Kürdistan partileri mi kapatılıyor, Kürtler mi? (2)

İbrahim Güçlü yazdı...

Kemalistlerin devleti ele geçirmeden önce, Kürtlerin desteğini kazanmak için Kürtlere verdikleri vaat, Osmanlı döneminden daha fazla bir özerklikti. Ne yazık ki Kemalistler devleti ele geçirince, Kürtlere ihanet etti, verdikleri vaadi tümden unuttular. Tersine bir siyaset ve strateji izlediler. Kürtleri yok saydılar. Kürtlerin bütün milli haklarını yasakladılar. Özellikle de Kürdistan’da devletin sömürgeci, ırkçı, işgalci, inkârcı stratejisine karşı gelişen Kürdistan milli direniş hareketlerinin katliamlarla bastırılmasından sonra, Kürtleri siyaset dışına ittiler. Kürtlerin her türlü siyasi ve toplumsal ve kültürel örgütlenmeleri mutlak anlamda yasaklandı.

Kürtler, Türkiye’de çok partili sisteme geçişten sonra, sistem ve devlet partileri vasıtasıyla dolaylı olarak siyasete katıldılar.

Kürtler son beş yılda, kendi ülkeleri “Kürdistan” ismiyle parti kurdular. İlk kurulan parti, TKDP oldu. Ondan sonra sırasıyla, PAK ve PSK kuruldu. Özgürlük ve Sosyalizm Partisi son kongresinde isim değişikliği yaparak, Kürdistan Komünist Partisi oldu.

Yargıtay Baş Savcılığı ilk etapta, TKDP’ye, daha sonra PAK, PSK, en son da KKP’ye isimlerini değiştirmesi, program ve tüzüklerini Anayasaya ve Siyasi Partiler Yasasına uygun hale getirmeleri konusunda yazı yazdı.

TKDP, PAK, PSK Yargıtay Başsavcısının talebini olumlu karşılamadı. Bunun üzerine, Yargıtay Başsavcısı bu üç parti hakkında iddianame hazırlayarak Anayasa Mahkemesi’ne dava açılmasını istedi. Anayasa Mahkemesi de iddianameleri onaylayarak, ismi geçen partilerden savunma talebinde bulundu. TKDP, hakkında erken dava açıldığı için savunmasını yazılı olarak sundu. PAK ve PSK de yazılı savunmalarını Anayasa Mahkemesi’ne sunma hazırlığı içindeler.

Bu davaları yakından takip ediyorum. PAK’ın Yargıtay Başsavcılığına sunduğu cevabına doğrudan katkıda bulunma olanağım oldu. TKDP’nin de Anayasa Mahkemesi’ne sunduğu yazılı savunmasını inceleme ve önerilerimi sunma olanağı buldum.

Kürdistan partilerine açılmış olan davaları kendi davalarım olarak kabul ediyorum. Bundan sonra da hukuki ve siyasi anlamda yapılması gereken katkıları yapmaya devam edeceğim.

Üç Kürdistan partisi hakkında da aynı iddialarla kapatılma talep edilmektedir.

Kapatılma talebini özetlersem: “Davalı (TKDP, PAK, PSK) partilerin tüzük ve programlarının T.C Anayasası’nın 3, 68/4 ve 2820 sayılı Siyasal Partiler Yasasının 78, 79/a, 80, 81, 82, 83, 96. Maddelerinde yer alana hükümlere açıkça aykırı bölümler ihtiva etmesi, Kürdistan Devleti ibaresinin açıkça kullanılması, bağımsız ya da federe bir devlet kurma, farklı bir dil kullanma amacı, belirli bir azınlığı öne çıkaran hedefler içeren ifadeler, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, diline, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırılıklar içermesi,TC üzerinde bir azınlık oluşmasına ve millet bütünlüğünün bozulmasına neden olabilecek, sadece belli bir kesime yönelik, bölgecilik ve ırkçılık içeren nitelikte olması, uyarı yazısına rağmen partiler tarafından bu aykırılıkların giderilmemesi nedenleriyle (TKDP, PAK, PSK) partilerinin Siyasi Partiler Yasa’sının 1001/a maddesi uyarınca KAPATILMASINA karar verilmesi…”

Değişmeyen ve resmi ideolojiyi yansıtan bir şablondur.

Türkiye’de Anayasa’ya göre “Siyasi partiler önceden izin alınmadan kurulurlar, anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.”

Anayasaya dayalı olarak Siyasal Partiler Yasasının 5/2. Maddesinde, “Siyasi Partiler, Anayasa ve kanun çerçevesinde, önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar”denir.

Yine aynı yasanın 8/3. Maddesinde “Siyasi partiler, bildiri ve belgelerin, İçişleri Bakanlığına verilmesiyle tüzel kişilik kazanırlar” ifadesi yer alır.

Bu konuda Kürtlerde büyük bir yanılgı var. Bazılarına göre, “Alındı belgesi alınınca”siyasi parti kurulur. Bazılarına göre “Yargıtay Başsavcısı onayladığı zaman” siyasi parti kurulur.

Bu iki düşünce de yanlıştır.

Bu nedenle, kapatılması hakkından dava açılmış olan Kürdistan partileri, belgelerini İçişleri Bakanlığına sundukları andan itibaren kuruluşunu tamamladılar. Tüzel kişilik kazandılar. Bir siyasi parti gibi çalışma hakkını elde ettiler.

Anayasa ve siyasi partilere göre kurulduğu gibi, yasalara göre çalışırlar. Ama yasaları da değiştirmek ve yeni yasalar yapmak için çaba sarf ederler. Yoksa ayrı partilerin kurulmasının anlamı olmaz.

Partilerin kanunlara göre kurulması, kanunları olduğu gibi kabul etmesi anlamına gelmez. Siyasi partilerin kanunlara bağlılığı, şekli anlamdadır.

Kürdistan Partileri de ilgili yasalara göre kurulup, o yasalara göre çalışmalarını yürütüyorlar. Ama bu partilerin hepsi, diğer devletçi partilerinden farklı olarak, mevcut olan üniter, tekçi, Türk milli devletin değişmesini, en azından devletin federal devleti olmasını istiyorlar. Bu istek, aynı zamanda mevcut anayasayı tümden değiştirmeyi, yeni bir federal anayasanın yapılmasını öngörüyor.

Bu da, örgütlenmenin ve parti olmanın doğal sonucudur. Yoksa örgütlenme özgürlüğünün, kişinin ya da tüzel kişi olarak siyasal partinin, kendini ifade etme özgürlüğünün anlamı olmaz.

Yeni bir siyasi partiyi de kurmak anlamlı olmaz. Siyasi partinin, çoğulcu, katılımcı, demokratik toplum ve sistemin vazgeçilmezi olduğunun da, anlamı olmaz.

Kürtler bir millet ve Kürdistan da Kürtlerin ülkesidir. “Kürdistan” ve “Kürt” ismi ile parti kurmak, doğal ve uluslar arası hukuka uygundur. Bunun bölücülük olarak nitelendirilmesi, siyasi bir körlük, ırkçı bir yaklaşımdan öteye bir şey olamaz.

Kürdistan partileri, bölücü değildir. Kürdistan dörde bölünmüş, sömürge, işgal altında bir ülkedir. Türk devleti bünyesinde de bu statüsü devam ediyor. Kürtlerin, Kürdistan partilerinin, Kürdistan için federal devlet istemesi demek, birlikte yaşadıkları Türk milletiyle yeni ortak bir devlet kurması anlamına gelir. Bu tam anlamıyla “gönüllü bir birliği” ifade eder.

Bağımsız devleti istemek de Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etmesi ilkesinin bir sonucudur. Birleşmiş Milletler Sözleşmesine ve diğer uluslararası sözleşmelere uygundur. Doğal hukuka uygundur.

Kürdistan devletinin kuruluşunu talep etmek bölücülük değildir. Kürtlerin kendi ülkelerini sömürgecilikten ve işgalden kurtarmasıdır. Türklerin toprağını ele geçirmek istemesi değil, kendi topraklarına bağımsız devletleriyle sahip olmalarıdır.

Kürdistan partileri bu nedenle ırkçı değiller. Kürt ulusunun Türk ulusu üzerindeki üstünlüğünü, Türk milletinin haklarının gasp edilmesini istemiyorlar. Kürtlerle Türklerin her açıdan eşit olmasını talep ediyorlar.

Sonuç olarak diyebilirim ki; bir devlet bünyesinde farklı ulusların, etnik grupların, değişik sınıf ve tabakaların, dini ve mezhebi toplulukların özgürce, gönüllü bir arada yaşamalarının şartı, bütün farklılıkların hak ve özgürlüklerini güvence altında tutmak, eşitliği, adaleti gerçekleştirmekle olanaklı olur.

Kürdistan partilerini kapatılırsa, Kürtlerin hak talepleri engellenirse, örgütlenme ve düşünce özgürlüğüne set çekilirse, Kürtlerle yeni bir ortak yaşam kurmak istenmezse, Kürtler kendilerini Türklerden ayırmak için yeni yol ve yöntemler bulacaklardır. Bu da onların hakkıdır.

Kürdistan partilerini kapatmak demek, Kürtleri kapatmaktır. Bu durum da hesap edilemeyecek sonuçlara yol açar.

(Bu makale Kurdistan24 sitesinden alınmıştır)

Siyaset Haberleri

Bakan Reşid: Vatandaşlardan nüfus sayımı için memleketlerine dönmelerini istiyoruz
Kürdistan Bölgesi ve Irak'ta nüfus sayımı süreci başladı: 2 günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildi
İran ile Elon Musk 'arasında gizli görüşme'
Fransa, 40 yıldır cezaevinde tutulan FHKC üyesini serbest bırakıyor
Bakan Işıkhan: Belediyelere haciz işlemi başlatacağız