir cevap vermediler. HDP ve sizlerle birlikte görüşmeye hazırız’’ dediler. HÜDAPAR görüşme için olumlu yaklaşım sergilerken, önerilen siyasi prensipler temelinde bir seçim ittifakı için, kendileriyle yapılan ikinci görüşmede ve daha sonra tekrar talep edilmesine rağmen, bugüne kadar , henüz Kürdistani Seçim İttifakı’na yazılı herhangi bir cevap vermemiştir.
HDP ile görüşmelerin perde arkası
Kürdistani Seçim İttifakı 4 Mayıs günü HDP Eş Genel Başkanı Sayın Pervin Buldan başkanlığında bir heyet ile görüştü. HDP’ye de İttifak’ın siyasi prensiplerini içeren bir mektup teslim edildi. HÜDAPAR’ın görüşme talebi de kendilerine iletildi. HDP bu talebi yetkili organlarında değerlendireceklerini ifade etti. Daha sonraki görüşmede HDP, “bu süreçte HÜDAPAR ile seçim ittifakı için hazır değiliz” dedi.
HDP ile yapılan ilk görüşmeden hemen sonra, aynı yerde yapılan basın toplantısında, sayın Pervin Buldan, ‘’Kürdistani Seçim İttifakı’nın yazdığı prensipler zaten bizim programımızda da var, bizim de taleplerimizdir’’ dedi. Bu açıklama HDP ile seçim ittifakı görüşmelerinin başlaması için ilk adımdı. 6 Mayıs günü HDP Eş Genel Başkanlığı tarafından gönderilen cevabi mektupta da sayın Pervin Buldan’ın daha önce basın toplantısında söyledikleri tekrarlanınca, HDP ve Kürdistani Seçim İttifakı arasında resmi görüşmeler başladı.
HDP ile yapılan ilk görüşmenin ardından , yapılan tüm görüşmelerde HDP heyetinden bazılarının ısrarla ‘’Zaten prensiplerde anlaşırız, siz kaç milletvekilliği istiyorsunuz’’ içerikli bir tutum sergilemeleri dikkat çekiciydi. Henüz siyasi prensipler konusunda mutabakat imza altına alınmadan, HDP heyetinin sorunu ‘’milletvekilliği pazarına‘’ dönüştürme eğilimi, olumsuz bir yaklaşım olarak öne çıktı.
HDP’nin görüşmelere ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ ile başlamak istemesi, 2011 ve 2015 seçimlerinde bir milletvekilliği için tüm siyasi prensiplerini bir tarafa bırakanlardan arda kalan kötü bir mirasın ürünüydü. HDP kendileriyle seçim ittifakı için görüşen her partiyi, her kesimi daha öncekiler gibi, milletvekilliği için tüm değerlerini bir kenara bırakabilecek bir gözle değerlendiriyordu, o duruma düşürmek istiyordu.
Oysa Kürdistani Seçim İttifakı’nın önceliği, milletvekilliğinden çok, üzerinde anlaşılacak program ve bu programın seçim arenasında hayata geçirilmesi şekliydi. Bu nedenle, HDP adına görüşmeleri sürdüren heyet ile üç protokol temelinde görüşmeler sürdürülecekti. Siyasi Prensipler Protokolü, Seçimlerde Birlikte Çalışma Prensipleri Protokolü ve Temsiliyet Protokolü. Daha ilk görüşmede ve daha sonraki her görüşmede HDP heyeti sorunu sürekli olarak ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ ile boğmaya çalışıyordu. Öbür yandan kamuoyuna da ‘’Kürdistani Seçim İttifakı’nın milletvekilliği pazarlığında bulunduğu’’ yönünde gerçek dışı bilgiler sızdırılıyordu. Kürdistani Seçim İttifakı’nın, HDP heyetine ilk görüşmeden başlayarak, her görüşmede söylediği tek şey şuydu: ’’İlk önce Siyasi Prensipler’de, daha sonra Seçimlerde Birlikte Çalışma Prensipleri Protokolü’nde mutabakat sağlamalıyız. Bu iki protokolde mutabakat netleştikten sonra, Temsiliyet Protokolü’nü de görüşebiliriz’’.
HDP Heyeti ile siyasi prensipler görüşülürken, kendileri Kürdistani Seçim İttifakı’nın siyasi prensipler metnine cevaben ‘’Kürdistan Demokratik Seçim İttifakı Deklerasyonu’’ başlıklı bir metin sundular. Oysa ki Kürdistani Seçim İttifakı ‘’HDP ve Kürdistani Seçim İttifakı Seçim İşbirliği’’ ismini önermişti. Hem önerdikleri ittifakın adı, hem de Deklerasyonda dile getirilen ‘’Kürdistan’a statü’’ talebi, dikkat çekiciydi. HDP 2015 seçimlerinde, Seçim İttifakı deklerasyonunu imzalamamış, kendisi adına DTK ve DBP imzalamış ve o deklerasyonu imzalayanlar HDP’ye destek açıklamasında bulunmuşlardı. Yani aslında 2015’te HDP ile bir ittifak söz konusu değildi. Kürdistani Seçim İttifakı bu durumu dikkate alarak, tekrar böylesi bir durumun yaşanmaması için, daha ilk görüşmede HDP heyetine ‘’Bu ittifak HDP ve Kürdistani Seçim İttifakı arasında imzalanmalıdır. Bunun dışında bir protokolü kabul edemeyiz’’ dedi ve HDP heyeti de bunu kabul etti.
Yapılan görüşmeler sonucunda Kürdistani Seçim İttifakı ile HDP arasında 6 maddeden oluşan bir Deklerasyon’da mutabakat sağlandı. Bu 6 madde 17 Mayıs günü ittifakın neden sağlanamadığı ile ilgili olarak Kürdistani Seçim İttifakı’nın yapmış olduğu açıklamada kamuoyuyla paylaşılmıştı.
Siyasi prensiplerde anlaşma sağlanan Deklerasyon’un, aynı içerikte Sayın Selahattin Demirtaş ve HDP’nin Seçim Bildirgeleri’nde de yer alması konusunda da HDP heyeti ile mutabakat sağlandı.
Bu arada HDP her toplantıda ısrarla ‘’kaç milletvekilliği istiyorsunuz’’ diyerek sorunu bir pazarlığa sürüklemek isterken; Kürdistani Seçim İttifakı da ısrarla, ‘’her iki protokolde mutabakat sağlanmadan temsil sorununu görüşmeyeceğiz’’ diyordu.
‘’Kürdistan Demokratik Seçim İttifakı Deklerasyonu’’nda mutabakat sağlandığı toplantıda, HDP heyeti, Genel Merkezlerinin Seçim Komisyonu adına , Kürdistani Seçim İttifakı’na belli sayıda bir milletvekilliği önerisinde bulundu. Ama Kürdistani Seçim İttifakı HDP’ye şunları söyledi: ’’Bizim için önemli olan sizlerin Siyasi Prensipler ve Birlikte Çalışma Prensiplerini kabul etmenizdir. Elbette ki temsiliyet de bunlardan sonra ele alınacaktır. Ama her seferinde görüşmeleri bu tür milletvekilliği tartışmalarıyla meşgul etmeye çalışmanızı doğru görmüyoruz’’.
Bu cevaptan sonra, bu kez heyetler arasında Seçimlerde Birlikte Çalışma Prensipleri Protokolü için görüşmeler başladı. HDP heyetine sunulan protokol önerisine HDP de bir cevabi metin ile önerilerini sundu. HDP’nin önerisi bir ittifaktan çok, ‘’yasal engeller’’ gerekçesinin ardına sığınarak, aslında ittifak değil, iltihak düzeyinde bir ilişkiyi içeriyordu. Kürdistani Seçim İttifakı , HDP’nin önerdiği bu Birlikte Çalışma Prensipleri’nin düzeltilmesi gerektiğini kendilerine iletti. Elbette ki yasal zorunluluklar göz önünde bulundurulacaktı ama bu zorunlu değişiklikler ittifak ruhu ve prensiplerine ters düşmemeliydi.
Siyasi Prensipler Deklerasyonu HDP tarafından kabul edildiği için, Kürdistani Seçim İttifakı her şeye rağmen ‘’işi yokuşa sürmeme’’ye dönük yapıcı bir tutum sergiliyordu. Yani Kürdistani Seçim İttifakı, istenen boyutta olmasa da, Seçimlerde Birlikte Çalışma Prensiplerinde anlaşmanın yolunu bulmaya çalışıyordu.
Daha bu görüşmeler sürerken, 13 Mayıs günü Sayın Pervin Buldan tek tek Parti Genel Başkanları’nı telefonda arayarak, ‘’Yarın Ankara’da, Sayın Selahattin Demirtaş ve HDP’nin Seçim Bildirgeleri okunacak. Sizleri de Bildirge’nin kamuoyuna açıklanacağı bu toplantıda yanımızda görmek istiyoruz’’ diyordu.
Aslında Bildirgelerin HDP ve Kürdistani Seçim İttifakı tarafından birlikte hazırlanması gerekirken, 10 gün boyunca HDP ile yapılan ittifak görüşmeleri de yok sayılarak , Bildirgelerin HDP tarafından kamuoyuna açıklanacağı parti Genel Başkanları’na iletiliyordu. Ama yine de Kürdistani Seçim İttifakı her şeye rağmen ‘’işi bozan taraf ‘’ olmak istemedi. HDP heyetine ‘’Kürdistan Demokratik Seçim İttifakı Deklerasyonu’’nda mutabakat sağladığımız prensipler, hem Sayın S.Demirtaş’ın hem de HDP’nin Bildirgesinde yer almalıdır ki, ittifak görüşmelerimiz sürdürülebilsin’’ dedi. Ama Ankara’ya gitmelerinin söz konusu olamayacağı HDP’ye iletildi.
14 Mayıs günü Ankara’da Seçim Bildirgeleri okunduğunda, HDP ve Kürdistani Seçim İttifakı arasında sürdürülen seçim ittifakı görüşmelerinden hiç söz edilmediği gibi, mutabakata varılan Deklerasyona da herhangi bir şekilde Bildirgelerde yer verilmemişti.
Bu durumu dikkate alan Kürdistani Seçim İttifakı, HDP’nin almış olduğu bu tutumun ittifak ruhuna uygun olmadığını ve bugüne kadar yapılan tüm çalışmaları ve mutabakat sağlanan deklerasyonu yok saydığını ve ittifak çalışmalarının da bu nedenlerden dolayı son bulduğu konusunda görüş birliğine vardı. Bu durum sözlü olarak HDP’ye iletildi. Daha sonra, Kürdistani Seçim İttfifakı adına HDP Eş Genel Başkanlığı’na 15 Mayıs tarihinde bir mektup gönderildi. Bu mektupta HDP’nin sergilediği bütün bu tutumlardan dolayı, ittifak ile ilgili tüm görüşmelerin son bulduğu kendilerine iletildi.
17 Mayıs günü Diyarbakır’da yapılan basın toplantısında da, HDP ile ittifak girişimlerinin, HDP’nin tutumlarından dolayı amacına ulaşamadan son bulduğu, Kürdistani Seçim İttifakı tarafından tüm detaylarıyla kamuoyuna açıklandı.
Milletvekilliği pazarlığı iddiaları asılsızdır
HDP , ittifakın kendi tutumlarından dolayı son bulduğu gerçekliğini ters yüz ederek, ‘’ittifak görüşmelerinin milletvekilliği pazarlığı konusundaki anlaşmazlık yüzünden‘’ son bulduğunu kamuoyunda tartıştırmaya çalıştı.
Aslında bu ittifak görüşmelerinin daha ilk gününden itibaren, ittifak görüşmelerini sürdüren tarafların dışında, bazı kesimlerin, bu ittifakın gerçekleşmesiyle oluşacak sinerjiden ve onun dönüştürücü sonuçlarından dikkatleri uzaklaştırmak için gerçekliği bir ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ tartışmasıyla bulandırmaya çalıştıklarını gördük. Bu çabaya HDP çevresinden birilerinin de ‘’içerden sızdırdığı gerçek dışı’’ söylemlerle destek olduklarını söyleyebiliriz.
Evet, HDP ile ittifak görüşmeleri , daha ‘’temsiliyet ‘’ meselesini görüşmeye varmadan, HDP’nin yangından mal kaçırırcasına Bildirge’yi açıklaması ve mutabakata vardığımız prensipleri Bildirge’ye yansıtmaması nedeniyle son bulmuştur. Bu tutum HDP Yönetimi’nin ittifakın gerçekleşmesini engellemek istediği şeklinde yorumlanırsa eğer, abartılmış sayılmaz.
Daha doğrusu, HDP Yönetimi, mutabık kalınan siyasi prensipleri Bildirgelere koymamakla hem seçim ittifakının gerçekleşmemesi yönünde bir tutum sergiledi; hem de birkaç milletvekilliği ile Kürdistani Seçim İttifakı’na siyasi prensiplerini çiğneterek daha önceki olumsuz örneklerle onları aynı zemine çekmeye çalıştı.
Geniş bir Kürt ittifakının seçimlerde ana aktör haline geleceği gerçekliğinin çok farklı kesimleri telaşlandırdığı ve bu ittifakın gerçekleşmemesi için çok boyutlu bir çabanın sergilendiği açıktır.
HDP , bütün bunlara rağmen, aslında Kürdistani Seçim İttifakı’nı son bir kez daha ‘’milletvekilliği pazarlığı’’na çekmek için 19 Mayıs akşamı yeni bir teklif getirdi. HDP bu teklifinde, ‘’21 Mayıs milletvekilliği listelerinin YSK’ya verileceği son gündür. Sizlerin de HDP listelerinde olmanızı istiyoruz. Bu konudaki önerilerinizi sunarsanız, listeleri ona göre düzenleyeceğiz. Ayrıca 23 Mayıs’ta Diyarbakır’da Kürt Sorununa Demokratik Çözüm Deklerasyonumuzu açıklayacağız. Sizlerin de bu açıklamada yanımızda olmanızı istiyoruz’’ diyordu.
19 Mayıs akşamı toplanan Kürdistani Seçim İttifakı bu teklifi değerlendirdi ve HDP’ye şu cevabı verdi:
‘’HDP’nin bugüne kadar izlemiş olduğu ittifak ruhuna aykırı tutumlarından dolayı, bizler açısından ittifak görüşmeleri son bulmuştur. Sizlerle ne temsil sorununu ne de seçim ittifakını yeniden görüşeceğimiz bir zemin kalmamıştır.23 Mayıs’taki basın açıklamanıza da katılmayacağımızı bildirir, sizlere başarılar dileriz’’.
Bütün bu yaşananlara rağmen HDP’nin, ittifakın sağlanamayışında belirleyici faktörün kendi tutumları olduğunu kamuoyunun dikkatinden kaçırmak için, ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ndan dolayı ittifakın gerçekleşmediği yönünde beyanlar yaydığı görülmektedir.
İttifak görüşmelerinin listeler YSK’ya verilmeden önce Kürdistani Seçim İttifakı tarafından sona erdirildiği kamuoyuna duyurulmuştur. HDP ısrarla Kürdistani Seçim İttifakı’nı milletvekilliği pazarlığı zeminine sürüklemeye çalışan aslında HDP’nin kendisidir ve bu girişim net bir tutumla reddedildi.
Daha ittifak görüşmeleri sürerken, HDP Yönetimi’nin alel acele Bildirge’lerini açıklamasını, bu Bildirgelerde HDP ile mutabakata varılan siyasi prensiplere yer vermemesini ve bu yolla ittifakı sabote etmesini irdelemek ve bunun arkasındaki anlayış ve niyetleri sorgulamak yerine; gerçek dışı ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ iddialarını yaymak, tam da ittifakın oluşmasını istemeyenlerin ekmeğine yağ sürmektir. Her yurtsever insanın dile getirdiğimiz bu gerçek bilgileri de dikkate alarak, HDP’ye sorması gereken ilk şey, bu ittifakı neden sabote ettiği olmalıdır.
HDP Eş Genel Başkanı Sayın Pervin Buldan milyonlarca insanın gözleri önünde ‘’Kürdistani Seçim İttifakı’nın yazdığı prensipler zaten bizim programımızda da var, bizim de taleplerimizdir’’ demişti. Şimdi sayın Pervin Buldan’ın kendi programlarında da olduğunu söylediği siyasi prensipleri neden Seçim Bildirgelerine yansıtmadıkları konusunda halkımıza bir açıklama yapması gerekmez mi?
Kürdistani Seçim İttifakı ile 10 gün boyunca görüşmeler sürdüren ve ‘’Kürdistan Demokratik Seçim İttifakı Deklerasyonu’’nda mutabakata varan HDP Heyeti’nin, kendilerini de , sayın Pervin Buldan’ın söylediklerini de hiçe sayan HDP Yönetimin’in ittifak görüşmelerinin son bulmasına yol açan bu tutumuna dair bir şeyler söylemeleri gerekmez mi?
HDP diyalog yollarını gerçek dışı söylentilerle zedelememelidir
HDP ile seçim ittifakının gerçekleşmemesinin nedeni ve faili HDP’nin bizzat kendisidir. HDP’nin ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ ya da başka herhangi bir iddia ile sorunun gerçek boyutlarını kamuoyundan gizlemeye ve sorumluluğu Kürdistani Seçim İttifkı’na yüklemeye çalışması elbette ki kabul edilemez. HDP gelecekteki diyalog kanallarını da önemli oranda zedeleyecek böylesi bir tutumdan vazgeçmelidir.
HDP’nin bir ‘’Türkiye partisi’’ olduğu, bu nedenle de Kürdistani Seçim İttifakı’nın bazı taleplerinin aslında HDP’ye ‘’ağır’’ geldiği, hatta bunun HDP’ye haksızlık olduğu yönünde kimi değerlendirmelere de tanık olmaktayız. Ama bu hem gerçeği yansıtmaktan uzak, hem de yanlış bilgilenmenin ürünü olan bir değerlendirmedir.
HDP , bütün görüşmeler süresince Kürdistani Seçim İttifakı’nın önerdiği hiç bir siyasi prensibin kendilerine ‘’ağır’’ geldiği yönünde herhangi bir itirazını dile getirmemiştir.Tam tersine ‘’Bunlar zaten programımızda var, bizim de talep ve prensiplerimizdir’’ dedi.Ve Kürdistani Seçim İttifakı hiç bir şekilde HDP’ye bir Kürt-Kürdistan partisi olmayı dayatmamıştır. HDP kendisini nasıl tanımlıyorsa tanımlasın, siyasi prensipler temelinde bir ittifak önerilmiştir.
HDP Güney Kürdistan’da, dört parça Kürdistan’ın en üst siyasi organı olacak olan Ulusal Kongre’nin toplanması amacıyla görüşmeler yaparken , ‘’Türkiye partisi’’ olarak mı, ‘’Kürdistan partisi’’ olarak mı bu görüşmeleri yapıyordu? Bir Türkiye Partisi’nin dört parça için Kürt Ulusal Kongresi’ni toplamaya kalkışmasının Kürtlere hakaret anlamını taşıyacağı açıktır. Peki, Kürt Ulusal Kongresi’ni toplamaya çalışmak HDP’ye ağır gelmiyor da, Kürdistani Seçim İttifakı’nın sunduğu makul siyasi prensipler mi ağır geliyor?
HDP kendisini ‘’demokrat bir Türkiye partisi’’ olarak tanımlıyorsa, Kürt milletinin ve Kürdistan’ın varlığını ve ülke esaslı siyasi statü hakkını kabul etmek ve programlaştırmak zorundadır. Demokrat olmanın en temel gereği budur
Kürdistani Seçim İttifakı, HDP’ye hangi kimlikle kendisini tanımlıyorsa tanımlasın, Kürt ve Kürdistan sorununda samimi davranma fırsatını sundu; ama ne yazık ki HDP bu fırsatı değerlendiremedi, izahatını yapamayacağı bir manevra ile Kürdistani talepleri Bildirgesi’ne almaktan kaçındı. 23 Mayıs’ta açıkladığı son deklerasyon ise, kimi olumlu tespitlere karşın, hem Kürt sorununda çözümün tek muhatabı olarak PKK’yi adres göstermesi , hem de ‘’üniter devlet’’ esaslı çözüm önerisiyle, ciddi handikaplar ,eklektik, yanlış tespit ve çözüm önerileri içermektedir. HDP heyeti ile Kürdistani Seçim İttifakı’nın mutabakata vardığı deklerasyonu yok sayan HDP’nin Seçim Bildirgeleri ve eklektik 23 Mayıs Diyarbakır deklerasyonu, akıllara şu soruyu getiriyor: İki ayrı HDP mi var acaba?
HDP Yönetimi son anda attığı kimi adımlarla Kürdistani Seçim İttifakı ile bir seçim ittifakının oluşmaması yönünde açık bir tutum sergilemiştir. HDP dışından da bu ittifakın oluşmaması için çok boyutlu ciddi bir çabanın olduğu aşikardır. Kürdistani Seçim İttifakı bilerek, doğru görerek HDP ile siyasi prensipler temelinde seçim işbirliği için adımlar attı ve şimdi de alnının akıyla bu süreci savunmaktadır. İttifakın gerçekleşmemesinde Kürdistani Seçim İttifakı’nın bir sorumluluğu yoktur.
HDP ile seçim ittifakı girişiminde bir yanlışlık olmadığı gibi, kendi siyasi duruşumuzdan da herhangi bir taviz de verilmemiştir. Seçim İttifakı HDP ile siyasi prensiplere dayanmayan iltihakların yerine, siyasi prensiplere dayalı ittifakı gündemleştirerek bugüne kadar süregelen kimi ezberleri bozmuştur.
Cumhur ve Millet İttifaklarının geniş bir Kürt seçim bloku’ndan korktukları ve bu blokun oluşmaması için bir çok planı devreye soktukları açıktır. Peki Kürdistani Seçim İttifakı’nın siyasi prensiplere dayalı bir ittifak için gösterdiği tüm yapıcı çabalarına rağmen, aslında HDP’nin kendi bindiği dalı kesmesi anlamını da taşıyan ittifakı bizzat kendisinin sabote etmesini nasıl yorumlamak lazım? Mustafa Karasu ve kimi PKK Yöneticileri’nin bu seçim ittifakı girişimine karşı geliştirdikleri olumsuz söylem ve tutumlarını nasıl anlamak, nasıl yorumlamak lazım?
7 Haziran 2015 seçimlerinden önce HDP, PAK’a seçim ittifakı teklifi getirmişti. PAK da bugün Kürdistani Seçim İttifakı’nın açıkladığı siyasi prensiplerin aynısını o zaman bir mektup ile HDP’ye göndermiş ve ‘’Bu prensipler temelinde bir seçim ittifakı sağlanabilir’’ demişti. HDP bu prensiplere dayalı bir ittifaka yanaşmadığı için, PAK hiç bir milletvekilliği pazarlığına girmeden, HDP’nin seçim ittifakı teklifini reddetmişti. 24 Haziran 2018 seçimleri öncesi bu kez PAK’ın da içinde bulunduğu Kürdistani Seçim İttifakı HDP’ye belirlenen prensipler temelinde seçim ittifakı teklifi götürdü. HDP bu siyasi prensiplere Sayın Selahattin Demirtaş ve HDP Seçim Bildirgelerinde yer vermediği ve ittifak ruhuna ters davrandığı için, Kürdistani Seçim İttifakı hiç bir milletvekilliği pazarlığına girmeden, HDP ile seçim ittifakı görüşmelerine son verdi. PAK’ın her iki seçimde de göstermiş olduğu ‘’milletvekilliği pazarlığı’’ndan uzak, yapıcı ve aynı zamanda kararlı ve ilkesel tutum, PAK’ın Kuzey Kürdistan’da ulusal, özgürlükçü, demokrat, Kürdistani potansiyelin en önemli merkezi olduğunun da somut göstergesidir.
Biz Kürdistan özgürlük mücadelesinde bir tarafız. Bu nedenle de, elbette ki kendi siyasal prensiplerimiz temelinde bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da her kesim ve taraf ile diyaloglarımızı sürdüreceğiz. Peşin hükümlerle hareket etmeyeceğiz. Siyasal tutumumuzu belirleyecek olan, halkımızın menfaatleridir. HÜDAPAR ile yapılan görüşmeler en azından önümüzdeki süreç açısından iç barış ve yumuşamaya kapıyı aralamıştır. HDP ile yürütülen seçim ittifakı çalışmaları başarıyla sonuçlansaydı, zor bir süreçten geçmekte olan Kürdistan halkının duygu ve özlemlerine tercüman olacaktı. Her şeyi düşmanlık temelinde , toptan reddiyeci bir anlayışla ele alan kimi marjinal tutumlara karşın, halkımızın ekseriyeti Kürdistani Seçim İttifakı'nın prensiplere dayalı ittifak girişimlerini olumlu bulmuş ve desteklemiştir. İnanıyoruz ki seçim ittifakı için yürütülen bu çalışma, Kürdistan halkının ortak menfaatler çerçevesinde birlikte hareket etme arzusunun gerçekleşmesi yolunda önemli bir kilometre taşı olmuştur.
Kürdistani Seçim İttifakı’nın oluşması bile tek başına halkımız için önemli bir kazanımdır. Ve bu ittifak önümüzdeki süreçte hem yerel seçimler için, hem de ulusal demokratik bir ihtiyaç olarak devam etmelidir.
Kürdistani Seçim İttifakı 24 Haziran seçimlerinde nasıl bir tutum alacağını önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacaktır.
Biz, PAK olarak, Kürtler arasında düşmanlıktan uzak durarak ama kimsenin gölgesine de sığınmadan, kişilikli duruşuyla halkımızın menfaatlerini esas alan siyasi çizgimizden de taviz vermeden, Kürtlerin ulusal demokratik talepleri için seçim süreçlerine endekslenmeden, en geniş kesimlerle birlikte hareket etmenin zeminini oluşturmaya çalışacak ve diyalogu elden bırakmayacağız. 28.05.2018
Mustafa Özçelik
PAK Genel Başkanı