Faik Bulut
Irak'a egemen olan toplumsal ve siyasal istikrarsızlık nedeniyle birkaç kez ertelenen genel seçimler 10 Ekim 2021'de yapıldı.
Seçime hile karıştırıldığı gerekçesiyle itiraz sesleri yükselirken, nasıl bir hükümet kurulacağı, yeni belirlenecek başbakan ve cumhurbaşkanının kimler olacağı konusunda yoğun görüşme sürecindeki tartışmalarla birlikte protesto gösterileri de başladı.
İran destekli bazı Şii milis hareketlerinin taraftarları olan göstericiler ile emniyet birimleri arasında çatışma çıktı.
Bağdat'taki Tahrir Meydanı, Ekim Hareketi protestocularının gösteri merkezi / Fotoğraf: AFP
6 Kasım 2021 akşamı, geçiş hükümeti başkanı Mustafa Kazımi'ye yönelik başarısız bir suikast girişimi gerçekleşti.
Irak'ın başkenti Bağdat'ta hükümet binaları ve yabancı misyon temsilciliklerinin bulunduğu gayet korunaklı Yeşil Bölge'de güçlü patlama sesleri duyulurken Başbakan Mustafa Kazımi'nin buradaki evi insansız hava araçlarından (drone) fırlatılan roketlerle saldırıya uğradı.
Böylece ülkede zaten var olan kaos, yeni bir boyut kazanmış oldu.
Suikast saldırısı sonrası Başbakan Kazımi'nin evi / Fotoğraf: EPA
Başbakan Kazımi, saldırı sonrasında (7 Kasım 2021) Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
Irak ile Iraklılara adanmış projenin içindeyim. Bu uğurda kendimi feda etmeye hazırım. Dolayısıyla roketler, inananları azimlerinden vazgeçiremez… Asayiş ve huzuru sağlayıp kanunu egemen kılmaya kararlıyız.
Kazımi, 7 Kasım tarihli kabine toplantısında, suikastçı canilerin yakalanıp hesap sorulacağını açıkladı / Fotoğraf: Twitter
Bu olay nedeniyle Suudi Arabistan ile Körfez ülkeleri başta olmak üzere çok sayıda Arap devlet yetkilisi, Batılı ülke temsilcileri ve bu arada Vatikan'daki ruhani lider Papa Francis Francesco, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Irak'taki Kürt (KDP-YNK) yetkililer ile Suriyeli Kürt hareketlerinin temsilcileri suikastı kınayarak destek sunan açıklamalar yaptılar.
Papa Francis Francesco'nun Erbil ziyaretinden bir kare / Fotoğraf: Rûpela nû
Suriye'deki Kürt siyasetçiler arasında SDG askeri sorumlusu (şimdi siyasi temsilcisi) Mazlum Abdi'nin olması da dikkati çekti.
Irak ziyareti sırasında Şii dünyasının ruhani lideri Ayetullah Ali Sistani ile 6 Mart 2021'de görüşen Papa Francesco, Kazımiye yönelik suikastı kınadı / Fotoğraf: Reuters
Gelelim, ülkede yaşanan çok boyutlu kriz ve problemlerin ayrıntılarına…
Yasalar uyarınca parlamentoya seçilecek kadınların oranı yüzde 25 olarak belirlenmişti.
Öncekilerden farklı olarak dar bölge seçim sistemi gereğince, 83 ayrı seçim bölgesinde toplam 3249 milletvekili adayı, parlamentodaki 329 sandalye için yarıştı.
Ekonomik, siyasi ve sosyal nedenlerle hoşnutsuz kalan halk kesimleri, sandığa gitmediler.
Ekim 2021'deki verilere göre; 40 milyon nüfuslu ülkede 27 milyon seçmen vardı. Ancak 2018 seçimlerinde katılım yüzde 44 iken, bu seferki oran yüzde 41'e kadar düştü.
Bunun bir sebebi, ülkedeki her seçimde değişen seçme ve seçilme kurallarının halkın kafasında karışıklık yaratmasıdır.
Asıl sebebin arkasında ise geçmiş yılların sıkıntı, problem ve krizlerin yol açtığı acı, öfke ve hoşnutsuzluk yatmaktadır.
Şöyle ki:
Amerika'nın Irak'ı işgal ettiği 2003 yılından buyana ülkenin ahvalinde dişe dokunur bir ilerleme olmadı. Bir türlü kurumsallaşıp oturamamış, daima sallantıda olan devlet yönetimi sağlık, eğitim, elektrik, su ve gıda gibi temel ihtiyaçları sağlayamıyor.
Ekonomik krize ek olarak yoksulluk ve yolsuzluk, hayat şartlarını çekilmez hale getiriyor. Kamu hizmetleri ise oldukça yetersiz. Halk geleceğe ilişkin umutlu değil.
Giderek artan güvenlik problemi var. Mesela IŞİD, ülkede yeniden kendini toparlayıp organize oluyor; ölümlerle sonuçlanan şiddet eylemleri artarak devam ediyor.
Mevcut geçici hükümet dâhil öteden beri iktidarda olan farklı partiler ile koalisyonlar giderek derinleşen krizi çözüp halkı memnun edememişler.
İktidar için ciddi çekişme ve kavga söz konusu. Siyasal sistem ile geniş yığınlar arasında uzlaşı kalmamış; yönetenler ile yönetilenler birbirinden uzaklaşıp farklı tutumlar içine girmişler.
Devlet düzenindeki belirsizlik ve benzeri sıkıntılar, siyasetin çözüm üretmesine engel olmanın ötesinde yeni problemlerin kaynağı haline gelmesine yol açıyor.
M. Kazımi, suikast sonrasında Bağdat'ın doğusundaki El Sadr şehrini ziyaretinde imar projelerini açıkladı / Fotoğraf: Twitter
Seçim özelinde yorum yapmanın tam da sırasıdır:
Irak Yüksek Seçim Komiserliği (YSK), parlamento seçimleri sonuçlarının resmi sitede yayımlandığını duyurdu:
3 bin 681 seçim merkezindeki elle sayılma işleminin tamamlandığını, elektronik ayrım işlemiyle yüzde 100 mutabık olduğunu bildirdi. (Şiilerin bir kesimini temsil eden ve İran ile arasına mesafe koyan) Mukteda El Sadr'a bağlı "Sadr Hareketi", nihai olmayan sonuçlara göre 73 sandalye elde etti.
İran destekli, Haşdi Şabi gruplarının yer aldığı Fetih Koalisyonu 14 vekil çıkardı.
Eski Başbakanlardan Haydar İbadi ile Şii dini ve siyasi lider Ammar Hekim'in ittifakı ise 4 sandalye kazanabildi.
Beklenenin altında sandalye kazanan Şii gruplar, seçimlere şaibe katıldığını iddia ettiler.
Irak YSK yetkilisi, seçimde hile ve şaibe itirazları hakkında 31 Ekim'de şu açıklamayı yaptı:
Yaklaşık 14 bin merkezdeki sandıklarda itiraz üzerine yenilenen tasnif ve oy sayımı sırasında, seçim sonucunu etkileyecek herhangi bir değişiklik yaşanmamıştır. Oy sayımının tekrar edildiği merkezler, ülke genelindeki sandıkların yüzde 25'ini oluşturmaktadır.
Oy pusulalarının tasnifi ve sayımı / Fotoğraf: NRT, Irak
Bu durumda seçimlerin birinci partisi Sadr Hareketi, ikincisi ise Takaddum (İlerleme) Hareketidir.
Irak Parlamentosu eski başkanı Muhammed Halbusi'nin başını çektiği bu siyasi oluşum, genelde Sünni Arapların yaşadığı bölgelerden aldığı oylarla 37 sandalye kazandı.
Üçüncü sırayı, 35 sandalye ile Dava (Davet) Partisi aldı. Devrik başkan Saddam Hüseyin döneminde yasadışı ilan edilmesinin ardından İran ile İngiltere gibi ülkelerde faaliyet gösteren bu parti, hem İslami geleneği hem de siyasi geçmişiyle köklü bir oluşum sayılıyor.
Seçime "Kanun Devleti" koalisyonuyla katılan Dava Partisi'nin son dönemlerdeki önderi eski başbakan Nuri Maliki'dir.
Kürt ve Kerkük meselesinde Kürdistan Federal Yönetimi'ne zorluklar çıkaran Maliki, Kürt seçmenden destek alabilmek veya Kürt partileriyle seçim ittifakı yapmak maksadıyla KDP lideri Mesut Barzani'yle görüşmüş ama beklediği sonucu alamamıştır.
Birlikte seçime katılan Sadr, Takaddum ve Kanun Devleti Koalisyonu, böylece diğerlerine oranla daha fazla milletvekili çıkarmış oldular.
Hükümet kurmada ve ülke siyasetinde anahtar Mukteda es-Sadr'ın elinde / Fotoğraf: Ahmad Al Rubaye
Bu arada daralmış seçim sistemi sayesinde birçok bağımsız aday, Irak Parlamentosu'na girmeyi başardı.
Aynı zamanda genel seçimlerin gerçekleşmesine yol açan protesto göstericilerin kurdukları "İmtidad" ve benzeri siyasi yapılar da parlamentoya milletvekili gönderebildiler.
ORSAM isimli düşünce kuruluşunun Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman'ın, seçime iddialı katılan bazı Şii oluşumların kaybetme nedenlerine ilişkin yorumu şöyle:
"…Seçim sonuçlarına ilişkin en dikkat çekici gelişmelerden biri de İran'ın destek verdiği ve milis grupların siyasi organizasyonlarının içerisinde yer aldığı, Bedir Örgütü lideri Hadi El Amiri'nin başkanlığındaki Fetih Koalisyonu'nun sandalye sayısındaki düşüş oldu. 2018 seçimlerine göre Fetih Koalisyonu, sandalye sayısının neredeyse üçte ikisini kaybetti. Bu noktada halkın siyasete önemli bir mesaj verdiği görülüyor.
Fetih Koalisyonu'ndaki bu düşüşte, hem 2018'den sonraki süreçte milis grupların siyasi organlarının siyaset ve devlet yönetiminde gösterdikleri eksiklik ve yaptıkları hatalar hem de 2019'da başlayan protesto gösterilerinde protestoculara karşı takındıkları sert tavrın etkili olduğunu söylemek mümkün.
Ayrıca bu noktada İran'ın desteklediği grupların da bir düşüş yaşadığı görülüyor.
Her ne kadar Fetih Koalisyonu'nun 2018'de aldığı sandalyelerin Kanun Devleti Koalisyonu'na kaydığı görülse de özellikle Şii bölgelerden bağımsız adayların ve protestocu hareketlerin aldıkları oy oranı da dikkat çekici.
Nitekim protestocuların oluşturduğu 'İmtidad' hareketi 9 sandalye elde etti.
Bunlardan 5'i, protesto gösterilerinin merkezi konumundaki Nasıriye'den kazanıldı. Böylece Irak siyasal sisteminde değişim isteyenler de parlamentoya girmiş oldu...
Mukteda es-Sadr, hükümet görüşmeleri yapmak için 4 kişilik bir ekip oluşturdu. İran'a yakın grupların da Nuri el Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu öncülüğünde bir ittifaka gittiği söyleniyor. Bu kez Mukteda es-Sadr'ın oyun kurucu rolü alacağı görünüyor.
Diğer tarafta İran yanlısı grupların da hükümette etkili olmak için pozisyon alması ve El Sadr'ın kuracağı oyunu bozmak ya da içerisinde yer almak arasında bir tercih yapması gerekiyor.
Es-Sadr ile El Maliki arasında geçmişten gelen gerginlikler olduğu dikkate alındığında iki tarafın yan yana gelmesinin kolay olmayacağını söylemek mümkün.
Bu nedenle geçmiş hükümetlerde olduğu gibi ulusal birlik hükümeti olmayıp, yerine bir çoğunluk hükümeti ortaya çıkabilir. Bu noktada KDP ve Takaddum'un atacağı adımlar belirleyici olacak gibi.
Özellikle KDP'nin tek başına bir parti olarak hareket ettiği düşünüldüğünde hükümet kurma görüşmelerinde en avantajlı grup olduğunu söylemek doğru olacak. Eğer söz konusu gruplar çabuk ve kararlı adımlar atarsa, her zamankinden daha çabuk bir hükümet kurulması şaşırtıcı olmaz."
Mustafa el-Kazımi, es-Sadr'ın uydu kentinde / Fotoğraf: Twitter
Londra merkezli Sunday Times'ın kadın muhabiri Louise Calaghan, Bağdat'tan gazeteye gönderdiği yorumunda, Mukteda el Sadr ve hareketi için şunları yazıyor:
Irak'taki 'en tehlikeli şahsiyet' sayılan El Sadr'ın yönettiği hareket mensupları, devletin hemen bütün kurumlarında mevcutlar. Bu durumda El Sadr, içinde debelendiği yolsuzluk, kaos ve kargaşadan ülkesini nasıl kurtaracak?
Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele edecek umuduyla 'Irak'ın kurtarıcısı' olarak görülmesinden ötürü seçimi kazanacak olan El Sadr'ın başında bulunduğu hareketin mensupları da yolsuzluk sisteminin/çarkının bir parçasıdırlar.
Öte yandan bu karizmatik şahsiyet, diğer Şii milisleri gibi İran'ın dümen suyunda gitmediği için, Bağdat'taki yabancı diplomatlar açısından 'ehven-i şer olarak görülüp makbul' sayılabiliyor.
ABD yönetim çevrelerinde kesinleşmiş olmamakla birlikte, kendisini "fukara babası" ve "sapına kadar milliyetçi" sayan 47 yaşındaki El Sadr'ın, ülkesinde hem İran hem de Amerikan nüfuz alanını sınırlayabileceğini düşünen Amerikalı yetkililer bulunuyor.
ABD medyası da, "İran yanlısı Şiilere karşıt tutumu ve politikası nedeniyle, El Sadr'ın onlara göre daha iyi olabileceği hususuna" işaret ediyor.
Kimi Batılı çevrelere bakılırsa, muhtemelen El Sadr, silahlı milisleri hizaya getirme çabasında olan mevcut Başbakan Kazımi'yi yeniden hükümet başkanı yapabilir.
Bazılarına göre ise bu Şii önderin popülaritesi, siyasi alandaki başarısını garanti etmeyebilir.
Bunun ötesinde El Sadr'ın siyasi ufku ve yönelişinin kestirilemezliği de Arap veya Batılı yetkililerin onun izleyeceği politik çizgisine şüpheci yaklaşmalarına yol açabilmektedir.
Adını taşıyan hareketin lideri Mukteda El Sadr'ın ülkenin siyasetindeki rolü hakkında Arap medyasında ilk yorumlar yayınlanmaya başladı. Bağdat merkezli El Zaman gazetesi yazarı Sami El Zubeydi'ye göre mevcut durum şöyledir:
Iraklılar iki kısımdır. Azınlıkta kalanlar, bir şekilde ülke ölçeğinde değişim olacağı kanısındalar ki, asgari düzeyde gerçekleşse bile hiç gerçekleşmemesinden iyidir.
Eski siyasi sima ve şahsiyetleri görmekten bıkıp usanmış olan bu kesim, kendileri gibi düşünen 20-30 arasında milletvekilinin parlamentoda köklü değişiklikler yapamayacağının da farkındadır.
Çoğunluğu temsil eden ikinci kısım Iraklılar ise, bu seçimlerin hiçbir ciddi değişiklik getirmeyeceğini ileri sürmekteler. Onlara göre siyaset sahnesine egemen olanlar (partiler, bloklar, milis hareketleri, yönetici zümreler, aşiret ve siyaset ağaları vs) ellerinde bolca silah ve para bulundurdukları sürece değişim hayaldir.
Zira siyaset sahnesini tekeline alan bu siyasi oluşumlar yeni politik parti ile sivil oluşumların ortaya çıkıp kendileriyle rekabet etmelerini istemezler.
Independent Arabia gazetesinde yazan Ahmed El Suheyl, haklı olarak soruyor:
Irak siyaset sahnesine silah mı, yoksa parlamentodaki siyasetçiler mi hükmediyor?
Londra merkezli El Quds el Arabi gazetesinin başyazısında, "Irak seçim sonuçlarının sürpriz olmadığı, dolayısıyla mevcut siyasi, mezhepçi ve partici dengelerin değişmediği" belirtiliyor ve "Böylece Ekim 2019'daki kitlesel gösterilere katılan Iraklı protestocular, bir yanıyla hayal kırıklığı yaşadılar; diğer yanıyla da 2018'deki seçim sisteminin değiştirilerek bazı temsilcilerinin parlamentoya girmesini sağladılar" deniliyor.
Erbil merkezli Rûdaw sitesinde yazan Abdulsettar Ramadan'a göre ise, bu seçimlerin en önemli üç kazanımı şuydu:
Bir: Ekim Protestoları olarak bilinen 2019 yılındaki kitlesel kalkışmalar, Irak tarihinde bir ilki gerçekleştirdiler: Erken seçim yapıldı.
İki: Başarısız Abdulhadi hükümetinin yerine Mustafa Kazımi başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu.
Üç: Asayişin tümden bozulduğu ülkede Irak ordusu inisiyatifi ele alarak başıbozuk milislerle silahlı kişileri, büyük ölçüde zapturapt altına almasını bildi.
Cumhurbaşkanı ve başbakan belirlenmesine ilişkin tartışmalar da sürüyor.
Kürtlerin birinci partisi KDP, cumhurbaşkanının muhakkak bir Kürt olmasında ısrarcıdır.
İlaveten dolaylı biçimde de olsa bu adayın kendi partisinden olması gerektiğini ima ediyor.
KDP'nin rakibi sayılan YNK ise, eski liderleri Celal Talabani örneğinden yola çıkarak teamül gereği böyle bir adayın kendi üyelerinden biri olmasını şart koşuyor.
Hükümet kurup başbakan belirleme hususunda diğer Kürt partileri de öneri ve şartlarını öne sürmekle birlikte, bu mesele esas olarak Irak genelindeki partilerin gündemindedir.
Kimilerine göre başbakan tercihi, bir mutabakat sonucu kurulacak hükümetle birlikte ele alınmalıdır.
Kimileri ise çoğunluk hükümetinin oluşumu sonucu belirlenmesinden yanadırlar.
Suikast girişimi sonrasında Kazımi'yi ziyaret edip destek sunan KDP heyeti temsilcisi Hoşyar Zebari / Fotoğraf: Twitter
Kürdistan Bölgesi'nde neler oldu?
Irak coğrafyasının resmi bir parçası sayılan Kürdistan Bölgesi'ndeki seçimlerin özet analizini de paylaşmak durumundayım, başlayalım:
Irak Kürdistan'ında bağımsız devlet olma meselesi, 25 Eylül 2017'de halkın oyuna sunulmuştu. Bu referandumda oy kullananların yüzde 92,7'si, "Kürdistan Bölgesi ve Kürdistan Bölgesi dışında kalan Kürt yerleşimlerinin bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?" sorusuna, "Evet" oyu vermişti.
Son genel seçimlerde ise Kürdistan genelinde sandıkta oy kullanma oranı, yüzde 40'larda kaldı.
Irak Kürdistan Bölgesi'nde seçime katılım oranı düşüktü / Fotoğraf: Rudaw
En fazla katılım, muhafazakâr ve milliyetçi liberal KDP'nin destek merkezi sayılan Duhok vilayetinde oldu: Oran yüzde 52 idi.
Bu oran Erbil'de yüzde 43'te, sosyal demokrat YNK'nin kalesi sayılan Süleymaniye bölgesinde yüzde 38'de kaldı.
Gerek merhum Celal Talabani'nin eski partisi YNK gerekse geçmiş yıllarda ondan ayrılan ve büyük oy kazanarak Kürdistan parlamentosuna çok sayıda milletvekili gönderen Goran (Değişim) hareketi, tahminin ötesinde oy kaybına uğradılar.
Ezidilerin yaşadığı Şengal bölgesinde gerek YNK gerekse PADÊ, yasal olmayan yollardan seçimlere müdahale edildiği için KDP'nin o bölgede birinci parti olarak daha fazla oy almasına itiraz ettiler.
Şii Milis hareketi destekçileri seçim sandıklarına koştular ama halktan beklenen oy alınamadı / Fotoğraf: AFP
Seçime katılımın Kürdistan Bölgesi çapında düşük olmasının birkaç nedeni bulunuyor:
Bir: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKYB) gerek IŞİD ile mücadele, gerek pandemi ve ekonomik kriz (hem Irak hem de Kürdistan'da) nedeniyle, yaşanan askeri-siyasi krizi iyi yönetemedi.
Bunun acısını ve ağır yükünü çeken Kürt kitleler tarafından defalarca protesto edildi. Kimi zaman protestolara polisiye müdahaleler ölüm ve yaralanmalarla sonuçlandı.
İki: Bölge ölçeğinde ve bürokraside yaygın olan yolsuzluk ve rüşvet olayları, iktidar ve ortağı olan diğer partilerin bilhassa KDP ile YNK ikilisinin kitlesel desteğini düşürdü. Halk ile devlet arasındaki bağlar önemli ölçüde ya koptu ya da gevşedi.
Üç: Gerek KDP gerekse YNK saflarında gizli ya da açık iktidar/taht kavgaları başlayınca, halkın umudu ve beklentisi iyice kırıldı.
Dört: KDP'nin Kerkük'ün kaybedilişinde belli kusuru, payı ve öngörmezliği olmakla birlikte esas olarak YNK yönetiminin İran'ın gözdağına boyun eğerek direnmeden Kerkük'ü terk etmesi affedilmez bir hataydı.
Gerçi bu hususta KDP ile YNK arasında kimin "daha suçlu" olduğuna ilişkin tartışma devam etmekle birlikte genel kanaat şu yöndedir:
"Esas suçlu" YNK'dir. Fahiş bir hata sonucu Kürt yönetiminin elindeki toprakların yüzde 20'sinden fazlasının kaybedilmesine yol açması, Kürt toplumunun geleceği belirsiz hale getirmiştir.
Beş: Kürt yönetimini bir şekilde destekleyen Batılı ve bölgesel devletlerin "ertele, başka zaman çaresine bakarız" yolundaki uyarılara rağmen Kürdistan Yönetimi'nin, 25 Eylül 2017'de referandumu gerçekleştirmesi siyasi, manevi ve toplumsal açıdan anlamlı olmakla birlikte, aslında pratikte önemli bir kayba yol açtı: Kürdistan yönetimi, Türkiye-Irak-İran tarafından çok yönlü abluka altına alındı.
Ekonomisi ve itibarı, büyük ölçüde sarsıldı. O tarihten buyana, henüz doğru düzgün ve kararlı bir politika üretemediği gibi, Türkiye'deki AKP yönetiminin giderek artan siyasi, askeri ve ekonomik nüfuzu (etkisi ve baskısı) altına girmiş oldu.
Altı: IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ile (amcası oğlu ve kayınbiraderi) Mesrur Barzani arasındaki taht oyunları, kamuoyunda ve siyaset kulislerinde genel çerçevesiyle bilinmekle birlikte fazlaca gündemde değildir.
Her ikisinin de birbirinden bağımsız olarak başkent Bağdat ile Ankara'yı ziyaretlerinin bir sebebi de budur, yani destek arayışıdır.
Lahor Şeyh Cengi (solda) ve Bafil (Pavel) Talabani, YNK içindeki iktidar kavgasının iki zıt tarafı. İlki güç kaybetti, ikincisi kazandı / Fotoğraf: Independent Türkçe
Yedi: Talabani'nin mirası sayılan YNK saflarında kılıçları çoktan çekilmiş bir iktidar kavgasından söz edilebilir.
Şöyle ki: Mezopotamya Ajansı'nın (MA) haberine göre; Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) Politbüro'nun 15 Temmuz 2021'de yaptığı toplantıyla, Eşbaşkan Lahor Şêx Cengî'nin tüm yetkileri, diğer Eşbaşkan Bafil (Pavel) Talabani'ye devredildi.
Toplantı sonuçlarının açıklanmasının ardından katıldığı bir etkinlikte konuşan Şêx Cengî, "darbe" olarak nitelendirdiği bu tasfiye (yetkisiz kılma) planının "KDP kesimince hazırlanıp Türkiye ve İran tarafından uygulandığını" iddia etti.
Kısacası, Irak Kürdistan'ında siyasi, idari ve ekonomik kriz devam ederken taht oyunları da eksik olmuyor. Bunun acısı ve zahmetini de Kürt halkı çekiyor.
Başbakan Kazımi'ye suikastın arka planı
Son olarak Kazımi'ye suikast planına değinelim.
Bağdat'taki bu cinayet girişimini nasıl anlayıp anlamlandırmalı?
Malum, 2003'ten bu yana Irak; bir yandan İran ve Suriye, diğer yandan ABD, S.Arabistan ve müttefiki Körfez ülkeleri, bu arada fırsat buldukça devreye giren İsrail'in mücadele ve nüfuz alanlarından biri olageldi.
Irak eski başkanı Saddam Hüseyin'in 2003'te devrilmesinden sonra siyasi ve güvenlik anlamında en tehlikeli girişim bu oldu.
Güvenlik tedbirleri bakımından dünyada eşi az görülen en korunaklı Yeşil Bölge'de bulunan Başbakan Kazımi'nin ikametgâhı, uzaktan kumandalı üç insansız hava aracı (SİHA) tarafından fırlatılan roketlerle bombalandı.
Malum, Kazımi sadece hükümet başkanı değil, aynı zamanda "Irak ordusu ve silahlı kuvvetleri başkomutanı" sıfatını da taşıyor.
6 Kasım tarihli suikast için üç ihtimalden bahsedilebilir:
Bir: Irak'taki resmi rivayete bakılırsa İran yanlısı Iraklı Şii milislerden bir grup, evini bombalayarak Başbakan Kazımi'yi katletmeye kalktı.
Ölümden kıl payı kurtulan eski istihbaratçı, "Devletin eli uzundur. İnlerine girip saldırıda katledilen şehitlerin intikamını alacaktır" dedi.
İki: Kazımi'ye bağlı bir devlet veya istihbarat birimi, onun halk desteğini artırıp yeniden başbakan olabilmesi maksadıyla böylesi bir düzmece ve danışıklı suikast girişiminde bulunarak uluslararası alanda ve bölgesel çapta güçlü bir destek sağlamaya çalıştı.
Buradan hareketle Kazımi, suikast sonrasında İran yanlısı radikal silahlı milislerle hesaplaşmak için gerekli kitlesel gücü ve yabancı desteği arkasında bulabilecekti.
Üç: Suikastı ABD'nin gizli bir aygıtı (sözgelimi CIA veya Pentagon bağlantılı bir şebeke) tertiplemiştir.
Maksat Irak'ta hükümete her türlü zorluğu çıkarıp iç politikada silahla sözünü dayatmaya çalışan Şii milislerin önünü alabilmektir.
Bağlı olarak Kazımi veya kurulacak yeni hükümeti aracılığıyla bu silahlı birimler siyaset sahnesinden uzaklaştırılıp arkasında duran İran'ın nüfuz alanı daraltılabilecektir.
Her üç ihtimalden birini destekleyen taraflar, kendilerince farklı gerekçeler ileri sürebiliyorlar.
Bunların bir kısmı ikna edici, bir kısmı ise komplo teorisi kapsamında değerlendirilebilir.
Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerindeki medya, Kazımi'ye suikastın failleri olarak Haşdi Şaabi'ye bağlı İran yanlısı bazı radikal milisleri gösteriyorlar.
12 Ekim'de seçim sonuçları açıklanınca, beklenen oyları alamayan bu milis örgütlerinin taraftarları Kazımi'nin de marifetiyle "seçime hile karıştırıldığı" iddiasıyla Bağdat'taki "yasak şehir" konumundaki sıkı güvenlikli Yeşil Hat önünde protesto gerçekleştirdiler.
Güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi neticesinde çıkan çatışmada birkaç protestocu öldü, onlarcası da yaralandı.
Yeşil Mıntıka girişindeki güvenlik önlemleri / Fotoğraf: El Quds El Arabi
Olayı El Cezira TV kanalı sitesine yorumlayan bazı Iraklı akademisyen ve siyaset bilimcilere göre; aslında suikast, ülkede süregelen siyasi zıtlaşma ve çekişmenin bir sonucudur.
Seçim sonuçları da bunun bahanesi oluvermiştir. Suikasttan ders çıkaran ve ülkede daha fazla kargaşa/çatışma istemeyen siyasi oluşumlar, muhtemelen daha sakin bir tutumla bir an önce uzlaşıp hükümet kurmaya gayret edeceklerdir.
Görüş belirtenlerin diğer kısmı ise, tam tersi bir yönde analiz yaparak şöyle diyor:
Ülkedeki kaos ve çatışma giderek artarak belli aralıklarla sürebilir. Zira ellerinde silah olanlar, kazandıkları imtiyazlardan kolay vazgeçmezler.
İran ve taraftarları ile ABD-Suudi ittifakına sırtını dayayanlar Irak'ta kendi denetimlerini kurup pekiştirmek niyetiyle hareket ettikleri sürece de bu tür çatışma ve suikastlar sona ermeyecektir.
Kaynakça:
1-) https://www.orsam.org.tr/tr/irakta-2021-secimleri-kazanan-ve-kaybedenler/, 18 Ekim 2021.
2-) https://www.kurdistan24.net/tr/story/71667/, Irak-seçimlerine-katılım-oranları-açıklandı:-Duhok-ilk-sırada, Kurdistan 24-Türkçe bülteni, 10 Ekim 2021.
3-) Anadolu Ajansı, 17 Ekim 2021.
4-) https://www.nrttv.com/Ar/detail3/4999.
5-)
6-) https://www.bbc.com/arabic/inthepress-58900462, BBC Arapça bülteni, 13 Ekim 2021.
https://www.rudaw.net/arabic/opinion/12102021,12 Ekim 2021.
7-) Şengal Özerk Yönetim, YNK ve PADÊ isimli iki parti, Irak Parlamentosu seçimlerini reddettiğini açıkladı, artı gerçek, 11 Ekim 2021
8-) Aydın Selcen, "Irak Kürdistanı'nda taht oyunları", Gazete Duvar, 18 Temmuz 2021.
9-) https://artigercek.com/haberler/rebaz-gerdi-basima-birsey-gelirse-kdp-parastin-ve-barzani-ailesi-sorumludur, 18 Temmuz 2021. https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=1431814250510447&id=154797918212093, facebook, Cirnê Reş hesabı, 18 Temmuz 2021.Fehim Taştekin, https://www.gazeteduvar.com.tr/kurdistandaki-kansiz-darbenin-perde-arkasi-makale-1528833, 17 Temmuz 2021.
10-) https://www.independentarabia.com/node/269356/,,, ما الذي يتحكم في المشهد السياسي العراقي: السلاح أم مقاعد البرلمان؟, 19 Ekim 2021.
11-) https://www.independentarabia.com/node/271091/,,, ماذا-يعني-فوز-قائمة-الصدر-في-الانتخابات-العراقية-بالنسبة-للولايات-المتحدة؟.
13-) https://www.raialyoum.com/,,,- ثلاث-جهات-محتملة-تقف-خلف-محاولة-اغتيال, Ray El Yom gazetesi, 7 Kasım 2021.
14-) https://www.aljazeera.net/news/politics/2021/11/7/,, ما-دلالات-محاولة-اغتيال-الكاظمي؟, 7 Kazım 2021.
15-) https://www.alquds.co.uk/,,, - El Quds El Arabi, 7 Kasım 2021. ما معنى محاولة اغتيال رئيس وزراء العراق؟