İsveç'te yaşayan gazeteci Kurdo Baksi, +GERÇEK'ten Ergun Babahan'a Türkiye’nin İsveç’ten NATO üyeliği karşısında iadesini talep ettiği ‘kişiler listesini’ yorumladı.
Baksi, Babahan'ın sorularını şöyle yanıtladı:
İsveçli bir Kürt olarak yaşamınızı anlatır mısınız öncelikle?
Ben 14 yaşında Türkiye Kürdistanı'ndan çıkmak zorunda kaldığım için Türkçem iyi değil, öncelikle kusura bakmayın. Her şeyden evvel burada, İsveç’te, 150 bine yakın İran, Irak, Türkiye ve Suriye Kürdü beraber, entegrasyon içinde yaşıyor. İsveç’te İskandinav olmayan en büyük grup Kürtlerdir, 6 milletvekilimiz var. Devlet radyosu 2000 yılından bu yana günlük Kürtçe yayınlar yapıyor. Türk devletinin bize vermemiş olduğu hakları burada aldık. Mesela 1923 – 2003 yılları arasında yayınlanan kitapları sayarsak İsveç’te Kürtçe yayın Türkiye’den çok fazla.
İKİ KÜRT TEMSİLCİLİĞİ, 109 DERNEK VAR
Okullarda var mı Kürtçe?
Evet resmi olarak okullarda Kürtçe var. İsveç’te 1976’da herkese ana dil hakkı verildiği zaman Kürtlere de verildi. Babam mesela burada 15-20 yıl Kürtçe öğretmenlik yaptı. İsveç’teki Kürtler, Kürt dili konusunda çok hassastırlar. İyi Kürtçe konuşmayan bir Kürt, burada kariyer yapamaz ve hatta buraya gelen Türk arkadaşlar, ‘Keşke Kürtçemiz olsaydı da daha iyi iş alabilseydik’ falan der. Burada Kürt olmak bir yandan pozitif bir durum. İsveç’te kültür dalında da iyiyiz, İsveç’in en meşhur stand-up’cıları Kürtlerdir. Bir de şöyle bir durum var; 109 tane Kürt derneği ve 2 tane temsilciliğimiz var burada, bir anlamda büyükelçilik gibi.
Burada Kürtlerin devleti yok ama dediğim gibi 2 tane elçiliğimiz var Stockholm’da. Bir tanesi Rojava için. Burada Kürtler bilhassa son dönemlerde, 2014’ün son baharında IŞİD’i bitiren bir halk olarak tanınıyor. Kürtler burada fotoğraflarla gösterildiğinde kadın peşmergelerin fotoğrafı öne çıkıyor. Kürtler IŞİD’in barbarlığına karşı durdu. 16 bin genç, 30 yaşın altında kadınlar ve erkekler, Kobani’de, Kamışlı’da, Amudi’de hayatlarını kaybettiler. Bir başka önemli nokta da İran’dan, Irak’tan, Türkiye’den, Suriye’den insanlar birlikte savaştılar. Yani sadece Suriye Kürtleri yazmadı bu başarıyı. 85 ülkede çalışan bir Rojava projesi var ve burası için çok anlaşılır bir durum. Sosyal demokratlar içinde Kürtler çok önemlidir. Eğer sosyal demokratlara Kürtler oy vermezlerse, Sosyal Demokratlar 11 Eylül’deki seçimlerde hükümet olamayacaklar.
AMİNEH KAKABAVEH İSVEÇ’DE SEVİLEN BİR MİLLETVEKİLİ
Türkiye’nin İsveç Büyükelçisi, İsveç medyasına konuştu ve İsveç milletvekili İranlı Amineh Kakabaveh’nin Türkiye’ye iadesi talep etti. Sonra geri adım attı “Ben böyle bir şey demedim” dedi.
Büyükelçi, hiç sevilmeyen bir adam, bir şekilde "Erdoğan’ın minyon tipi" diyoruz. Onun küçültülmüş bir hali sanki, oturuş şekli vesaire hep Erdoğan gibi. Onun için İsveç’te kredisi çok az. Son dönemlerde televizyonlara çıktı, konuştu. Amineh Kakabaveh burada bilinen bir Kürt milletvekili, çok sevilen bir kadın. Çünkü o oy vermeseydi sosyal demokratlar hükümet kuramazlardı. İsveç’te 349 milletvekili var ve bunların yarısı sağdır, yarısı soldur. Bir tek Amineh’in oyu var oyunu değiştirecek.
Videoya baktığımızda “Amineh Kakabaveh’yi Türkiye’ye verirlerse memnun oluruz” diyor. Zaten acayip bir liste yapmışlar. Türk devleti zannediyor ki Amineh Kakabaveh Türk vatandaşı. Kürtlerle ilgilenen herkesi Türkiye vatandaşı sanıyor...
Ya da “Türkiye’nin sevmediği bütün Kürtler Türkiye’ye iade edilsin” istiyor...
İsveç’te bir komedi şov var, bugün diyorlar ki orada “İyi ki Amineh Kakabaveh’i istiyorlar. Allah’tan ki bizim Dışİşleri Bakanımızı istememişler”...
Kakabaveh’i istiyorlar çünkü Amineh’nin İsveç hükümeti ile bir antlaşması var: “Rojava Kürtlerine sahip çıkacaksınız, yeniden oraya siyasi bir tavır koyacaksınız ve hatta oranın gelişmesi için ekonomik yardımda bulunacaksınız..” şeklinde...
TÜRKİYE “RAHATSIZ OLMA OYUNU” OYNUYOR
Bu Türkiye’yi rahatsız ediyor o zaman? Özellikle büyükelçiliği?
Evet ama aslında başka bir şey var; Türkiye “rahatsız olma oyununu” oynama kararı almış. Devlet olarak almış bunu sadece Erdoğan değil.
Şimdi normal olarak biz buradan takip ediyoruz. Erdoğan bir şeyler söyler genelde, acayip şeyler söyler. Ondan sonra İbrahim Kalın çıkar, biraz daha katı konuşur. Çavuşoğlu ayrı bir tonda gider. Ondan sonra olay kaybolur gider. Ama bu sefer öyle olmadı. Çavuşoğlu çok agresif davrandı.
Ben şunu anladım. Erdoğan, Cuma günleri camiden çıkınca genelde tehdit ediyor birilerini. Erdoğan camiden çıktıktan sonra biz hepimiz merak ediyoruz. Ne diyecek? Yine hangi ülke hakkında konuşacak? Hangi başbakana sövecek. Kürtler hakkında ne diyecek...Bu kez camiye gelmeden evvel Erdoğan bir şeyler planlamış. Yani İsveç’e karşı sert bir konuşma içinde. Çünkü buradaki büyükelçi hiçbir zaman Erdoğan konuştuktan sonra harekete geçmez, dahası Fahrettin Altun bile İsveç basınını aramış konuşmak için. Yazı yazmak istemiş. Bir makale yazdı hatta. Bu sadece Erdoğan’ın tavrı değil, bunu demek istiyorum.
Merkezi bir karar var, diyorsunuz. Peki, İsveç çok alttan mı alıyor bu durumda?
İskandinavya’da biliyorsunuz hava çok soğuktur. Herkes alttan alır. Soğuk bir şekilde karşılarlar. İsveç de öyle. İlk önce Erdoğan telefonlarda, görüşmelerde falan Finlandiya ve İsveç ile bir sorun yok demiş. Onun için de ne yapacaklarını şaşırdılar.
İsveç, Erdoğan’ın iç politikaya oynadığını, Biden ile sorunu olduğunu düşündü aslında. Uzmanların da dediği gibi “2-3 gün bizi iç politikada kullanacak” diye düşündüler ama bu daha uzun sürdü. Amineh Kakabeveh’nin iade edilmesi konusunda bir elçinin öyle konuşması, İsveç’in iç işlerine müdahale etmek anlamına geliyor. Normal olarak İsveç Bakanı, hemen bir tweet atar ve der ki biz bunu kabul etmeyiz ama bu sefer öyle bir şey olmadı. İsveç’teki Dışişleri Bakanı saklandı bir şekilde. Şimdi de bazı analistler İsveç Dışişleri Bakanı konuştuğunda, Türkiye ile işleri zorlaştırıyor, bundan sonra yalnız Başbakan konuşsun diyorlar.
ROJAVA’YA GİRMEK İÇİN İSVEÇ VE FİNLANDİYA’YI KULLANMAK İSTİYOR
Herhalde Amerika ile bir eş güdüm içinde çalışıyorlar.
Şimdi durum şu: Ev sahibi Joe Biden, İsveç ve Finlanda’yı bir akşam yemeğine çağırmış, Türkiye, koridorda duruyor ve diyor ki “Ben bu misafirlerinizi kabul etmiyorum”. Olay bu. Amerika’dan silah alma konusu var... İkinci konu ise Rojava... Türkiye diyor ki ben bunları söylersem belki İsveç gider YPG’ye terör darbesi vurur. Bir de Rojava ve Irak Kürdistan’ına girmek için İsveç ve Finlandiya kullanmak istiyor. Başka bir sebep yok. Türkiye sanırım taviz alamayacak İsveç ve Finlandiya’dan.
Eylül’de seçim var. Kürtler çok organize, örgütlü ve etkili. Yani Türkiye’de HDP neyse anladığım kadarıyla, İsveç’te sayıları 6 da olsa milletvekillerinin bir denge siyaseti var. İsveç hükümeti Kürtleri incitecek, kızdıracak bir şey yapamaz mı?
Bence öyle bir şey yapamaz. Bazı Kürtler, daha doğrusu Kürt lobisi başta olmak üzere YPG’nin terör damgası almasını bir kırmızı hat olarak değerlendiriyorlar. Kim ne olursa olsun; Barzani’ci olsun, Talabani’ci olsun, Kürtler bu noktada hep biriz. Söylediğiniz olursa İsveç artık devlet olarak insan hakları ile uğraşamaz, İsveç başka bir lige girer..
İadesi istenen 9 isim resmileşti. Bunlardan bir tanesi tanıdığım aile dostu. Yıllar önce vefat eden Şeyh Said’in akrabası Siraç Bilgin. Biz 4 gündür Türkiye devletine diyoruz ki bu arkadaş ölmüş. Oğlu da Türkiye’ye gitmiş. Nüfus kaydından tutun her yere yazmış rahmet ettiği. Ölü bir insanı şu anda PKK sorumlusu olarak Avrupa’da göstermeleri, televizyon kanallarında konuşmaları çok acayip bir şey. Diğer yandan ciddi bir liste olmadığını gösteriyor.
GÜLENCİLER KÜRTLERDEN DAHA SAVUNMASIZ DURUMDA
Sadece Kürtler yok anladığım kadarıyla listede, Cemaatten de isimler var, onlar İsveç’te şu anda sizin kadar organize değiller. Onlara yönelik bir endişe var mı?
Verdikleri isimler genelde yazar ve gazeteci. Başka bir liste bekliyordum açıkçası. Bir tanesi sırf bir ekonomi haberi yaptığı için listeye alınmış. İsmini vermeyeceğim burada. Çok hassas bir konu.
Bu oyun tutmayacak. Bu dava devam ediyor şu anda İsveç’te. Ama beni üzen şu nokta şu: Bir insan Gülen’in gazetelerinde çalışmış olabilir, ben onların “Gülenci olduğunu” söyleyemem. Buna benim hakkım yok, bunu ancak kendileri söyleyebilir. Biz Türkiye’de herkese her lafı söyleriz. “Bu solcudur bu sağcıdır” diyebiliriz. Ama burada bunu yapamayız. Herkes kendisi karar verir neci olduğuna. Beni üzen İsveç devleti, birisi için “Bu Gülencidir” denildiğinde, bu insaları mahkemeye çıkarıyor. Ama Kürt dendiği zaman o hızla mahkemeye götürmüyor.
Avrupa Birliği’nde Gülencileri mahkemeye çağırıp, “Sen terörist misin?” diye ifadelerini alıp, “Sen avukat tutmalısın, kimsin nesin kendini anlat” diyen tek ülke İsveç’tir. Başka bir Avrupa Birliği devletinde olmuyor bu. Bu konuda da bence bir adaletsizlik var.
Kürt vekillerin bir araya gelip, Türkiye’nin bu taleplerine ya da büyükelçiye ortak bir cevap vermesi mi bekleniyor mu?
Kürdistanlı milletvekillerimiz var, ben isimleri söyleyemiyorum ama Türk devleti isterse isimlerini bulacaktır, ben söylemiş olmayayım. Bunların sadece %50’si sosyal demokrat olduğu için beraber hareket edeceklerini zannetmiyorum ve bunu normal buluyorum. Çünkü hükümet içinde de bize yardımcı olacak insanlar olması gerekir. Herkesin dışarı çıkmasına, basında bağırmasına gerek yok. Bizde basında bağıracak epey Kürt var. İ
Burada önemli bir noktada şu: Erdoğan ifade özgürlüğünü, “ifade özgürlüksüzlüğüne” çevirdi. Erdoğan bu tutumunu buraya, İsveç’e taşımak istiyor. İsveç’in meşhur insanlarını, kurumlarını çağırdım ben. Birlikte ortak bir metin yayınlayacağız birkaç gazetede. Biz hiçbir yayıncıyı, hiçbir gazeteciyi Türkiye’ye ve Erdoğan’a vermeyiz. Şu an böyle bir çalışma da var. İsveçliler çalışıyor yani bu konuda.
İsveç devletinin dünyaca bilinen kanunları var. Basın ve ifade özgürlüğü konusunda 1776’de kanunlar çıkmış. Bundan dolayı da haklı olarak çok gururlular. Ben böyle bir şey olacağını zannetmiyorum. Türk devleti daha sert bir demeç verir, farklı demeçler olabilir. Fakat fiziki olarak insanların iadesi veya fiziki olarak Rojava bürosunu kapatmak gibi bir şeylerin olacağını düşünmüyorum. Almanya yapabilir ama İsveç’te öyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Burada biz mesela mitinglere gidiyoruz. İsteyen Öcalan fotoğrafı taşır isteyen Erdoğan fotoğrafı taşır. Burada bayrak flama sorunu yok. Türkiye’de bayrak hastalığı var biliyorsunuz. Özgürlük herkese lazım, olmadığı takdirde, Müslüman da, komünist de, homoseksüel de zarar görür. Böyle bir şey olmaz. Tüm dünyayı Erdoğan için değiştiremeyiz. Kusura bakmasın o kendisini değiştirsin.
Peki İsveç’te Kürtlerle Türkler arasında bir gerilim var mı bu olaylardan kaynaklanan?
İsveç’te Türkler ile Kürtler arasında ilişkiler genellikle çok iyidir. Çünkü çoğu Konya’da gelmişler buraya. Konya’da gelenler genelde Kürt’tür. Kürtler, Türklerden sayıca 5 kat daha fazla burada. 22.000 Türk ve 150.000 Kürt var. 80.000 Süryani var, 5-10 bin de Ermeni var. Bir de Mardinliler çok güçlü burada. Mardinlilerin de Süryanilerle ilişkileri çok güçlü. Fikirleri başka olabilir ama kimse birbirinden nefret etmiyor. Bir de burada doğan çok insan var. Türklerin de dilini konuşması gerekli. Haklar herkes için eşit. Kürdistan’a karşı olan birçok Türk de var tabii ki.
İSVEÇ ERDOĞAN’IN 2023’DE GİTMESİNİ BEKLİYOR
İsveç, büyük bir politika değişikliği yapıyor. Tarafsız bir pozisyondan NATO’ya başvurdu. Fakat Erdoğan bu süreci uzatacak gibi görünüyor. En azından Haziran’daki NATO zirvesine kadar. NATO standardında bir İsveç ordusu olsa da, Rusya tehdidinden korkuyor mu İsveç?
Amerika ve İngiltere’nin vermiş olduğu güvencelere çok güveniyorlar. NATO konusunda herhangi bir endişe yok. Zaten “Erdoğan Haziran 2023’te seçimi kaybedecek ve gidecek” görüşü var. İsveçliler de daha çok onu bekleyecekler. “Türkiye’ye merhaba, Erdoğan’a bye bye” politikası sürdürecekler. Bazı insanlar korkuyor ama hükümette bir korku yok. Bunu çok yakın kaynaklara dayanarak söyleyebilirim. Herhangi bir korku yok. Daha çok taktik olarak iyi bir yol bulmak istiyorlar. Sadece Erdoğan’ın Finlandiya ile anlaşması durumunda Finlandiya’nın daha önce üye olmasından korkuyorlar. Bunu hazmedemiyorlar. İsveç basını daha çok bunu tartışıyor.