İbrahim Kureken
3-4 Eylül 1924 gecesinde Beytüşşebap bölgesinde Yüzbaşı İhsan Nuri önderliğinde meydana gelen ve Azadi hareketinin örgütlediği iddia edilen olay Kürdlerin önemli isyanlarından biri olarak anlatılır. İBV tarafından yayınlanan “Tarih Okumaları- Kürdlerin Hikayesi” adlı çalışmamda olayın isyandan çok firar gibi algılanması gerektiğini ileri sürmüştüm. Bu farklı bakış ve çelişkili anlatımlara Dipnot yayınları tarafından yayınlanan İhsan Nuri Paşa’nın Anıları, gerçek durumu, olayın birinci kahramanı İhsan Nuri tarafından en doğru biçimde ortaya koyuyor.
Bu anılara dayanarak daha çok Beytüşşebap olayını kapsayan bir çerçeveyi okuyucuya özetlemeye çalışalım.
İhsan Nuri 1922 yılında yüzbaşı iken, Musul meselesinden dolayı Mustafa Kemal hükümeti askeri birliği içinde Siirt bölgesine görevlendirilir. İhsan Nuri, Erciş-Adilcevaz-Ahlat-Bitlis-Garzan üzerinden Beşiri'ye gider. Alay lağvedilince İhsan Nuri, Siirt merkezinde bulunan 2. Fırka Erkân-ı Harbiye Riyaseti Birinci Hareket Şubesine tayin edilir. Bölgeye gitmeden önce Erzurum’da bulunan Azadi Örgütü lideri Cibranlı Miralay Halit Beyle görüşür. Ne görüştüklerini açıklamaz. İhsan Nuri Siirt’e tayin edilince, gitmeden önce Erzurum’a uğrayarak Cibranlı Halit Bey’e uğradığını belirtmesine rağmen, öncesinde Azadi örgütü ile ve Cibranlı Halit Bey’le bir bağlantısından bahsetmez.
Bazı araştırmacılar İhsan Nuri’nin KTC’nin üyesi olduğunu belirtmelerine rağmen İhsan Nuri anılarında buna değinmez. O güne kadar kafasında Kürdlük davasıyla ilgili herhangi bir düşüncenin olduğuna dair bir belirlemesi yoktur. Ancak ordu komutanı olan Kazım Paşa’nın, yardımcısına, istihbarat bilgilerinde İhsan Nuri’nin Kürdlük davası yürütücüsü olduğuna dair açıklamasının olduğunu belirtir. Devletin bu istihbarat bilgisi İhsan Nuri’nin daha öncesinden Kürt davasıyla ilgilendiğinin işareti olarak kabul edilebilir.
Görevli olduğu Siirt bölgesindeki (Kürdlerin istemlerinden şikayetçi olan) askeri komutanlığa, Ankara’dan “Kürdlerin ıslah edilmesini” Musul meselesinin sonuna bırakılması yönünde bilgilerin geldiğini öğrenir ve bu bilgileri ele geçirip Azadi Örgütü lideri Halit Bey’e bildirir.
İhsan Nuri, Ordu içinde Kürdlere karşı gelişen düşmanca düşüncelerin ortaya çıkması üzerine “artık Türklere hizmet etmek Kürdlere karşı suç işlemektir” diye düşünerek, Kürdleri Türklerin boyunduruğundan kurtarmak gerektiğine inanır. Rasim, Tevfik, Hurşid ve Ali Rıza (Azadi liderlerinden Yusuf Ziya Bey’in kardeşi) gibi birkaç yurtsever Kürd subayla toplanır. Askeri Alayı ele geçirmek için bir eylem koymaları gerektiğini konuşurlar.
Cizre ve Cudi coğrafyasını etüt etmek için Şırnak'a gitmek isteyen fırka komutanlarının Şırnak’ta esir alınması talimatını Ali Rıza’ya verir. Eğer bu komutanlar esir alınırsa kendisinin de Siirt’i ele geçireceğini söyler. Ali Rıza bunu yapamaz.
İhsan Nuri Şırnak’a geçerek Şırnak aşiretleriyle ilişkiye geçer. Yeni bir plan yapar. Plana göre Şırnak aşiret reisi Süleyman Ağa bölgeye gelecek olan komutanları yemeğe davet edecek ve onları esir alacak. Kendisi de mahalli hükümete el koyacak, sonra Siirt’in üzerine yürüyecek ve ele geçirecek.
Ancak yeni bir emir üzerine askeri birlikler Asurileri etkisizleştirmek için Beytüşşebap’a gitmekle görevlendirilir. Böylelikle yapılmış planlar gerçekleşemez.
Bütün bu planlardan haberdar edilmeleri için Ali Rıza Bey'i, Erzurum'dan yeni dönen kardeşi Yusuf Ziya Bey'in yanına Bitlis'e göndermiş olan İhsan Nuri artık Beytüşşebap'a doğru yola çıkmak zorunda kalır. Bitlis’ten dönen Ali Rıza, İhsan Nuri’ye yetişerek "Kardeşim diyor ki: 'Cemiyetin kararı şudur: İhsan Nuri şayet yapabiliyorsa gizlice Bitlis'e gelip şehri kuşatsın, kuzeydeki aşiret birlikleri de Bitlis'e gelecek, böylece Bitlis'te Kürdistan devletinin kuruluşunu ilan edeceğiz" der. Ancak İhsan Nuri Bitlis’e yönelmez.
Planlar bozulunca Beytüşşebap’a yetişen İhsan Nuri yeni bir plan yapar. Beytüşşebap’a gelen alay komutanı esir alınacak ve alay ele geçirilecek. Şırnak aşiret reisi Süleyman Ağa’nın, komutanı yemeğe davet edip esir alması gerçekleşmeyince yeni bir plana ihtiyaç duyarlar, Gece yarısı Alay Komutanı çadırında uyurken teslim alınacaktır. Hertuşili Hurşid Bey göreve talip olur. İhsan Nuri’nin, sonradan hayatının en büyük hatası olarak kabul ettiği bu görevlendirme yapılır. Gece komutanın çadırına yaklaşırken çıkan seslerden komutan uyanınca Hurşit Bey görevi gerçekleştirmeden yanındaki sekiz askerle birlikte kaçar ve “Beytüşşebap İsyanı” diye tarihe geçen isyan girişimi başarılamaz ve daha ilk adımda başarısızlığa uğrar, gerçekleşmeden sona erer. Firarlar başlar.
Komutan kaçanları bulması ve yakalayıp geri getirmesi için İhsan Nuri’yi görevlendirir. İhsan Nuri ise bir daha birliğe dönme düşüncesinde değildir. Yolda Ali Rıza ile karşılaşırlar. Ali Rıza İhsan Nuri’ye geri dönmesini, kendisinin komutana bir şeyler uyduracağını söyler. Ancak İhsan Nuri, “artık çıktım, bir daha geri dönmem” diyerek yanındaki askerlerle birlikte hiçbir çatışmaya girmeden bölgeden uzaklaşmaya başlar.
Başarısızlıkla sonuçlanan bu isyan girişimi ne yazık ki sonraki birkaç yıl içinde çok olumsuz bir sürecin gelişmesine yol açacaktır. Sonrasında ortaya çıkmış olaylar ve gelişmeler Kürdlerin geleceklerini olumsuz etkilediği açıktır. Başka kaynaklarda isyanın, Yusuf Ziya Bey’in kardeşi Teğmen Ali Rıza’ya gönderdiği yanlış deşifresi yapılan bir telgraftan sonra meydana geldiği belirtilir. Başarısızlıktan sonra, 10 Ekim 1924 tarihinde AZADİ liderlerinden Yusuf Ziya, kardeşi Teğmen Ali Rıza ve Bahaddin, damadı Faik ve aşiret reisi Hacı Musa’nın, 70 gün sonrasında da AZADİ lideri Cibranlı Miralay Halid Bey’in yakalandığını biliyoruz. Daha sonra Hacı Musa bırakılır. 13 Şubat 1925 tarihinde Şeyh Said Efendi tarafından, devletin provoke etmesi sonucu başlatılan isyan yaklaşık iki aylık bir süre sonra yenilgiye uğrar. İsyanın kırılmasıyla birlikte Bitlis’te tutuklu bulunan Halit Bey ve arkadaşları idam edilir.
Firar olayına dönersek: Hurşit başarısız olunca kaçar ve bir rehber eşliğinde Zaxo’ya geçer. İhsan Nuri isyan girişiminin başarısızlığa uğraması sonucu bölgeden kaçmayı düşünür. Sabah askeri birlik peşlerine düşmüştür. Belli bir mesafeden izlenirler. İhsan Nuri bu durumu şöyle anlatmaktadır: “Ateş açmak istedim ama bir an düşündükten sonra fikrimi değiştirdim. Benim için onları öldürmek ve her iki alayı da kontrol etmek kolaydı, ama bu konuda hiçbir şey yapmadım. İnsani duygularım Osmanlı ordusunda uzun yıllar birlikte çalışıp, beraber savaştıktan sonra, bu Türk subayları vurmamı engelliyordu. Ancak, başlattığımız başkaldırı göz önüne alındığında, bu pasif duruş benim açımdan temel bir hatayı temsil ediyor. Daha isyanın ilk gününde vicdanım bana ihanet etmişti, çünkü eski silah arkadaşlarımı tasfiye etme kararı almamı bana yasaklıyordu,” diyor. Birkaç saat önce planladığı isyan gerçekleşseydi, silah arkadaşlarına karşı davranışı nasıl olurdu, diye insanın aklına soru geliyor. Nihayetinde ikircikli bir ruh hali içinde bulunan İhsan Nuri’nin bu duyguyla başarıya gidecek bir başkaldırıyı beceremedi. Ortaya çıkan başarısızlıktan sonra İhsan Nuri, Rasim ve Tevfik, yanlarında az bir askerle bölgeden uzaklaşırlar.
O zamanlar Kürdçeyi bilmediğini açıklayan İhsan Nuri, nasıl bölgeden kaçtıklarını, yanındaki askerleri serbest bırakıp Garzan-Beşiri-Diyarbekir yolundan ilerleyerek Mardin mıntıkasına geçip Suriye’ye, oradan Irak’a, sonrasında da İran’a geçtiklerini anılarında anlatır. Irak’ta iken İngilizlere bir rapor sunar. İran’a geçen bu üçlü bir zaman sonra tekrar Irak’a dönerler. İhsan Nuri ve arkadaşlarının İran-Irak sınır geçişleri döneminde, Kuzey Kürdistan’da plansız, programsız, hazırlıksız 13 Şubat’ta başlatılan Şeyh Said İsyanından haberdar olur. İsyana katılmayı düşünür ancak yenilgiyi duyunca gelmekten vazgeçer.
Türkiye’nin tehdit veya uyarıları sonucu bu Kürd subaylarının sınırdan uzaklaştırılmaları sağlanır ve Bağdat’ta gönderilirler. Bağdat’tayken tutuklanma tehlikesi yaşarlar. Zaxo Mebusu Hazım Bey gelip kendilerini serbest bıraktırır. Ancak Bağdat'tan çıkmaları yasaklanmıştır. Ermeni Taşnak Komitesi üyesi Leon Paşa, Doktor Şükrü Sekban ve Seyyid Taha devreye girip Bağdat'tan çıkmalarını sağlar. Tevfik Bey Suriye’ye geçer. İhsan Nuri İngilizlerin kendilerini tevkif edeceklerinden korktukları için Rasim Beyle birlikte tekrardan İran’a Sımko’nun yanına geçerler. Ancak o dönem İran güçleriyle çarpışma halinde olan Sımko Irak’a sığınınca İhsan Nuri de mecburen İran’a teslim olur.
Bu arada İhsan Nuri’nin Suriye’de hazırlığı yapılan toplantıya katılması için Suriye’de bulunan Şeyh Said’in oğlu Ali Rıza, planlanan Kürd kongresine İhsan Nuri’nin de katılması için bir elçi gönderir. Ancak İhsan Nuri Kürdistan’da kalmasının daha yararlı olacağını, Şeyh Ali Rıza’nın kendisini de temsil edebileceğini, alınacak kararları kabul ettiğini söyleyerek Suriye’ye gitmez, Ağrı’daki direnişçilere katılmak için 1927 yazında yola koyulur.
Şeyh Said hareketine katılıp yakalanmayan ve Kürdistan’ın değişik bölgelerinde küçük gruplar halinde çete savaşı yürüten direnişçiler ve harekete katılmadıkları halde, hatta devletin yanında yer almalarına rağmen haklarında sürgün kararı verilmiş Biroyê Heskî Telî gibi bazı Kürd aşiret reisleri Ağrı’ya sığınmışlardı. Bu güçlerin Ağrı Dağı’nda büyük bir direniş başlatmaları, arayış içinde olan İhsan Nuri’yi de bölgeye çeker. 1927 yılında Suriye’de kurulan Hoybun örgütü, Ağrı İsyanını sahiplenir. Hoybun bileşenlerinden Ermeniler, İran üzerinden isyanın her türlü ihtiyacını karşılamayla görevlendirilir ve isyanın sonuna kadar ellerinden gelen her türlü yardımı sağlarlar. Hoybun, İhsan Nuri’ye ve Biroyê Heskî Telî’ye paşalık unvanı verir ve İhsan Nuri başkomutan ilan edilir. 1930 yılında Sovyetler Birliği ve İran’ın Türkiye’ye verdiği destek sayesinde çok büyük bir askeri harekat başlatan Türk ordusuna karşı direniş yenilgiyle sonuçlanır. Kürd güçleri zor bir yarma hareketinden sonra İran’a kaçarlar. Kürdistan’da toplu katliamlar, idamlar, sürgünler yeniden başlar. Kürd halkı tarihin en karanlık dönemlerinden birini daha yaşar.
İhsan Nuri anılarında Beytüşşebap Olayını, Ağrı Dağı İsyanını ve yenilgiden sonrasını, abartmadan hatalarını, başarısızlıklarını saklamadan anlatmaktadır. Konuyla ilgili değişik ve çelişkili bilgileri ortadan kaldıracak olan bu anıları toparlayıp derleyen ve biz okuyuculara sunan araştırmacı Sedat Ulugana büyük bir teşekkürü hak ediyor.
İbrahim Küreken
Kaynak: Sedat Ulugana, İhsan Nuri Paşa’nın Anıları- Ağrı İsyanı Raporları. Dipnot yay. 2023 Ankara