Seçim sonrası AKP’nin tek başına iktidar olamayacağını gören Bahçeli, son derece faydalı ilkesiz bir şekilde AKP’yi destekleme kararı alarak, kendileri açısında doğru olanı yapmıştı. Bahçeli, Kürd kazanım sahibi olabilir korkusuyla kampanya boyunca Erdoğan’a söyledigi zehir-zemberek hakaretlerın hepssini usulca yuttu..
HDP ve Demirtaş ise sonderece “ilkeli”olmalarına rağmen, zorda olan AKP’nın faydacı yaklaşımını degerlendiremeyip, yeni anayasaya, varlığımıza, dilimize ilişkin bir madde koymayı başaramadığı gibi, iktıdara ortak olma şansını da MHP’ye kaptırdıklarını düşünüyor ve hayıflanıyoruz. HDP’nin yükselen çizgisi bir kısım AKP’ye karşı, Kürd sevmez “ Beyaz Türkler” tarafından desteklenmişti. Bunların eski Kemalist devleti destekleyenler olduklarını unutmamak gerekiyor.
HDP, bazı önemli taviz ve yanlışlıklarına rağmen iyi bir seçim süreci yakalamayı başarmıştı.
Oluşan fırsatları en iyi şekilde kullanmak yerine, kötü harcayan bir parti olduklarını unutmamak gerekiyor.
Koalisyon kurma imkanını kaçıran HDP’nin, hendek siyasetinde Kandil’i desteklemekle ikinci bir gaflette bulunduğunu görmemek, her bir kaç yılda bir halkımızın haklı davasını dumura uğratmak anlamına geldiğini fark etmemekle aynıdır.
Seçim dönemlerinde içlerinde bulunan birkaç seçilmiş Türk adayları Kürd şehirlerinde 1. sırada göstermeleri anlaşılacak bir şey degldir. Belki biz dışarda olanlar için bunu görmemek mümkündür. Ancak yıllarını bu partinin içinde geçirmiş ve bedel ödemişlerin, yani Baydemir, Türk, Zana’nın görmemesini nasıl yorumlamak gerekir?
T.C Devletinin, Kürd halkının oylarıyla kazanılmış belediyelere kayyum ataması, seçilmiş milletvekillerini bir günde derdest edip hapishanelere koyması, seçmenimize karşı ne kadar saygılı olduğunu göstermektedir. Müslüman coğrafyada yaşayan hiç bir devlet demokratik değerlere tevesül etmemektedir. Tam tersine, bölge devletlerinin, insan hakları, demokrasi gibi kavramların yerine, Allah’ın şeriatı olduğunu söyledikleri dini kurallarla yönetmeye çalışmaları işlerine gelmektedir.
Demokrasi mücadelesi veya cumhur seçimleri, çokta Kürdün aşkı olmamalıdır.
Sorunun esası Kürd halkının ulusal varlık ve haklarının tanınma ve var olma mücadelesi olarak görülmelidir. T.C devletinin 50 senelik cumhur seçimlerinde, Kürde verdiği zülüm ve işkence olmuştur. Yeni gelenlerin eskiyi aratmaları neredeyse kural halini almıştır.
Cumhuriyet tarihinde, şimdiye kadar seçilmiş 12 Cumhurbaşkanı’ndan hangisinin Kürde bir faydası olmuştur ki 13.Cumhurbaşkanı’ndan umutvar olalım?
DEMİRTAŞ’IN ADAYLIĞI
Son HDP Kongresinde tekrar Demirtaş’ın adaylığı konuşulmaktaydı. Ancak Sezai Temeli’nin süprüz adylığı herkesnin duraksamasına neden olmuştu.
Hasip Kaplan’ın müdahalesine rağmen sonuç alınamadığını hep beraber gözlemledik.
Bir Kürd partisine bir Türkün lider olması dünyada bir ilk olması ihtibarı ile ilginçtir. Bu ancak bizim gbi ulusal değerlerden uzak halkların “kardeşliğine“ inanan, devleti olmayan, partisi, gücü olmayan “fedakar” bir millet için geçerlidir.
Biz çıkarlarımızı, diğer halkların kardeşliği kandırmacasına kurban edebiliriz. Daha tahta kaşık ile yemek yiyen kürdün köylüsü, yarın sosyalizmi kurarsa şaşırmayınız! Önemli olan hedefi büyük koymaktır! Nasıl olsa ulaşmak gibi bir perspektif yok...
Filistin kurtuluş örgütüne bir Yahudinin başkan olması mümkün mü?
Bunun asla mümkün olmayacağını her Filistinli bilir.
Ancak bizim rêberlerimiz ve yöneticilerimizin Türk hayranlığına, Kürdün mücadelesini feda etmekten çekinmezler. Rojava’daki kanton başkanlıklarına getirilen Kürtçe bilmiyen, Arap veya diğer azınlık temsilcilerinin seçilmesi gibi. Bir nevi kürdün öz güvenini zedeleyen bir yaklaşım olup, kayyum politikası gütmektedirler. HDP de Kürdün oyu ile milletvekili sefası sürdüren Türk vekiller olacaklarına, her koşulda Kürd temsilcilerin olması yeğlenmelidir. Bu anlamda Diyarbakır’da oluşturulan ittifakın, arzulanan doğru ve ihtiyaçtan kaynaklı olduğu bilinmeli ve birliği teşvik edici bir konumda olmanın önemi vurgulanmalıdır. Kürd halkının partileri birbirlerine yaklaştıkça daha kitlesel bir güce ve sorunları aşmada daha başarılı olacaklarını göreceklerdir. Bu ittifaktan kaçmanın hiç kimseye bir yararı yoktur. Kürd halkının hak sahibi olmasının yegane koşulu ulusal güçlerin birliği olduğu unutulmamalıdır.
Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesinin doğru bir karar olduğu gün geçtikçe daha netleşecetir. HDP başkanlığı döneminde sorumluklarını yerine getirememesi bir yana, haksız yere içerde tutulması asla tasvip edilemez.
Bu seçim süreci yaklaştıkça, Türk devleti Hazirana kadar hesapta olmayan sürprizler yaparak kitlelerin oylarıyla oynayıp, gerekirse devlet şiddetti kullanmaktan çekinmiyecektir. Uzun süreden beri cezaevlerinde tutuklu bulunan yazar ve siyasetçileri sürpriz bir af ile serbest bırakılmaları kimileri için bir zafer olarak sunabilirler. Ancak Kürd halkının ulusal kazanımları için bir ivme olarak değerlendirilemez. Siyasi tutukluların özgürlüklerine kavuşmaları önemli bir kazanımdır. Fakat tutuklu bulunanların hiç bir zaman içeri atılmaması gerekenler olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Ve bu seçimde tabi ki desteğimiz içerde esaret altında tutulan Kürd, Selahattin DEMİRTAŞ’a dir.