ABD'nin sürekli gerileme ve duraklaması, İslam Cumhuriyeti'ne savunma hattından saldırıya geçişi daha iyi bir şekilde öğrenebilmesi için oksijen sağlamaktadır. Uranyum zenginleştirme oranındaki artış da bu gösterge ve kanıtların ilkidir ve elbette bunun devamı gelecektir.
Dünya her sabah değişiyor ve ABD, meydana gelen bu değişim ve gelişmeleri görmezden gelmekte ısrarcı. Kendisine menfaat sağlayacağına ve egemenliğini devam ettireceğine inandığı bakış açısını ve stratejisini beğenmeyen herkese karşı yıpranmış araçlarını kullanmayı sürdürüyor. Washington’un tehdit ve sindirme politikası artık mazide kalmıştır. ABD sıkletinde olsun ya da olmasın hiçbir ülke için inkâr edilmesi mümkün olmayan bir hakikat vardır. İran İslam Cumhuriyeti, uzaydan gelmiş bir devlet değildir, kökleri yeryüzünün diğer ucundan çıkacak kadar eskidir. Ancak ABD’nin köklerine gelince, milyonlarca Kızılderili’yi nasıl katlettiği ve kolonyal işgalin yeryüzünün gördüğü en iğrenç biçimiyle kafataslarının üzerinde yükseldiği bilinmektedir.
ABD’NİN BİLİNDİK ÇİRKİN OYUNLARI
Amerikan istihbaratı ve sömürgeciliğine karşı İran direnişinin bu kadar güçlü olmasının nedeni, içerideki cephenin sağlamlığından ve içeriye sızmanın kolay olmamasından kaynaklanmaktadır.
Washington yönetimi, bölgede sürdürdüğü çirkin siyasetine karşı çıkan Venezuela gibi ülkelerin güç dengelerinde bir bozulma meydana getirmek ve onları çökertmek için bu tür çirkin siyasetlere çokça başvurmaktadır.
İran’ın nerede durması gerektiğini bilmesi yanında başarılı ittifak ve ilişkiler ağı kurma noktasındaki parlak becerisi, sürekli olarak attığı Twitter mesajlarıyla İran devletinin bedeninde kara delik olarak isimlendirdiği şeyi yaratmaya çalışan Beyaz Saray’ın efendisi Donald Trump’ı oldukça rahatsız etmişe benziyor.
Amerika’nın sürekli gerileme ve duraklaması, İslam Cumhuriyeti’ne savunma hattından saldırıya geçişi daha iyi bir şekilde öğrenebilmesi için oksijen sağlamaktadır. Uranyum zenginleştirme oranındaki artış da bu gösterge ve kanıtların ilkidir ve elbette bunun devamı gelecektir.
İran’ın karşısındaki cepheye gelince müttefikler arasında politika, planlama ve örgütlenme dengesi bozuluyor. Bu, bölgedeki kral ve prenslere şantaj yapan ve koruma karşılığında onlardan para talep eden Washington yönetimiyle aralarında organik gibi görünen anlaşmanın dağılması, acil toplantılar, ani bir geri çekilme durumu ve Suudi Arabistan’ın yegâne müttefiki olan ülkenin kendisini terk edip onu yalnız bırakması olarak su yüzüne çıktı. Ayrıca Yemen’deki son gelişmeler, burayı ele geçirmek ve kontrol altında tutmak amacıyla ülkeye gelen herkesin suratına patlayacağını gösteriyor.
EGEMENİN OYUNU BOZULDU
Washington destroyerlerini, fırkateynlerini ve filolarını Körfez sularına göndermeye karar verip müttefiklerini de aynı şeyleri yapmaya çağırdığında, 60 ülkeden deniz seyri seferi ve petrol ticaretini koruma gerekçesiyle Körfez’e gelmelerini istediğinde ABD’nin İran tehditleriyle baş edebilme noktasında acziyet yaşadığını tescil edebiliyoruz. Ayrıca daha fazla hücumbotunun bu sulara getirtilmesi, petrol ithal ve ihraç eden ülkelerin karşı karşıya kaldığı gerilim ve maliyeti artıracak, bu da kârlarda dengesizliğe yol açacaktır.
Trump’ın gözü bir taraftan ikinci başkanlık dönemi için yapılacak seçimlerdeyken diğer taraftan da İran’ın meşru tehditlerini ciddiye alıyor. Bu nedenle, neredeyse her ay birilerinin onun kabalığını, deneyimsizliği ve kibrini protesto için istifa ettiği idare yapısının yanında eylem ve tutumlarının gözden geçirilmesi gerekiyor.
Washington, Teksas saldırısından sonra güvenlik alanında büyük bir kaos yaşamakta. Saldırının nedeni de büyük ölçüde Trump’ın ABD’de rahat edemiyorlarsa ülkelerine dönmeleri gerektiği yönünde dört kadın kongre üyesine karşı kullandığı ırkçı ifadelerdir.
Washington, bölgedeki yanlış eylemlerini ve politikalarını yeniden gözden geçirecek: Ayrıca son kartını Tahran’a baskı yapmak için kullandığına inanıyorum ama bu faydasız. Bu kartların sonuncusu muhtemelen İsrail’in Körfez’i koruyacak olan ülkelere katılması. Bu durum, bazı Körfez ülkelerinin küçük düşmüş bir şekilde bu koalisyona katılmayı kabul ettiği bir dönemde, İran’ın Körfez’i savunması açısından olumlu bir tutkum olarak zihinlere kazınacak. Dolayısıyla, emperyalist saldırganlığa karşı direniş ve sebatın rolünü güçlendiren bir tutum ortaya koyan İran’ın tehdidine karşı birbirleriyle koordinasyon ve işbirliği içerisinde olan Suudi, İsrailli ve Birlrşik Arap Emirlikleri’li subayları bir araya getirecek bu katılıma normalleşme kokusu sinmiş durumda.
* Yazının aslı Alaraby sitesinden alınmıştır. (Çeviren: İslam Özkan)