Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği yazısı üzerine saldırılar, eleştiriler oldu. Bu saldırılarla ve eleştirilerle ilgili düşüncelerim şudur:
Bugün, başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde Kürd göçmenler yaşamaktadır. Bunların çok büyük bir kısmı PKK/KCK ile ilişkilidir. En azından sempatizandır. PKK, Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç gibi ülkelerde, doğal olarak, bu devletlerin düzenine, yasalarına uymaktadır.
İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Mersin gibi alanlarda da Kürd göçmenler yaşamaktadır. Bu göçmenlerin çoğu yine PKK/KCK ile ilişkilidir. Buralarda da, PKK/KCK Türk devlet yasalarına, düzenine doğal olarak uymaktadır. Diyarbakır, Van, Batman gibi alanlarda da durum böyledir.
Ama, PKK/KCK Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanında kurulan düzene uymamaktadır. Bu düzeni küçümsemekte, aşağılamakta, yönetime kendisini dayatmaktadır. Bu, sömürge insanının ruhsal yapısıyla, tavır ve davranışlarıyla ilgili bir durumdur. Sömürge halkı, dışarıdan gelen bütün talimatlara, direktiflere uyum gösterir, itaat eder. Ama, kendi halkından bir kesim bir otorite oluşturmaya başlıyorsa, onu küçümser, aşağılar, o otorite oluşumunu bozmaya çalışır. Çünkü, egemen devlet tarafından böyle öğretilmiştir.
Halkın herşeyinin ilkel olduğu, yemesinin içmesinin, giyim-kuşamının, dilinin ilkel olduğu, günlük hayatının cehalet içinde geçtiği öğretilir. Halkın kendi kendini yönetemeyeceği vurgulanır, bunlar öğretilir. Bu ilişkiler, Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanında aynen yaşanır. Kürdistan, sömürge bile değildir, bu bakımdan bu ilişkiler Kürdistan’a çok daha ağır bir şekilde yaşanır. 16 Ekim 2017 sabahı, Kerkük’de olanları bu açıdan irdelemek mümkündür.
Bana saldıranların, beni eleştirenlerin hiçbiri, PKK/KCK’ye, ‘Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bir düzeni, kuralı, yasaları vardır, sen de bu düzene uy, peşmergeye saldırma, KDP bürolarına saldırma …’ dememeleri, ‘Almanya, Fransa, Hollanda… gibi devletlerin, Türkiye’nin, düzenlerine, yasalarına uyduğun gibi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yasalarına, düzenine de uy…’ dememeleri, bunu ima bile etmemeleri şaşırtıcı bir durumdur. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği yazısında, PKK/KCK’nin sekiz eyleminden söz edilmişti. Bana saldıranlar, beni eleştirenler, bunların hiçbirini dikkate almamış, cevap vermemiştir. Bu durum, PKK/KCK’nin, peşmergeye, KDP’ye yaptığı saldırılarını onaylama anlamına gelmez mi? Bu saldırıların, Mesut Barzani’nin, ‘Kürdler arası çatışmaları biz haram kıldık’ dediği bir ortamda yapılması ve bu ilkeye bilinçli bir şekilde bağlı olduğu bir ortamda gerçekleşmesi dikkate değer. (Bk. Abid Gürses, Kardeş Kavgası mı Kobani Ruhu mu? nerinaazad, 17 Aralık 2020)
Sorunların, Kürdler arasında diyalog yoluyla çözümlenmesi elbette esas olmalıdır. Bunun için, önce, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin meşru bir yönetim olduğu tanınmalıdır. Diyalog sürecinde, gerekli eleştiriler, elbette yapılabilir.
Bugün, Türk ordusu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanında, sınır bölgelerinde birçok yerde üs kurmuştur. PKK/KCK, orduyu bölgeden uzaklaştırma çabası içinde olması gerekirken, çeşitli bahaneler yaratarak ordunun bölgeye yerleşmesine zemin hazırlamaktadır. Ordunun, Kürdistan Bölgesel Yönetimi için önemli bir tehdit olduğu açık.
*
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden, yasalarından, kurallarından söz ediyoruz. Bu bir federasyondır. Bu federasyon sınırları içinde, cinayet işleme özgürlüğü olmamalıdır. Eğer bu sınırlar içinde bir kişi öldürülmüşse, federasyon, yargı kurumlarıyle, mahkemeleriyle, polisiyle, savcısıyle, yargıçlarıyla, cezaeviyle sürece müdahale edebilmelidir. Eğer bunu yapamıyorsa, çinayete ilişkin, tutanak, zabıt, dosya vs. yoksa, gerçek bir ferderasyondan söz edilemez. Kürdistan Bölgesel Yönetimi gerçek bir federasyon olma yolunda ilerlemelidir...
*
İnsan olarak, Kürdistan’dan söz eden, bağımsız Kürdistan’ı talep eden bütün kişilerin, kurumların, siyasal partilerin yanında olurum. ‘Kürdlere devlet gerekmez…’ diyenlerle işim olmaz. Çünkü bu, Kürdlerin değil, devletlerin görüşüdür. Devletlerin bunu Kürdlere söyletmesi devletlerin büyük bir başarısıdır, kazanımıdır. Kürdleri müştereken baskı altında tutan devletlerin hepsi de, Kürdleri, bağımsız Kürdistan’ı engellemek için her önlemi almaktadırlar.
Bağımsız Kürdistan’i, Kürdistan’ın güneyinde, daha çok Barzaniler savunmaktadır. Bu yeni bir durum değildir. Yüz yılı aşkın bir zamandır, Barzanilerin düşüncesi ve tasarımı budur. Aşiret, şexlik gibi kurumlara vurgu yaparak Barzanilerdeki ulusal ruhu görmezlikten, anlamazlıktan gelmek yanıltıcıdır. Bunları dile getirmek, sırtını bir siyasal partiye KDP’ye dayamak değildir, bu düşünce tasarıma destek vermektir. Bu düşünce ve tasarımı güçlendirmektir.
İBV’de, gerek Mütevelli Heyeti içinde olanlar, gerek gerek vakıf yönetiminde yer alanlar gönüllü çalışmaktadır. Sadece, bana, ailemizin ihtiyaçları için küçük bir ödeme yapılmaktadır. Bunun dışında maaşlı, sigortalı iki-üç çalışan daha vardı. Vakfın, Diyarbakır Şubesi’ndeki durum da böyledir. Hewler’deki WÎB ise, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yasalarına göre kurulmuş ayrı bir vakıftır.
Yüz yılı aşkın bu süreçte KDP, çeşitli olaylar gündeme getirilerek eleştirilebilir. İsmail Beşikci de eleştirilebilir. İBV de eleştirilebilir. Benim neler yaptığım, nasıl yaptığım ortadadır. Vakfımızın yapıp ettikleri de ortadadır. Gelirleri, giderleri açıktır, besbellidir…‘Barzani’den maaşlı memurlar!…’ anlamsız karalamalar, yakıştırmalardır.
Bu yazının başında, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği yazısına çok saldırı, eleştiri olduğunu yazmıştım. Beni savunan, yazılar, mesajlar da oldu. Bu arkadaşlara teşekkür ediyorum.