Kocaeli'de Aynur Doğan konserinin ve Kürtçe tiyatro oyununun iptal edilmesinin ardından bir yasak da Muş Valiliği'nden geldi. Metin-Kemal Kahraman kardeşler 17 Mayıs tarihli konserlerinin valilik tarafından yasakladığını duyurdu.
Konuya ilişkin +Gerçek’e konuşan Kemal Kahraman, iktidarın müzikle bir sorunu olduğunu ve pandemi sürecinde yasakların en sert şekilde uygulandığını söyledi. Pandeminin bitmesine rağmen gece 1’e kadar müzik yasağı uygulandığını hatırlatan Kahraman, “Pandemi bahane edilerek bu uygulamalar ‘kanun’ haline getirildi. Dolayısıyla iktidarın müzikle bir problemi olduğunu düşünüyorum ve bu bütün alanlara da yansıyor” dedi.
Kürtçe ve Zazaca söyleyen müzisyenlerin sorunlarının daha da katmerleştiğini söyleyen Kahraman, “Bu art niyetli yaklaşım, Kürtler ve Zazalar üzerinden yapılırsa daha meşru bir zemin oluşturulur diye düşünüyorlar. Bu düşünceyi de siyaseten kullanmak istiyorlar. Ortamı germek mi istiyorlar bilmiyorum. Ger-gevşet gibi bir siyaset yapma, yönetme tarzı zaten Türkiye’de çok yaygın. Acaba uzandıkları bir şeyi yeniden mi devreye sokmak istiyorlar diye düşünüyoruz. Biz bu kararı siyaseten alınmış bir karar olarak görüyoruz. Elbette bu yaşanan durumun mağduruyuz ve şikayetçiyiz. Artık bütün nefes borularımız kesilmiş durumda” dedi.
Gerçekleştirdikleri bütün etkinlik ve konserleri kendi imkanlarıyla yaptıklarını söyleyen Kahraman, “Artık yeter diyecek noktaya geldik. Biz devletin hiçbir salonunda, hiçbir medya organında yer alamıyoruz. Bunu meşrulaştırmış durumdalar ve yaptıklarıyla bunu gayrimeşru ilan ediyorlar. Pandemiden yeni kurtulduğumuz bir süreçte hem sahne alanlar hem de dinleyicilerin özlemle beklediği bir şeydi. Bahar geldi ve etkinlikler artıyor. Tam da böyle bir zamanda etkinliklerimiz yasaklanıyor” dedi.
Müzik sektöründen geçinen binlerce insanın olduğunu ve bu süreçte 100’den fazla müzisyenin intihar ettiğini söyleyen Kahraman, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu sektörden para kazanan insanlar, sahneye çıkamadıkları gün para alamıyorlar. Bu kadar güvencesiz bir toplum kesimi yoktur. Konserimiz için Muş’a gidiyoruz ancak valilik emrindeki hiçbir salonda bizlere yer yok. Ülkenin hiçbir yerinde bizim gibi müzisyenlere de zaten açık değil. Bir de böylesi mağdur etme mantığına dayanan, neredeyse düşmanca bir tavırla karşılaşıyoruz. Yapacağımız konserin bir ay önce duyurusu yapılmış, salon ücreti ödenmiş, uçak biletleri alınmış ve yarın için tüm planlar hazırlanmış. Ancak son anda bize konserimizin iptal edildiği ve yazılı bildiriminizi alın diyorlar. Yarın sabah Muş’a gitmeliydik ama mesai saati bitimine yarım saat kala böyle telefonla aranıp konserimizin yasaklandığını duyuyoruz. Son dakikada, bunu da mümkün olduğunca uzatarak, mağduriyete daha geniş bir mağduriyet açığa çıkartılıyor. Çok büyük bir keyfiyet yaşanıyor. Bu durum ancak düşmanlıkla tarif edilebilir. Niye böyle bir nefret sözcükleri, kavga gürültü sözcükleriyle bizler anılıyoruz ki.”
Yıllardır yaptıkları müzikleriyle bir kültürü anlatmaya çalıştıklarını söyleyen Kahraman, bir dili masallar, şarkılar, ağıtlarla yaşatmaya çalıştığını söyledi. Siyaset yapmadıklarını ve buna da tenezzül etmediklerini söyleyen Kahraman, “Eğer siyasetse, bunun kendisini en büyük siyasettir. Kendi gerçeklik ve hakikatine dayanan bir arayışın kendisi en hakiki mücadeledir. Bizim de yaptığımız budur. Bu toprakların kültürel hafızasını anlamaya çalışmak. Ayaklarımızı bu topraklara bastığını, köklerimizin bu topraklarda olduğunu göstermeye çalışmak. Ama yıllardır diller ölü diller olmuş. Tarihin en eski şehri olan İstanbul gibi bir şehir, işgal yeri gibi hala. 600 yıldır hala İstanbul’un fethi kutlanıyor. Böyle bir şey olabilir mi?” ifadelerini kullandı.
“Bugün muhalefet olarak görünenler batıyı referans alıyor” diyen Kahraman, “Kimse yerli değil, kimse üzerine kurulu hafızayı aramıyor. Toplum gerçekten ümmet adına ya da millet adına üretilmiş siyasi bir hafızayla zehirlenmiş durumda. Biz de boğuluyoruz artık. Hakikat konuşulmuyor” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konser yasaklamalarına ilişkin yaptığı paylaşımı da değerli bulduğunu söyleyen Kahraman, “Bir hakikati dile getirmek bugün muhalefet oluyor. Bugün hala biz dilimizi savunmak zorunda bırakılıyoruz. Muhalefet hakikati savunmalı ve bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun bu meseleye değinmesi önemliydi. En azından sanat, müzik üzerinden, en temel insani varoluş hakları üzerinden de olsa bir Kürtçe, Zazaca da artık konuşulur olsun. Artık yeter! Konuşamama, konuşursak ne olur gibi suskunluk üzerine kurulu bir muhalefet ya da hakikat anlayışı olamaz. Buradan sahici bir kardeşlik çıkmaz” dedi.
“Bataklıkta boğuluyoruz. Bir uyanışa ihtiyaç var. Bunları talep etmek hüzün verici” diyen Kahraman, özellikle meslek örgütlerinin bu konuda ses olması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu hepimizin sorunu, hayat tarzımızı ilgilendiren bir sorun. Bu basit bir olay değil. Bütün sokakları, gençleri, gençlerin hayat alanlarını etkileyen, ciddi bir cenderedir. Tüm engellemeler rağmen bundan sonra da üretmeye devam ederiz, biz hayatın içindeyiz. Hayat nereye doğru akıyorsa, biz de oraya doğru gideriz ve kendimiz olarak gideriz. O yüzden bu akışı durduramaz böyle şeyler. Aktüel siyasete alet edilmesi konusunda da dikkat etmemiz lazım.”