Kanunî Sultan Süleyman, Irak seferinin yapıldığı sırada, 1535 yılında, Kürdistan’daki otonomi yönetimini ve Kürt Beylerinin statüsünü belirleyen aşağıdaki belgeyi bir fermanla bildirmiştir. Bu Ferman Yavuz Selim'in bu konuda bir fermanla yayınladığı anlaşmanın yeniden yayınlanmasıdır (kabulüdür). Daha sonra III. Murad (1574-1595) ve I. Ahmed (1603- 1617) tarafından da birer fermanla bu statü tekrar kabul edilmiştir. Belgenin anlaşılması için bugünün Türkçesine çevrilmiştir.
“Kürdistan Beylerine Yazılacak Hükm-i Şerif Budur
Kürt beyleri merhum babam Sultan Selim devrinde ihlâs ve samimiyetle İslam devletinin himayesine girmiş, itaat ve bağlılık göstererek defalarca Şiilere (Safevilere) karşı savaşmış ve hayırlı hizmetlerde bulunmuşlardı. Benim saltanatımda dahi Irak seferine Serasker İbrahim Paşa’yı gönderdiğimde Kürdistan beyleriyle istişare ve ittifak etmesi sonucu Azerbaycan, Horasan, Tebriz, Bağdat ve sair kale ile memleketleri fethetmişlerdi. Kürt beylerinin bu savaşlarda göstermiş oldukları samimiyet ve fedakârlığa karşılık bizden haklı olarak talep ettikleri istihkaklarını vermek yeryüzünde adaletin icracısı olarak üzerimde bir vecibe olduğunu biliyorum. Bunu karşılığında kendi idarî düzenlerinin ve yönetim ayrıcalıklarının devam edeceği ve hiç kimsenin buna müdahale etmeyeceğini bildiren nişan verilmişti.
Kürdistan beylerinin eskiden beri ellerinde ve tasarruflarında olan, asırlardan beri hâkim oldukları şehir, kale ve sancaklar kendilerine temlik suretiyle verilmiştir. Sancak beylerinin her birine temliknameleri yazılarak beratları verilmiştir. Mahallî beylere beratla ihsan edilen kale, şehir, köy ve mezralar bütün gelir kaynaklarıyla ve mahsulleriyle birlikte kendilerine ve oğluna, oğlunun oğluna nesilden nesile temlik ve ihsan edilmiştir. Bundan sonra Kürdistan eyaletinde mahalli beylere verilen sancakların tamamı kendi mülkleri olup, bundan böyle malikâne olarak tasarruf edilecektir. İslam dini üzere olup Devlet-i Âliyye’ye itaat ettikleri ve bağlı kaldıkları sürece evlad u ecdadımızdan ve bizim sulbümüzden gelen halefimizden, vüzeradan ve beylerbeylerinden ve ümeradan ve devletin yürütme erkini elinde tutanlardan hiçbirisi her ne sebeple olursa olsun hiçbir şekilde Kürt beylerine, mutasarrıf oldukları sancaklarına, müdahale, münazaa ve taarruz etmeyecektir.
Göndermiş olduğum emr -i celilü’l- kadrime riayet olunup tahrif, tebdil, tağyir ve tahvil edilmeyecek ve hiçbir suretle kalem oynatılmayacaktır. Sancakları oğuldan oğula nesilden nesile mülkiyet üzere idare edeceklerdir. Sancak beylerinden herhangi birisi öldüğünde eyaleti kaldırılmayıp, bütün hududu ile temlikname-i hümâyûnum gereği sancağın tamamı oğluna verilecektir. Şayet birden fazla oğlu varsa sancakları aralarında eşit bir şekilde paylaştırılacaktır. Veyahut kendileri istedikleri şekilde tasarruf edeceklerdir. Sancak beylerinden herhangi birisi kudret-i Rabbani ile vârissiz ve akrabasız vefat ederse o zaman eyaleti hariçten olan yabancılara verilmeyecektir. Kürdistan beylerinin görüşme ve ittifakı sonucu onlar bölge beylerinden veya beyzâdelerinden her kimi layık ve uygun görürlerse ona verilecektir. Kürdistan beyleriyle yapmış olduğum anlaşmanın doğrulanması, emir ve arzumla oluşan ve kararımın uzatılması için Allah’ın birliğine kasemle yemin ederim ki bundan böyle yapılan bu anlaşmaya hiçbir suretle muhalefet edilmeyecektir.
Peygamberimizin nübüvvet ve risaleti hakkı için Kürt beyleri doğruluk üzere “dostuma dost ve düşmanıma düşman” ve ihlâsla yüce atalarıma bağlı kaldıkları müddetçe, yazmış olduğum fermanıma riayet edilip tağyir ve tebdil etmeyesiniz.
Benden sonra evlatlarıma emrim ve vasiyetim şudur ki: Kürt beyleriyle yapmış olduğum bu anlaşma metnine sadık kalıp buna göre hareket etmelerini ve bu hususta vaki olan emirlerimi bozmayıp, babam Yavuz Sultan Selim döneminden süregelen adete riayet edip ona göre hareket ediniz. Kürt beyleriyle yapmış olduğum bu sözleşmeye her kim ki bu emrime muhalefet edip düşmanlık beslerse hesabın verilmesi en zor olan hesap gününde suçlulardan, günahkârlardan ve zalimlerden olmalarını Allah’tan dilerim.
[Kürt Beyleri] Daima sadakat ve doğruluk üzere hareket ediniz. Din ve devletime ait hizmetlerde ayrılığa düşmeyiniz. Özellikle Diyarbekir ve Bağdat beylerbeyleri çevrede bulunan Kürdistan beyleriyle aynı dilden ayni taraftan olup muhalefet edip ayrılığa düşmeyiniz. Düşman ortaya çıktığında bütün mühimmat-ı askerî ile kabile ve aşiretlerinizle birlikte düşman üzerine yürüyünüz, birbirinize yardım ve destek veriniz, bu hususta bir dakika bile gecikmeyiniz. Özellikle elinizin altında bulunan reayaya ki onlar Allah’ın emaneti olup şer‘-i şerife muhalif ve yürürlükte olan kanunlara aykırı zulüm ve düşmanlık etmeyiniz ve başkası tarafından kendilerine zulüm edilmesine de müsaade etmeyiniz.”
(*) Bu belge Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi evrak kısmında 11696 numara ile kayıtlıdır. Ayrıca orijinal metni günümüzde Palu beylerinin elinde bulunmaktadır ve bir sureti de Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndedir.