Ortadoğu'da üçüncü dünya savaşı yaşanırken, bu coğrafyada yaşayan Kürtlerin hali vakti pek parlak görünmüyor! Dört ayrı devletlerin sofrasına dilim dilim bölüştürüp, Ortadoğu coğrafyasını Kürtlerle yamalanan güçler ne yazık ki tavır ve davranışlarıyla Kürt halkına umut verecek bir görüntü vermekten uzak görünüyor. Ortadoğu'da başı ucu belirsizliklerle bu savaş başlarken herkesin beklentisi Kürt halkına karşı yaşatılan bu utancın son bulacağına yönelikti. Gerçi daha tüm kartlar oyun masasına konulmamış, yani demek oluyor ki Kürt halkının ayağına dolanan tarihsel fırsat hala kaçmış değildir.
Yeter ki Kürt halkının etrafını çevreleyen gelişmelerin yaratacağı olabilir olurlara, Kürtlerin kendi öz dinamikleriyle hazır olabilsin. Ama ne yazık ki Kürtler arası ilişkilerin görüngesine bakıldığında günü birlik siyasi rötuşlarla devam eden, günü birlik kazanımların arkasına takılmış görüntüler var? Dolayısıyla Kürt halkının varlığına tüküren bu tarihsel utancın temizlenmesi başka bir bahara havale edilme riski devam ediyor! Zira Kürtlerin yeni yüzyılda yepyeni bir güç olarak ortaya çıkmasının önünde en büyük engelin Kürtler arasında alışılagelmiş günübirlik çıkarlara dayalı iç çekişmelerin olduğundan hemen hemen herkes hemfikirdi.
Dolayısıyla Kürtlerin varlığını şu ya da bunun eteğine yamalanan güçlerin ne yapacaklarından önce Kürtler arası olmayan birliğin senfoni karmaşasının devam edip etmemesi önem kazanmaktadır. En temel demokratik hakkaniyetleri bağlamında bile bir araya gelmeyi başaramayan bu anlaşılmaz travmalar devam ettikçe hangi Kürt gücün, hangi gücün Truva atına dönüşeceği tehlikesi hep olacaktır!
Zira Ortadoğu'da yaşayan toplumlar arası çekişmelerin birkaç yüzyıla yayılacak gerçeği tüm gerçekleriyle ortadayken şu ya da bu gücün arasındaki çelişki ve çıkar savaşın Truva atı olma kaderini Kürtlerin alnından silinmesi gerekmektedir. Kürt halkının demokratik hakkaniyetin değerleriyle şekillenen Kürtlerin mücadelesi her ne pahasına olursa olsun kendine özgü kendi gerçekliğiyle buluşmayı başarmalıdır.
Örneğin Kürtlerin önceliği, Kudüs semalarında dolaşan hak ve haksızların savaşından önce, Kerkük-Diyarbakır-Hevler-Mahabat semalarında dolaşan hak ve haksızlıklara odaklanmalıdır. Kendisine dönüşüp kendi sorunlarını öncelikli hale getirmek demek, etrafında baş gösteren sorunlara karşı duyarsız kalmak değildir. Kudüs ve Filistin halkı için hüngür hüngür gözyaşı akıtanların Kerkük işgaline elhamdülillah diyenler ne Kürt halkına ne de insanlığa verecek bir şeyleri olmadığını bilmek gerekir.
Dolayısıyla Kürtlerin kendilerine özgü kendi gerçekleriyle tanışıp buluşmaktan başka şansı yoktur. Riyakârlığın inançsal argümanlarıyla Kürtlerin yaşadıklarını Kürtlere unuturcasına yüreklerini Kudüs'e pompalamaya çalışmanın insani hiçbir yönü yoktur. Ortadoğu'nun kendine özgün zorluklarıyla devam eden çok çetin bir sürecin yaşandığı hep birlikte görüyoruz. Dolayısıyla yaşanıyor yaşanmışlıkları görmekle yetinmeyip, yapabileceklere odaklanabilecek bir siyasi yenilemeye Kürtlerin ihtiyacı var.
Kürt halkının hakkaniyet mücadelesinde, yaşanmış ya da yaşanacak yanlışlıklardan arınmanın zamanıdır. Doğru olması gereken doğruların, yanlışlarla yok edilmesene asla ve asla müsaade edilmemelidir. Kürt halkına ve siyaset arenasında at koşuşturanlar, kendi demokratik çıkarlarını ön planda tutabilecek bir düşünsel dönüşüm kaçınılmaz olduğunu kavramalıdır. Yağan yağmurlar nasıl yeni bir baharın olmazsa olmazı ise Kürt siyasetini yenilemenin de Kürtlerin olmazsa olmazı olmalıdır. Zira bir halkın yazgısını kendinden bile haberi olmayan siyasetin elinden kurtarılmalıdır.