Kürdistan Bölgesi'nde operasyonlar: Türkiye'nin gerçek hedefi ne?

.

Son birkaç yıldır Türkiye, Kürdistan Bölgesi’ndeki rolünü büyük ölçüde genişletti. 90’lı yıllardan bu yana Irak devleti zayıfladıkça Türkiye, bunun sonucu olarak bölgedeki üslerini genişletmiş ve varlığını devam ettirmişti. 

Ankara, “terörle mücadele” savaşında, PKK ile mücadele ettiğini iddia ediyor. Ancak PKK'nin Türkiye'deki ‘terör faaliyetleri’ neredeyse sıfıra indirilmiş durumda. Ankara, Türkiye'nin genişleyen rolünü haklı çıkarmak için “terörizm” hakkında hikayeler uydurmaya ve muhtemelen bağlantılı olmadığı olaylar için PKK'yı suçlamaya başvuruyor.

Aslında, Türkiye’nin ‘Kürdistan Bölgesi’nde’ artan rolüyle ilgili ilginç olan şey, herhangi bir “terörizm” ile ilişkili olmamasıdır. Türkiye'de terör saldırısı yok. Ama ilginçtir Türkiye’de ne kadar az saldırı varsa, Türkiye o kadar çok Irak ve Suriye'yi işgal etti. Bu da, Türkiye'nin yürüttüğü savaşın muhtemelen gerçek bir tehditle ilgisi olmadığı anlamına geliyor. 

The Jerusalem Post yazarı Seth Frantzman dün kaleme aldığı, Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki gerçek hedefi ne?” Başlıklık yazısında, Ankara’nın PKK ve Kürtler üzerinde neler planladığını ele aldı. Yazara göre Türkiye, “Türkiye, bir Kürt iç çatışması yaratma umuduyla Erbil’i, PKK ile daha büyük bir çatışmaya sürüklüyor.”

“İsrail’i suçlayan Türkiye, kendi politikasını göz ardı ediyor”

İsrail'i sık sık Filistinlilerle çatışmakla suçlayan Türkiye, Kürtlere saldırırken kitlesel imha değeri olan silahlar, insansız hava araçları, uluslararası hukuku ihlal vb… yöntemlere başvurarak orantısız savaşlardan birine giriyor. Ama bunu göz ardı ediyor…

Bu da ‘Türkiye'nin asıl amacının ne olduğu?’ sorusunu beraberinde getiriyor.  2015 gibi yakın bir tarihte, iktidar partisi AKP, PKK ile çözüm sürecine girdi. Ardından HDP’nin parlamentoda büyüyen rolünü azaltmak için arka arkaya iki seçim yaptı ve beraberinde genişleyen çatışmalar patlak verdi.

Bu karmaşık bir hikaye. ABD de dahil olmak üzere Batılı yetkililer, teröre karşı küresel savaşın bir parçası olarak Türkiye'nin PKK'ye karşı savaşını destekledi. 

“Türkiye-Kürt ilişkilerinde yeni sayfa”

Gerçekten de 2000'li yılların başında birçok Kürt, AKP'yi destekledi ve Türkiye'de Kürt dili ile Kürt sorunu için büyük bir açılımlar yaşandı. Çok sayıda Kürt destekçisi olan HDP, meclise girmek için %10 barajını aştı. Zaten herkesin istediği buydu: Barışçıl seçimler ve Türkiye'deki Kürt ilişkilerinde yeni bir sayfa.  

Ancak AK Parti ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, savaş ve krizden besleniyor. “Komşularımızla sorunumuz yok” politikasını terk eden Erdoğan, Suriye'de ve Irak'ta operasyonlar için orduyu harekete geçirmeye ve 2015 ile 2016'da PKK'ye karşı kısa bir savaş başlattı.

Sonuç şuydu: Türkiye, HDP üyelerini tutukladı, Kürt aktivistleri ezmeye başladı. Çok geçmeden Kürtleri Afrin'den etnik olarak temizledi, Irak'ı (Kürtlerin olduğu noktalar) bombalamak için İHA’lar ve F-16'lar yolladı.   

Türkiye’nin giderek artan baskısı ve savaşı, eski ABD başkanı Donald Trump'ın yönetimindeki bulunan Türkiye yanlısı kilit yetkililer tarafından desteklendi. Türkiye ayrıca Suriye'deki ABD destekli Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) PKK ile bağlantılı olduğunu savunuyor.

Türkiye, ABD’ye Kürtleri terk etmesi için baskı yapmak adına Suriye’de bulunan DSG’ye yönelik saldırılarını artırdı. ABD Kürtleri bırakmayınca Türkiye bu defa Irak'taki operasyonlarını artırdı. Türkiye ayrıca sınırları kapalı tutmak için lobi faaliyetleri gerçekleştirdi.  

“Kürdistan Bölgesel Yönetimi için de karmaşık bir hale geliyor”

Bu durum, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) için daha karmaşık hale geliyor. Türkiye'nin Irak'ta artan savaşı, KBY'yi istikrarsızlaştırma ve özerkliğini aşındırma potansiyeline sahip. Türkiye, Kürt bölgesindeki üslerini genişletirken, PKK'nin KDP ile tansiyonunun da arttığı görülüyor. 

PKK’nin Kandil’deki varlığı Kürt özerkliğini baltalıyor. Kürt yetkililer PKK ve Türkiye'den savaşlarını Türkiye'de sürdürmelerini istiyor. Ancak bazı kesimleri için ise hikaye daha karmaşık, Çünkü onlar, Türkiye ve KDP'nin birlikte çalıştığını iddia ediyorlar. Türkiye, Erbil için önemli bir ekonomik can simidi görevi görüyordu ve bu durum KBY ile Türkiye arasında doğal ortak çıkarlar yarattı. 

Soru şu: “Türkiye'nin gerçek hedefi ne?” Türkiye, PKK'yi tamamen yenmek istediğini söylüyor, bu da daha fazla üs anlamına geliyor. Ancak Türkiye'nin tehditleri Kandil ile bitmiyor. Şengal ve Mahmur mülteci kampını bombalamak, Rojava’daki Kürt bölgesini tecrit edip yok etmek istiyor. Türkiye, 2019 sonbaharında BM'ye açıkça Suriye'de bir "tampon bölge" veya "güvenli bölge" istediğini iletti ve Rojava’daki Kürt şehirlerini kontrol altına alacağı, nüfusu azaltacağı ve bölgedeki Arapları yerleştirmek istediği haritayı sundu.

“Türkiye, Erbil’i, PKK ile daha büyük bir çatışmaya sürüklüyor”

Türkiye bölgede etnik temizlik yaparak 170.000 Kürt'ü yerlerinden ederek ve desteklediği Suriyeli Arap ve Türkmen cihatçıları oraya yerleştirdi. 1990'larda Balkanlar'da benzer etnik temizliğe karşı çıkan BM ve NATO, Türkiye'nin bu eylemlerini destekledi ya da mazur gördü.

Türkiye’nin, Kürdistan Bölgesi’ndeki bombardımanı birçok köyün boşaltılmasına neden oldu. Ama Türkiye'nin buradaki amacı bölgeyi tekrar yerleştirmek değil. Görünen o ki Türkiye, bir Kürt iç çatışması yaratma umuduyla Erbil’i, PKK ile daha büyük bir çatışmaya sürüklüyor. 90'larda Kürt gruplar arasında böyle bir çatışma yaşandı. Kürtler birbirleriyle savaştığında bu Türkiye fayda sağlıyor.  

Önemli sorular:

Türkiye’nin, Kürdistan Bölgesi’ndeki nihai amacı KBY'nin kuvvetini azaltmak mı yoksa KDP’yi, PKK ile savaşmaya teşvik etmek mi?

Türkiye, PKK’nın dağlardaki varlığını mı sona erdirmek istiyor, yoksa PKK'yi kökten bitirmek mi?

Ankara'nın rolü, KBY’yi de baltalıyor gibi görünüyor ve Türkiye, Irak'taki nihai hedeflerini açıklamış değil. Türkiye'nin Kerkük ve Musul'da daha büyük bir rol oynamak istediği bir zaman vardı. Bugünlerde o şehirlere pek ilgi göstermiyor. Bir sonraki hamleleri ne olacak? Bunu bekleyip göreceğiz.

Çeviri: Peyamakurd

Kurdistan Haberleri

Üçüncü Dünya Savaşı - Arzu Yılmaz*
Eğer Danielle Mitterrand bugün burada olsaydı
Myles Caggins: Kürdistan petrolünün yeniden ihracatı için birçok adım atıldı
Dersim ve Ovacık belediyelerine kayyum atandı
Mesud Barzani: Her türlü barış girişimine destek veriyoruz