Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan seçimlerin sonucunda demokratların adayı Joe Biden’ın başkanlığı kazanması ayrıca Hristiyan Dünyasının Ruhani lideri Papa Francis’in Kürdistan’ın başkenti Erbil’e yaptığı görkemli ziyaret ve Rojava Kürdistan’ındaki ENKS-PYNK arasındaki diyalog ve dostane görüşmeler Orta Doğu’da dengelerin her geçen gün Kürdlerin lehine değişeceğinin işaretlerini verirken, Kürdistan topraklarını kendi aralarında paylaşmış olan sömürgeci devletlerde büyük bir telaş ve huzursuzluğa sebep olduğu gözlenmektedir.
Başta ABD olmak üzere batılı devletlerin kendi uzun vadeli politik ve stratejik çıkarları uğruna bile olsa Kürdistan ve Kürd halkının var olan sorunlarına bu denli sıcak yaklaşmaları ve zaman zaman Kürdlerle dayanışma içerisinde olduklarını beyan etmeleri Kürd ulusal mücadelesi açısından oldukça anlamlı ve değerli görülmelidir. Özellikle Batılı devletlerin hangi saiklerle olursa olsun son 1-2 yıl içerisinde Güney Kürdistan Federal Devleti’ne ve Rojava’daki Kürdlerin verdiği mücadeleye yönelik askeri, ekonomik ve diplomatik alandaki yardım ve destekleri Kürdler açısından son derece kıymetlidir.
Bütün bunların yanında ABD ve Batılı devletlerin özellikle Rojava’daki Kürdlerin birliğini sağlamaya dönük çabaları ve bu birliğin sağlanabilmesi için Sayın Mesud Barzani’nin ve Mazlum Kobani’nin arkasında durması yine Kürdler açısından paha biçilmez tarihi bir öneme sahiptir.
Kürdler açısından çok önemli gelişmelerin yaşandığı bu tarihi süreçte Kürdlere dönük haksızlık, zorbalık ve zulümde sınır tanımayan Türkiye ve İran devletleri yüzlerce yıldır köle olarak kullandıkları Kürdlerin kendi atalarına ait topraklarda herhangi bir statü sahibi olmalarını engellemek ve Kürd siyasi çevreleri arasında milli demokratik birliğin oluşmasını dinamitlemek üzere şeytanın bile aklına gelmeyen oyunlar tezgâhlamaktan ve ayrıca da mazlum Kürd halkına her türden zulüm, baskı ve şiddet uygulamaktan vazgeçmedikleri açıkça görülmektedir.
Geldiğimiz bu aşamada sorun sömürgeci devletlerin neleri düşünüp daha neler yapacakları değildir, esasen onların ne yapacaklarının referansını ve kodlarını geçmiş 100-150 yıllık pratikleriyle en açık ve yakıcı bir biçimde rahatlıkla görebiliriz. Burada asıl sorun Kürd siyasi çevrelerinin tarihten ders çıkararak bundan sonra ortaya koyacakları siyaset stratejisiyle düşmanlarını her alanda zora sokacak ve yenilgiye uğratacak milli bir ruha sahip program ve pratiği hayata geçirmektir. Başta ABD olmak üzere batılı devletlerin Kürdlerin haklı ve meşru mücadelesine bu denli sıcak ilgi duydukları günümüzde bekledikleri ve en fazla ihtiyaç duydukları şeyin Kürdlerin kendi aralarındaki küçük hesaplardan arınarak güçlü bir birlik kurarak sahneye çıkmalarıdır.
Orta-Doğu’daki yer- altı ve yer-üstü zenginlikleri üzerinde büyük hesaplar yapan küresel güçlerin birlik içerisinde olacak 50 milyonluk dinamik ve cesur Kürd halkının kendileri için büyük bir öneme sahip olduklarının ziyadesiyle farkında olduklarıdır. Geçmişten günümüze Kürdlerin verdiği mücadele ve ödedikleri bedellere karşın henüz istenilen düzeyde bir statüye sahip olamadıklarının en önemli sebebi kendi aralarındaki birliği sağlamamış olmalarıdır. Son 200 yılı detaylı bir biçimde incelemeye tabi tutarsak Kürdlerin bütün yenilgilerinin temelinde birlik olamamaları, iç ihanetler ve uyguladıkları yanlış stratejilerin varlığı rahatlıkla görülecektir. Yine bu 200 yıllık mücadele süreçlerinde eşit olmayan koşullara rağmen Kürdler savaş meydanlarında bir kez dahi olsa düşmanlarına yenilmemiş ve bahsi geçen savaşlarda Kürdler iç ihanete ve düşmanların kahpeliklerine yenik düşmüşlerdir.
Sonuç olarak geldiğimiz bu aşamada Kürdlerin başarabilmesi için koşullar doğru değerlendirilirse oldukça elverişlidir. Savaşın ve şiddetin giderek önemini yitirdiği bu süreçte bilinçli, kararlı ve cesur kadrolardan oluşacak milli özelliklere sahip bir hareketin inisiyatif olarak güçlü bir siyaset, güçlü bir diplomasi güçlü bir savunma örgütü yaratarak Kürd halkının haklı mücadelesini zafere ulaştırmak mümkündür. Elbette ki bütün bunlar hayat bulması için en önemli faktör Kürd siyasi hareketlerinin birbirine ilkeli, dostça ve dürüstçe yakınlaşarak güçlü bir birlik yaratması ile mümkün olacaktır. Yine bilinmelidir ki mazlum Kürd halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı tüm parti, örgüt ve şahsiyetlerin kendi başarıları ve hesaplarının üstünde son derece kutsal bir öneme sahiptir.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
11.03.2021