AKP-MHP-Perinçek üçlüsünün ortaklaşarak ülkede iktidar olduğu günden bu yana Kürdlere ve demokrasi güçlerine yönelik büyük bir zulüm ve imha siyasetinin gün be gün katmerleşerek uygulamaya konulduğunu görmekteyiz. Türkiye’de devletin giderek çeteleşip kirlendiği rüşvet, iltimas, soygun ve vurgun uygulamalarının ayyuka ulaştığı bu dönemde iktidarı elinde tutmaya çalışan bu güruh ülkede hak, hukuk, adalet ve özgürlük mücadelesi veren tüm çevrelere karşı devletin bekası yalanlarıyla kitleler üzerinde muazzam bir baskı uygulanmakta ve her türlü olumsuzluğun adresi olarak da Kürdleri ve diğer demokrasi güçlerini göstermektedir.
Tek devlet, tek millet, tek dil ve tek bayrak söylemleri ve sloganlarıyla kitleleri maniple ederek birbirine düşmanlaştıran bu anlayış Türk ırkına mensup olmayan ve özgürlük demokrasi mücadelesi veren tüm toplum kesimlerini adeta yok edilmesi gereken düşmanlar olarak hedef göstermektedir. İşte bütün bu sebeplerden dolayı mevcut iktidara muhalif parti örgüt STK ve Kürdlere ait meşru kurum ve yöneticilerini etkisizleştirip ortadan kaldırmayı milli bir görevmiş gibi gösteren bu iktidar devletin derinlerinde yetiştirmiş olduğu eli kanlı çeteler vasıtasıyla gün geçmiyor ki bir kurum basılmasın ve birkaç masum insanımız katledilmesin ve yine mevcut iktidar Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan sahasında bu ve benzeri olayları, vakayı adiyeden saymasın. Doksanlı yılları aratmayan bu baskı siyasetiyle yeniden sokak infazlarını faili belli cinayetleri gündeme getiren bu iktidar amacına ulaşmak üzere oldukça kirli ve sinsi bir politika yürütmektedir.
İşte bütün bu anlayışların sonucu olarak meşru zeminlerde siyaset yapan HDP’nin İzmir İl Örgütü Binası eli kanlı bir çete mensubu tarafından göz göre göre basılmış parti binası tarumar edilerek dağıtılmış ve binada bulunan masum bir Kürd kızı olan DENİZ POYRAZ kardeşimiz kahvaltısını yapmakta olduğu masa başında hunharca katledilmiştir. Aslında Deniz kardeşimize sıkılan kurşunlar Kürdistan özgürlük mücadelesine ve Türkiye’deki demokrasi güçlerine sıkılmış olarak kabul edilmelidir. Elbette ki burada Türkiye’de altı milyonluk bir oy potansiyeline sahip ve yine milyonlarca Kürdün desteğini alan HDP yöneticilerinin ortaya koyduğu eksik ve zaaflar sorgulanmalıdır. Kürdlerin her vesileyle düşmanlaştırılıp hedef gösterildiği bu süreçte Kürd kurumlarının kendi güvenliklerini düşünmemiş olmaları büyük bir eksikliktir.
Mevcut iktidarın içeride irtifa kaybettiği ve ülkeyi yönetemez duruma düştüğü ve ayrıca uluslararası arenada büyük bir itibar kaybettiği günümüzde memleketin tüm olumsuzluklarını Kürdlere fatura etmesi ve demokrasi güçlerini suçlamasından başka da sığınacağı bir limanın olmadığı bilinmektedir. Kürdlerin bu ülkede tüm meşru hak ve özgürlüklerinden mahrum kaldığı sürece haklı ve meşru mücadelelerini sürdüreceklerinden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ancak mevcut iktidarın Kürdlere bu denli zulmü reva gördüğü bu koşullarda Kürdlerin de kendilerinin ve sahip oldukları kurumların güvenliklerini sağlama konusunda büyük bir hassasiyet göstermeleri vazgeçilmez bir tutum olarak görülmelidir.
Şimdi buradan şehit Kürd kızı Deniz kardeşimize ve diğer Kürdistan şehitlerine en yüksek sesle seslenerek şunları söylemek istiyoruz: Sen mezarında rahat uyu çünkü sen
Kürd halkının özgürlük mücadelesinde gösterdiğin fedakârlıklardan dolayı şehit oldun. Bizler seni ve diğer şehitlerimizi koruyamadığımız için suçluyuz ama seni ve diğer yoldaşlarımızı asla unutmayacağız. Yolumuzu aydınlatan sizler için ağlamıyoruz ama düşmanın bizlere yaşattığı bu acıları ülkemizi özgürleştirinceye kadar içimizde canlı tutacağımıza da söz veriyoruz. Kürdistan’ın şehit kızı mekânın cennet yüzün ak ve halkımızın başı sağ olsun.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
20.06.2021 İST