AZADİ ÖRGÜTÜNE GİRİŞİ ve BEYTÜŞŞEBAP İSYANI
Birinci Dünya savaşı yılları boyunca, Araplar ve diğer Müslüman uluslar, İngiliz ya da Fransızların yanında Osmanlılara silah çevirirken Kürtler hemen bütün cephelerde Türklerle birlikte savaştılar. Savaşın sonun da Anadolu’nun işgale uğramasıyla en büyük direnişi gösteren yine Kürtler oldu. İşgal güçlerin giremediği tek yer Kürt illeri oldu. İşgale karşı Anadolu’da başlayan Ulusal Mücadele yıllarında Kürtler aynı vefayı göstermiş ve Türkleri yalnız bırakmamışlardır. Mücadele yılları boyunca “ Bu mücadele Kürt ve Türk Halklarının özgürlük Mücadelesidir.” “TBMM Kürt ve Türk halklarının meclisidir” diyen Kemalistler, Anadolu işgalden kurtarıldıktan sonra sözlerini unuttular. Artık Anadolu’da yalnızca Türk milleti vardı. Bırakın Kürt haklarını, Kürt diye bir etnik yapının bile olmadığını ileri sürmeye başladılar. Tüm bunlar Kürtleri hayal kırıklığına uğratıyordu ve giderek Kemalist Hareketten kopmaya başlıyorlardı. Bir süre sonrada kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiğine inanmış ve örgütlenmeye başlıyorlardı. Mondros Ateşkesin imzalandığı sıralarda (1918) Legal olarak faaliyet gösteren Kürt Teali Cemiyetini kurarak Ulusal istemlerini dile getirmeye başladılar. Yunanların Anadolu’dan çıkartılması, Saltanat yönetiminin sona ermesi ve ardından Cumhuriyetin ilanıyla devam eden süreçte şartlar Kürtler için daha da zorlaştı. Artık legal mücadele imkânı da kalmadı. Cumhuriyetin ilanıyla gelen inkârcı yaklaşım ve baskılar Kürtleri daha ses getirici mücadele yöntemlerini seçmeye yöneltti. Erzurum da Cıbran’lı Halit, Bitlisli Yusuf Ziya Bey, Hasenalı Halit, Hacı Musa vb. Kürt liderlerinin önderliğinde illegal olarak kurulan ve Azadi olarak ta bilinen Kürdistan Bağımsızlık Komitesi işte böyle bir ortamda doğdu. Örgüt kısa zamanda Kemalistlerden umudunu kesmiş Kürt ulusalcı kesimlerin odağı haline gelir. Kürt illerinin birçoğunda şubeleri açılır. Azadi örgütü, Kürt Teali Cemiyetinin ılımlı ve barışçı yöntemlerinden farklı olarak silahlı mücadeleyi esas almış ve Kürtleri bağımsızlığa kavuşturmayı hedeflemiştir.
İ. Nuri Paşa Örgüte sonradan dâhil olmakla birlikte kısa bir sürede örgütün en önemli şahsiyetlerden biri haline gelir. Siirt’te Gezici Teftiş Görevlisi olarak bulunduğu sıralarda örgütle ilişkiye geçer ve daha sonra örgütün Siirt şubesi başkanlığını üstlenir. Hakkâri yöresinde Nasturilerin çıkarttığı huzursuzlukları bastırmak için gönderilen alayda Azadinin ileri gelen Kürt kökenli subaylarından Rasim, Xurşit, Tevfik Cemil ve Yusuf Ziya beyin kardeşi Rıza’nın da bulunduğu 7. Kolordu ya bağlı 18. Alayda görev alır. Alay Beytüşşebap’a vardığı sırada Azadiden gelen emirle kendisine bağlı 350 kişilik askeri birlik ve Kürt kökenli subaylarla birlikte alayın cephaneliğini alarak dağa çıkar. Böylece isyan başlar( 3-4 1924) Birçok kaynakta isyanın, Azadi lideri Yusuf Ziya beyden gelen şifreli bir telgrafın İhsan Nuri ve Arkadaşları tarafından yanlış çözülmesi nedeniyle zamansız başladığını söyler. İsyan yenilgiyle sonuçlanır. Yenilginin neden ve sonuçları ne olursa olsun, İ. Nuri’nin liderliğinde başlayan Beytüşşebap isyanı, Cumhuriyet döneminde Kürtlerin ilk ciddi ve planlı isyan hareketidir denile bilir.
Yenilgi üzerine Xurşit Bey Zaxo kentine kaçar. Bitlisli Ali Rıza Bey tutuklanır. İhsan Nuri Bey ve arkadaşları; Tevfik Cemil, Vanlı Rasim Bey, kendi kuvvetleriyle birlikte Önce Şırnak giderler. Arkadaşlarının bir kısmı burada ayrılırlar. Geri kalanlarla birlikte Suriye’ye, oradan da İngiliz işgalinde bulunan Irak’a geçerler. İngilizler İhsan Nuri’ye kendileriyle çalışması için teklifte bulunurlar. Anacak bu teklifi “ Ben Kürt Halkının özgürlüğü için mücadele etmek istiyorum. Bir birliğin görevlisi olarak İngilizlere hizmet edemem.” Diyerek reddeder. Bir süre daha Irakta kalır. Bu sıralarda Kuzey Kürtleri Şeyh Sait liderliğinde isyan ederler. İhsan Nuri ve arkadaşları İran’a geçerler. Oradan İsyana katılmak için Türkiye’ye geçerler. Milli Aşiretine konuk olurlar. Ne var ki onlar varıncaya kadar isyan yenilgiyle sonuçlanmış ve isyanın lider kadrosu tutuklanmıştır. Bunun üzerine tekrar Irak’a dönerler. Irak’ta Rewanduzlu Seyit Taha’nın evine konuk olurlar. Mardinli Tevfik Bey onlardan ayrılır ve Suriye’ye geçer. İhsan Nuri, Seyit Taha’nın kardeşi Seyit Muslih ve diğer arkadaşları Nehri’ye giderler. Burada Türk askeriyle çatışmaya girerler ve bölgeden uzaklaşmak zorunda kalırlar. Şıkak bölgesinde Sımko Ağanın yanına giderler. İ. Nuri’nin yakın dostu ve yoldaşı Rasim Bey Şıkaklılar tarafından öldürülür. Xurşit Bey de Irak’a döner. Bu arada Sımko İran güçlerine yenilir ve Irak’a kaçmak zorunda kalır. İhsan Nuri de İran yetkililerine teslim olur. Onu Zencan kentine götürürler. Burada bir süre gözetim altında tutulur. Buradan, bir fırsatını bulur ve gizlice Hoy kentine gider. İran Kürtlerinden Hasan Sıtkı Hayderi’nin evine sığınır. Ağrı İsyanı başlayalı bir yıl olmuştur. Artık bütün dikkatini buraya yoğunlaştırır.
AĞRI İSYANI
Yazımızın giriş bölümünde belirttiğimiz gibi, İ. Nuri paşanın ismi anılınca akla gelen ilk şey Ağrı isyanıdır. İsyanın asıl lideri odur. Oysa yukarda anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi, İsyan, başladığında o İran’dadır. Olaylar onun dışında başlamıştır. Kendisi daha sonra müdahil olmuştur. Bu nedenle isyanın nasıl başladığından kısaca söz etmek gerekir.
Ağrı İsyanının ilk kıvılcımını Celali Aşiretinin Hesse Sori ailesinden olan ve halk arasında Bro Heski Tello olarak tanınan İbrahim Ağa çakmıştır. Bro Heski Tello, birçok Kürt gibi 1. Dünya savaşında Ruslara karşı Türk ordusunun yanında yer almış ve savaşmıştır. Savaştan sonra da “Kürdistan toprakları Ermenilere verilecek” söylemini akıllıca kullanan Kemalist hareketin propagandasının da etkisiyle yine birçok Kürt gibi Bro da Ermenilere karşıda savaştı. Ermenilerin Doğu Anadolu’dan çıkartılmasıyla Ağrıya yerleşti. Evi Ağrı eteklerindeydi. Ticaretle uğraşıyordu. Şeyh Sait İsyanında tavır almadı ve isyana katılmadı. İsyandan sonra başlayan baskılar ve sürgünlerin kendisine dokunacağını aklına bile getirmiyordu; ona “dikkatli ol” diyenlere “Ben devlete çok büyük yardımlarda bulundum. Bugünde devletin dostuyum. Beni sürgüne göndermesi için bir neden yok.” Diyordu. Ama yanılıyordu. Türk askeri onu sürgüne yollamak için çok beklemedi. Bir sabah erkenden askerler kapısına dayandı. Bro teslim olmadı ve Ağrıya çıktı. Kısa sürede sürgün politikasından etkilenenler, hükümetin politikalarından rahatsız olan Kürt milliyetçileri, Şeyh Sait isyanından sonra etrafa dağılanlar, çıkartılan af’fa rağmen teslim olmayanlar Bro’nun etrafında toplandılar. Böylece Karacadağ’da ki İsyan alevleri daha sönmeden Ağrı Dağında yeni alevler yükselmeye başlar(1926)
İ. Nuri bu sıralar İran’dadır. İsyan, Xoybun’nun örgütleme faaliyetlerini doğrudan ele alması ve İhsan Nuri Paşayı “askeri temsilci” sıfatıyla atamasıyla biçim değiştirecektir. “Becerekli bir askeri örgütçü olan İhsan Nuri, İbrahim paşa adıyla bilinen, Celali Aşiretlerinin reisi, Tello’dan Haski(Hasike) nin emrindeki kuvvetleri yeniden düzenlemesi ve Kürt devletinin temellerini yaratmayı başardı.” (Yeni ve Yakın Çağda Kürt Siyaset Tarihi, Prof. Dr.Celilê Celil başkanlığında Kürt Komisyonu) Bir yandan askeri faaliyetleri yeniden örgütleyen İhsan Nuri öte yandan başbakanıyla, bakanlarıyla, bayrağıyla, ordusuyla, gazetesiyle Ağrıda fiili bir devlet örgütlenmesi yarattı. Bro Heski’nin başkanlığında çeşitli sivil yönetim organları oluşturuldu. Çok kısıtlı imkânlarla “Agri” adıyla gazete çıkartıldı. Bir telsiz sistemi kuruldu. Ağrı zirvesine üç renkli Kürt bayrağı dikildi. Türkiye - İran sınırı yakınındaki Türkmen isimli köyün adını “Kurdawa” olarak değiştirdi ve burayı Bağımsız Kürdistan başkenti ilan etti. Ağrı’ya ve ilçelerine Bağımsız Kürt Hükümeti’ni temsilen vali ve kaymakam atadı.
Bu çalışmalar yapılırken çarpışmalarda giderek şiddetleniyordu. Türk Hükümeti İ. Nuri’nin İsyan liderliğini ele geçirmesinden oldukça tedirgin oluyordu. Çünkü onun yeteneklerini yakından biliyordu. Bu nedenle askeri önlemler daha bir titizlikle sürdürülürken dış destek almasını engellemek için her çareye başvuruluyordu; özellikle “…İngilizlerin nazarında kıymetinin düşürülmesi için, ‘İhsan Nuri Paşa’nın Türk ajanı olduğunu’ belirten telgraflar yazılarak… İngilizlerin eline geçmesi sağlanmıştı. Ki, İngilizler İhsan Nuri’ye güvenmesinler.” (Katliam ve Kendi Bindiği Dalı Kesmek, Yaşar Karadaoğan) ve yardım etmesinler. Öte yandan Doğubeyazıt’tan kalkan 28. Jandarma Alayına bağlı birlikler harekete geçer. Ancak çıkan çatışmalarda ordu birlikleri yenilgiye uğrar ve Doğubeyazıt’a çekilmek zorunda kalır.
Hükümet askeri yöntemlerle başarı sağlayamayınca ‘barışçı yöntemler’ devreye sokuldu. TBMM oluşturduğu “uzlaşma” komisyonu bölgeye gönderdi. Komisyonda Kürt illerinden 12 mebus vardı. Kürt heyetine İhsan Nuri başkanlık ediyordu. Komisyon hükümetin isyancılar için genel af ilan edeceğini, İ. Nuri için devlet yönetiminde yüksek bir mevki verileceği vaadinde bulunuyordu. Buna karşılık isyancılar silahlarını bırakacak ve hükümet güçlerine teslim olacaktı.
İhsan Nuri bu teklifleri reddetti ve savaşın, ‘ancak Türkiye’nin Kürt ulusal haklarını tanımasıyla dura bileceğini’ belirtti. Bundan sonra çarpışmalar daha da şiddetlendi. 1930 yılının başlarında kuzey doğu Kürt illerinin önemli bir bölümü isyancıların elindeydi. Aynı yılın ortalarından itibaren hükümet güçleri büyük bir hava ve kara harekâtı başlattılar. Diğer yandan geliştirilen diplomatik girişimler sonucunda Ağrı Savaşçıları kıskaca alındı. Hükümetin başlattığı büyük saldırı, silah ve cephane kıtlığı, dışardan ve içerden yeterli desteğin gelmemesi, bölgenin en büyük devleti Sovyet Rusya’nın Türkiye’yi desteklemesi ve daha da kötüsü; Türkiye ile İran asında yapılan diplomatik manevralar isyanın sonun getirdi. İki ülke arasında bir sınır düzenlemesi yapılarak Van’ın bir bölümü İran’a verilip, Küçük Ağrı Dağı Türkiye sınırları içine alındı. Böylece isyancıların İran yolu kapanmiş oldu. Aynı tarihlerde İranın kendi tarafında başlattığı askeri harekât sonucunda, 1930 Eylülünde bölge tamamen hükümet güçlerinin kontrolüne girdi. Daha sonra da Adana Ağırceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamalarda 34 kişi idam cezasına çarpıtıldı.
İ. Nuri bazı arkadaşlarıyla yenilgiden sonra İran’a geçti. Bir müddet sonra oradan Suriye’ye geçtiğini görüyoruz. Bu tarihlerde(1930) Suriye Fransız mandası altındadır. Fransız yetkilerle görüşür ve adamlarıyla birlikte Suriye’ye yerleşmek istediğini iletir. Yetkililer silahlarını teslim etme şartıyla, Fransız nüfuzunda bulunan Beyrut’a yerleşmesine izin verdiler. ( Rohat Alakom, Hoybun Örgütü ve Ağrı Ayaklanması) İ. Nuri ve beş arkadaşı bir süre burada kalırlar. Ancak daha sonra tekrar İran’a geçer. Öldüğü tarih olan 1976 ya kadar burada, çok zor şartlar altında yaşar. O zor şartlara, SAVAK’IN sıkı takibat ve gözetimine ve her türlü imkânsızlığa rağmen, yaşamı boyunca, Kürt davasına, bazen yazdığı yazlarla, bazen yaptığı uluslar arası görüşmeler ya da katıldığı konferanslarla, yazdığı kitaplarla, hizmet etmeye devam etmiştir.
2.Dünya Savaşı sırasında Türk Hükümetinin baskısıyla İran makamlarınca tutuklandı. Onun yeni bir isyan hareketini başlatmasından korkuyorlardı. Bir süre hapis kalır. İran, Müttefik güçlerin kontrolüne girmesiyle serbest kalır. 18. Mart. 1976 da bir caddeyi karşıdan karşıya geçmek isterken, hızla gelen bir motosikletin çarpmasıyla ağır yaralanır. Bir hafta komada kalır. 25. Mart 1976 günü sabaha karşı saat 6 da efsanevi gerilla lideri, büyük Kürt yurt severi İ. Nuri Paşa hayata veda eder. İran isthbarat örgütü SAVK’ın baskıları altında bir grup Kürt yurtseverinin katıldığı mütevazı bir merasimle Behişt-i Zehra Mezarlığında defnedildi. Mezarının numarası; 9/ 58,12 dir.
Bazı Kürt çevreleri Paşanın ölümü sıradan bir kazadan çok planlı bir suikast sonucu olduğu inancındadır.
YAZIN HAYATI VE ESERLERİ
İ. Nuri’nin belirgin bir özelliği, hatta geleneksel birçok Kürt liderlerinden ayıran bir diğer özelliği, okuma yazmaya önem veren entelektüel kişiliğidir. Eğitimli bir asker, ulusal bir lider olduğu gibi o aynı zamanda kalemi güçlü bir yazardır da. Ulusal bir lider olarak diplomatik ve askeri alanda mücadeleyi sürdürürken, basın yayının, kültürel etkinliğin daha özcesi kalemin gücünü kullanmayı ihmal etmemiştir. 1. Dünya Savaşının sona ermesiyle geldiği İstanbul’da yaptığı ilk işlerden biri Kürt davasını iç ve dış kamuoyuna tanıtmaya çalışmak olmuştur. Bu amaçla Kemal Fevzi ve Memduh Selim Bey gibi Kürt aydınları tarafından çıkartılan JİN dergisinde Kürt tarihi ve kültürü üzerine makaleler yazmaya başlar. Bu makalelerden biri “Wilson İlkeleri ve Kürtler” başlığını taşıyordu. Yine aynı dergi için Kürtlerle Kemalist hareket arsındaki ilişkileri ele alan bir makale daha yazar.
İ. Nuri, Ağrı İsyanın devam ettiği sırada, Ağrı doruklarında Kürtçe olarak “Agri ve Gaziya Welat” isimli iki gazete çıkartır. Bu gazetelerde Cemşid imzasıyla yazılar yazar. Anılarında “Agri” gazetesinden bahseder: “Ben Ağrıda Kürtçe, “Agri” adında bir gazete çıkarttım. Bu gazete için yeteri kadar kâğıt bulunamadı, bu nedenle çok az basılıyordu. Matbaa da yoktu, elle yazılıyordu, bir kısmı da Ağrıda kaynatılıp sonradan soğutulan jelâtine yazarak yayınlıyordum…”(Aktaran Naci Kutlay) Yine ayaklanmanın hedef ve amaçlarını “Gri Agır Dıbare” başlıklı bir bülten şeklinde yayımladı. Aynı bülten yurt içi ve yurt dışına gönderilerek kamuoyu yaratılmaya çalışıldı.( Devletin Gözüyle Türkye’de Kürt İsyanları, Yön Yay.)
İrandaki yaşamı boyunca SAVAK tarafından sürekli izlendiğinden çalışma imkânı çok zordu. Bu şartlar altında bile en ufak imkânları değerlendirdiğini, görüyoruz. 1945’te Beyrut’ta çıkan Ronahi dergisinde bir makalesi yayınlanır. Bu makalesinde Kürt gençlerine milli birlik ve beraberlik konusunda nasihatlerde bulunur. 12.Temmuz. 1945’te Kürt davasını dünya kamuoyuna bildirme amacıyla uzun bir mektup yayınlatır. Bu mektubun bir kopyası, 1949 yılında Kamuran Bedirhan tarafından Paris’te çıkartılan Bulletin Du Centre d’Etudes Kurdes Dergisinin 6. sayısında yayımlandı.
1960 yılında Doğu Berlin de toplanan Avrupa Kürt Öğrencileri Cemiyeti’nin Kongresine davetli olarak katılır ve bir konuşma yapar.
İ. Nuri Paşanın yazdığı çeşitli yazı ve makalelerin dışında Ağrı Dağı İsyanı ve Kürtlerin Kökeni isimli iki kitabı vardır. Ağrı Dağı İsyanı kitabında; isyana sebep olan etmenleri, Tarihi süreç içinde Türk Hükümetlerinin Kürt sorununa yaklaşım tarzlarını, isyan boyunca meydana gelen gelişmeleri, isyanın yenilgiyle sonuçlanmasının nedenlerini ve daha birçok detayı anlatılıyor. Yakın Kürt tarihinin önemli bir kesitini birinci elden anlatan çok nadir kaynaklardan biridir. İkinci Kitabı olan Kürtlerin Kökeniyse Kürt tarihini ve Kürtlerin kökenlerini araştıran bir tarih kitabıdır. Bu kitabı Yazmaktaki amacını şöyle anlatmaktadır:
“Amacım Kürt ve Kürdistan tarihi yazmak olmayıp varlığı diğer ırklar nezdinde yok sayılmak üzere kararlaştırılan İrani kökenden bir topluma hizmetim söz konusudur. Hem de bu çilekeş büyük ulusun İrani kökeninin şanından yoksun oluşuna engel olmaya ve onları tanıtmaya gayret edeceğim.” (İhsan Nuri Paşa 1991: 13)
Ağrı yenilgisinden sonra Milliyet gazetesi Kürt ve Kürdistan hareketinin öldüğünü ve ağrı dağına defnedildiğini sembolize eden aşağıdaki karikatürü yayınladı.
KAYNAKÇA
Ağrı Dağı İsyanı………………………………………………………..İ. Nuri Paşa, Med Yay.
Ağrı Direnişi 1926- 1930…………………………………………M. Kalman, Peri Yay.
Kürt Önder ve Aydınlarının Biyografileri… Hasan Ünlü, A. Halik Aydın
Ağrı Direnişi ve haydaranlılar……………………….. Kemal Süphandağ, Fırat Yay.
Doza Kürdistan………………………………………………………………….. Kadriş Cemil Paşa, Özge Yay
Serhıldan Çiyayê Agriyê………………………………………….. Yılmaz Çamlıbel, Deng, yay.
Görüş ve Anılarım………………………………………………………….. h. Hişyar Serdi, Med Yay.
Dr. Nuri Dêrsimi ……………………………………………………………. Hatıratım, Doz Yay.
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde………………………………….. Mehmet Uzun, Belge Yay.
Hoybun Örgütü ve Ağrı Ayaklanması…………………….Rohat Alakom, Avesta Yay.
Devlet Gözüyle Kürt İsyanları……………………………….Rohat Alakom,Yön yay.