Avrupa Birliği üyesi ülkeler başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Kürtçeye ilgi artıyor.
Son olarak İsviçre'nin Bern kentinin resmi internet sitesine Kürtçenin Kurmanci lehçesine yer verildi.
Kurmancinin yanı sıra web sitesine Rusça ve Ukraynaca dil seçeneğini ekledi. Böylece dil sayısı 15'e çıktı.
Kent sitesinde çalışma, kariyer, iltica, yasal haklar, mali konular, sigorta ve sosyal güvenlik, okul sistemi ile eğitim, sağlık, çocuk ve aile, ulaşım, acil durumlar ve danışmanlık merkezleri şeklinde başlıklar yer alıyor.
Kürtçe seçeneğinin eklenmesi kentte kültürel alanda faaliyet yürüten Kürt derneklerinin yoğun çabaları sayesinde hayata geçirildi.
İsviçre Bern Stat Parlamentosu, geçen sene 27 Ekim'de yaptığı oturumda ülkedeki 4 resmi dilin yanı sıra "resmi bilgilendirmelerin" Kurmanci lehçesinde yapılmasını da onaylamıştı.
Benzer hizmetlerin Avrupa'nın birçok kentinde uygulandığı biliniyor.
Neden Türkiye'de uygulanmıyor?
Bilindiği gibi Türkiye'nin başta İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya gibi kentlerinde milyonlar Kürt nüfusu yaşıyor.
Akla Bern'deki hizmetin neden Türkiye metropollerinde yaşayan Kürtler için uygulanmıyor? sorusu gelmiyor değil.
Mesela sadece İstanbul'da 4 milyon civarında Kürt'ün yaşadığı tahmin ediliyor ve kentin tanıtımında Kürtçeye yer verilmiyor.
Hala YİMER'de Kürtçeye yer verilmiyor
İstanbul bir yana İçişleri Bakanlığı'nın Göç İdaresi Başkanlığı bünyesinde faaliyet yürüten Yabancılar İletişim Merkezi (YİMER) Türkçe, İngilizce, Arapça, Rusça, Peştuca, Farsça ve Almanca hizmet verirken, Kürtçeye yer vermiyor.
Hatta şiddeti önlemeyi hedefleyen ve 2018'de uygulamaya konulan Kadın Destek Uygulaması'nda (KADES) bile Kürtçe yoktu.
Konunun medyaya yansıması ve eleştirilerin ardından 2022'de KADES'te Kürtçeye yer verildi.
Peki İsviçre'deki gibi benzer hizmetin Türkiye'de uygulanması çok mu zor? Neden uygulanmıyor?
İnsan hakları aktivisti ve Kürtçe dil uzmanları, konuyu Independent Türkçe'ye yorumladı.
"Kürt toplumu şansı yeterince değerlendiremiyor"
Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi (DİERG) Direktörü Prof. Dr. Aziz Yağan, Bern'in şehir sitesinde Kürtçeye yer vermesinin gecikmiş bir uygulama olduğu görüşünde.
Yağan'a göre Avrupa ülkelerinin Kürtçe ana dilde eğitim ve kamusal alanda görünürlüğü için kolayca olanak sağlarken Kürt toplumu bu şansı yeterinde değerlendiremiyor.
Aziz Yağan / Fotoğraf: Twitter
Türkiye'de seçimden önce Kürtlerin ana dilde eğitim ve kamusal alanda görünürlüğü artmasını bir tartışma ve ortak bir talebe dönüştüremediğine dikkati çeken Yağan, "İster Avrupa'da ister Türkiye'de yaşadın, Kürtler ana diliyle ilgili net ve ısrarcı talepleri olmalı. Mesela Diyarbakır Belediyesi'nin web sitesinde Kürtçeye yer verebiliyor ama Konya, Antalya veya İstanbul bunu yapmıyor" diye konuştu.
"Bölge milletvekilleri girişimde bulunmalı"
Web sayfasını Kürtçe hazırlamayanların belli olduğunu ve bunun onlar için ciddi bir eksiklik teşkil ettiğine değinen Yağan, "Kürt toplumu için kendiliklerinden bu hizmeti sağlamaları gerekiyor" dedi ve ekledi:
Partisine bakılmaksızın bölgemizin milletvekilleri ortak bir çalışma ile durum tespiti yaparak hem Kürtçe ana dilinde eğitim başlatılması hem de kamusal alanda Kürtçenin yer alması için girişimlerde bulunabilir. Milletvekillerinin bu içerikteki girişimi anadilinde eğitimi isteyen Kürt toplumuna da güven verecektir. Bölge dışı milletvekilleri de bu taleplere destek verdiğinde Kürtçe tartışılmaktan kurtulacak ve olağan günlük akışını edinecektir."
"Kürt sorunun esas odağı, Kürtçenin dışlanmasıdır"
Demokrasiyi Güçlendirme Derneği (DemGüçDer) Başkanı İlyas Buzgan da farklı dil ve kültürlerin bir arada ve uyum içinde yaşadığı ülkelerin başında İsviçre'nin geldiğini söyledi.
Buzgan'a göre İsviçre'nin bu başarısı etkin bir hukuk devleti, insan hakları ve azınlık haklarına saygıyı içeren medeni bir kültüre, katılım, müzakere ve oydaşma prosesleri ile işleyen sağlıklı bir demokrasiye borçlu.
İlyas Buzgan / Fotoğraf: Twitter
İsviçre'nin söz konusu medeni kültürünün en önemli özelliği farklılıkları asimile etmeden devlete ve ülkeye entegre etme kapasitesi olduğunu kaydeden Buzgan, Türkiye'deki durumu ise şu sözlerle ifade etti:
Kurulduğu tarihten bugüne kadar Türkiye'nin en önemli problemlerinden biri Kürt sorunudur. Kürt sorununun esas odağı ise Kürt dilinin kamusal alanda dolaşımdan dışlanmasıdır. Devlet merkezli bu sorunun ve bu sorunu çözmek amacıyla uygulanan ayrımcı ve baskıcı politikaların demografik, ekonomik ve psikolojik kaynaklar üzerindeki yıkıcı etkileri muazzam oldu."
"İsviçre medeni hukukunu Türkiye'ye uygulamakla medeni olunmuyor"
Türkiye'nin farklı etnisite, dil ve kültürleri bir arada ve uyum içinde yaşatmak istiyorsa bunun en sağlıklı yöntemin insan hakları felsefesi ve hoşgörü kültürünün içselleştirmesinden geçtiğinin altını çizen Buzgan, "Bu içselleştirmenin en önemli adımlarının başında Kürt dilinin periyodik olarak kamusallaşmasını sağlamak gelmektedir" ifadelerini kullandı.
Bir gericilik göstergesi olarak kodlanan başörtüsünün kamusallaşma, entegrasyon ve aidiyet eğilimlerinin ortaya çıkardığı gibi, bölücülük göstergesi olarak kodlanan Kürt dilinin kamusallaşmasının da devlet merkezli paranoyanın vehim olduğunu gösterebileceğini belirten Buzgan, devamında şunları kaydetti:
"Kürt dilinin kamusallaşması aynı zamanda Kürt psikolojisindeki yabancılaşma duygusunu da giderebilir. Sonuç olarak şunları söyleyebilirim ki İsviçre medeni hukukunu Türkiye'ye tercüme etmek ve uygulamakla medeni olunmuyor, aynı zamanda İsviçre'yi dünyanın en zengin ve müreffeh ülkesi yapan siyasi kültürü de içselleştirip uygulamak gerekiyor."
"Türkiye'de Kürtçe hizmetin sunulmaması büyük eksiklik"
Kürd Dili Hareketi Derneği (HezKurd) Başkanı Avukat Suphi Özgen de Kürtçe hizmet almanın bir hak ve bu hizmeti sağlamanın belediyeler dahil kamu kurumları için bir yükümlülük olduğu görüşünde.
Suphi Özgen / Fotoğraf: Twitter
Bern'de Kürtçenin resmi olarak hizmet kapsamına alınmasının çok değerli olduğunu ve benzer uygulamaların Kürtlerin yoğun yaşadığı tüm dünya kentlerinde artarak devam etmesinin mutluluk kaynağı olacağını söyledi.
10 milyonlarca Kürt'ün yaşadığı Türkiye'nin özellikle Batı kentlerinde kamu hizmetinin Kürtçe sunulmamasının büyük bir eksiklik olduğuna değinen Özgen, "TRT Kûrdî kamu yayıncılığı dışında resmen merkezi bir hizmetin olmaması yanlıştır. Örneğin benim de yaşadığım ülkemizin en büyük kenti İstanbul'da Büyükşehir Belediyemizin sembolik Kürtçe kursu dışında tüm kent sakinlerini kapsayan Kürtçe bir hizmeti yoktur. Maliyet gerektirmeyen dini ve milli bayramlarda belediye sembolik de olsa kutlama mesajlarını bile Kürtçe yapmamaktadır" diye konuştu.
"Benzer uygulama için İBB Başkanı'ndan randevu talep ettik"
İstanbul'un aynı zamanda dünyada en fazla Kürt nüfusunun yaşadığı kent olarak bilindiğini hatırlatan Özgen, HezKurd olarak Bern kentinin güzel adımı sonrası İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan randevu talebinde bulundukları bilgisini paylaşarak, sözlerini şöyle tamamladı:
Randevu verilmesi halinde sayın başkandan Türkiye'nin diğer illerine de örnek olacak şekilde belediyecilik hizmetlerinin Kürtçe ile de sunulmasını talep edeceğiz. Örneğin Kürtlerin milli bayramı olan ve herkesin kutladığı Newroz kutlaması ile diğer dini ve milli bayramlarda kutlama afişleri neden Kürtçe ile de yazılmasın? Anonslar yapılmasın? Belediyenin kreşlerinde neden Kürtçe de hizmet verilmesin? Zaten Kürtçe ile etkin kamu hizmeti vermeyen veya vermeyi vaat etmeyen bir belediye başkanının önümüzdeki yerel seçimde kazanması nerde ise imkansızdır. Şahsen ve dernek olarak bu konuda farkındalık yaratacak kadar etkin olacağımızı hem yetkililere hem kamuoyuna duyurmak istiyorum."
Kaynak: Independent Türkçe