Ankara’da namı yürüyen diğer iki Kürt Cemali’ye değinmek, birincisine bakıldığında insanda bir öğünme ve sevinme hisi bırakamıyacak kadar karamsarlık yaratsa da diğer iki "Cemali“nin yaşam biçimleri değişiktir. Toplumsal mücadelede bir anlam ifade ettikleri için her biri ayrı bir değere sahiptir. Ayrıca Ankara’da ad yapan bu diğer iki "Cemali“nin öyküleri de birbirinden tamamen ayrıdır. Her ikisi de ayni dönemde Ankara’da yaşadıkları halde, belkide birbirini tanımadan ve ayrı dünyaların insanları olarak geride birer iz bırakarak yaşamışlar!..
Tıklayınız: Ankara’dan üç Kürt Cemali geçti! -1-
Adından da anlaşılacağı gibi „Kabadayılar Kralı Ankaralı Kürt Cemali“ ad olarak insan üzerinde korku, heyecan, macera dolu bir hayat ve berak olmayan karanlık ortamda yaşayan ve herkese hükmeden biri akla geliyor. Doğal olarak kabadayılık yapan yetişkinlerin sert bakışlı, otoriter, idare etmek veya baskın olmak ihtiyacı olan özelliklere sahip kişiler akla gelir. Kabadayılık kavramı biraz da „Külhanbeylik“ ile karıştırılır! Hatta daha kötüsü kabadayılık, külhanbeylik ve serserilik gibi kanun dışı olan kişilikler farklı kategorilerde değerlendirilir. Kabadayılıkta yürekli ve korkusuz olmak ön planda yer alsa da adaletli, merhametli, fakir fukara babası olmak da oldukça önemlidir. Büyük kabadayıların çoğu devlet ile uğraşmazlar! Çünkü devletin gücünün kendilerini aşabileceğini iyi bilirler!
Ankara’da memurluk yaptığım yıllarda Cemalileri uzaktan tanıdım. Ankaralı Kabadayılar Kralı Kürt Cemali’yi ise Ankara Belediyesi’nde memur olarak çalıştığımda yaptıkları işler ile ilgi duyuyordum. Bazan taşradan gelip memleketlerine dönemiyecek kadar yardıma muhtaç olanları belediye onları Kürt Cemali’ye yönlendirdiklerini işitiyordum. O’na yardım için gönderilenlerin eli boş dönmez, herkese kendisi veya adamları yardımcı oluyor, adı dilden dile „Fakirler Babası“ olarak dolaşıyordu!.. O’nun bu özelliği benim de dikkatimi üzerine çekmişti. Dürüst ve yiğit olmak! Haksız yere çok para kazanandan alıp, yardıma muktaç olanlara dağıtmak bu özellik Kürt Cemali’nin kabadayılığının temelini oluşturuyordu. Halk O’nu bu haliyle seviyor ve bağrına basıyordu. Fakat diğer karanlık mafiya bağlantılı kabadayılar Kürt Cemaliyi sevmiyor ve O’nu kendilerine rakip görüyorlardı…
Ankaralı Kürt Cemali lakabıyla tanınan kabadayının asıl adı „Cemali Coşar“dı.Kürt Cemali, 1950'li ve 60'lı yılların Ankara‘sının en güçlü ve en yardım sever kabadayılarından biri olarak nam yapmıştı. Adı „fakir-fukara babası“ olarak halk arasında dolaşmaktaydı. O, tüm yönleriyle halkın gönlünde olumlu bir yer etmişti. Ankaralı Kürt Cemali aslen Ankaralı da değildi! Ailesi sonradan Ankara’ya yerleştikleri için halk O’na bu adı takmıştı. Ankaralı Kürt Cemali „Cemali Coşar“ın hayat öyküsü de kendisi gibi oldukça ilginçti. Ankaralı Kürt Cemali 1933 yılında 7 çocuklubir bir ailesinin en küçük çocuğu olarak Ankara’da dünyaya gelmişti. Ankaralı olarak anılsada O, aslen bir Kürt aşireti olan „Şeyhbızıni“ Kürt aşiretindendi. Dedesi Güney Kürdistan coğrafyasından gelip Erzurum‘a, sonra Bayburt‘a ve oradan da Ankara‘ya göç edenlerdendi. Bayburt’a Şeyhbızıni Aşireti nasıl ve nereden gelip oraya yerleşmiş sorusuna kısaca değinecek olursak, Şeyhbızıni Aşireti Güney Kürdistan’da büyük bir Kürt Aşireti’dir. Tarihi yerleşik yerleri Güney Kürdistan’ın Kerkük bölgesi. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han, Bağdat seferi sırasında ordusuna ve bu aşiretin kendisine yaptığı yardımı, padişaha bağlılığı ve yaptıkları hizmetlerden dolayı onları sonraları ödüllendirerek, getirtip Çolemerg (Hakkari) bölgesine yerleştirir. 19. yüzyılın sonuna kadar Hakkari civarında bulunan Şeyhbızıniler daha sonra Anadolu’nun çeşitli bölegelerine dağıtılır. Bu dağıtılan bölgeler arasında başta Erzurum ve Bayburt yer alır. Buraların dışında Şeyhbızıniler Anadolu’nun değişik bölgeleri olan Hakkari, Malatya, Adıyaman, Ağrı, Van, Muş, Ankara-Haymana, Sinop, Boyabat, Amasya, Samsun ve Adapazarı’na dağılmışlar. Dağılan yerlerde birçoğu dilini, dini inançlarını zamanla yitirerek yerli halk ile kaynaşarak kaybolmuşlar. Osmanlılar, Kürtlerin Şeyhbızıni ve diğer dindar kesimlerini özellikle Ermeni, Rum ve Süryani halkın yoğun olduğu yerleşik bölgelere yerleştirmişler. Eskilerin deyimiyle:” Osmanlı’da oyun çoktur. Bir oynu bozulursa yerine hemen ikinci bir oynunu oynardı!..” Osmanlılar tarihte halkları hep birbirine kırdırmış, sonunda da Ermenilerle, Türk ve Kürt halkını karşı karşıya getirerek tarihi kıyımlarına bir yenisini daha eklemişlerdi. Bu durum Osmanlı tarihinde hep böyle sürüp gitmişti!..
Kürt Cemali’nin Ankaralı bir Şeyhbizinili olması kabadayılar arasında hem adının, hem de namının büyümesi diğer Ankaralı kabadayıları gölgede bırakıyordu. Kürt Cemali hem cesur, hem de tek başına diğerlerine kafa tutacak kadar mert ve yürekli olması olması O’nun şansının temelini oluşturmaktaydı. Diğer Ankaralı kabadayılar ancak birleşerek O’na kafa tutacakları noktasında birleşmişlerdi. Cemali’nin bu birleşmede pek de haberi yoktu. Birleşen kabadayılar arasında o dönemde adı geçen „Dündar Kılıç, Ankaralı Kabadayı Mehmet, Karagöz Kemal, Kabadayı Sarı Veli, Boşnaklı Muharrem“ gibi adlar en ön plana geçmişlerdi. Bunlar arasında Ankaralı Kabadayı Mehmet, diğer bir kabadayı olan Sarı Veli'yi öldürerek 15 yıl kadar hapis yatmıştı. Trabzon, Sürmene doğumlu olan Dündar Kılıç da adı ön planda olan kabadayılar arasındaydı. Kürt Cemali ise 1950’li ve 60’lı yıllarda Ankara’nın Altındağ, Atıfbey, Çınçınbağları, Dışkapı, Ulus, Anafartalar, Kayabaşı, Yenidoğan, Aktaş ve Hacettepe gibi fakirlerin yoğun olarak oturdukları kalabalık ve önemli semtlerde söz sahibiydi. Öbür kabadayılar ise sanki Ankara’da dar bölgelere sıkışmış gibi kendilerini his ediyorlardı! Kürt Cemali, adı geçen semtlerde herkese yardım eden, zorbalara göz açtırmayan, herkesin sevdiği ve itaat ettiği biri olarak ön plana geçmişti! O, delikanlılığı ve mertliği ile sanki Ankara’da sevilen efsanevileşen biri olmuştu. Kürt Cemali sanki ilegal işler değil de bir şirket gibi çalışır, yöresinde birçok kişiyi ve ailelerini de geçindirirmiş. İş takibi, alıp-verme işleri ve adamlarıyla korunması gereken kişi ve kuruluşları da himayesine alarak gelir ve gigerlerini böylece ayarlarmış! Yüz kızartıcı ve halkın hoş karşılamadığı hiç bir işte adı geçmemişti. Bu davranışlarıyla Kürt Cemali Ankara halkı arasında büyük bir güven yaratmıştı. Karanlık işlerden gelen gelir konusunda da adı karanlık işlerde geçmiyordu. O’nun bu hali ve kendisi hakkında halktan bir şikayet olmayınca resmi kuruluşlarda da bir kredisi vardı. Haksızlığa uğrayanların derdini dinleyip haklıların davasına aracı koyarak haksızlığı ortadan kaldırmak da günlük yaptığı işleri arasında sayılırdı. Yüzlerce kahvehanesi vardı. Orda çalışanlara haklarını vewrmek ve kira konularında da halkta hiç bir şikayete mahal vermeden her şeyi çözebiliyordu. Kürt Cemaliye „Kabadayı gömleğini giydirmek“ O’na dar geliyordu!..
Ankaralı Kürt Cemali, sanki Adanalı bir İnce Cumali ya da Yaşar Kemal’in romanındaki bir „İnce Memet“ti! Rıfat Ilgaz „Keşanlı Ali Destanı“nı „Ankaralı Kürt Cemali“nin yaşam öyküsüne uyarlıyarak yazdığı söylenir. Keşanlı Ali Destanı’nı Ankara’da bulunduğum yıllarda hem tiyatrosunu, hem de sinema filmi olarak izlediğimi anımsarım. Hem tiyatrosu ve hemde sinema filmi uzun zamanlar gişe rekorlarını kırarak Türkiyenin birçok yerinde oynamıştı…
Ankaralı Kürt Cemali yaşarken bile efsaneleşen biriydi. Ankara’ya sığmaz olunca adı Ankara dışında da yayıldı. Bu şöhret diğer kabadayıları çıldıran bir soruna dönüştü! Kürt Cemali’yi ortadan kaldırmak için Ankaralı diğer kabadayılar sinsice planlar yaparak, sık sık biraraya gelerek O’nu yok etmek yollarını arayıp dururlarmış!..
Ankaralı Kürt Cemali’nin işi zorbalardan, çok zengin olanlardan alıp fakir ve fukaraya dağıtmaktı. Ayrıca söz sahibi olan semtlerde başka kabadayıların zülmüne de asla yer vermezmiş! O’nun bu duruşu halk tarafından sevilen ve sayılan biri olarak diğer kabadayıların da zoruna gittiği o dönemker Ankara’da bilinen konulardan biriydi. Kürt Cemali yaşarken halk tarafından efsaneleştirilmiş biriydi! Diğer kabadayılar O’nun bu özelliğini iyi keşfetmişlerdi. Ankaralı namlı Kabadayı Mehmet, Kürt Cemali ve diğer bazı kabadayıları mekanında dostça ağırlamak için çağrı yapar. Yer olarak da kendi mekanı olan Ankara Gençlik Parkı karşındaki Hergele Meydanı’ndaki kahvesini yer olarak gösterir…
Kürt Cemali, 1 Nisan 1962 günün akşamı Kabadayı Mehmet ile konuşmak ve O’nunla oyun oynamak için Ankara’nın Opera Meydanıyakınındaki kulübünde buluşurlar. Yapılan plan, Kürt Cemali’nin karakterine uygun düşen bir plandı. Cemali, dostça çağrılan bir mekana tabancasının fişeklerini çıkartarak girermiş!.. Oyun masasına daha sonra Kürt Cemali ve Kabadayı Mehmet’in dışında bazı kabadayılar daha da oyuna katılırlar. Oynun ilerleyen saatlerinde gecenin karanlığı da hesaba katılarak Kürt Cemali ile Kabadayı Mehmet’in aralarında çıkan tartışma sonra kavgaya dönüşür. Bu arada yapılan plan gereğince kahvehanenin aniden kesilen elektiriklerinin söndürülmesiyle ortalık tamamen kararır. Ortam Kürt Cemali’nin aleyhine işler. Bir anda tabancalar patlar, bıçak darbeleriyle yerde yatan Cemali, bir süre sonra Elektirikler açıldığında kanlar içinde yerde yattığı görülür. O, boş tabancasına mermileri sürmeye çalışırken de son nefesini vererek can verir! Cemali’nin öldürülmesiyle kendini seven semtlerde günlerce yas tutulur. En yakın arkadaşları O’nun öcünü almak için yemin ederler. Halk arkasından ağıtlar yapar. O dönemin sevilen halk sanatkarı Nuri Sesigüzel, Ankaralı Kürt Cemali adına 45’lik plağıyla O’nun namını Türkiye’nin dört bir yanına yayarak, halk üzerinde büyük bir etki bırakır!..
Ankaralı Kabadayı Mehmet’in adamlarının yanı sıra, o dönemde etkili olan Mafiya Babası Dündar Kılıç ve adamları can cekişen Kürt Cemali’nin etrafında halka tutarak sevinç naralarıyla birbirlerini kutladıklarını, ertesi gün o dönemde basılan gazetelere haber konusu olur.
Cinayet Ankaralı Kabadayı Mehmet’in kahvesinde oyun oynarken olduğu için ve söndürülen elektiriklerden dolayı Kürt Cemali kurban edilmişti. Olay ile ilgili Kabadayı Mehmet 1 Nisan 1962 tarihinde Kürt Cemali’nin öldürülmesinden sonra cinayetin baş şüphelileri Kabadayı Mehmet ile Dündar Kılıç, Cemali’nin akrabalarından çekindiklerinden kendileri gidip teslim olmuşlar. Cemali’nin yakınları mahkeme ile uğraşmadan onların bir an önce bırakılmasını isterler. Kürt Cemali’nin yeğeni ve akrabaları, olayın görgü tanıklarının da olmayışı nedeniyle katillerin bir an önce hapisten çıkmasını bekleyip dururlar. Cinayetten 1 yıl sonra Kabadayı Mehmet ile Dündar Kılıç hapisten çıkar. Kabadayı Mehmet, hapisten tahliye edilince mekanı olan kahvehaneye korkusuzluğunu ispatlamak üzere gelir. O arada hep hazır tetikte bekleyen 17 yaşlarındaki Kürt Cemali’nin yeğeni Nuri Çoşar, Kabadayı Mehmet’in mekanında O‘nu silahıyla öldürür ve amcasının öcünü alır. Dündar Kılıç’a birkaç kez kurulan tuzaklarla öldürülmek istenir. Her defasında ölümden kurtulan Dündar Kılıç Ankara’dan İstanbul‘a taşınarak izini kaybettirir!..
Ankaralı Kürt Cemali, hem Kürtlüğüne, hem de korkusuz cesaretine güvenmenin kurbanı olmuştu. Çünkü yanına yüzlerce adamından birini bile almadan, adamlarına haber vermeden olay yerine gitmenin cazasını hayatıyla ödemişti! Gerçi öcünü alan yeğeni Kabadayı Nuri Çoşar da bir Ankaralı kabadayı olarak, namlı Ankaralı kabadayılar arasında yer almıştı. Sonraları içerde ve dışarda amcasının namına ek olarak yeniden bir „Kabadayılar Kralı Nuri Coşar“ doğmuştu!..
Birinci ve ikinci „Kürt Cemaliler“ ne yazık ki birer kör kurşuna hedef olup gitmişlerdi! Onlar ne kendilerine, ne de halkına yar olamamışlardı! Geride sadece bırakmışlarsa hoş ya da nahoş bir sedadan gayri hiç bir şeyleri kalmamıştı!..
Abuzer Bali Han
-Araştırmacı-
Devam edecek