Gara'da 13 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesinin ardından "sorumluluğun hükümette olduğunu" dile getiren muhalefete Cumhurbaşkanı Erdoğan "Utanmazlar" diye çıkıştı. Uzmanlara göre bu bir "diktatörlük dili."
Kuzey Irak'ın Gara bölgesinde 13 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi ile ilgili tartışmalar sürerken, hükümet ve muhalefet partileri arasında gerginlik yaşanıyor. Bölgede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Pençe-Kartal-2 operasyonu yapılırken 13 Türk vatandaşının naaşının bulunması üzerine siyasi muhalefet, hükümete kayıpların nasıl yaşandığına ilişkin sorular yöneltince, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedefi oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine toplantısı sonrasında da özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alan sert açıklamalarını sürdürdü.
Kılıçdaroğlu'nun 13 kişinin hayatını kaybetmesi ile ilgili olarak yönelttiği soruları "zırvalık" olarak nitelendiren Erdoğan, CHP liderinin "13 şehidimizin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan'dır" sözlerine de sert tepki gösterdi. "Senin ayağına bakanlarımı gönderiyorum, layık değilsin" ifadesini kullanan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu; cebren ve hile ile CHP genel başkanlığı koltuğunu işgal etmiş bir adamcağız. Konuşmalarından PKK terör örgütünün alçakça bir örgüt olduğundan habersiz olduğunu anlıyoruz. Bunlar; yaptığımız hiçbir operasyonu sahiplenmediler. Terbiyesiz bir de çıkmış beni sorumlu tutuyor. Utanmazlar" şeklinde konuştu.
HDP'yi de "tescilli terör yardakçısı" olarak tanımlayan Erdoğan, "PKK'ya terör örgütü diyemeyen, terör örgütüyle arasına mesafe koyamayan hiçbir parti bu ülkenin siyasi partisi olamaz" çıkışında bulundu.
"Diktatörlük tavrı, dili"
Peki Erdoğan Gara operasyonu sonrasında neden muhalefeti hedef aldı? Akademisyen-yazar Prof. Ahmet İnsel, DW Türkçe'ye bu soruyu yanıtlarken Gara operasyonu sonrası muhalefetin sorular sormasının "meşru" olduğunu belirtiyor ve operasyonu sorgulayan HDP'li vekiller Hüda Kaya ile Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında soruşturma başlatıldığını hatırlatıyor.
İnsel, "Bu kesinlikle kabul edilmemesi gereken, doğal karşılanmaması gereken bir tahakküm, bir diktatörlük tavrıdır. Operasyonda 13 kişinin neden kurtarılamadığını sormak bir görevdir aynı zamanda. Bu kişilerin nasıl öldürüldüğüne dair açıklamalarda bulunma talebinde bulunmak da aynı zamanda bir haktır. Bütün gelişmiş ülkelerde bu hakkın kullanılması bir gerekliliktir" değerlendirmesi yapıyor.
İnsel, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de HDP'nin kapatılması yönündeki ısrarlı açıklamalarını da hatırlatıyor. İnsel; "Muhalefetin, basının veya milletvekillerinin bu konuda soru sormalarına karşı Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin gösterdiği saldırgan dil, iktidarın niteliğini ele veriyor aynı zamanda. Bu bir diktatörlük dilidir. -Ben kendime soru sordurmam- dilidir" diyor.
"Başarısızlığı fırsata çevirme çabası"
Peki Erdoğan; Gara operasyonuyla muhalefeti köşeye sıkıştırmak mı istiyor? İnsel, Erdoğan'ın 13 Türk vatandaşını sağ olarak Türkiye'ye getirip, seçmen desteğini güçlendirmeyi hedeflediğini aslında açıkça ilan ettiğini dile getiriyor. İnsel, "Zayıflayan seçmen desteğini yeniden güçlendirme operasyonunu başaramadığı için şimdi bunun sorulmasını engelleyerek muhalefeti suçlayarak kendisine pay çıkartmaya çalışıyor" yorumu yapıyor.
Siyaset bilimci Ahmet İnsel
"Dünyada bütün popülist otokratların ortak özelliklerinden bir tanesi de kaba konuşmalarıdır. Küfürlü, kaba konuşmalarıdır" diyen İnsel, sözlerini "Çünkü küfürlü kaba konuşmanın halkın gözünde kendilerini halkla aynı dili konuşuyor havasının verdiğine inanılır. Bütün dünyadaki popülist otokrat yöneticiler böyle küfürlü kafirli konuşurlar" diye tamamlıyor.
Bilim Akademisi üyesi siyaset bilimci Prof. Ersin Kalaycıoğlu ise Erdoğan ve Bahçeli'nin muhalefete dönük "yıpratıcı" dil kullandığını ve temel olarak Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunların üstünü kapatmayı amaçladıklarını öne sürüyor. Kalaycıoğlu, sokaktaki vatandaşın hükümete güveninin azaldığını kamuoyu yoklamalarının da gösterdiğini dile getirirken şu tespitte bulunuyor:
"Bunun ağırlığından kurtulmaya çalışan ve dolayısıyla gündemi başka yerlere çeken, ayrışmayı kullanarak, onu derinleştirerek kendi seçmen tabanını kendisine yakın tutmak, aynı zamanda o seçmen tabanının Türkiye'deki bu ağır ekonomik koşullara değil de başka konulara, özellikle iktidardaki iki partinin kendisini güçlendireceğini düşündüğü konulara bakmalarını sağlamak için böyle bir strateji izliyorlar."
Kalaycıoğlu "Gara operasyonu başarısız. Erdoğan da bu başarısızlığın faturasının hükümete değil de muhalefete çıkmasını sağlamaya gayret ediyor" yorumu da yapıyor.
Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu
HDP kapanacak mı?
Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin açıklamalarından sonra "HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağına" ilişkin tartışmalar da gündemde öne çıkıyor.
Prof. Ahmet İnsel, bu tartışmaların temel unsurunun AKP-MHP bloğunun bilinçli bir şekilde "HDP'yi kriminalize etme girişimi" sürdürmesi olduğunu dile getiriyor. İnsel, tüm HDP örgütlerine baskınlar düzenlendiğini, siyasilere soruşturmalar açıldığını, belediyelere kayyumlar atandığını hatırlatırken, HDP'yi "yıpratma operasyonlarının" süreceğini ancak işin kapatmaya kadar varmayacağını öngörüyor.
İnsel, "HDP'yi böyle günbegün yıpratmak, kanırtmak, zor duruma sokmak, kendini her zaman savunur hale getirmek iktidarın daha fazla işine gelir diye düşünüyorum. Çünkü kapatmanın uluslararası yankısı daha olumsuz olacaktır. Birde kapattığınız zaman başka bir parti açıp devam etmeleri de mümkün biliyorsunuz" diyor.
"HDP'nin yerine başka parti kurulur"
HDP'nin kapatılıp kapatılmayacağı konusunda sürekli değerlendirmeler yapıldığını aktaran Prof. Ersin Kalaycıoğlu ise iktidarın seçimin ısrarla 2023'te olacağı mesajı verdiğini hatırlatıyor.
Kalaycıoğlu, "İki yıl öncesinden HDP'yi kapatırsanız o zaman HDP'nin yerine başka bir parti kurulur. O parti, iki yıl içerisinde HDP'nin yerine kurulmuş bir parti olarak seçime girer. HDP'nin göstereceği performans ne ise onu gösterir. Dolayısıyla ortada bir ciddi sorun yok" diyor.
AKP'nin de Abdullah Öcalan'la temas kurduğunu, bu temasın 2019 yerel seçimlerinden önce gerçekleştiğini hatırlatan Kalaycıoğlu, "Dolayısıyla muhalefeti teröristlikle suçladığınız zaman bu suçlama bir ideolojik tutarlılığı olan ve uzun dönemli bir suçlama gibi gözükmüyor. Çünkü burada AKP ve MHP işine geldiği zaman belli bir ideolojik pozisyonu gösteriyorlar, işlerine gelmediği zaman onun tam tersini yapabiliyorlar. Bu zikzakları, bu u dönüşleri, tutarsızlıkları iki partide de gördük" yorumu yapıyor.
Seçmenin ekonomik darboğaz ve pandeminin getirdiği olumsuz koşullarla uğraştığını dile getiren Kalaycıoğlu, "Seçmen iktidarın bu tutarsızlıklarını göremiyor ama daha önce hiç böyle koşullardan geçmedik. Neler olacağını zaman gösterecek" diyor.
Pelin Ünker/DW Türkçe