Fehim Taştekin
Yarın son gün. Herkes İran’ın ne yapacağını merak ediyor. Süre dolarken silahsızlandırma koşulunun yerine getirilmesi mümkün gözükmüyor ama kampların boşaltıldığı farz edilebilir. Bu durum İran’ı keser mi?
Mahsa Jina Emini’nin gözaltında ölümüyle başlayan gösterilerin yıl dönümünde İran’ın Kürt hassasiyeti sınırların ötesinde zonkluyor. İran, Jina Emini’nin anısına sokakların yeniden alevlenmesine karşı içerde demir yumruğunu gösterirken Irak Kürdistanı’ndaki İranlı Kürt partileri de hedefe koydu. Resmi hikâye, İran’a komplo kuran küstah güçlerin kışkırtmasıyla Kürtlerin silahlı kalkışmada bulunacağı suçlaması üzerinden yürüyor. Dış gündemle içeriyi bastırmak tekerrür eden bir siyaset.
16 Eylül 2022’de gösteriler patlak verdiğinde dikkatleri dağıtırcasına Devrim Muhafızları, Irak Kürdistan bölgesindeki kampları füzelerle vurmuştu. Erbil vilayeti içinde Koye ve Sidekan’da İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin (İDKP) kampları, Süleymani’ye bağlı Zirgwez’de Komele’nin kampı, Kerkük-Erbil yolu üzerindeki Pirde’de Azadi’nin (Kürdistan Özgürlük Partisi-PAK) kampı vurulmuştu. Toplam 21 kişi ölmüş, en az 70 kişi yaralanmıştı. Bu İran’ı kesmedi.
***
Dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ile Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el Araci, 19 Mart'ta Bağdat'ta Başbakan Muhammed Şiya el Sudani’nin huzurunda bir güvenlik anlaşması imzaladı. Bu anlaşmayla Bağdat ve Erbil’e iki şey dayatılıyordu:
İranlı Kürt partiler silahsızlandırılacak ve sınırdan uzak kamplara yerleştirilecek.
İlk bombardımanın üzerinden aylar geçmesine rağmen Kürt partilerin İran içinde silahlı kalkışmaya hazırlandığına dair hikâyenin altını dolduracak bir şey çıkmadı. İran’ın pek çok yerinde bireysel silahlanmanın arttığına dair haberler dışında. Son çatışma, 2016’da İKDP’nin ateşkesi bozup Devrim Muhafızları’na saldırıya geçmesiyle yaşanmıştı. Çatışmalar kısa sürmüş ve Kürdistan yönetimi İKDP’yi dizginlemişti.
Tabi Tahran’ın alarm durumuna geçmesindeki itici faktör, 1980’lerin sonunda İran’dan çıkartıldıktan sonra etkilerini kaybeden bu partilerin son olaylar sırasında etkinlik kazanmaları. 6 Kürt partisinin olayların yıldönümünde esnafa yaptığı genel grev çağrısına Kürtlerin yoğun olduğu pek çok şehirde uyulduğunu gösteren videolar paylaşıldı.
11 Temmuz’da Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri eylül ayına kadar silahsızlandırılmamaları halinde İran Kürt grupları daha yoğun şekilde hedef alacakları uyarısında bulundu. 28 Ağustos’ta Dışişleri Sözcüsü Nasır Kenani bunun için 19 Eylül’e kadar süre tanıdıklarını ve sürenin uzatılmayacağını açıkladı. 10 Eylül’de Devrim Muhafızları Operasyonlar Komutanı Abbas Neylfıroşan Bakıri’nin uyarısını yineledi.
***
Sorun Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’in de dediği gibi 30-40 yıllık. Birden bire askeri harekât konusu oluverdi.
Ültimatomlar karşısında Sudani kıvranmaya başladı. 9 Eylül’de “Sorun çok karmaşık. Silahsızlandırmayı başardık ama hepsini tek bir yerde toplayamadık” dedi. Silahsızlandırılma izahatı inandırıcı değildi. Bilahare Sudani sınırlara 3 bin güvenlik görevlisi yerleştirildiğini, önlemler için 200 milyon dolar harcandığı bilgisini paylaştı. Bazı kaynaklar 3 bini Kürdistan’dan olmak üzere 6 bin sınır güvenlik görevlisinin yerleştirildiğini kaybetti.
Irak Dışişleri Bakanı olası bir askeri müdahaleyi önlemek için 13 Eylül’de Tahran’a gitti. Kürdistan tarafı da İran’la doğrudan temasa geçti. “Askeri bir harekat için mazeret görmüyorum” diyen Kürdistan Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani, durumu Tahran Büyükelçisi Muhammed Kazım el Sadık’la görüştü. İran’la arası iyi olan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafıl Talabani Tahran’a gitti. Kürdistan İçişleri Bakanı Reber Ahmed 11 Eylül’de Bağdat’ta temaslarda bulundu.
***
Bu süreçte Kürt tarafının tavırlarını belirleyen belli korkulardan söz edilebilir:
- İran destekli güçler sayesinde başbakanlık koltuğuna geçen Sudani olası bir saldırı ya da kara harekâtını bertaraf için etkili olamayabilir. O yüzden doğrudan Tahran’la temasa geçip anlaşmaya uyulduğu teminatı verildi.
- İranlı Kürt gruplar mevcut kamplarda kaldığı sürece İran’ın harekete geçme ihtimali yüksek. İran bunu daha önce yapmıştı. 1996’da İKDP’nin Koye’deki kampını dağıtmak için 3 bin askerle Kürdistan’a girmişti. İranlı Kürtler yer değiştirmeye ikna edildi fakat silahsızlanma meselesi bir kırmızı çizgiye dönüştü. Kürdistan’ın kendi elleriyle İranlı Kürtleri silahsızlandırmaya kalkışması Kürtler arası husumetleri tetikleyebilir. Halihazırda Kürdistanî partiler arasındaki ilişkiler çatışmanın bir adım ötesinde. Muhtemelen “Sınırlardan uzaklaştırdık, ellerindeki silahlar tehdit oluşturmaz” diyerek baskıyı savuşturmaya çalışacaklar.
- Ayrıca İran’ın tehditkar pozisyonu, Kürdistan bölgesinde merkezin kontrolünü artıran kanalları da açıyor. 2017’de Kerkük’te olduğu gibi Irak ordusunun Haşd el Şaabi eşliğinde Kürdistan’a girme ihtimali dışlanmıyor.
- Kürdistan tam bir kıskaç altında. Türkiye ile petrol sevkiyatının kesilmesi Kürdistan bütçesine büyük darbe vurdu. Bölgede çıkan petrolün SOMO’ya verilmesine karşılık bütçeden yüzde 12 pay alma anlaşmasının uygulanması da Erbil üzerinde bir baskı düzeneğine dönüştü. Son olarak Kerkük’teki restleşme Kürdistan’ın harekat alanlarının ne kadar daraldığını gösterdi. Bir tarafta Türkiye, diğer tarafta İran ve her iki gücün etki ettiği Bağdat siyaseti.
- Erbil bir taraftan da ana destekçisi ABD’ye bakıyor. Bütçe krizi yüzünden Başbakan Mesrur Barzani’nin ABD Başkanı Joe Biden’a yazdığı mektup gayet çarpıcıydı. Fakat Amerikan tutumunun caydırıcı olup olamayacağı belirsiz. İran içerdeki gerilime karşın dış ilişkilerinde normalleşme yoluna giderek hariçten gelebilecek baskıları olabildiğince minimize etti. ABD ile arka planda ya da dolaylı diplomasi süreci işlerken Tahran, Körfez’de Suudilerle başlayan normalleşme hamlesini genişletiyor. Mısır ve Ürdün’le de kapalı kapılar arkasında pazarlıklar dönüyor. Geçen yılki saldırılar karşısında ABD’nin pozisyonu caydırıcı değildi. Dışarda yumuşama Tahran’ın elini rahatlatıyor. İranlı partiler de ABD’den çok ümitli değiller. PAK sözcüsü Halil Nadri’ye göre Washington, İran’ı durduracak kararlı bir duruş sergilemek yerine yanlış sinyal gönderiyor.
***
Peki sahadaki izler neler söylüyor?
Bir kere silahsızlandırmayı teyit eden hiçbir bilgi yok. Komele komutanı Hassan Rahmanpana “Kendimizi korumak için silahlıyız. İran’a saldıracak silahımız yok. Bölgede herkes silahlı, biz neden silahları bırakalım?” diyor. Öte yandan son tarih yaklaşırken sınıra yakın kamplarda hareketlilik başladı. İranlı gruplar 1990’larda terk ettikleri dağlık bölgelerdeki kamplara 2015’te dönmüştü. Bu kamplarda bir kısmı Kandil’in kuzeyindeki Halgurd ve Kwakurk’ta yer alıyor. Rudaw’a göre Kürt partilerin genel merkezleri 13 Eylül itibariyle boşaltıldı. Soran’a bağlı Sidekan ve Zin Boğazı’ndaki kamplar Irak Sınır Muhafızları’na devredildi. Komele kaynaklarına göre Halgurd dağındaki savaşçılar da Balisan’da tahsis edilen kampa taşındı. Balisan, Erbil’in 77 km doğusunda yer alıyor.
Çoman’daki kampın da boşaltıldığı belirtiliyor. Yine İKDP ve Komele’nin Piranşehr’in karşısındaki dağlık bölgelerden çekildiği aktarılıyor.
Boşalan yerlere Irak sınır muhafızları ya da peşmerge güçlerinin yerleştiği ya da yerleşmeye çalıştığı vurgulanıyor. Ancak özellikle Sidekan taraflarında peşmergenin konuşlanma hamlesi PKK ile gerilimi tırmandırdı. Kısmen bir çatışma da yaşandı. Erbil’deki kaynaklara göre KDP boşalan yerlere PKK’nin yerleşmesini önlemeye çalışıyor. PKK de KDP’nin Kandil’e yaklaşmasını Türkiye’nin planı olarak görüyor. Taraflar birbirine ağır suçlamalar yöneltiyor.
***
İran’ın asıl tercihi, İranlı partilerin 2013’ten itibaren Arnavutluk’a gönderilen Halkın Mücahitleri’nin izinden gitmeleri. Yani bölgeyi tamamen terk etmeleri. İranlı partiler Arnavutluk modeline yanaşmıyor.
Bunun dışında bu partilerin Irak’ın batısında Anbar vilayetine yerleştirilmesi de gündeme getirildi. Ancak partiler bu seçeneği İran bağlantılı milis güçlerine kolay hedef olacakları gerekçesiyle reddediyor. “Haşd el Şaabi’nin insafında olamayız” diyorlar. İranlı Kürtler, İran’la bağlarını sürdürebilmek için Irak Kürdistanı’nda kalmakta ısrar ediyor. Ayrıca taşındıkları yeni kamplarda güvenliğin kendilerinde olmasını, bu olmayacaksa BM’nin koruma sağlamasını talep ediyorlar. BM koruması ilgili tarafların gündeminde değil.
PKK’nin İran yapılanması PJAK ise bu tartışmanın dışında duruyor. PJAK, İran’ın Serdeşt kentinin karşısına denk gelen Kaladize’nin yaslandığı Asos dağında, Süleymaniye’ye bağlı Şarbazher bölgesinde ve İran’ın Marivan kentinin karşındaki Penjwen bölgesinde bulunuyor. Buralar Kandil’in epeyce uzağına düşüyor. 2011’de İran’ın PKK ile vardığı çatışmasızlık anlaşması hâlâ geçerliliğini koruyor. İran, PJAK’ın durumunu direkt Kandil’le konuşmayı tercih ediyor. KDP ve KYB’nin İKDP, Komele ve Azadi’de olduğu gibi PJAK üzerinde herhangi bir kontrol gücü yok.
***
Yarın son gün. Herkes İran’ın ne yapacağını merak ediyor. Tesnim haber ajansı, bir kararlılık gösterisi olarak tank ve ağır silahlarla Irak sınırına doğru ilerleyen Devrim Muhafızları’nın videosunu servis etti. Süre dolarken silahsızlandırma koşulunun yerine getirilmesi mümkün gözükmüyor ama kampların boşaltıldığı farz edilebilir. Bu durum İran’ı keser mi? Ki askeri tehdidin hedefi bu kamplardı. Bakalım 19 Eylül’de İran ne diyecek? Muhtemelen içerde asayiş berkemal mi diye biraz da kendi sokağından duruma bakacak.
Kaynak: Gazete Duvar