KDP-YNK arasındaki çekişme ve 17 Ekim İhaneti’nin sonuçları

M. Hüseyin Taysun

 

       Irak’taki diktatör ve Kürd katili Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra ve O dönemde ABD’nin başını çektiği uluslararası kualisyon güçlerinin Kürdlere sağladığı büyük askeri,siyasi ve diplomatik destek Güney Kürdistan’da özgürlük mücadelesi veren Kürdler için önemli imkanlar doğurmuştu.

      ABD’nin KDP lideri Kak Mesut Barzani ile YNK’nin lideri olan Mam Celal Talabani’yi Washington’da bir araya getirerek güneydeki her iki büyük partinin aralarındaki var olan sorunlarını dondurarak barıştırması ve uygun bir zemin yaratması sadece güneyli Kürd kardeşerimizin arasında değil aynı zamanda Kürdistan’ın dört parçasında yaşayan Kürdlerin arasında da büyük bir sevinçle karşılanmıştı,zira Kürdistan’ın diğer parçalarında Kürdistan adına mücadele vermekte olan siyasi örgüt ve yapılar için de önemli bir cesaret ve motivasyon kaynağı olmuştu.

      Kak Mesut Barzani’nin askeri dehası, sayın rahmetli Mam Celal’in ise büyük bir siyasi ve diplomatik bilgisiyle biri birini tamamlayan özellikleriyle Kürd halkı için önemli bir umut kaynağı olmuşlardı. İşte bu birliktelik Kürdlerin geleneksel düşmanları olan Türk,Acem ve Araplar arasında ciddi bir panik ve şaşkınlık yaratmaktaydı. Bu her iki Kürd liderinin son derece uyumlu çalışma projesi ve ortaya koydukları ortak akıl ve birlik anlayışı Saddam sonrası darmadağın olan Arap sömürgecilerinden önemli tavizlerin koparılmasına sebep olurken ABD ve müttefiklerinin desteği ile Arap ve Kürd halkının birer ayrı Federatif yapılarda kendi halklarını idare etmesi şeklinde bir yapı ortaya çıkarılmış oldu.

 

     Dolayısıyla bir asır boyunca  kendi haklarına kavuşmak üzere dağlarda düşmanlarına karşı emsalsiz bir mücadele veren Kürdler ilk defa kasabalara ve kentlere inerek yerleşik bir yaşama geçmiş oldular, Kürdistan Federe Hükümeti ve buna bağlı parlementosu ve normal bir devlette mevcut olan tüm kurumlar kısa bir zamanda oluşturularak Kürd halkının hizmetine sokuldu, böylece yıllardan sonra Kürdler kendi kendilerini yönetir duruma geldiler, aynı süreçlerde demokratik seçimler yapılarak halk kendi temsilcilerini özgür ve serbest iradeleriyle seçmiş oldu.

    Bu arada azınlıklara kendilerini temsil edecek  vekillerin olması için özel kotalar verilerek dünyada örneğine az rastlanır demokrasi örneği ortaya konuldu. Artık her millet ve azınlık kendi diliyle tedrisat yaparken her inanç  kendilerine ait ibadethaneleri kurarak dini vechibelerini özgürce yerine getirdiler.

     İşte zurnanın zart dediği nokta burasıdır, büyük bir panik ve şaşkınlık içerisine giren sömürgeci Ortadoğu devletleri ve halkları için örnek olma özellikleri taşıyan caanım küçük Kürdistan’ı yıkmak şayet o mümkün değilse Kürdleri biri birine düşürmek üzere büyük ve sinsi oyunlar tezgahlamanın telaşına düşmüş oldular, ilk önce kendilerinin emrinde örgütler vasıtasıyla rüşvet,iltimas,yolsuzluk gibi konuları halk arasında işleyerek Kürdistan’ı yönetenleri itibarsız olarak karalayarak halk arasında mevcut kurumları karalama kampanyası başlattılar. Bu konuda az da olsa bir başarı sağlamış oldular ,bu yetmedi mevcut parti ve siyasetçilerin arasına nifak ve nefret tohumları ekmeye başladılar, bunlarla da tatmin olmadılar ve bu sefer de direkt İran ve Türkiye devletleri devreye girerek PKK’nin de özel desteğini alarak Kürdistan bölge yönetimini ve onun kurumlarını hedefe koyarak bir takım askeri operasyonlara giriştiler böylece Kürdistan’ın içlerine girip özel operasyonlar sonucunda bir takım karakollar inşa ederek Kürdistan Bölge Hükümeti’nin otoritesini sarsarak sonuç almaya çalıştılar.

     Bu süreçlerde ne yazık ki PKK örgütü en elverişli araç olarak büyük bir şekilde kullanılmıştır,PKK’ye verilmiş olan görevler bahanesiyle düşmanlara zemin hazırlanarak önemli bahaneler yaratılmıştır.Nitekim Kerkük’ün işgalinde ve Şengal’de YNK ve PKK’lilerin Haştı Şabi çeteleriyle yaptıkları iş birliğini bilmeyen ve duymayan kalmamıştır.

       Mam Celal’in vefatını da kendi aralarında bir iktidar kavgasına dönüştüren Talabani Ailesi ve YNK örgütü sömürgeciler vasıtasıyla İran güdümlü bir siyaset izleyerek Kerkük ve Şengal’de şeytani ve düşmanca tüm hesaplarını pratiğe uygulama fırsatını bularak ayrıca PKK baronları vasıtasıyla da hayata geçirmişlerdir.Kerkük’ün işgali sırasında YNK içerisindeki bir kıliğin düşmanla iş birliği yaparak Kürdistan’ın kalbi olan bu şehri düşmanlara teslim etmişlerdir.Kürdler arasında bu nedenle büyük itibar kaybına uğrayan YNK çok kısa bir zaman sonra kendilerini İran mollalarının kucağında bulmuşlardır.Acemlerin büyük oyununa gelen bir kısım YNK’liler zevahiri kurtarmak üzere PKK ile iş birliği yaparak kendilerini daha büyük bir bataklığa mahkum etmişlerdir.

      Kürdler arası bu çelişkileri fırsata dönüştüren T.C. Devleti Ceyhan’a akan petrol boru hattını ve Habur sınır kapısını kapatarak güneyli Kürd güçlerini açlıkla terbiye edeceği düşüncesine kapılırken en büyük zararı kendileri görmüş ve acilen Habur sınır kapısını açarak Irak ve Kürdistan’a yönelik ihracatını artırmanın yollarını seçmiş ve görünen o ki T.C. Devletinin büyük ihtiyaç duyduğu petrol ve doğal gaz ihtiyacını karşılamak üzere Bakü Ceyhan petrol boru hattını da açmak zorunda kalacaktır,zira T.C. Devleti enerji alanında sıfırı tüketmiş ve bu konuda ciddi zorluklar yaşamaktadır.

Yazımın kalan kısmını Kürd’lere ait bir atasözüyle sürdürmek istiyorum.

Dıbe Bıla malamin bi mira Yar be Duxaze Dünya Tevde neyarbe

(Benim evimin içi benimle olsun,isterse bütün dünya bana düşman olsun.)

 

     Geldiğimiz bu aşamada Kürdlerin devletleşmesi bir zorunluluk olduğu gibi bu süreci engelleyebilecek hiçbir güç de mani olamaz.Çünkü dünyamızda mevcut güçler dengesi değişmekte ve ortadoğuda da kartlar yeniden karılarak dizayn edilmek zorundadır.Dolayısıyla bu sürecin Kürdler lehine evrilmesi için olmazsa olmaz koşulun Kürdlerin birliğinden geçecek olmasından hiçkimsenin herhangi bir kuşkusu olmasın.

 

    Ancak bu sürece ve Kürdler adına bu haklı mücadeleye son noktayı koyacak olan Kürdlerin akıllarını başlarına devşirerek başkalarının davulunun tokmağı olmaması gerekmektedir.Dolayısıyla biz Kürdler olarak hala kendi topraklarımızda özgür değilsek mutlaka en büyük eksikliği kendimizde görmemiz gerekiyor.Dolayısıyla düşmanlarımızı eleştirerek elimize hiçbir şey geçmez,varsın düşmanlar düşamnlıklarını yapsınlar,bu hiç de önemli değildir yeter ki Kürd halkı adına mücadele veren Kürd şahsiyetleri,kurumları ve partileri kendi eksik ve yanlışlıklarını görerek kendi aralarında Kürdistani bir kardeşlik ruhu yaratarak biirlikte ve ciddi bir dayanışma yaratsınlar ve Kürdlerin özgürlüğü olarak gördüğümüz bu ağır yükü beraberce omuzlayarak menzile yürüyelim,sakın ola ki bu yazdıklarımızı hiçkimse hamaset zannetmesin.Ez cümle bu bir yurtseverlik görevi ve vazgeçilmez bir zorunluluktur.

 

     Hadi hep birlikte özgür Kürdistan için aşk ve şevkle halkımıza hizmet edelim.

Saygılarımla

M. Hüseyin Taysun

17/09/2023 İst