Kılıçlar altında ilk dönem Kürd önder ve aydınları - 6 -

Celâl Temel

 

(Önceki yazıdan devam ediyor…)

Celâl Temel

 

      NOT

      Bilindiği gibi bu yazı dizisinde, 19. yüzyılda doğan ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Kürd ulusal mücadelesinde yer alan “İlk Dönem Kürd Aydınları”nı, kısa notlarla tanıtmaya çalışıyoruz. Dün (31 Mart), “İkinci Dönem Kürd Aydınları” içinde önemli bir yeri olan, 1946 yılında, Doğu Kürdistan’ın Mahabbad şehrinde kurulan Kürdistan Cumhuriyeti’nin kurucusu QADÎ MUHAMMED’in ölüm yıldönümüydü. Anısı önünde saygıyla eğilirken kendisine ait iki sözü buraya alıyorum.

       “Sadece şunu bilirim: Bedenimi bin parçaya ayırsalar, bana bin kurşun sıksalar da Kürdistan dört parça değil tek parçadır. Kürdistan’dır.”

       Ve vasiyetnamesinde şöyle diyor:

      “Yaşamımın son anlarını yaşarken sizlere bir şeyler söylemek istiyorum: Allah aşkına artık birbirinize düşmanlık yapmayın, zulme ve zorba düşmana karşı durun. Düşman, işinin gerektiği kadarıyla sizi ister ve işi bittikten sonra size güvenmez, hiç acımaz... Kürdlerin, yeryüzünde yaşayan diğer halklardan hiç bir eksiği yoktur. Düşmanlarının zulmünden kurtulan halklar da sizin gibiydiler, ama onlar kurtuluş için birliklerini sağladılar. Birlik olursanız, birbirinizi kıskanmazsanız, kendinizi düşmana satmazsanız, siz de kurtulursunuz…”

 

 

30-) Cibranlı Halid (1882–1925)

       Muş, Varto’da (Gümgüm) doğdu. Cibran Aşireti Reisi Mahmut Bey’in oğludur. Kabataş Aşiret Mektebi’nde okuyan 25 Kürd öğrenciden biridir. Aşiret Mektebi’nden sonra, 1902 yılında Harb Okulu’ndan yaver yüzbaşı olarak mezun oldu.

      Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kafkas Cephesi’nde, Hafif Süvari Alayları Komutanı olarak görev yaptı. Savaş’tan sonra albay rütbesiyle Erzurum’daydı. 1918 yılında İstanbul’da Kürdistan Teali Cemiyeti kurulunca, cemiyetle ilişki içine girdi, cemiyetin Kürdistan’daki faaliyetlerinde yardımcı oldu. Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi toplandığında miralay olarak Erzurum’daydı.

       Bulunduğu Erzurum’da, 1921-1923 yılları arasında, AZADİ (Kürdistan İstiklal Cemiyeti) adlı bir gizli komite kuruldu. Bunun öncüsü olduğu ve komiteye, Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey, teyzesinin oğlu ve eniştesi Şeyh Said gibi bazı Kürd ileri gelenlerinin de alındığı bilinmektedir.

       Bu dönemde, yurt içi, yurt dışı çeşitli kişi ve kuruluşlarla Kürd ulusal haklarıyla ilgili yazışmalar yaptı. Kürd ileri gelenlerinden topladığı mektupları Cemiyet-i Akvam’a (Milletler Cemiyeti’ne) gönderdi. Bu sırada, Ankara’da TBMM Hükümeti’ni kuran Mustafa Kemal, Harbiye’den tanıdığı Cibranlı Halid’i takip etmektedir. Kendilerine katılması şeklindeki önerilerini kabul etmez.

       Ağustos 1924’te Beytüşebab’ta meydana gelen bir olay sonrasında AZADİ’nin durumu deşifre oldu. Örgütün öncüleri olarak kendisi ve eski Bitlis Mebusu Yusuf Ziya, sonbahar aylarında tutuklandılar. Şeyh Said’in yakalanmasından bir gün önce, 14 Nisan 1925’te, Bitlis Divan-i Harp kararı ile Yusuf Ziya Bey’le birlikte kurşuna dizildi.

        Son sözleri şöyle oldu: “Karşınızda yalnız değilim. Arkamda Mezopotamya ve muazzam bir Kürd Ulusu bulunmaktadır. Bugün beni asıyorsunuz, fakat hiç şüphe yok ki yarın torunlarımız da sizleri yok edeceklerdi.”

 

 

31-) Yusuf Ziya (1882–1925)

       Bitlis’te doğdu. Bitlis’in tanınmış Koçzade ailesine mensuptur. Bitlis Sultanisi’ni (lise) bitirdi. Meşrutiyet döneminde Rojî Kurd, 1919’da Jîn dergisinde yazıları yayımlandı. Bu dönemde Kürdistan Teali Cemiyeti üyesi oldu. Bu sırada, Kürd sorunu ile ilgili olarak Amerikan Başkanı Wilson’a bir mektup yazdı.

       1920’de açılan ilk Büyük Millet Meclisi’ne Bitlis milletvekili olarak girdi. Milletvekiliyken 1920 Kasım ayında Kastamonu İstiklal Mahkemesi üyeliğine seçildi.  Meclis’in en aktif üyelerinden biri oldu. Mecliste, Mustafa Kemal’in kurduğu Mudafaa-i Hukuk Grubu’na karşı kurulan İkinci Grup’ta yer aldı. Lozan Antlaşması sırasında mecliste önemli konuşmalar yaptı. 1923’te kurulan 2. Meclis’e alınmadı.

      1921-1923 sürecinde gizli olarak kurulan AZADİ Komitesi’nde (Kürdistan İstiklal Komitesi), Cibranlı Halid’ten sonra komitenin ikinci ismi olarak görüldü.   

      1924 Ekim ayında tutuklanıp Bitlis’e götürüldü. Şeyh Said’in yakalanmasından bir gün önce, 14 Nisan 1925’te, Cibranlı Halid’le birlikte, Bitlis Divan-i Harp kararıyla kurşuna dizildi.

        Son sözleri şöyle oldu: ”Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi aldatabilirsiniz endişesi içindeydim. Şükür Allah’a ki bizi mermi ve iple karşılıyorsunuz ve bundan dolayı hiç pişman değiliz. Verdiğin(m)iz ders sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır.”

 

 

32-) Şeyh Said (1865-1925)

       Palu’da doğdu. Dededen, atadan Nakşibendi şeyhi bir aileye mensuptur. Çocukluk yıllarında ailesi Hınıs’a yerleşti. Hınıs, Elâzığ ve Diyarbakır yöresindeki çeşitli medreselerde öğrenim gördü. Babasının vefatı üzerine, ailenin dini lideri oldu. Bir Nakşibendi terikatı liderinden çok, Kürd milliyetçisi kimliği öne çıktı.

       Kayınbiraderi Cibranlı Halid ve Bitlis Mebusu Yusuf Ziya’nın öncülüğünde, 1920’lerin başında oluşturulan AZADİ Komitesi’nde (Kürdistan İstiklal Cemiyeti) yer aldığı belirtilmektedir. Ancak Şeyh Said’in bu konuda, Cibranlı Halid ve Yusuf Ziya’dan farklı düşündüğü, İslam şeriatını daha öne aldığı da bilinmektedir. Komite, bir ayaklanma hazırlığı içinde iken 1924 yılı sonlarında, Cibranlı Halidf ve Yusuf Ziya tutuklandı. Şeyh Said, 1925 yılı şubat ayında, kardeşinin Piran’daki evinde misafirken ayaklanma planlanandan önce başladı.

      Ayaklanma, yaklaşık iki ay sürdü ve sonraları onun adıyla anıldı. 15 Nisan 1925 tarihinde, bacanağı Binbaşı Kasım’ın önerisiyle teslim oldu. Mahkeme zabıtlarına geçen ifadesinde şöyle diyor: “Evvel, ahir söylediğim gibi ben sadece din ve şeriat ahkâmının terk edilmiş olmasından müteessirdim. Onun tatbikini isterdim… Bu çeşit kıyama niyetim yoktu. Allahu Tealânın kaderi beni bu çeşide düşürdü. Muvaffak olamadık.”

       Diyarbakır İstiklâl Mahkemesi’nde, ayaklanmanın lideri olarak yargılandı ve 28 Haziran 1925 gecesi idam edildi. Mezarının nerede olduğu bilinmiyor. İdam öncesinde, “Dünya yaşantımın sonu geldi. Milletim için kurban edildiğimden dolayı pişmanlık duymuyorum.” dediği belirtiliyor.

 

 

33-) Hasan Hayri Kankozade (1881-1925)

       Dersim, Hozat, Ağzunik köyünde doğdu. Şêx Hasanlı Aşireti Kankozade ailesindendir. Önce Aşiret Mektebi’ne, 1896 yılında da Harb Okulu’na kaydoldu ve 1898’de süvari teğmeni olarak mezun oldu. 1911 yılında yüzbaşılığa terfi etti. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı subayı olarak görev yaptı. Savaş sonlarında askerlikten istifa etti.

        1919 yılındaki son Osmanlı Meclis-i Mebusan’a Dersim mebusu olarak seçildi. Ancak kış koşullarında İstanbul’a gidip o meclise katılamadı. Meclis-i Mebusan kapatılıp Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılınca 1 Haziran 1920 tarihinde gelip 1. Meclis’e katıldı. Meclisin aktif Kürd üyelerinden biri olarak dikkat çekti.

        Trablusgarp’tan beri Mustafa Kemal’le birbirlerini tanımaktaydılar. Dersim’in sorunlarını Meclis’e getirmekle dikkat çekti. Özellikle 1921 Koçgiri ayaklanması sırasında, Mustafa Kemal’le tartışmaları oldu. Lozan görüşmeleri sırasında, “Kürdler Türkler birbirlerinden ayrılamaz.” şeklinde konuşmalar yapmasına rağmen Mustafa Kemal, 1923’te, Yusuf Ziya gibi onu da 2. Meclis’e almadı. Hasan Hayri, bu sırada Cibranlı Halid önderliğinde gizli olarak oluşturulan AZADİ komitesiyle de ilişki hâlindeydi.

        Meclise Kürd hançeri ve Kürd giysileriyle gelen Hasan Hayri, Kürdler olarak aldatıldıklarını anlayınca, mecliste Mustafa Kemal’in üzerine yürüdü. Kürdlere özerkliği vereceği belirtilen 1921 anayasası, 1924’de tekçi bir anlayışla değiştirilince, buna en büyük tepkiyi gösterenlerden biri Hasan Hayri oldu.

      1925 Kürd ayaklanmasına destek verdiği ve meclise Kürd giysileriyle geldiği gerekçesiyle, Şark İstiklal Mahkemesi’nde gecikmeyle yargılandı ve 23 Kasım 1925 gecesi Erzincan’da idam edildi. İdam öncesinde şu sözleri söylediği belirtiliyor: “Ey Kürd genci, işte tarihin feci bir sahnesini gösterdim, bundan ibret al ve bil ki, dünyada en güvensiz söz, Kemalistlerin verdiği şeref sözüdür.”

 

 

34-) Hizanizade Kemal Fevzi (1891–1925)

        Bitlis-Hizan’da doğdu. Erzincan askeri okulundan sonra, İstanbul Pangaltı Mekteb-i Harbiye’den mezun olarak 1911 yılında subay oldu. 1912-1913 Balkan Harbi sırasında cephede yaralandı ve altı ay Yanya’da hastanede kaldı. Sakatlık nedeniyle, bundan sonra askeriyeden ayrıldı. Bu dönemde, bir kısmı hastanede olmak üzere çok sayıda şiir yazdı.

        İyileştikten sonra İstanbul’a döndü. Kürd öğrenci derneği HÊVÎ’nin yayın organları Rojî Kurd ve Hatawî Kürd dergilerinde yazı ve şiirleri yayımladı. Başlangıçta şiirlerinde Türk milliyetçisi bir anlayış hakimdi. 1915-1917 yıllarında Tekirdağ’da kaldı. Bu dönemde, “Kahraman Orduya Armağan” ve “Ordudan Bir Ses” adıyla yayımladığı manzum kitaplarında Türk milliyetçi anlayışı açıkça görülüyor. Daha sonra yayımladığı “Elem Çiçekleri” şiir kitabı biraz daha farklıdır. Dönemin pek çok Kürd aydını gibi, Osmanlıcılık ve ümmetçilik anlayışından sıyrılıp Kürd ulusal değerlerine sahip çıkışı savaştan sonra oldu.

       Kürd ulusal mücadelesine, esas olarak 1918’de girmiş ama çok hızlı girmiştir. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin yayın organı Jîn ve Kürdistan dergilerinde 1918-1919 yıllarında yayımlanan yazıları ateşli bir Kürd milliyetçisi duygusuyla yazılmıştır.

       Kemal Fevzi bu dönemde, önce Kürdistan Teali Cemiyeti, sonra Kürdistan Teşkilatı İçtimaiye cemiyeti üyesi oldu. Yine bu dönemde kurulan ve İttihat-Terakki Fırkası karşıtı Hürriyet ve İhtilaf Fırkası’na yakınlığıyla bilinen Kürd Millet Fırkası’na da üye oldu. Daha sonra gizli oluşturulan AZADÎ Komitesi’nde de adı geçiyor. Kısacası, Kemal Fevzi, bu dönemde (1918-1921) kurulan tüm Kürd kuruluşlarında, yayınlarında yer aldı.

      1925 Kürd ayaklanmasına doğrudan katılmadığı hâlde, ateşli bir Kürd yurtseveri olmasından dolayı tutuklandı. Kardeşi Doktor Ziya Vehbi’yle birlikte, Seyit Abdülkadir’in idam edildiği 27 Mayıs 1925 gecesi idam edildiler.

       İdam öncesi son sözleri şöyle oldu: “Cennet Kürdistan bizimdir. Ev sahibi biziz, kim ne derse desin biz yine içeri gireceğiz. Buna hiçbir güç engel olamaz; çünkü O bizimdir.”

 

 

35-) Avukat Muhammed Efendi (…-1925)

       Diyarbakır şehir merkezinde doğduğu fakat hangi yıl doğduğu bilinmiyor. Çeşitli medrese ve mekteplerde kendini yetiştirdi. Dava vekili olarak görev yaptı. “Avukat Muhammed”, “Haci Ahdi” ve “Bavê Tûjo” gibi adlarla biliniyor.

       Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Diyarbakır Şubesi kurucularından ve cemiyetin propaganda komitesi başkanıydı. Cemiyet adına, Güney Kürdistan’a, orada mücadele veren Şeyh Mahmud Berzenci’yle görüşmeye gitti. İngilizler, onu tutuklayarak Ankara Hükümeti’ne teslim ettiler. Ankara’da bir süre hapis yattıktan sonra Diyarbakır’a döndü.

        AZADİ komitesi üyesi ve 1925 ayaklanmasının liderlerindendir. Mahkeme sırasında, tüm ısrarlara karşın Türkçe konuşmadı ve ifade vermedi. Kürdçe ifadesini tercüman aracılığıyla verdi. 

        27 Mayıs 1925 tarihinde idam edildi.

        İdam sehpasında son sözleri şöyle oldu: “Cesedimi bütün dünyaya gösteriniz ve herkes bilsin ki kişisel haklar için değil, ulusal haklar için savaştım. Yaşasın Kürdistan.”

 

 

36-) Dr. Fuat Bey-Berxo (1887-1925)

      Diyarbakır-Çermik’te doğdu. İstanbul’da Askeri Tıbbiye öğrenimi yaptı. Daha sonra Paris’te öğrenimine devam etti.

      1913’te Kürd öğrenci cemiyeti HÊVÎ üyesi oldu. Savaştan sonra 1918 yılında kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Diyarbakır Şubesi kurucularından ve aktif üyelerindendir. Mücadele içinde, cesareti ve gözü pekliği dolaysıyla, “Berxo” (koç) namıyla ünlendi.

       Diyarbakır’da AZADÎ komitesinin ve 1925 ayaklanmasının ileri gelenlerindendi. Mahkeme sırasında ve idam öncesindeki kararlı tavrı ve cesareti ile dikkat çekti. Şark İstiklal Mahkemesi’nde ilk idam edilen kişidir. Şeyh Said’in yakalanmasından iki gün sonra, 17 Nisan 1925 tarihinde idam edildi.

       İdam sehpasında son sözleri şöyle oldu: “Vatanım için hep kurban olmayı düşünürdüm. Şüphesiz asılmakta olduğumuz bu toprağa bağımsızlık bayrağı dikilecektir.”

 

/CT/

 

(Devam ediyor…)