Yanında her oturduğumuzda bin bir teori taşları üst üste koyarak, bin bir devrim çeşidini bir çırpıda gerçekleştiriyordu. Alın terinin insan yaşamında nasıl bir erdeme yol açtığını, tane tane anlatmaktan bıkmıyordu. Emek gücüyle ortaya çıkan erdemi anlatırken, kapitalizmin ürettiği kepazeliği de unutmuyordu. Solcu Can’ın işi gücü anlatmaktı“adamı öldür ama hakkını yeme”bağlamında Solcu Can dört dörtlük anlatıyordu. Zaten Solcu Can’ın geçmişini irdelediğinde hayatı boyunca yaptığı en mükemmel şey anlatmaktı.
-Peki Solcu Can bu kadar mükemmelken neden bir arpa yol almadı Hocam?
Hani bazen birisini ya da bir sorunu konuşurken“çift yaradılışlıdır” ya da “madalyonun bir başka yüzü de var” diyoruz ya Halime; maalesef bizim Solcu Can’ın da bu yönüyle çok ciddi bir sorunu vardı ne yazık ki! Bu sorunu yıllarca beyninde muhafaza ederek bir türlü çözemedi! Yani anlayacağın Solcu Can’ın bir yönü erdemin tüm güzelliklerini anlatımla ortaya koyarken, diğer yönü de teorik olarak ortaya koyduğu tüm o güzel doğruları amalarla öteleyip örtüyordu Halime can.
-Desene biz Kürtler Solcu Can’ın amalarla ötelenen pratik zekasının örtüsüne kısmet olmuşuz!
Her ne hikmetse Kürtlerin genel ve kalıcı hakkaniyeti söz konusu olunca, teorik güzelliklerle ortaya çıkan Solcu Can gidiyor bir başka Solcu Can çıkıyor ortaya! Örneğin evrensel değerlerden yana tüm dünya, halkların kendi kaderlerini tayin hakkı konusunda hem fikirken, bizim Solcu Can, yalamalarla, amalarla, Kürtlerin temel hakkaniyetin önüne dağlarla setler yükseltiyor!
Dolayısıyla teorik Solcu Canla, pratik Solcu Can birbirine zıt savaşarak at başı koşusuna devam ediyor hep Halime can.
-Peki bu bahis konusu Solcu Can, Dünyada gelişen tüm sorunlar konusunda mı hep böyle, yoksa biz Kürtler söz konusu olunca mı Hocam?
Hayır hayır tüm dünyada gelişen sorunlar konusunda Solcu Can aynı Solcu Candır desek haksızlık yaparız Solcu Cana. Örneğin ister yakınındaki Filistin olsun yada onbinlerce uzağında bir başka halkın sorunu konusunda olsun, Solcu Can’ın teorik söylemiyle pratik yaklaşımı arasında çok ciddi bir çıkmazına rastlanmıyor ama Kürtler söz konusu olunca, ister Mezopotamya’da barış çiçekleri eken Kürt olsun, ister gök kubbenin yedinci katında ki Kürt olsun, İlle de bizim Solcu Can ne yapar eder Kürtleri kendi amalarıyla kendi yörüngesine mutlaka oturtur Halime can.
-Peki biz Kürtlerin siyasi camiası bütün bu olan bitenlerden habersiz mi ki, Kürtlerin geleceğini bu Solcu Can’ın kucağına veriyor Hocam?
Kürt toplumu bağlamında bakarsan, Solcu Can’ın kucağına bırakılan bir şey yok, lakin Solcu Can’ın adaşı Kürt Solcu Can’ın dünyaya açılan penceresinde bakarsan eğer! Kürt halkının hakkaniyetin merasını adaşı olan Türk Solcu Can’a tümüyle açık bıraktığını söylemek çok da haksızlık olmaz!
Hani yukarda Kürtler söz konusu olunca, Türk Solcu Can’ın pratik ve teorik çıkmazları derinleşiyor demiştik ya. Dolayısıyla Kürtlerin cephesinden de derinleşen çıkmazlar mevcut. Örneğin şöylesiyle ya da böylesiyle bin bir bedel ödetilen Kürt halkının geleceğini adaşı olan Türk Solcu Cana emanet bırakan Kürt Solcu Can’ın kendisidir Halime can!
-Peki lafı eveleyip uzatmadan biz Kürtlerin ahvali ne olacak dersin Hocam?
Bana sorarsan ilk elde yapılması gereken, Kürtlerin demokratik evrensel hakkaniyet sorunuyla, Türkiye’de mücadelesi verilen sınıfsal sorun arasındaki bağı güç birliği ve dayanışma bakışıyla bakarak güçlendirmelidir. Zira iki ayrı sorunu bir sorunmuş gibi çözüm arayışına tabi tutmakla olmaz. Ve en önemlisi Kürtlerin varoluşuna hizmet eden Kürtlerin siyaset mecrasını kendisine tümden yabancı Türk Solcu Can’ın at koşturmasına kapatmak gerekir diye düşünüyorum Halime can.
-Desene kendimizi, kendine bir faydası dokunmayan Türk Solcu Cana emanet etmişiz Hocam!
Aslında lafı eveleyip geveleyip uzatmadan Kürtlerin ahvali Türk Solcu Canla ne olacağını anlat diye kestirmeseydin, uzun uzadıya bu sorunu eveleyip geveleyip ele alarak masaya yatırmak lazımdı. Ama seni kırmamak için bir kaç cümleyle meramımızı anlatırsak, diyoruz ki herkes kendi üstüne düşeni kendine özgü olanı yapsın. Anlayacağın ne Kürtler kendine özgün sorunları Türklerin kendine özgü sorununa kurban etsin ne de Türkler kendilerine özgün sınıfsal mücadelesini Kürtlere kurban etsin.