İktidar işgal, etnik temizlik ve ilhak diyor, CHP susuyor!

Suriye’ye yönelik operasyon terörle mücadele değil, apaçık istila ve ilhak planıdır, CHP’nin görevi bu kirli savaşa karşı çıkmak olmalıdır.

 

KORAY DÜZGÖREN

 

Cumhurbaşkanı, “Talimat verdim” Suriye’ye girdik, giriyoruz” diyor.

ABD’den gelen tepkiler belirsiz.

Hâlâ Trump'la bir temas arıyorlar. ABD yönetimine ağız dolusu küfür etseler bile onun yeşil ışığına ihtiyaç duydukları kesin.

Buna rağmen o taraftan bu yazının yazıldığı saatlere kadar bir ses çıkmış değil.

Alt kademelerden yapılan açıklamalar, Türkiye’nin tek taraflı bir harekâtın iki tarafın da yararına olmayacağına, bunun yanlış olacağına ilişkin diplomatik tepkiler içeriyor.

Her şeye rağmen kulakların Washington’da olmasının nedeni, iktidarın Kuzey Suriye’nin işgalini iyi kötü bir meşruiyete bağlama niyetinden kaynaklanıyor olsa gerek.

Ama bu yeşil ışık olmasa da, Washington’un sessizliğini ya da belirsizliğini dolaylı bir onay olarak değerlendirip Suriye topraklarına girmek için gün değil saat saydıkları muhakkak.

“Girerler, giremezler” tartışmalarını artık bir kenara koymak gerekiyor.

Çünkü artık girmek zorundalar. Daha fazla bekleyemezler.

Yanlış anlaşılmasın. Sınır ötesinde acil bir durum yok. İktidarın hedefindeki Kürtler ve SDG’nin derdi Türkiye değil. Onlar Suriye’nin bir parçası olduklarını söyleyerek demokratik ve halkların kendi kendilerini yöneteceği bir modeli yaşatma ve yerleştirmenin mücadelesini yapıyorlar.

Kurulacak olan yeni Suriye’de hak ettikleri yere kavuşabilmenin çabasındalar.

İşte iktidarı asıl korkutan da bu. Bu nedenle Suriye Kürtlerini ve müttefiki halkları, toplulukları bir tehdit olarak görüyor. Bu nedenle onların yaşadıkları bölgelere, köylerine ve şehirlerine girerek onları yaşadıkları topraklardan kovmayı istiyor.

Yeni Suriye’nin oluşumunda onların söz sahibi olmasını istemiyor.

Anayasa çalışmalarının başlamasından önce Kuzey Suriye’ye saldırmayı ve ülkenin bölünmesini hızlandırmayı amaçlıyor.

İşgal edilen bölgeleri de son alınan kararlara ve eylemlere baktığımızda ilhak etmeyi planlıyor olmalılar.

Bu nedenle biran önce Güvenli Bölge adı verilen istila operasyonuna başlamak isteniyor.

Ama bu operasyonu hemen, şimdi yapmak istemelerinin nedeni farklı.

İKTİDAR SURİYE’YE HEMEN GİRMEK ZORUNDA!

İktidar hızla halk desteğini kaybediyor.

AKP’nin ve Erdoğan’nın kamuoyu desteğinin sürekli düşen bir eğri izlemesi büyük bir endişe ile izleniyor olmalı.

Türkiye’yi yönetenler uzunca bir süredir kurguladıkları planı artık tam da bu günlerde gerçekleştirmek istiyorlar.

Daha açıkçası iktidarın savaşa ihtiyacı var.

Savaşta sağlanacak bir zaferin hamasi havası ile muhalefetin de gayri memnunların da susup iktidarı desteklemek zorunda kalacaklarını hesap ediyorlar.

Bu gerçeklere rağmen ana muhalefet partisi CHP’den ses seda yok.

Geçtiğimiz günlerde düzenledikleri Suriye toplantısında yayınlanan kapanış bildirisinde gerçekçi tespitler yapılmasına ve CHP’den şimdiye kadar duymadığımız bazı açıklamalar okumamıza rağmen, görünen o ki hâlâ devleti savunma çizgisi devam ediyor.

İktidar hiçbir gerçekliği olmadığı halde, “Terörle mücadele için Suriye’ye gireceğiz” diyor. CHP’den de aynı sözleri işitiyoruz.  

İktidar bu günlerde Suriye ve Irak’a sınır ötesi asker gönderilmesine ilişkin tezkerenin bir yıl daha uzatılmasını talep ediyor.

Tezkerede, Suriye ve Irak’ta çatışma ortamının devam ettiği ve bu nedenle risk ve tehditlerin de artarak devam ettiği vurgulanıyor.

 “Güvenli Bölge”’nin tesisinin devam ettiğinin belirtildiği tezkerede, Türkiye’ye yönelebilecek saldırılar, kitlesel göç gibi muhtemel durumlara karşı, gerektiği takdirde Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sınır ötesi hareket ve “müdahalede” bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçla yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulundurulması öngörülüyor.

Bu açıklama aslında savaş ilanı demek.

İktidar sınır ötesine terörle mücadele amacıyla girileceğini ileri sürüyor.

Ülkenin güvenliğinden ve savunmasından söz ediyor.

“Peki kim bunlar ve Türkiye’ye yönelik ne gibi tehditleri ve eylemleri var?” diye sorulsa verilecek bir cevap bulunamıyor.

Çünkü Türkiye’nin hedef aldığı Kürt örgütleri ve Kuzey Suriye halklarının oluşturduğu SDG’nin Türkiye’ye yönelik tek bir saldırısı, tehdidi ya da düşmanca bir tavrı söz konusu bile değil.

Onların derdi Suriye.

Suriye’yi cihatçı işgalinden ve teröründen kurtardılar. IŞİD’i dağıttılar.

Bu nedenle bütün dünyanın saygısını ve hayranlığını kazandılar.

Onların Türkiye’ye yönelik bir düşmanlıkları yok.

Ayrıca CHP’nin Suriye toplantısında Kürtler yoktu ama, kurulacak Suriye’nin yapılanmasında mutlaka olacaklarını, olmaları gerektiğini CHP’nin artık anlaması gerek.

İŞGAL, ETNİK TEMİZLİK VE SONUNDA  İLHAK MI?

İktidar Suriye’deki işgal bölgelerine kaymakamlar atıyor, posta teşkilatı kuruyor, okullar, şimdi de fakülteler açıyor. Konutlar, köyler, kasabalar, şehirler, işyerleri, sanayi bölgeleri planlıyor.

CHP bu girişimlerden, planlamalardan rahatsızlık duymuyor mu merak ediyorum.

Bireysel olarak bazı CHP yöneticilerinin ve milletvekillerinin tepkileri yeterli değil.

İktidarın bu hayallerinin gerçekleşmesi için o bölgelerde yaşayan Kürtler ve diğer halklar, toplulukların evlerinden, topraklarından atılması gerektiğini ve bunun bir insanlık suçu olduğunu CHP Genel Başkanı Ünal Çeviköz bir röportajında açıkladı.

Bu olumlu bir yaklaşımın devamı gelmeli.

CHP şunu anlamalı:

Görüldüğü gibi karşıda Türkiye’ye saldıran bir düşman yok. Terörle mücadele falan da söz konusu değil ve Türkiye’nin beka sorunu diye bir mesele de yok.

Olsa olsa iktidarın bekası söz konusu.

CHP yönetimi bu işin Suriye’de biteceğini zannediyorsa çok fena yanılıyor

Erdoğan istila, etnik temizlik, ilhak diyor, CHP hâlâ susuyor?

Bu terörle mücadele değil, apaçık istila ve ilhak planıdır.

Savaş planıdır ve CHP’nin görevi bu kirli savaşa karşı çıkmak olmalıdır.

 

Bu yazı ilk olarak Artı Gerçek’de yayınlanmıştır

YAZARLAR Haberleri

Önemli Bir Portre: Numan Efendi
Aziz Özdemir yazdı: Irkçılık Ya Da Işıl Özgentürk
İrfan Aktan: Işıl Özgentürk’ün çukuru
Yeni Amedspor yönetimi ve transfer politikası
Binbaşı Kasım Ataç: Bir Ajanın Anatomisi