İranlı insan hakları savunucuları, Reisi’nin ölümünün ‘İranlıların 40 yıldan fazladır süregelen haysiyet mücadelesi’ üzerinde büyük bir etkisi olmayacağını söyledi: 'Yaşamı da ölümü de halk için bir anlam ifade etmiyor'
Pazar günü Azerbaycan sınırında meydana gelen helikopter kazasında İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan dahil dokuz kişi öldü. Kazanın kötü hava koşulları nedeniyle gerçekleştiği bildirildi. İran’da beş günlük ulusal yas ilan edilirken, geçici olarak Muhammed Muhbir Cumhurbaşkanlığına atandı. Kazanın ardından İran’da rejim ve halk arasındaki gerilim yeniden gündeme geldi.
Kazayla ilgili MunzurPress’e konuşan insan hakları savunucuları ve aktivistler, Reisi’nin ölümünün İranlıların 40 yıldan fazladır süregelen haysiyet mücadelesi üzerinde büyük bir etkisi olmayacağını belirtiyor. Rejimin kişilere bağlı olmadığını belirten hak savunucuları ve aktivistler İran’da ekonomik kriz ve sosyal huzursuzluk devam ederken, halkın rejime karşı direnmeye devam edeceğini belirtiyor.
'HALKIN POZİSYONUNU KORUMASI BEKLENİYOR'
İran’da bulunduğu için isimleri değiştirilen insan hakları savunucusu ve aktivist Benan Yezdani, İbrahim Reisi’nin zaten bir sene içinde görev süresinin dolacağını belirterek, seçimin yalnızca biraz daha erkene alınmış olduğunu, İran rejiminden yaka silken İran halkları açısından bu ölümün, talep edilen rejim değişikliği konusunda herhangi bir etkisi olmayacağını belirtti. Reisi’nin de kendi kararlarını kendi verecek bir iradeye rejim içinde sahip olmadığını belirten Yezdani, “Reisi’nin kalması, gitmesi, ölmesi ya da yaşaması bizler açısından hiçbir anlam ifade etmiyor” dedi. İran’da adil bir seçimin söz konusu olmadığını hatırlatan Yezdani, önceki seçimlerin de halk tarafından ciddi anlamda boykot edilmiş olduğunun altını çizerek, Reisi’nin ölümünden sonra yapılacak erken seçimde de halkın pozisyonu korumasının beklendiğini vurguladı.
‘REİSİ’NİN ÖLÜMÜNÜN HALK TARAFINDAN KUTLANACAĞINI BİLİYORDU‘
Yine risk altında olması nedeniyle adı değiştirilen, İranlı gazeteci Bahar Hassani ise, “Halka İslami rejimi dayatan bu insanların düştüğü şu durum içler acısıdır. Şu anda İran sokaklarında halk Reisi’nin ölümünü havayi fişeklerle kutluyor, bu kişi nasıl bir kişidir ki ölümü milyonlarca insanı mutlu ediyor, insan ölüme sevinir mi? Biz şu duruma düştüğümüze, bir ölümü kutladığımıza üzülüyoruz, onlar kendilerini bu hallere düşürdüklerine üzülmüyorlar. Reisi ölümünün halk tarafından kutlamalarla karşılanacağını ölmeden önce de biliyordu” ifadelerini kullandı.
'BU SÜREÇTE DE ÖLÜMLER YAŞANMASI KAÇINILMAZ'
2019’da İran’da patlak veren geniş katılımlı protestolardan sonra maruz kaldığı baskılardan dolayı ülkeyi terk etmek zorunda kalan feminist aktivist Mahtab Mahbub, her ne kadar Reisi’nin ölümü tek başına bir rejim değişikliğine neden olmayacaksa da, özellikle Jina Mahsa Amini’nin katledilmesinden sonra gelişen toplumsal tepki, İran’da durmaksızın kötüye giden ekonomi, kadınların rejime karşı duruşları ve ortaya çıkan irade gibi konuların hepsini bir arada düşününce, rejimin devamlılığını sağlamasının git gide zorlaştığının altını çizdi. Mahbub, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Şimdi uygulanması gereken bazı prosedürler var, Reisi’nin yerini geçici olarak yardımcısı alacak, beş ay içinde erken seçim yapılması gerekiyor, ancak bunlar yalnızca prosedür ve bu süreçte yaşanacak kimi çatışmalı durumlar olmasını kesinlikle bekliyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi İran’da bu çatışmalı süreçler asla barışçıl protestolar aşamasında kalmaz. Rejim militanlarının saldırılarıyla ölümlü ayaklanmalara döner. Bu süreçte de ölümler yaşanması kaçınılmaz. Şu anda İran’da yaşanan az önce de bahsettiğimiz gelişmeler nedeniyle yeni gelecek olan Cumhurbaşkanının daha yumuşak bir tavır takınması, dini kuralları bir miktar gevşetmesi, uluslararası ticarete bir kapı açması gerekecektir diye düşünüyorum. Çünkü şu an İran’da yaşanan ekonomik kriz sürdürülebilir değil ve bunun nedeni de İran’ın İslami rejimi. İslam Cumhuriyeti de kendi bekası için, bu sıkıyönetim halinden uzaklaşmak durumunda olduğunun idrakinde. En azından bir kısmı öyle. Reisi’nin kaybolması üzerine rejim kimi açıklamalarda bulunup halktan dua etmesini istedi. Oysa sizin de gördüğünüz gibi halk sokaklara çıkmış havayi fişeklerle Reisi’nin ölümünü kutluyor. Az önce bir arkadaşımla konuştum, kesinleşmiş bir cezası var ve önümüzdeki hafta hapse girecek, ama oradaki duruma ilişkin bilgi almak için aradığımda telefonu aceleyle kapatıp sokağa, kutlamalara katılmaya çıktı. İnsanlar artık rejimin zulmünden korkmuyor. O eşik çoktan aşıldı. İran’daki durum sürdürülebilir değil, hem sosyal anlamda, hem ekonomik anlamda. Ama İran halklarının önünde hala uzun bir mücadele olduğu gerçeği de yadsınamaz.”
'REİSİ’NİN ÖLÜMÜNDE ŞAİBELER VAR'
1980’de yasaklanmasından hemen önce 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne katıldıktan kısa bir süre sonra, pek çok yoldaşı ve çalışma arkadaşının tutuklanarak idam edilmesi üzerine İran’ı terk eden ve yerleştiği İngiltere’de İran’da Şiddete Karşı Uluslararası Koalisyon’u (ICAVI) kuran yazar ve çevirmen Rouhi Shafii, İbrahim Reisi’nin ölümüne ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Shafii, İran halklarının bu haberi sevinçle karşıladığını, ancak kazanın arkasındaki detayların şaibeli olduğunu belirtti.
Shafii, “Üç helikopterin yola çıkıp, içlerinde taşıdığı kişiler nedeniyle güvenlik anlamında en donanımlı olması gerekenin hava koşulları nedeniyle düşmüş olması dikkat çekici. Bu planlı bir eylem miydi? Gerçekten bir kaza mı oldu? Tüm bunlar son derece kafa karıştıran sorular” diye konuştu.
REİSİ’NİN MAHKEME KARŞISINDA YARGILANMASINI BEKLEYEN BİR KESİM VARDI
İran’ın içinde ve dışında iki farklı yaklaşımın hakim olduğunu, Reisi’nin 1988’de yedi bin tutuklunun ölüm emrini vermiş bir kişi olduğunu hatırlatan Shafii, “Reisi’nin ölümünü sevinçle karşılayan insan kadar, bu duruma üzülen insan da var. Bu insanlar, Reisi’nin bir gün gerçek adaletin karşısına çıkmasını ve adil bir şekilde yargılanmasını umuyordu. Ama günün sonunda, bu rejime hizmet eden kişilerin hayatta olmasındansa ölü olması, İran halkları için daha hayırlı” dedi.
'İRAN ASLINDA ZENGİN BİR ÜLKE AMA HALK YOKSUL'
Shafii, İran rejiminin Reisi’nin ölümünden önce de kaos içinde olduğunu vurguladı. Rejim anayasasına göre, geçici olarak Reisi’nin yardımcısının Cumhurbaşkanlığına getirildiğini, en geç beş ay içinde yeni bir Cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğini belirtti. Ancak, geçtiğimiz parlamento seçimlerinde halkın seçimleri boykot ettiğini ve İran tarihinde görülmediği kadar az insanın sandığa gittiğini söyledi. “Rejim, yüzde 40 oranında bir katılım olduğunu iddia etti ama biz bu rakamın yüzde 10’un altında olduğunu biliyoruz” dedi. İran halkının yüzde 87’sinin bu rejimi istemediğini ve rejimi devam ettirenin halk değil, ekonomiyi ellerinde tutanlar ve Devrim Muhafızlarının silah gücü olduğunu belirten Shafii, “İran aslında zengin bir ülkedir ama bu zenginlik spesifik bir gruba dağıtılıyor ve bu nedenle halk yoksul, enflasyonun altında eziliyor, bu nedenle ekonomik kriz var. Dolayısıyla, biz İranlılar için değişen bir şey yok” dedi.
Shafii, İran’ın bir lider ülke olduğunu ve tek adam rejimiyle yönetildiğini vurgulayarak. “Bu rejim sürdürülebilir değil, yönetemiyorlar. Bir seçim hakkımızın olmadığı bir ülkede seçim yapılıyor. Bunun ne anlamı olabilir ki? Seçilecek kişileri de kendileri belirliyorlar. İran’da canınızın istediği gibi aday olamazsınız, adayları da kendileri belirlerler” dedi.
İRAN HALKLARI DİRENMEYE DEVAM EDECEK
İran dışında yaşayan eğitimli on milyon İranlı olduğunu, bu zinciri kırabildiklerinde İran’ın kendini yönetememe ve ekonomik kriz sorunlarının sona ereceğini dile getiren Shafii son olarak, İran halkının direnmeye devam edeceğini vurgulayarak, “Bir müzisyenin idama mahkum edildiği bir ülkeden bahsediyoruz. Ancak İran halkı direnmeye devam ediyor. Bu durumun değişeceğine en ufak bir şüphemiz bile yok. İran’ın içinde olsun, dışında olsun, bu rejime karşı mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Birbirimizden, birbirimizin ülkelerindeki mücadelelerden öğreneceğiz ve bu bozuk düzenleri birlikte değiştireceğiz” dedi.