Sevan Nişanyan Facebook sayfasında Hrant Dink için yazdığı bir yazıda özetle, “Cinayet son derece açık ve aydınlık bir cinayettir. Çözülmedi diyenler yanlış yapıyorlar” diyor. Ve gelişmeleri basitçe özetliyor. Her şey, cinayet Genelkurmay’ın bildirisi ile başladı. “Hesap soracağız” denildi ve düğmeye basıldı. Valilikte tehdit edildi; ülkücüler AGOS önüne gönderildi ve Veli Küçük ile Doğu Perinçek önderliğinde, Talat Paşa komitesi büyük bir kampanya başlattı. Ertuğrul Özkök yönetiminde Hürriyet kampanyanın basın ayağını yürüttü. Sonra da cinayet…
Sevan haklı… Aradaki halkalara ilişkin elimizde belge olmaması önemli değil. Belki de hiç belge üretilmedi bu ara halkalar için… Birkaç telefon yetti de arttı… Ertuğrul Özkök’e resmî belgeli emir gitmesine, Talat Paşa komitesine haydi eyleme geçin denmesine gerek yoktu ki, onlar zaten vaziyetten vazife çıkartacak bilgi, yetenek ve zekaya sahiptiler.
Hrant Dink cinayeti, T.C. Devleti’nin en organize cinayetiydi. Son derece de açık ve aleni işlendi. Hem işlenmesi aleni hem de daha sonra sürece yayılarak “üstünün örtülmesi” de aleni yapıldı. Aslında “üstü örtüldü” denen de hepimizin gözleri önünde…
Yani ortada kimsenin bilmediği bir şey yok.
Hrant Dink, Ermeni olduğu için ve Talat Paşa’nın intikamını almak için öldürüldü. Hrant’ın öldürülmesi 1,5 Milyon + 1’dir. Bu ülkede hala bunu görmek istemeyen; Hrant’ın ölüm yıldönümünde göz yaşı döken ama ertesi günü, soykırım kelimesinden öcü gibi kaçan büyük bir topluluk var.
Bu nedenle, yıllar önce bir yazıda yazdığım bazı bilinenleri tekrar etmek istedim.
Soru basit: Hrant Dink’i niçin evinin önünde öldürmediler? Ya da niçin kaçırıp, öldürüp, cesedini bir yere atmadılar, diğer faili meçhullerde yaptıkları gibi? Bunların her birisini isteselerdi yaparlardı. Ama böyle yapmak yerine, Agos’un önünde, cadde ortasında, herkesin gözü önünde, hem de kafasına arkadan sıkarak öldürdüler! Niçin?
Çünkü Hrant nezdinde Ermenilerden Talat Paşa’nın intikamını almak istediler. Talat Paşa, 15 Mart 1921’de, Berlin’de, soykırımdan sağ olarak kurtulan Soghomon Tehlirian tarafından, cadde ortasında, herkesin gözü önünde öldürüldü. Tehlirian, Talat Paşa’ya arkadan yaklaştı ve kafasına sıkarak öldürdü. Kaçarken yakalandı. 2-3 Haziran tarihlerinden görülen dava sonucunda da beraat etti.
Cinayetin, bilmediğiniz bir başka benzerliği daha var: Tehlirian olay yerinden kaçarken yakalanmıştı ama aslında suikast planını yapanların aldıkları karara göre kaçmaması, olduğu yerde durması ve teslim olması gerekiyordu. Hrant Dink soruşturmalarında var olan bazı kayıtlardan aslında Ogün Samast’ın da kaçmaması, en azından İstanbul’da yakalanması gerektiğinin planlandığı anlaşılıyor. Her şey, 1921’deki gibi olmalıydı. Amaç hem Talat Paşa’nın intikamını almaktı hem de Ermenilere 1915 soykırımını, onların sesini boğmak için yaptıklarını hatırlatmaktı. “Biz bu topraklarda bir Ermeni’ye, 1915’den sonra özgürce konuşma imkânı vermeyiz” demek istiyorlardı.
Her şey, ama her şey, 1921 yılında işlenmiş suikastın intikamını almaya uygun örgütlendi. Yasin Hayal’in, McDonalds olayı sonrası, hapisten çıktığında, babası ile Talat Paşa’yı konuştuğunu biliyoruz. Babasına soruyormuş, “Baba, Talat Paşa’nın nasıl öldürüldüğünü biliyor musun?” Bayağı bilgi sahibi de olmuş olay hakkında aslına; “Talat Paşa’yı öldüren adamın ceza almadığını, serbest bırakıldığını da biliyor muydun” diye ekliyormuş.
Hrant Cinayeti ile bugün artık unuttuğumuz, Talat Paşa Komitesi ve yürüttüğü eylemler arasında doğrudan bağın altını çizmekte fayda var.
Talat Paşa Komitesi, “Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır” sloganı altında, Avrupa’da ve Türkiye’de Ermeni düşmanlığını örgütlemek amacıyla kurulmuştu. Başta İstanbul sonra Lozan 2005, Berlin 2006, Paris ve Kuzey Kıbrıs 2007 Talat Paşa mitingleri düzenlemişlerdi. Bu komite, Ergenekon’un en önemli kitlesel örgütlenmelerinden birisiydi. Kurucu üyelerinin bir kısmı Ergenekon davası sanığı ve tutuklusu idiler. Bugün ise iktidar ortağılar.
*Prof. Dr. Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi
Bu yazı ilk olarak Gazete Duvar’da yayınlanmıştır