Bilindiği üzere mazlum milletlerin mücadele tarihlerinde oldukça kritik olayların ve büyük kırılmaların yaşandığı süreçler hep ola gelmiştir. Dolayısıyla bu karmaşık, kritik ve sancılı dönemlerde kendi halkına hizmet etme noktasında siyasi parti, örgüt ve kadroların ortaya koyduğu duruş, tutum ve performans O milletin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde son derece belirleyici bir rol oynadıklarını bilmekteyiz.
Bu yazıda Kürd halkının yakın tarihteki özgürlük ve bağımsızlık mücadelelerine oldukça büyük etkileri olmuş olayları ve konuları bir nebze aydınlatmak ve yeni nesillere aktarmak üzere farklı tarihlerde yaşanmış üç tane önemli hadiseye değinmek istiyorum:
Bunlardan birincisi: Birinci paylaşım dönemi ve sonrasında Dünyaya hakim bazı devletlerin mazlum Kürd halkının özgürlük ve insanca yaşamak üzere verdikleri haklı mücadeleye rağmen Fransa ve İngiltere devletlerinin Kürdlerin binlerce yıl üzerinde yaşadıkları toprakları kendi çıkarlarını önceleyerek 4 ayrı parçaya ayırıp Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerine peşkeş çekmeleri olayıdır, bahsi geçen bu devletlerden İran ve Türkiye’nin Osmanlı ve Sasani İmparatorluklarının devamı oldukları bilinmektedir, dolayısıyla bu coğrafyada kendilerine ait bir geleneğe sahiptirler, ancak Irak ve Suriye devletleri ise böylesi bir altyapıya ve geleneğe sahip olmadıkları halde o dönemde önemli bir güce sahip olan İngiliz ve Fransız devletlerinin çıkarları hesaplanarak birer uydu devlet olarak ortaya çıkarılmışlardır.
Ortaya konulan bu siyaset tarzı bahsi geçen tarihlerde Kürd halkına yapılmış en büyük zulüm, hakaret ve haksızlık olarak tarihteki yerini almış ve bu coğrafyanın gerçek sahibi olan Kürd halkı devletsiz, statüsüz ve sahipsiz bırakılarak uzun yıllar sömürgecilerin boyunduruğu altında köle gibi yaşamak zorunda kalmışlardır.
İkinci olay: Kürd ulusal mücadelesini geliştirmek ve Kürd milli damarını güçlendirmek üzere değerli iki Kürd liderinin kurdukları Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ve Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi sömürgeci TC Devleti’nin Kürdlere yönelik red, inkar, imha ve asimilasyon siyasetine ve zulmüne karşı Kürd halkını özgürlük mücadelesine örgütleyip hazırlama hareketleridir. Bilindiği üzere gerek rahmetli önderlerimizden Sait Elçi ve gerekse Dr. Şıvan önderliklerinde kurulmuş bu partiler kısa bir sürede yaptıkları yoğun çalışmalar ve ortaya koydukları doğru pratikleriyle on binlerce Kürd insanına ulaşarak Kürdistani mücadelede oldukça ciddi bir umut kaynağı olmuşlardı. Bu talihsiz İki Saitler olayı hakkında birçok şey yazılıp söylenmişse de bahsi geçen kişilerin birer taraf gibi olaya yaklaşmalarından dolayı yaşanmış olan bu son derece trajik olay gerçek anlamda aydınlığa kavuşturulamamıştır.
Aslında her İki Saitler’in Kürd halkının ulusal mücadele sahasında ciddi dostluklar kurdukları bilindiği halde birbirlerine ve dolayısıyla Şiar edindikleri Kürd özgürlük mücadelesine zarar vermeleri asla söz konusu değilken TC Devleti’nin her iki partiye sızdırdığı ve bir takım vaatlerle kandırdığı ayrıca da çıkarları ve derin ilişkilerinden dolayı kullandıkları bazı hainler vasıtasıyla oldukça büyük bir provokasyon geliştirilmiş ve her bir Kürd yurtseverinin ciğerini yakan bu trajik olay pratikleştirilmiştir. Böylece TC Devleti’nin planlayıp uygulamaya soktuğu bu talihsiz olay gerçekleştirilerek Kuzey Kürdistan’da gelişmekte olan Kürd Milli Hareketine büyük bir darbe vurularak adeta Kürd milli damarının önü kesilmiştir. Bu acı olayın gerçekleşmesinde rol alan bir takım bedbahtlar TC Devleti tarafından farklı biçimlerde ödüllendirilerek Kuzey Kürdistan siyaset sahnesinde birer itibarlı kişiler olarak uzun yıllar yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Kürd ulusal mücadelesini oldukça geri mevzilere atılmasına sebep olan ve bu olayın gerçek şahitlerinin ya suskun kalarak ya da yarım ağızla konuşarak ilgili siyasi çevreleri ve genelde Kürd halkını bilgilendirmeden kapağı Avrupa kentlerine atarak kendi şahsi çıkarları ve ailevi gelecekleri için bu acı hadiseyi adeta istismar ederek yaşamlarını hiçbir şey olmamış gibi sürdürmeleri asla affedilecek bir tutum değildir.
Dolayısıyla İki Saitler olayıyla Kürd ulusal mücadelesine indirilmiş bu büyük darbeden sonra Kuzey Kürdistan’da meydanın TC Devleti’ne ve bu devletin derin mahfillerinde hazırlanmış APO’cu harekete bırakılmış olması da ayrıca üzerinde durulması gereken son derece önemli tarihi bir olaydır. Dolayısıyla her İki Saitler’in milli damar üzerinden yürüttükleri Kürdistan özgürlük mücadelesinin bu can yakıcı trajik olayla sonuçlanması ve devlet güdümlü APO’cu hareketin Kürd halkına 40 yıldır yaşatmış olduğu zulüm ve vahşette her İki Saitler’in kanlı mirası üzerinden siyaset yaptıklarını iddia eden birçok sözde siyasetçinin veballeri ve günahları oldukça büyüktür.
Üçüncü ibret ve ders alınacak olay: ABD ve müttefiklerinin 2003 yılında Irak’a müdahalesi sonucunda ortaya çıkarılan Güney Kürdistan Federe Yapısı Kürdler için önemli bir statüye kavuşma ve Kürdlerin kendi kendilerini yönetme avantajını ortaya çıkarmıştır. Bölgede önemli bir güce sahip KDP ve YNK partilerini yönetenlerin kendi ailevi ve parti çıkarlarını önceleyen tutumları bölgede bağımsız bir Kürdistan oluşumu önünde büyük engellere sebep olmuştur. 2005 yılında deklere edilen Irak Anayasası’na göre ihtilaflı bölgeler olarak tarif edilmiş ancak esasında Kürdistan toprakları olarak bilinen alanlarda Kürdlerin hakimiyet kurmasına yönelik KDP ve diğer milli özelliklere sahip parti ve çevrelerin büyük mücadele ve emek vererek oluşturdukları fiili durum İran güdümlü YNK içerisindeki Lahor Şex Cengi önderliğindeki bir grup tarafından sabote edilmesi ve KDP-YNK arasındaki yürütülmekle olan birlik görüşmelerinin bu klik tarafından sürekli engellenmesi ve ikili bir hakimiyet sürdürülmesine yönelik ısrar Başkan Mesud Barzani’nin bağımsızlık referandumuyla ve Kürd halkının büyük desteğiyle çözüme doğru götürüldüğü bir safhada ve olaya meşruiyet kazandırılacağı dönemde İran Devleti ve Irak Merkezi Hükümet’den kendisine yapılan büyük vaatler verilmiş olan Lahor Şex Cengi ve onun çevresinde toparlanmış olan bir kısım çıkar gruplarının büyük ihanetleri sonucunda dönemin İran Devrim Muhafızları Komutanı Süleymani’nin örgütlemiş olduğu Haşti Şabi ve Irak Ordusu Kürdistani kazanımlara yönelik büyük bir saldırı başlatarak Kürdistan’ın kalbi sayılan Kerkük şehri ve birçok Kürd kasabası büyük bir saldırı sonucu İran yanlısı hükümete ve Haşti Şabi çetelerine teslim edilmiştir.
Dünyaya hakim güçlerin olaya seyirci kaldığı bu büyük saldırı ve işgal hareketinin asıl hedefinin Güney Kürdistan Federal Yapısını ortadan kaldırarak Kürdlerin yönetmekte olduğu şehir ve kasabaların Irak Merkezi Devleti’ne teslim etmek olarak planlanmışsa da başta Mesud Barzani ve diğer milli partiler olmak üzere kahraman peşmergeler tarafından muazzam bir direniş gösterilerek bu plan boşa çıkarılmış İran, Türkiye ve Irak devletlerinin ortaklaşa hazırladıkları bu düşmanca plan sonuçsuz bırakılmıştır.
Yakın tarihimizde bir takım Kürd hainlerine ve Kürdlere önderlik yapma iddiasındaki bazı siyasi hareketlerin yetmezlikleri sebebiyle Kürdler yaklaşık yüz yıldır sürdürdükleri özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde ne yazık ki hala istenilen sonuca ulaşamamışlardır. Kurtuluşun tek ve tartışmasız ilacı olan Kürdler arası milli birlik sağlanmadığı sürece Kürd halkının kendi topraklarında özgür, bağımsız ve onurlu bir yaşama kavuşması asla mümkün değildir. Ve buradan Kürdler adına siyaset yapan tüm çevrelere her türlü kişisel, örgütsel çıkarlarından arınarak mazlum Kürd halkının özgürlük mücadelesine omuz vermelerini ve bu konuda dürüst ve vicdanlı olmaları çağrısında bulunuyoruz. Aksi durum statüsü ve konumu ne olursa olsun yaşadığı durum onursuz bir kölelikten başka türlü tarif edilemeyecektir diyerek bu yazımızı sonlandırıyoruz.
Saygılarımla
M. Hüseyin Taysun
31.08.2022 İST