Bu cemiyetin kurucuları arasında, Seyyid Abdulkadir Efendi, Hüseyin Şükrü (Baban) Bey, Dr. Mehmed Şükrü (Sekban) Bey, Muhiddin Nâmi Bey, Babanzâde Hikmet Bey, Kâmran Ali Bedirhan, Necmeddin Hüseyin, Reşid Ağa, Kadızâde M. Şevki, Arvasizâde Mehmet Şefik, Mehmet Mihrî, Emin Feyzi, Vanlı Memduh Selim Begi, Berzencizâde Abdülvâhid, Dr. Hamid Şakir, Lâv Reşid, Dr. F. Berho, Hakkarili Abdurrahim Rahmi, Yemlekizâde Aziz, Hetzanîzâde Kemal Fevzi Nuri Dersimi, Mıkıslı Hamza Bey
Şemdinan ailesinden:
Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyyit Abdülkadir(1851-1925), Kurucu Başkan, Şeyh Ubeydullah'ın oğlu; Seyyit Mehmet, Şeyh Ubeydullah'ın oğlu; Seyyit Abdullah, Şeyh Ubeydullah'ın torunu; Seyyit Taha, Şeyh.
Bedirxan ailesinden:
Bedirxan’in oğlu Mehmet Emin Ali (1851-1926), Bedirxan’in oğlu; Süreyya (1883-1938), Mehmet Emin Ali'nin oğlu; Celadet (1895-1951), Mehmet Emin Ali'nin oğlu; Kâmuran (1895- 1978), Mehmet Emin Ali'nin oğlu; Mikdad Mithad Esved, Bedirhan’in oğlu; Bedirxanzade Mehmet Ali, Bedirhan’in oğlu; Bedirxanzade Hasan Nuri, Bedirhan Paşa'nın oğlu; Abdurrahman, Bedirhan Paşa'nın oğlu; Bedirhanzade Murat Remzi, Bedirhan Paşa'nın oğlu, belediye eski Başmüfettişi; Halil Rami Bey, Bedirhan Paşa'nın oğlu, Malatya Mutasarrıfı Halil; Âsaf Bedirhan, Halil Rami Beyin (Malatya mutasarrıfı Halil) oğlu; Bedirhan Ali, Bedirhan Paşa'nın torunu, Homs eski Mutasarrıfı Mehmet Necip Paşa'nın oğlu
Baban Aşiretinden:
Babanzade Şükrü (Şükrü Baban); Babanzade Mustafa Zihni Paşa, Hicaz eski valisi; Babanzade Fuat Bey; Babanzade Hikmet Bey; Babanzade Aziz Bey; Babanzade Mahmut Bey
Cemil Paşa Ailesinden:
Diyarbakırlı Cemilpaşa ailesinden Ahmet Cemilpaşa, Ekrem Cemilpaşa, Kadri Cemilpaşa
Diğer bazı üyeler:
Mevlanzade Rıfat (Yüzellilikler listesine alınarak sınırdışı edilmişti), Ahmet Hamdi Paşa, Arvasizade Mehmet Şefik, Said Molla (Yüzellilikler listesine alınarak sınırdışı edilmişti), Mehmet Şükrü Sekban (1881-1960), Emekli Ferik Fuat Paşa, Emekli Ferik Ahmet Hamdi Paşa, ...
1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınan karar üzerine cemiyetin çalışmalarına son verildi.
KAYNAK: İnternet.
Aslında liste uzundur kısalttım.
Vahdettin Padişah olmadan önce, Mahmut Şevket Paşa, Çengelköy deki köşküne gider. Diyor beni dinlersen siyasete girme. Vahdettin tereddüt etmeden diyor memleket elden gidiyor. Ancak yeni bir siyasetle memleketi kurtarabiliriz.
Zaman devamlı su gibi akıp gidiyor:
Mustafa Kemal’in dikkatini çeken, Kürdistan Teali Cemiyeti idi. Cemiyette yer alanların büyük çoğunluğu, Avrupa’nın değişik ülkelerinde ve farklı üniversitelerinde okumuş, siyasi bilinç ile donanmış kişilerdi.
II. Abdülhamit ile hiç anlaşamayan merhum Said-i Kurd-i (Nursi) idi. Said-i Kurdi’nin, İttihat ve Terakki içinde saygın bir yeri vardı. İttihat ve Terakki, II. Abdülhamit’i tahttan indirerek, aile bireyleriyle beraber, Selanik’e göndererek hapis ettiler.
İttihat ve Terakkiciler, devleti ellerine geçirdikleri gibi, İstanbul Gedik Paşa da, Kürt diliyle eğitim ve öğretim yapan ilkokulu kapattıkları zaman, Said-i Kurd-i hiç tereddüt etmeden İttihat ve Terakki Partisinden ayrılarak, Kürdistan Teali Cemiyetine girer ve Seyit Abdülkadir’in yardımcısı olur.
Osmanlı tarihinde ilk defa öldürülen gazeteci, Serbesti gazetesi başyazarı Kürt Hasan Fehmi, Galatasaray Köprüsünde İttihat ve Terakkiciler tarafından öldürüldü.
Mustafa Kemal’in, Kürt olayına karşı duyarlı davranması, o dönemde Osmanlı yönetiminde bulunan korkudan kaynaklanıyordu. Bu korku Osmanlı yönetimine bağlı olan milletlerin bağımsızlıklarını ilan etmek ve İmparatorluktan ayrılmalarını, Kürtlerin de izleyeceği korkusuydu.
Mustafa Kemal’i endişelendiren olay, O dönemde Osmanlı Senatörü ve Sayıştay Mahkemesi Başkanı Seyit Abdülkadir’in başkanlığında 30 Aralık 1918 de İstanbul da kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin; Diyarbakır, Siirt, Malatya, Elazığ,Dersim ve Bitlis’te ki şubelerini açarak örgütsel çalışmaları, Osmanlı yönetimini tedirgin etmişti. Bundan dolayı Kürdistan Teali Cemiyeti ve onun yöneticileri, Mustafa Kemal’in hedefi haline gelmişti. Balkan ülkelerinden sonra, Araplar da Osmanlı İmparatorluğundan ayrıldılar. Yalnız Kürtler, Osmanlı Devletine bağlı kaldılar. Kürtlerin durumu, İngiltere den ve Yunanistan dan daha fazla Mustafa Kemal’i düşündürüyordu.
Şeyh Said harekâtı bastırıldıktan, Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir, oğlu Muhammed ve Kemal Fevzi’yi Diyarbakır’daki İstiklal mahkemesinde ve Kürt İstiklal davasında yargılayarak, Şeyh Said’den önce idam ettirdi. Kemal Fevzi Osmanlı subayı idi. Balkan savaşında yaralanarak emekli olmuştu. Kemal Fevzi’nin kalemi kuvvetli olduğu için idam ettirdi.
Mustafa Kemal’in 18 Haziran 1919 tarihinde, Edirne de bulunan Batı Cephesi ve Birinci Kolordu Komutanı Cafer Tayyar’a çektiği telgrafın bir yerinde şunları yazıyordu. (………..) İngiliz himayesinde bir müstakil Kürdistan teşkili hakkındaki İngiliz propagandası ve bunun taraftarları bertaraf edildi. Kürtler de, Türklerle birleşti.
KAYNAK: Samsun’dan Lozan’a Mustafa Kemal ve Kürtler Abdürrahman Arslan Doz yayınları 1991 İstanbul sayfa: 21
Her millet gibi bağımsızlık mücadelesini veren Kürdistan Teali Cemiyeti ve yöneticilerin, Kürtler üzerindeki etkinliklerini kırmak için böyle soyut bir telgrafı, Cafer Tayyar’a çekiyordu.
Sabahattin Selek, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermeyi ihtilalin bir taktiği olarak değerlendirmektedir. Kürtlerin de diğer milletler gibi, Osmanlı İmparatorluğundan ayrılacağının endişe ve korkuları gidermek amacıyla bu tür politikaları yürüten Mustafa Kemal, Osmanlı yöneticileri gibi düşünerek Kürtlerin, Türklerin hakimiyeti altında kalmasını istiyordu. Aslında Mustafa Kemal’i rahatsız eden, Kürdistan Teali Cemiyeti ve yurtsever Kürtlerdi. Bu konuyu özet olarak yazıyorum.
Mustafa Kemal 16 Mart 1916 da Diyarbakır’daki 16. Kolordu Komutanlığına atanır. Çevrede etkinlikleri olan Kürt asıllı toprak ağalarıyla ciddi ilişkilere girer. Karargahını Silvan da kurar. O dönemde Birinci Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam ediyordu. Özel dostluk kurduğu ve konaklarında kaldığı Sadık ve Ali Beylerdi. İkisi de sırtlarını devlete dayatmışlardı. Silvan dışında da Mutki Aşiret Reisi Hacı Musa Bey ve Garzan bölgesinde meşhur eşkıya olan Cemilê Çeto dur. O dönemde Cemilê Çeto 100-150 adamlarıyla eşkıyalık yapıyordu. Devletin otoritesini tanımıyordu.
Diyarbakır bölgesinde meydana gelen iki olay, Mustafa Kemal için önemliydi.
1. Olay: Bölgede bulunan bir grup asker, Ziyaret çevresinde, Kürt eşkıyaları tarafından soyuluyor. Veyselkarani de bulunan Mustafa Kemal’in emriyle Koh köyüne askeri baskın yapılır. Birçok köylüyü yakalıyorlar. Baskına uğrayan bir subayının yeleği bir köylünün özerinde bulunur. Yaveri Şükrü Tezel’in yazdığına göre, Mustafa Kemal’in emriyle Divani Harp Mahkemesi kurulur. Mahkeme 14 köylünün idamına karar verir. İdamlarına karar verilenler hemen kurşuna dizilerek öldürülürler.
2. olay: Cemilê Çeto olayıdır. O dönemde, Garzan bölgesinde Cemilê Çeto bir grup arkadaşlarıyla eşkıyalık yapıyor. Devlet otoritesini tanımıyor. Cemile Çeto’nun, devlet güçlerine teslim olması için Mustafa Kemal birkaç defa kendisine haber gönderiyor. Cemil, devlet güçlerine teslim olmayı ret ediyor. 25 Kasım 1916 günü Mustafa Kemal Siirt’e gider. Dönüşünde pusuya düşer. Pusuyu kuran Cemilê Çeto ve arkadaşlarıdır.
Mustafa Kemal’in yaveri Şükrü Tezel olayı şöyle anlatıyor. Cemilê Çeto ve arkadaşı Derviş, Paşa’ya yaklaşarak sarılıp elbisesini öpmek istemişler. Komutan kendilerini af etmiş ve bazı ihtarlarda bulunmuş. Kısacası demiş dağlar sizin olsun şehirler bizim olsun diyerek anlaşmışlar.
Şükrü Tezel’in başka bir belirlemesine göre, Mustafa Kemal 13 Ağustos 1919’da, Cemilê Çeto’ya mektup göndermiş. Cemilê Çeto 17 Eylül 1919’da İradey-i Milliye gazetesinin ikinci sayısında, Mustafa Kemal’e şu cümlelerle bağlılığını bildiriyor. Emirlerinizi aldık beş ilçeden meydana gelen sancağımızda bütün aşiretler görevimizi yapmaya hazırız demiş.
KAYNAK: Nutuk Milli Eğitim Yayınları Cilt:3 sayfa: 927 vesika 53
Mustafa Kemal birçok; Kürt Şeyhlerine, Beylerine, Ağalarına ve Aşiret Reislerine çok sayıda mektuplar göndermiş. Gönderilen mektupların kesin sayıları bilinmiyor. Gönderdiği mektuplardan yalnız 7 tanesi Nutukta var. İlk mektup 10 Ağustos 1919’da Mutki Aşiret Reisi Hacı Musa Bey’e yazılmış. Geri kalan 6 mektup 13 Ağustos 1919’da yazılan mektuplar; Bitlis Kufrevizade Şeyh Abdülbaki Efendi Hazretlerine, Şırnaklı Abdürrahman Ağa Hazretlerine, Meb’usu Sabık Sadullah Efendi Hazretlerine, Şeyh Mahmut Efendi Hazretlerine, Norşinli Meşahiyi İzamdan Şeyh Ziyaettin Efendi Hazretlerine ve Garzan Rüesadan Cemil Çeto Bey Efendim başlıklarıyla yazılan mektuplardır.
Yazdığı bütün mektuplarda, Osmanlı hilafetini destekleyerek methiyeler sıralamış. Kürtlere karşı Ermenileri düşman olarak gösteriyor. Bugünkü Türkiye’nin birçok bölgeleri, İtilaf devletleri tarafından işgal edilmişti. Bu konulara hiç dokunmuyor. Hilafet, vatan ve millet kelimeleriyle mektuplar yazdığı kişilerin duygularını okşayarak hitap etmiş. Mustafa Kemal bu yedi Kürd’ü iyi tahlil ederek nabızlarına göre şerbet vererek duygularını okşamış. Bunlar devlet nedir, devletin imkanları nelerdir, bilmeyen kişilerdir. Körü körüne yazılan mektuplara inanarak, Mustafa Kemal’in yanında yer almışlar.
Şeyh Said Harekâtı bastırıldıktan sonra her sınıf ve tabakadan Kürtler, Diyarbakır da cezaevine doldurulmuşlar. Cemilê Çeto da bunlar arasındadır. Türkçe bilmiyor ve okuma yazması yoktur.
Cezaevinde bir gün Cemilê Çeto, Hanili Salih Bey’in oğlu Ömer Boranın yanına gider. Mustafa Kemal’in kendisine gönderdiği mektupları çıkararak Ömer Bora’ya gösterir. Diyor kardeşim Mustafa Kemal’in, benim Diyarbakır da cezaevinde olduğumdan haberi yoktur. Eğer haberi olsaydı bunlar beni burada tutmayacaklardı. Bunlar boşuna beni cezaevinde tutuyorlar. İşte kardeşim Mustafa Kemal bana bu mektupları göndermiş diyor.
Cemile Çeto, Ömer Bora’ya diyor benden taraf kardeşim Mustafa Kemal’e bir mektup yaz. Cemil Kürtçe konuşuyor, Ömer Bora Türkçe olarak, Cemlê Çeto’nun sözlerini yazıyor. Ömer Bora mektubu yazdıktan sonra zarfın içine koyarak Cemilê Çeto’ya veriyor. Cemil mektubu alıp gittikten sonra, Ömer Bora diyor bu ahmakın eceli gelmiş. Cemilê Çeto mektubu Mustafa Kemal’e gönderiyor. Bir hafta-on gün sonragörevliler, Cemil’in kaldığı koğuşa giriyorlar ve Cemil’i koğuştan çıkarırken, koğuştaki arkadaşlarıyla vedalaşıyor. Diyor bakın kardeşim Mustafa Kemal beni serbest bırakıyor. Ben size söylüyorum benden haberi yoktur.
O koğuştakiler idamla yargılanmayanlar kalıyormuş. Görevliler Cemil’i alıp idamla yargılananların koğuşuna götürüyorlar. Sembolik bir yargılanmadan sonra hâkimler ve savcılar Cemilê Çeto’nun idamına karar verdiler.
KAYNAK: Şeyh Said ile beraber idam edilen Hanili Salih Bey’in yeğeni Nejat bana anlattı.
Cemilê Çeto idamına karar verildikten sonra, Kahtalı Zeynel Ağa gibi ayva’nın sarı, nar’ın kırmızı olduğunu geç fark ediyor. Kendine hakaret ederek koğuştaki arkadaşlarına söylediği cümleleri yazmak içimden gelmiyor.
Hemşerimiz Cahit Sıtkı Tarancı demiş:
Gök yüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.