Abuzer Bali Han (Türkolog-Kürdolog) -Dilbilimci-
Türk Dili ve Kürt Dili çeşitli dönemlerde tartışılan konular içinde yer alırlar. Bilimde belirli dönemlerde bazı konularda tartışmalar olsa da doğrular kabul edildiğinde artık tartışılan konuda bir karara varılır. Tesbit edilen bilimsel konulara herkes inanarak saygı duyar. Bilime inanmayanlar ise kendi hayal dünyaları içinde yaşayarak kendi kendilerini kandırır dururlar.
Osmanlı imparatorluğu geniş topraklar üzerinde kurukmuş bir devletti. Çeşitli milletler kendi dillerini konuşarak, ayrı ayrı inançta olanlar kendi inançlarını yerine getirerek kocaman bir imparatorluk sınırları içinde yüzyıllarca yaşayıp durmuşlar! Osmanlı devletini yöneten sarayda eski Arap alfabesi ile eğitim, öğretim ve yazışmalar yapılırdı. Osmanlı sarayında kültür ve edebiyat dili olarak Farsça, dini eğitim dili için de Arapça dili kullanılmaktaydı. Sarayın kullandığı üçüncü ve yazışmalarda kullanılan resmi ve yapay dil olan Osmanlıca kullanılmaktaydı. Osmanlıcanın kelimelerin yüzde 20’si Türkçeye yatkın, geriye kalan kelimelerin yüzde 80’ni de yabancı kökenli idi. Cumhuriyetin kurulması ve Atatürk’ün talimatıyla Türkiye‘de yeni bir dil seferberliğine girişildiğinde önce Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932 tarihinde kuruldu. Bu tarihten itibaren eski Arap alfabesi ve eski dilin üstüne bir çizgi çekilerek „Anadolu Türkçesi“ adıyla yeni bir eğitim ve öğretim dilinin temeli atıldı. Her şey sil baştan yapılarak Latin harfleri sistemine dayalı Türkçe alfabesinin temelini oluşturan 8 ünlü (sesli), 21 harfi de ünsüz (sesiz) olmak üzere 29 harften oluşturulan bugünkü Türkçenin temeli atıldı.
Atatürk’ün daha önceden tanıdığı ve dil eğitimini geliştirmek için Ermeni asıllı dil bilgini Hagop Martayan‘ı, (E. Agop Dilâçar)‘ı ( 22. 05. 1895 Istanbul -12. 09.1979 İstanbul) Bugaristan’a gönderir. Atatürk, Türk Dil kurumu çalışmalarını yaparken E. Agop Dilâçar‘ı da Ankara’ya çağırtır. „Hagop Martayan“ adını da „A. Dilaçar“ olarak değiştirir. A. Dilaçar, Mustafa Kemal'in „Atatürk“ soyadını Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne öneren kişidir. Türk Dil Kurumu, „Dil Seferberliği“ adıyla Anadolu’nun her tarafında kullanılan kelimeleri bir araya toplayarak „Tarama Sözlüğü“ adıyla birkaç ciltlik sözlüğün basımı yapılır. Sonraları Türk Dil Kurumu Sözlüğü meydana gelir. Dil Kurumu kısa sürede yeni kitaplar ile okullar açtırılarak dil seferberliği başarılı bir şekide yürütülür. İlk önce eğitmen kursları, daha sonra Köy Enstitüleri peşpeşe açılarak, yapay gibi başlatılan dil seferberliği başarıyla yürütülerek bugünkü „Anadolu Türkçesi“ diye adlandırılan ve „Nobel Ödülü“nü alabilecek kadar geliştirilmiş yeni bir modern dil oluşturuldu!..
Her dilde olduğu gibi bu dilin de eksik tarafları elbette var. Atatürk dil seferberliğine girişirken Türk Dili’ne en uygun alfabenin de Latin Alfabesi olduğuna daha subay iken karar verir. Dil seferberliğine başlamadan önce Atatürk, Latin alfabesiyle okuyup yazmayı da öğrenmişti. 29 harften oluşan Türkçe Latin Alfabesi‘nin (a b c ç d e f g ğ h i ı j k l m n o ö p r s ş t u ü v y z) 8 harfi (a, e, ı, i, o, ö, u, ü) ünlü (sesli), 21 harfi de (b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z) ünsüz (sesiz)dir.
Türkçe’nin en zayıf tarafı bu 29 harfin 13‘ü ile „c, f, ğ, h, j, l, m, n, p, r, ş, v, z“ Türkçe kelimeler başlamaz. Bu açıklama insanı ürkütse de bilimsel olarak doğrudur. Bu görüş Türkçeyi küçümseyerek zayıf düşürmek isteyenlerin de görüşü değildir. Görüş ve tesbit Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü“nü tam yarım yüzyılda emek vererek tamamlayan büyük Türkologlardan ve benim de hocam olan Prof. Dr. Hasan EREN’e aittir. Hasan Eren’in Macar Türklerinden olduğunu Ankara’da Türkoloji okuduğum yıllarda biliyordum. Kelimelerin köken ve anlamları üzerinde derslerde konuştuğumuzda kendisine „Kürt ve Kürdistan“ kelimelerinin etimolojik anlamlarını 1965 yılında sormuştum. Irkçı olduğu için beni tersliyerek „Şimdi bunun sırası mı?“ diye terslemişti! Türk dilinin tek etimolojik bilimsel çalışması olarak nitelendirilen, artık kaç yıl bu konuşmalarımızdan daha önceden bu çalışmaya başladığı pek de bilinmiyen ve 1999 yılında iki baskısı yapılan etimolojik çalışmasını bilim alemine sunduğunda, hocaya sorduğum soru aklıma geldi. „Kürd“ kelimesinin etimolojik anlamına baktım ve karşılığında ise şu ifade yazılmıştı:“Eski Kıpçakçada „kürtün“ olarak: Rüzgarın etkisiyle kuytu yerlere toplanmış kar yığını, yerel ağızlarda -kürtük- olarak da geçer. Kûr, Tatarcada, Şorcada -kürt-, Kırgızcada -kürtük-, ! Hocanın bilim adına elli yılını verdiği bilimsel yapıtında sorum aynen yukardaki açıklandığı gibi yanıtsız kalmıştı! (1.)
Hasan Eren Hoca’nın diğer bir özelliği de on dilden fazla dil bilmesiydi!.. Okuduğum dönemde yanında asistanı olarak çalışan 1941 Bitlisli doğumlu Prof. Hamza Zülfükar, O’nun için: „“Türklük Bilgisi Çalışmalarının Başbilgini Hasan Eren”, TDl., sy. 667 (2007), s. 279-282“ (2) diye bahsetmişti. Yine bir bilim adamı olan Şükrü Halûk Akalın, “Hasan Eren’in Ardından: Bir Âlimin Ölümü“ diye Hasan Eren’i gökten yere indirmiyecek şekilde övgüler dizmişti. (3.)
Sözde günümüzdeki yeni Türk Dil bilimcilerinin çoğu ise "Kürdoloji Bilimi“ için ve bilim ile ilgisi olmayan görüşlerini ileri sürmekteler! Buna belkide kendileri de inanmamaktalar! Fakat iş olsun diye söylenen ve son çeyrek yüzyılda o kadar sahte prof. ünvanlı okur-yazar insan Türkiye üniversitelerinde türediler ki onların da yetiştirdikleri Yükse Lisans veya doktora yapan öğrencileri her şeye bilinçsizlik damgalarını vurarak, sanki dünyayı yeniden keşfetmiş gibiler. Önümüzdeki dönemde bu gibi cahil kişiler Türkiye üniversitelerinde ayıklamasalar, Türkiye’de üniversitelerin varlığı büyük tehlikeye girer. Bilim dışı, orta çağ zihniyetine yeniden dönülür!..
Örnek olarak Anadolu dışında kendini Türk sanan „Ahsen Batur“ adlı biri çıkıp yazdığı bir kitapta “Sahte tarihi yıkan kitap” adını destekliyen bir sürü ırkçı yeni Türk Dilbilimcileri şöyle diyebiliyor: „Kürdoloji Yalanları!“ Kürdoloji’nin yalanı olur mu? Yani tarihi süreç içerisinde “Kürt Dili ve Edebiyatı” diye bir şey yoktur! Yani bu kültür ile uğraşan “Kürdolog”lar yoktur! Bilim adına bazıları böyle söyleyip, bunu böyle yazabiliyorlar! Bu yalanları eskiden kendileri gibi ve Orta Asya menşeyli bazı Türkologlar da söylüyorlardı. Galiba kendileri için kendi söylediklerini günümüzde unutmuş gibiler! Hani sözde tüm dünya dilleri Türkçeden kopmuştu? Hani ırkçı Türklerin „Güneş Dil Teorisi!“? Hani „Türk Tarih Tezi!“. Günümüzde bilim dışı tezleri savunmaya utananlar „Kürdoloji Yalanları“ ile Kürtçe diye bir dilin olmadığı safsatasının peşine düşmekteler!..
„Sahte Kürdoloji“ diye kitap yazanlar bir dönüp aynaya kendi yüzlerine baksınlar! Böylesi bilim dışı safsatalara insanların daha fazla zaman ayırmaya da vakitleri yok! Zaten çoğu okuyucu da bu gibi uzun uzadıya yazılacak konulara ayıracak zamanları da yok!..
Kürdoloji ve Türkoloji konularında az bilgi sahibi olan okuyucuları biraz aydınlatmak istiyorum. Dünyada Kürdoloji ve Türkoloji’nin yerleri nedir? Ne zamandan beri her iki dil, dünya dilbilimcilerin tasnifi içindeki yerlerini almışlar? Bir Türkolog, sonraları Kürdoloji okuma olanağını bulan bir Kürdolog olarak da bu konulara değinmek isterim. Diplom tezi olarak „ Türkçede Eylem ve çatıları“ adlı çalışmam ile „Kürt Dili Grameri“ adı ile de Almanya’da Frei Üniversitesi’nde bir de bilimsel tez hazırladım. Kürt Dili Grameri (Kürtçe Dilbilgisi) adıyla İstanbul’da bu çalışmam da Alan Yayıcılık kitapları arasında 1992 yılında yayımlandı…
Kırk yaşlarına kadar Türk Dili ve Edebiyatı ile uğraşarak, ayrıca edebiyat öğretmenliğini de uzun yıllar yaptım. Kırk yaşından sonra Kürtçe’yi öğrenerek, Kürtçe olarak üç ciltlik Kürtçe-Türkçe Ansiklopedik Sözlük’ü de hazırlayarak iki özel baskısını bilim dünyasına sundum. Yirmiye yakın sadece Kürt dili ile hazırladığım kitabı da okuyucularla buluşturdum.
Ankara’da üniversiteyi bitirdiğimde hep Türkçe konuştuğum için tamamen Kürtçe‘yi unutmuştum. Üniversitede okurken yabancı dillerden Fransızca, Farça ve Moğolcayı da sınav dersleri olarak seçmiştim. Doğal olarak eski harflerle Osmanlıca ve Arapça derslerini takip etmemiz de gerekiyordu. Kürtçe ve Farsça Hint-Avrupa Dil Ailesi’nde oldukları halde Farça’yı öğrendiğimde Kürtçe’nin hiç bir faydasını görmemiştim. Çünkü anadilimi tamamen unutmuştum. Almanya’da Hür Üniversitesi’nin Kürdoloji bölümünü okurken Farsça derslerini zorunlu olarak Kürtçe’nin yanı sıra daha kolay bir şekilde öğrenmiştim.
Bu yukardaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi „Sahte Kürdoloji Bilimi“nden bahseden sahte Türkolog, belki de Türkoloji Bilimi’nin varlığından da habesiz! Bu nedenle kısaca Türkoloji ve Kürdoloji Bilimi’ne önümüzdeki yazacağım yazıda değinmek isterim. Bir kere Türkçe ve Kürtçe dünya dilleri içindeki yerleri ayrıdır. Türkçe Dünya Dil Ailesinin Ural ve Altay Dil Ailesi’nde yer alır. Akraba dilleri Türki Diller diye adlandırılan dilerdir. Bazı dilciler bu bölüme Macarca, Fince ve Çeremisçe’yi de dahil ederler. Halbuki Kürtçe dünyanın en zengin dil ailesi olan Hint-Avrupa Dil Ailesi’nin içinde yer alır. Bu grupta yüzlerce yaşıyan ya da az konuşulan diller yer alırken, bazı istastiklere göre dünyada 2,5 milyarı aşkın kişinin ana dili Hint-Avrupa Dil Ailesi’ne aittir. Bu ailenin en büyük dilleri, Güney ve Batı Asya dilleri başta olmak üzere Kuzey ve Güney Amerika’da konuşulan diller bu dil ailesi içinde yer alırlar. Bu dillerin tümüne birden “Hint-Avrupa Dilleri” denir. Günümüzde dünyada en çok konuşulan 20 dilden 12’si Hint-Avrupa Dil Ailesi’ne aittir. Bu diller arasında başta İngilizce olmak üzere, İspanyolca, Hintçe, Portekizce, Bengaldeşce, Rusça, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Kürtçe, Farsça, Afganca ve Urduca yer alır.
Dünya üzerinde konuşulan ya da konuşanı az olsa da varlığını koruyan toplam olarak 7 bin 111 dil var. Bu dillerin çoğu devlet koruması altında olmadıkları için her yıl birkaç dil ölü dil konumuna düşüyor. Bu kadar çok dili dünya genel dilbilimcileri dört bölümde tasnif ederler.
1) Hint-İran Dilleri: İran, Afgan, Pakistan, Hindistan, Sri Lanka, Sanskıritçe, Ermenice, Avestçe, Nepal dilleri, Farsça ve İrani diller bölümünde Kürtçe ve lehçeleri yer alırlar.
2) Slav Dilleri: Rusça, Bulgarca, Lehçe (Polonya), Çekçe, Slovakça, Sırpça, Baltık dilleri adıyla birçok dil.
3) Roman Dilleri (Latinceden türetilmiş diller): İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce, Rumence, Latince (Eski Klasik Yunanca, günümüzde konuşulmayan ancak hukuk, tıp ve bazı bilim dallarında yazılı olarak) …
4) Cermen Dilleri ): Almanca (Germence), İngilizce, Felemenkçe, İsveççe, Norveççe…
Ayrıca bu dillerden başka Yunanca. Arnavutça, Keltçe, Litvanca da Hint-Avrupa Dil Ailesinin Avrupa kolunda yer alırlar.
Türkçe ile Kürtçenin kısa bir karşılaştırmasını örnek vererek yapacak olursak:
Türk alfabesinde 29 harf bulunur. 8 ünlü (sesli), 21 ünsüz (sesiz)dür. 13 harf ile de „c, f, ğ, h, j, l, m, n, p, r, ş, v, z“ kelimeler başlamadığına göge geriye 16 harfi kalır. On altı hafli bir dil elbette o kadar da zengin sayılmaz! Bir örnek verecek olursak Türkçe sözlükte en kalabalık kelimeler „m“ ve „n“ ile başlarlar. Prof. Dr. Hasan Eren’e göre „m“ harfi ile başlayan sadece „mut, mutlu“ kelimeleri Türkçe’dir. Diğerler kelimeler tamamen Arapça, Farsça, Kürtçe ve Avrupa dillerinden Türkçe’ye girmişlerdir. „n“ harfi le başlayan „ne, nasıl, ne için, niçin“ ve benzeri türevleri Türkçe kelimeler olup, diğer „n“ ile başlayan tüm kelimeler yabancı dillerden Türkçe‘ye girmişlerdir. (4).
Rahmetli Hocam ve dünyanın en büyük Kürdolog ve filologlarından biri olan Prof. Dr. Jemal Nebez’e göre Kürtçe ve lehçeleri ile birlikte İngiliz dili kadar zengin olduğunu ve bu kelime sayısının da bir kaç yüzbin kadar olduğunu vurgularken bir doğruya da değinmekteydi! Jemal Nebez Kürtçe’yi ve lehçelerini, Farsça’yı, Arapça‘yı, İngilizce ve Almanca’yı akademik düzeyde bilen ve dersler veren bir hocaydı. Bazı diğer dileri bilmediğini söylediyse de o dillerde yazılan yazıların gramatik doğruluğunu kontrol edecek derecede dilbilimci idi. Türkçe ve Osmanlıca’yı çok iyi bildiği halde, o dilleri bilmiyormuş gibi üzerinden atlardı…
Ruhu şad olsun! Hiç bir Kürt Kurumu kendisine yardımcı olmadı. Bilgilerinin çoğunu kendisi ile birlikte mezara götürdü…
21 Nisan 2023
Abuzer Bali Han
-Türkolog- Kürdolog-
(Dilbilimci)
Not: Önümüzdeki yazıda (Bu yazının II. bölümü):“Türkoloji ve Kürdoloji’nin dünya dilleri arasındaki tarihçesine kısa bir bakış“.
Kaynakça:
(1). Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Prof. Dr. Hasan EREN, Ankara, 1999,
(2). Hamza Zülfikar: “Hocam Prof. Dr. Hasan Eren”, a.e.,s.32-47.a.mlf.,
“Türklük Bilgisi Çalışmalarının Başbilgini Hasan Eren”, TDl., sy. 667 (2007), s. 279-282.
(3). Şükrü Halûk Akalın, “Hasan Eren’in Ardından: Bir Âlimin Ölümü”, a.e., sy. 667
(2007), s. 267-273.
(4.) Di Rêya Zanist de Turkolojî û Kurdolojî, Abuzer Bali Han, Potsdam, Brandenburg, 2020.
1 BÖLÜM