İki muhteşem oyun aklının kurguladığı gerçek bir tiyatro ziyafetine tanık oldum. Guardiola’nin kurgusal oyun planlamasında Liverpool değil bizzat Klopp vardı. Sahaya sürdüğü ilk on bir Guardiola’nın belki de ilk kez bir rakibini kendi seviyesinde kabul edişi belirleyici olmuştu. Bir Guardiola hayranı olarak bende aynı fikirdeyim. Nihayet Guardiola, uluslararası düzeyde kendine eşit bir rakip buldu. Barselona, Bayren Münih ve geçen sezon Man City deneyiminde Guardiola, rakip analizi yaparken asla hiçbir rakibini oyununun merkez öznesi haline getirmiyordu. Bilindik bazı tedbirlerin dışında, her rakip ancak taktik düşüncenin küçük bir bölümünü işgal edebiliyordu.
Guardiola ilk kez bir rakibine stratejik değer biçti. Kendi ikonik, egemen ve monopol oyunundan vazgeçerek, topu ve alanı rakibe bıraktı. Çünkü artık mesele top ve alan değildir. Klopp,’’ Gegenpressing’e’’ başka bir boyut kazandırmıştı. Artık Klopp presinin hedefi öncelikli olarak alan ve top değildi, zamandı.
Özellikle top rakibe geçtiğinde Van Dijk ve Lovren defansın merkez göbeğini olabilecek en ileri noktaya taşıyor ve rakibin atak yönünü bir köpek gibi önceden koklayarak o alanları şahane kapabiliyorlar. Joe Gomez ve Robertson da iki çizgiye çıkarak rakip için kendi yarı sahasını kullanılamaz hale getiriyor. Dörtlü defansın hem de kendi yarı sahasını hem de orta saha çizgisinin rakip yarı sahasına ait bölümünü işgal etmeleri, Liverpool orta sahasını rakibin ceza sahası çemberine taşıyor.
Orta sahanın tam ortasında ‘’karşı pres ‘’ mucizesi Henderson artık zamanın akışını durdurmaya hazır. Milner ve Wijnaldum ile kurulan ‘’altın aslan kafesi’’ hem alanı daraltıyor hem de rakibe oynayacak zaman bırakmıyor. Firmino gezici forvet olarak her durumda pas seçeneği olmaya çalışıyor. Salah rakibi sağ çizgiye kadar çekerek tehdit'tin boyutlarını önlenemez hale getiriyor. Ve Mane, çevikliği çabukluğu ve ancak çok iyi bir defans oyuncusunda bulunan hamleleriyle Gegenpressing’in zaman canavarına dönüşüyor.
Klopp artık top ve alana oynamıyor, Klopp ilerde baskı yolu ile rakip ceza sahasına bir kabus gibi çökerek zamana oynuyor. Bu stratejide önemli olan rakibe topla oynama zamanı tanımamaktır. Rakip topla buluştuğu anda tam da o anda, henüz rakip topu kontrol etmemişken baskılamak bu stratejinin merkez karakteridir.
Guardiola bu stratejiyi geçen sezon üç yenilgi alarak yakından deneyimlemişti. Sırf o nedenle hücum gücünden revizyona giderek sağ kanatta Sane yerine tercihini Sterling’ten yana yaptı. Mandy ve Sterling seçimi hücüm için değildi daha çok ve kesinlikle defans içindi. Mandy ,Salah ile boğuşacak ve Sterling de yardımına gelerek kapılan topları hızla kontra atağa dönüştürecek.
Planlanan kurgu bu olunca haliyle sol kanat çalışmadı. Joe Gomez harika bir tepki ile Sterling’in hıza yanıt verdi ve hiçbir pozisyonda önüne geçmesine izin vermedi. Sağ da Mahrez ve Walker de daha çok defansif pozisyon içinde kaldılar. Misal Walker hiç ileri çıkma şansı bulmadı. Robertson ve Mane tehditi onu hep Stones ile oynamaya mecbur etti. Agüero Van Dijk ve Lovren arasında etkisiz kalınca Guardiola gol bulmayı skor üretmeyi rafa kaldırdı. Jesus, Ağüero değişiklikleri başka bir sonuç doğurmadı.
İlk kez Gegenpresing Tiki-Taka ya bu kadar belirgin bir üstünlük sağladı. Şimdi sıra Guardiola da, o da tıpkı Klopp gibi gegenpressing’in panzehirini üretmek zorunda.
Ev ödevi yapma sırası Guardiola’ da . Bu muhteşem beyinler futbola sürekli yenilikler katıyor.