İlk KIZILBAŞ HAREKETİNE BUDİZM'DE RASTLANIYOR. Bu iddiayı belki ilk olarak ben yapıyorum. Çünkü daha önce bu doğrultuda bir tespite rastlamadım.
Budhizm'in İran'i dinler ve daha sonra İslam tarikatları üzerindeki etkileri ilginç bir araştırma konusu. Budhizm dinden çok bir felsefe özelliği gösteriyor.
Diğer tarafta Büyük İskender ile başlayan SELUCİDİ iktidarı döneminde Batı Yunan felsefesi de başta bugünkü Kürdistan olmak üzere İran'ı topraklara giriyor.
İşte Manicilik denen Maniçheizm; Zerdüştlük, Budhizm ve Hiristiyanlığın etkileşimi ortamında oluşuyor.
Mazdakçılık Sasani sarayı ile özdeşleşen Zerdüştü resmi "kilisenin" artık gericeleşen varlığına muhalefet edip reform öngören dinsel sosyalist bir hareket.
Resmi Zerdüştü çevrelerin çoğunluğu Arap egemenliği ve sünnülüğü kabu ederken, Mazdakçılar Arap işgaline karşı mücadele ediyor. Ebu Müslüm Horasani işte bu Mazdaki çevreden yaşlllarımıza göre bir Kürt.
Maniçeistler önce Hiristiyanlar tarafından sonra müslümanlar tarafından sonlandırıldı. Manicilik Roma'dan Çin'e dek yayılıyor. Özellikle Ermeniler olmak üzere Kürtler içerisinde de yaygın. Ermeniler'in Bizans ile çatışmasında bu baskı da rol oynuyor. Bundan Alparslan kazanç sağlıyor.
Emeviler ve onu izleyen Abbasiler döneminde Alicilik olarak nitelenebilecek Şiilik muhalefette bulunmasından dolayı Mazdakçılık( örneğin Hüremi hareketi) akışkanlık içerisinde.
İran'da Safavi iktidarı ile birlikte yaygın bir baskı politikası uygulanıyor. 12 İmam şiiliği bu baskı politikası sonrasında egemen oluyor. Safavi tarikatının kurucusu Şex Safi Şafi bir Kürt. Kimilerince de Sincar'lı bir Yezid'i.
Bu arada Kızılbaşlar üzerinde baskı devam ediyor. Safavi tarihi Osmanlı tarihi gibi birçok KIZILBAŞ katliamına tanık oluyor. Bu inançtaki insanlar yaygın olarak Kürt.
Velhasılı kelam Kürtler kılıç darbeleri yiye yiye bugüne geliyor.
Kızılbaşlığın sembolü olan Kırmızı sembol olarak hem geleneğe sahip çıkıyor ve hem de yenilikçi. Yani Kızıl renginde bir başlık taşıyan hem "Ben eskiye dayanan bir geleneğe dayanıyorum ve hem de ileriye açılan bir değişim taraftarıyım" demek istiyor. Bu işte bir dır yok, sembol bu kadar açık ve net. Bugüne dek Barzani aşiretinin kullandığı kırmızı rengin sırrı da buna dayanıyor. Yine çeşitli Ordu'ların ünüformaları ve şapkalarındaki kırmızı rengi de bu manaya geliyor.
DOLAYISI ile kendi geleneğine, kendi dili ve kültürüne sahip çıkmayan biri KIZILBAŞ olamıyor. Türk'ün Kızılbaşının kendi dilini konuşması nasıl normal ve zaruri ise Kürdi'in dili de öyle. Kaldı ki bugün Osmanlı'nın son dönemlerinde asimilasyoncu politikaların yararına olur düşüncesi ile Alevilik olarak adlandırılan inancın temel kavramları büyük çoğunluk ile Kürtçe: Cem, Cıvat, Duşkun, çıraxı, Dara çekmek, Can gibi..Bizdeki yeni nesillere sadece yenilikçilik öğütlendi. Bu eksiktir. Kendi kökleri üzerine yükselmeyen bir şeyin YENİSİ de olmaz.
Aynı şekilde ARAP İSLAM'ın dan da KÜRTLÜK çıkarılamaz.
Arab'ın ve Türk'in dilinden Kürtçe çıkmayacağına göre...