Türkiye’de gün geçmiyor ki Karadeniz’in farklı il ve ilçelerinde Kürd mevsimlik tarım ve inşaat işçilerine saldırılarak ölüm dahil yaralama ve haklarını gasp etme olayları yaşanmasın. Özellikle bu nevi saldırıların yapıldığı yerlerin başında Süleyman Soylu’nun memleketi Trabzon ve Meral Akşener’in memleketin Sakarya gelmektedir.
Mazlum Kürd emekçilerine saldırmayı ve hakaret edip bu insanların haklarını gasp etmeyi bir alışkanlık haline getiren bu devşirmeler geçen yıl da Güney Kürdistan’dan turist olarak gelen ve yöre esnafına ciddi paralar kazandıran insanlarımıza da saldırarak çirkin yüzlerini göstermişlerdi. Karadenizlilerin en ağır işlerinde oldukça düşük ücretle çalıştırılan ayrıca kendilerine önemli oranda para kazandıran Kürdistanlı turistlere saldırarak hakaret eden bu korkak çeteler ne yapmaya çalışmaktadırlar? Bir tek Kürdden en ufak bir zarar görmeyen Karadenizliler bütün bu saldırılarını Türk milliyetçiliği adına yaparlarken oysa bunların Pontus kalıntısı Rumlar ve aslını inkar eden Laz oldukları biraz tarih bilgisi olan herkes tarafından bilinmektedir.
İşte bahsini edeceğimiz Kürdlere yönelik alçakça saldırılardan birisi de iki gün önce Trabzon’un Maçka ilçesinde meydana geldi. Şehrin TOKİ inşaatlarında çalışan altı Kürd işçisine 150-200 dolayında insan müsveddesi kişiler tarafından Kürdçe müzik çaldıklarını bahane ederek 6 Ağrılı Kürd işçilerini ağır bir biçimde yaralamış ve darp etmişlerdir. Saldırıya uğrayan Kürd işçiler yaralı bir vaziyette çalıştıkları şantiyelerine geri dönerek bir binaya sığınıp canlarını zor kurtarmışlardır. Bahsi geçen Kürd emekçilerini ağır yaralayan bu yüzlerce çakal sürüsü Maçka sokaklarında Kürdleri dövdükleri için gerine gerine ellerini kollarını sallayarak dolaşırken olaydan bir gün sonra Trabzon Valiliği’nden yapılan açıklamada bu saldırı olayı vakayi adiyeden sayılmış ve saldırganlar hakkında hiçbir yasal işlem yapılmamıştır.
Türk ırkçılığı adına yapılan bu saldırıların sahiplerinin esasen Türk olmadıklarını bu coğrafyanın tarihini okuyanlar çok iyi biliyorlar ki Karadenizlilerin yüzde 70’i köken olarak ne Türk’türler ne de Müslümandırlar. Bunların aslı çoğunlukla Rum, Gürcü ve Ermeni’dirler. Pontus Rum İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra bunlar bir gecede hem dinlerini terk edip Müslüman olan hem de gerçek kimliklerini bırakarak kendilerini Türk sayan korkaklar oldukları herkes tarafından bilinmektedir.
Hani Türklerin ünlü bir sözü var: Dinime küfreden bari Müslüman olsa işte zurnanın zart dediği yer burasıdır. Türkiye’yi 80 yıl balkan devşirmeleri yönetti ve rantını yediler. Şimdi ise sıra Karadeniz’deki soyunu ve dinini inkar eden çıkarcı çevrelerde. Dolayısıyla günümüz Türkiye’sinde Kürdlere düşmanlık ve hakaret hem bir moda hem de devşirmelere büyük avantajlar kazandırmaktadır.
Xali Sere 30 milyon Kurd’e be Xiret be Xelkera Koleti heta kenge.
Benim yaşım bir Kürd yurtseveri olarak 70’e ulaştı. Dolayısıyla Kürdlere yapılan bu zulüm ve hakaretlere artık dayanamıyorum. Saldırıya uğrayan Ağrılı işçi kardeşlerimi tanımıyorum. Ancak kendilerine yapılan bu zulüm ve hakaret canımı yakıyor. Kendilerine en kısa zamanda sağlıklarına kavuşmalarını diliyor ve geçmiş olsun temennilerimi gönderiyorum.
Gelin olaylara bir de Kürd penceresinden bakalım: Ben Ağrı merkezinde dünyaya gelmiş ve bu ilde yaklaşık 40 yılımı geçirmiş birisiyim. Karadeniz’in özellikle Trabzon ve Rize illerinden Ağrı’ya gelmiş ve daha sonra Ağrı’ya yerleşmiş yaklaşık 40-50 ailenin olduğunu biliyorum ve bunların tamamını da yakından tanıyor ve çocuklarıyla öğrencilik dönemimi onlarla arkadaşlık yaparak geçirmişimdir. Trabzon ve Rize’den gelip Ağrı’ya yerleşenlerin meslekleri marangozluk, kerestecilik, bakırcılık, fırıncılık ve bostan ekiciliğiydi. Bunların çoğu ilk dönemlerde yoksul ya da orta sınıfa mensuptu. Zaman içerisinde Kürdler onlara garip ve yabancı oldukları için biraz da çalışkanlıkları nedeniyle oldukça merhametli davranıyorlardı. Bunların büyük bir kısmı ileriki süreçlerde para ve zenginlik sahibi oldular. Ancak alttan alta bölgemizde MHP anlayışını sinsi sinsi yürütmeye çalıştılar. Ağrı halkı bunları garip ve yabancı gördükleri için bütün davranışlarını hoş görüyorlardı. Ve bu 30-40 yıl zarfında bir tek Karadenizlinin burnu kanamadan elde ettikleri büyük paralarla Ağrı ilini terk ederek İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlere yerleşip hemen hemen hepsi holding sahibi oldular.
Bunlardan aklımda kalanlarının birçoğunun Ağrı doğumlu olduklarını siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Bunlar soy adlarıyla büyükşehirlerde tanınan Albayraklar, Altuntaşlar, Aksoylar, Yurtkıranlar, Eroğulları, Bakırcılar, Kangallar ve daha hatırlayamadığım birçokları. Bunların tamamı Ağrılıların ve Kürdlerin ekmeğiyle büyümüş insanlardır. Ve bugün ise her biri Türkiye’nin önemli zenginleri durumundadırlar.
Şimdi buradan soruyorum: Türkiye’deki mafyacılık, silah ve eroin kaçakçılığı, ihaleye fesat karıştırma dahil her türlü karanlık işlerle uğraşan bu bir kısım Karadenizliler Kürdlerden her türlü mertlik, iyilik ve misafirperverliği gördükleri halde Kürdlere bu denli düşmanlıklarının sebebi nedir? Bu soruma Karadenizli Lazlığını, Rumluğunu ve insanlığını terk ederek üç kuruş dünya malı için dinine ve ırkına ihanet etmiş ve devşirme pozisyonuna düşmüş ayrıca Türk’ten fazla Türkçülüğü savunanlar cevap veremezler.
Dolayısıyla Karadenizlilere tavsiyem: Kürd düşmanlığını köpürterek ve Kürdlere zulüm ve hakaret ederek uzun vadede karlı çıkmaları ve insanlık âleminde onurlu bir yere sahip olmaları mümkün değildir. Son olarak diyorum ki: Bir gün ilahi adalet tecelli ederse sizler kaçacak delik dahi bulamazsınız. Bir atasözüyle kendilerine çağrı yapıyorum: Keser döner sap döner gün gelir hesap döner. Diyorum. Bırakın da bu mümbit topraklarda herkes kendi kimliği ve inancıyla eşit ve özgür bir biçimde ve barış içerisinde yaşasın. Dolayısıyla ortalığı bulandırarak sisli bir havadan yararlanma gibi bir gaflete düşmesin.
M. Hüseyin Taysun