Osman AYDIN
İdeolojik devletin insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını elinden aldığına ilişkin İki çarpıcı örnek :
1 - 27/28 Kasım 1925 Cumartesi günü Erzurum'un Taş Anbarlar mevkiinde Şark İstiklal Mahkemesi'nin kararı ile 7 kişi idam edilir.
Bunlardan birisi de Şalcı Bacı olarak tanınan bir kadındır.
İdam edilenlere yüklenen suç: Şapka Kanununa muhalefet.
25 Kasım 1925 tarihinde çıkarılan 671 No'lu Şapka İktisası Hakkında Kanunu’na muhalefetten 42 kişi idam ediliyor.
Cumhuriyet tarihi, kılık kıyafet iLe iLgLi kanun ve yönetmelik çıkarmakla yüklüdür.
2 - Mahsa Amînî Doğu Kürdistan’ın Saqiz kentinde doğmuş 22 yaşında bir Kürt kızı.
Başörtüsünü devletin belirlediği biçimde örtünmediği iddiasıyla ahlak polisi tarafından Tahran’da dövülerek öldürülüyor.
Kimileri bu olaya etnik açıdan yaklaştı.
Kimileri olayı cinsiyet üzerinden yorumladı.
Bu izahlar ağacı görüp ormanı görememekti.
Asıl sorun bu tür cinayetler işleyen devletin ideoloji sahibi olmasından kaynaklanıyordu.
Devlet ideoloji sahibi olunca devletin modasına uymayan insanlar hep tehlike altındadırlar.
İdeolojik devlet yönetimlerinde, din, dil, cinsiyet, etnisite, sınıfsal konum açısından ayrım yapılmaz.
Gözetilen tek şey devletin ideolojisine uygunluktur.
Çağımızda ideolojik devletler hala insanların giyim kuşamını belirleyip, denetlemekte ve uymayanların hayatına hukuk dışı yöntemlerle kıyabilmektedir.
Devletin ideoloji sahibi olmasının doğal sonucudur bu.
Ve bu durumu alkışlayan milyonların olduğunu da şaşkınlıkla izliyoruz.
İran’da Mahsa Amînî devletin belirlediği biçimde örtünmediği için hunharca katledildiğinde, Türkiye’de önemli bir çoğunluk bu cinayeti lanetlerken, kendi devletinin kılık kıyafet kanununa muhalefet ettiği iddiasıyla hukuka aykırı biçimde yapılan idamları haklı bulmaktadır.
Bunun gerekçesi İran gerici, Türkiye laik (!) olduğu için mi?
Al birini vur diğerine.